ERZURUMLU MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ
Kırkıncı Hoca’yı ilk kez 1977 Yılı’nın Ağustos ayında Erzurum’da; duvarında gürzler, kılıçlar ve Osmanlı Arması bulunan “Selimiye Dershanesi”nde görmüştük. Bir akşam dersiydi. Yanında Ahmet Akgündüz adındaki zeki ve yakışıklı üniversite genci kitap okuyor, o da yer yer açıklıyordu. O akşam, o gencin okuduğu “Emeller bekasız, elemler ruhta baki kalır” sözü hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır. Hoca Efendi’nin o ellerini kaldırarak, yüzünü ciddileştirerek, beden dilini en mükemmel şekilde kullanarak yaptığı haşmetli açıklamalar da hâlâ gözlerimizin önündedir.
Kırkıncı Hoca'yı ilk kez 1977 Yılı'nın Ağustos ayında Erzurum'da; duvarında gürzler, kılıçlar ve Osmanlı Arması bulunan "Selimiye Dershanesi"nde görmüştük. Bir akşam dersiydi. Yanında Ahmet Akgündüz adındaki zeki ve yakışıklı üniversite genci kitap okuyor, o da yer yer açıklıyordu. O akşam, o gencin okuduğu "Emeller bekasız, elemler ruhta baki kalır" sözü hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır. Hoca Efendi'nin o ellerini kaldırarak, yüzünü ciddileştirerek, beden dilini en mükemmel şekilde kullanarak yaptığı haşmetli açıklamalar da hâlâ gözlerimizin önündedir.
Üniversiteyi okuduğumuz yıllardı. Bursa'dan Hınıs'a gidip gelirken Bazen Şener Ağabey'in misafiri olur, bazen de uygun bir dershanede misafir kalırdık. Akşamları da varsa Kırkıncı Hocam'ın dersine katılırdık. Onun Risale-i Nur'u anlama ve anlatma tarzı bir başkadır. Şüphesiz ki hocamızın o tarzı bir Allah vergisidir. Onun bu açıklamaları binlerce, insanın imanını kurtarmış; on binlerce insanın imanını da kuvvetlendirmiştir. Eğer onun anlaması, anlatması; hizmeti ve hikmeti olmasaydı, (Diğer Ağabeylerin tarzı ve hizmeti gibi) belki de Risale-i Nur'un bir yönü eksik kalacaktı.
Onun bu açıklamalarından alınan notlardan "Hikmet Pırıltıları" kitabı teşekkül etmişti. Bu tarz alınan notlarla oluşturulan kitapların ilki olmak hasebiyle bir evveliyatı vardır "Hikmet Pırıltıları"nın.
Bilhassa zaman zaman işin içinden çıkılamayan ve ciddi problemler oluşturan "Şiilik, Ruh, Kader, Dar'ul Harp, Cihat, kadın başbakan…" gibi konularda yazdığı eserler ve verdiği fetvalar ile Türkiye'de Ehl-i Sünnet mensuplarının işini kolaylaştırmıştır.
Bugün hemen hemen Türkiye'nin her ilinde ve her ilçesinde bulunan Erzurum Üniversitesi mezunu nur talebeleri, doçentler, profesörler bulunmaktadır. Bunların bulundukları mahaldeki hizmetlerini anlatmaya gerek yok. Onları herkes