BİR GAZİNİN SEFERBERLİK HATIRATI-1
Seferberliğin ilanından on ay sonra 1312 doğumluların (askere) çağrılması ile Ordu Şubemin Davetiye Tezkeresi göndermesi üzerine 2 Mayıs 1331 (1915) yılında silâh altına alındım. Niksar’ın Zara Köyü’nde bulunan 95. Alay 3. Tabur 3. Bölük emirliğine verildim. 30 Mayıs 1331 (1915)’de yine imtihanla onbaşılığa inha (tayin) edildim. 9 Ağustos 1331 (1915) tarihine kadar talim terbiye gördükten sonra Erzurum, yani Kafkas cephesine hareket ettik.
Takdim
Kıymetli Ziyaretçilerimiz, yayınlamaya başladığımız hatırat, ömrü harp sahalarında geçmiş bir neslin dramıdır. Aman Ya Rabbi ne imtihan, ne yokluk, ne acılar, ne zahmet ve sıkıntılar..Bir nesle ne kadar medyunuz, tarif edilemez.
İşte onlardan birisinin, askerliğini Birinci Cihan Harbi ve akabinde İstiklal harbinde sekiz sene olarak yapmış merhum Salim İşcan beyefendinin 1969 yılında yazdığı hatıraları sizlerle paylaşıyoruz.
Merhumun yeğeni, kıymetli hocamız Enver Galip Ceylan beyefendi hatıratı daktilo edilmiş şekliyle bize tevdi etti. Biz de sizlerin istifadesine sunarken bu vatanın bağrına bir gül bahçesine girer gibi giren şehidlerimizi ve de gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Saygılarımızla. Salih Okur /Cevaplar.org
Not: Ara başlıklar tarafımızdan konulmuştur.
Silah Altına Alınması
Seferberliğin ilanından on ay sonra 1312 doğumluların (askere) çağrılması ile Ordu Şubemin Davetiye Tezkeresi göndermesi üzerine 2 Mayıs 1331 (1915) yılında silâh altına alındım. Niksar'ın Zara Köyü'nde bulunan 95. Alay 3. Tabur 3. Bölük emirliğine verildim. 30 Mayıs 1331 (1915)'de yine imtihanla onbaşılığa inha (tayin) edildim. 9 Ağustos 1331 (1915) tarihine kadar talim terbiye gördükten sonra Erzurum, yani Kafkas cephesine hareket ettik.
Yolda Çekilen Zahmetler
Bölükte muhtelif hastalıklar baş gösterdi. Tifo ve Tifüs başta geliyordu. Erzincan'a kadar yollarda bıraktığımız erleri çalılık içine terk ediyor, böylece yıkılıp kalanlara sahip olamıyorduk. Çünkü doktorumuz Rum idi. Hal böyleyken, Koyulhisar'a doğru uzanan dağda birçok erlerimiz meydanlara gelişigüzel gömülebiliyordu.
Niksar'dan hareketimizin sekizinci günü Erzincan toprak kışlasına indik. Üç gün istirahat verilmişti. Hastalarımız Erzincan Hamidiye Kışlası'na yatırıldı. Bu kışla hastane olarak kullanılıyordu. 31 Ağustos 1331 (1915)'de Erzincan'dan hareket ederek 10 Eylül 1331 (1915)'de Erzurum'a geldik. Bu müddet zarfında hep yaya olarak yürüyorduk. Öyle garip bir manzara ki, hepimiz çocuğuz. Nereye gidiyoruz? Bu ciheti düşündüğümüz yok. Yalnız yorgun ve bitkin vaziyetteyiz. Hal böyleyken taburumuzun (ancak) üçte ikisi Erzurum'a girmiş bulunuyordu.
Yemeklerimiz yolculuk halinde, Almanya'dan gelme portatif seyyar kazanlarda sığır tezekleri ile pişirildiğinden kokusu askerin iştihasını bozmuş ve böylece Erzurum Palandöken karargâhına girmiş bulunuyorduk. Bu tezek dumanı ve kokusundan birçok erler hastalanmış, ben de beraber hastaneye sevk edilmiş idik.
Memleketine Gönderilmesi
Bir müddet sonra bütün alaylar Bağdat, Van ve Kars cephelerine sevk edildiler. Tabur Kumandanı Asım Bey de Depo Tabur kumandanı ayrıldı. (Bu arada) birçok er hastalanmıştı. Ben de hastalananlar arasındaydım. Hastaneye sevk edildik. 40 gün tedavide kaldık. Ben tedaviden istifade edemediğim gibi bilakis daha çok hastalıklarla karşılaştım. İsteğim üzerine 15 gün istirahatla taburcu edildim. İstirahat hanede iken heyet-i sıhhiye muayenesinde 4 ay hava değişimine 10 Kasım 1331 (1915) memleketime gönderildim.
Tehlikeli Bir Yolculuk
Gelirken geçeceğimiz yollarda Kop Dağı vardı. 11 Kasım 1331'de Erzurum'un Ilıca'sına geldim. Kar kalınlığı 50 santim idi. Yatacak yer yoktu. Her nasılsa Ilıca'ya bitişik Kahvehanede rahat edebildik. Sabahleyin, kamış yüklü bir Gümüşhaneli hayvan sahibi ile Gümüşhane'ye kadar dört günlük yolu yirmi kuruşa anlaştık ve yola çıktık. O zamanın parası gümüş idi. Gayem o korkunç Kop dağını geçmekti.
Biz tebdil-i havalılar 150 kişilik grub halinde dağı geçerken (arkadaşlarımızın) ellisi (fırtına yüzünden) tepede boğulmuş, beni de şiddetli kar ve tipi hayvanın üzerinden birkaç defa düşürmüştü. Ölümle karşı karşıya idim. Hayvan sahibi beni tekrar hayvanına bindirdi. Fakat düştüğümde yiyecek ve giyecek çantamı düşürmüştüm.
Akşamı Kop Dağı'nın hanında geçirdim. Sabahleyin Bayburt'a girerken hepimizi karantinaya tabi tuttular. Bizi soğuk bir hana attılar. Soğuk çok, ateş yok. O gece orada nasıl kalabilirdik? Her nasılsa nöbetçiyi uyutarak hayvan sahibini de beraberimizde çıkarmak suretiyle oradan kaçtık. Dışarıda ise kar mütemadiyen yağıyor(du). Fakat bu uzun yolculuk (ancak) yürümekle tükeneceğinden (devamlı yürüdüğümüz için) soğuktan üşümeyi hissetmiyorduk. Zayıf olan erler yolun sağına soluna düşüp ölüyor(du). Bir kuş gibi o karda ve tipide ölen arkadaşlar(ımız) derhal kayboluyorlar(dı).
Bu durum içinde temizlik yapma imkânını bulamıyordum. Akşam olduğunda bütün hastalar bir arada yattığından, (haşereler ve) hele bit hepimizde çoğalmaya başladı. Hayvan sahibi ile Gümüşhane'ye kadar geldik. Yine bizi burada karantinaya almak istedilerse de beni getiren hayvan sahibinin oralı (Gümüşhaneli) olması dolayısıyla beni serbest bıraktırdı.
Bu sefer önümüzde Zigana Dağı olduğundan Harşit Irmağı'nı takiben Ardas'a bilahare Espiye'ye indik. Bilahare Giresun'a geldik. Buradan sonra iki arkadaş kaldık.
Dizanteriye Yakalanış
Buraya kadar geldiğim yollarda yıkılmış Ermeni evlerinde, değirmen ve harabe yerlerde, açık ve saçık yattığımızdan bu sefer de Dizanteri hastalığına da tutulduk. O günlerde doktor yok. Köy ilaçları ile kendimi tedavi ediyordum. Altmışbeşlik anne ve babama kavuştum. Ama para yok, yiyecek ve giyecek yok. Geçim darlığı yüzünden deniz seferine çıkmak mecburiyetinde kaldım ve İstanbul'a kadar gittim.
Tekrar Silah Altına Alınış
Bu süre içinde tebdil-i hava müddetim bitmek üzere iken İstanbul deniz sevkiyatında askerliğimi ifa etmek için Sirkeci deniz sevkiyatına 5 Mart 1332 (1916) tarihinde müracaat ettim ve kabul edildim.
Bir hafta sonra 150 kişi arasında, beni de harpte işgal edilen Romanya'nın Köstence limanında esir kalmış, muhtelif tebaalara mahsus yelkenli yapılarla ganaim-i zahireyi İstanbul'a getirmek üzere Karadeniz fedaisi yazılmıştık.
Köstence Günleri
Eylül 1332 (1916)'de trenle 7 gün yedi gecede Bulgarya ve Doburga (Dobriç) Mecidiye ovalarını geçerek Köstence'ye ulaşmıştık. Trenden indikten sonra Romanya'nın meşhur Mangayla sokağında Karadeniz milli kıyafetiyle beş arkadaş giderken, öteden beri bizi gören bir Alman binbaşısı doğru bize geldi ve elimizi sıktı. Bir müddet "Türk kardeş, Türk kardeş" tabiri ile bizimle konuşmak istiyor ve beş arkadaşımızla birlikte aynı sokakta Tatar lokantasına bizleri yemeğe davet ediyordu.
Şöyle anlaşılıyor ki, Türklerin savaşta mert, cesur, fedakâr ve sabırlı, hangi cephede olursa olsun eşsiz muharebemiz Almanları hayran bırakmış, bu sayede bizleri sevgi ile karşılıyordu. Avusturya, Macar askeri ve subayları aynen bu sevgiyi bize gösteriyorlardı. Yalnız müttefikimiz Bulgar askerleri bizlere düşman gözüyle bakıyorlardı.
Milli kıyafetimiz orada yabancı milletlere çok tuhaf geldi. O kadar ki bizleri bu kıyafette gören Romanya ile diğer ecnebilerde öyle bir çekingenlik vardı. O zamanki giysimiz: aba, zıpka, sırma yelek, kafada başlık ve ayakta sepik (çarık) idi.
Köstence limanında deniz sevkiyat kumandanı Alman, İstanbul deniz sevkiyat kumandanı da Alman'dı. Köstence limanındaki yelkenli yapılardan yüz tonluk Yunan bandıralı penayı (yelkenli yük gemisi) beş arkadaş donattık. Ambarı fabrikadan buğdayla doldurduk. Ambar kapağı ispurmecit mumu ile kapatılarak mühürlendi. Bir müddet orada hava bozuk olduğundan mütevellit kalmak mecburiyeti hâsıl oldu. İstanbul'a hareket edilecekti. O sırada Köstence'nin Müslüman Tatar camisine Bulgarlar kendi bandırasını asmış. Bunu gören bizim Türk erleri bandıraya silah atmak suretiyle oradan düşürdüler. Orada her iki taraf birbiriyle çarpışmaya başladı. Birçok Bulgar erleri öldürülmüştü…
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3
Bursa’da Bursa’ya Ayın 15 inde, Çarşamba günü gittik. Bu şehir, İstanbul'un güneyinde
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2
Türk’ün Gücü, Hindin Aklı, Arabın Mantığı Pazar günü saat 10’da edebiyatçılar ve
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz geçen asrın son günü aramızdan ayrılan allame merhum Ebul Hasan e
MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR
Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli bir alimimizin bir seydamızın bazı hatıralarını
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13
HOCAMIN VEFASI Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12
HOCAMIN İBADET YÖNÜ Bana desen ki; “hocam, ibadette nasıldı.” Derim ki; “namaz adamıy
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11
VAKIFLARLA BİR MÜZAKERE Hatırlıyorum, bazen Türkiye genelinden vakıflar “vakıf okuması
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10
HOCAMIN DERSLERİNDEN Diyanet İşleri eski başkanı Mehmed Görmez bey hocamı ziyarete gelmişti
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9
MUHTELİF HATIRALAR HAKİKATLARI HURAFELERLE ZAYİ ETMEMEK LAZIM "Benim bir arkadaşım bir şeh
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8
ŞERCİL POLAT AĞABEY Merhum Şercil Polat ağabey Erzurum’da nurları hocamla birlikte ve belki
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7
BABAM HACI MUSA EFENDİ Babam hayatı boyunca hocama hep destek olmuş, aynı davanın ızdırabıy
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-6
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-5
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-4
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-3
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-2
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-1
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-7
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-6
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-5
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-4
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-3
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-2
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-1
- KIRKINCI HOCAMIZIN HATIRALARINDA 27 MAYIS
- SEYDA FETHULLAH AYTE EFENDİ’DEN BAZI HATIRALAR
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-15
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-14
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-13
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-12
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-11
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-10
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-9
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-8
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-7
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-6
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-5
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-4
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-3
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-2
Kim Allah'a ve Rasûlü'ne îman etmezse, (bilsin ki) biz inkâr edenlere alevi çılgın bir ateş hazırladık.
(Fetih, 13)
GÜNÜN HADİSİ
Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...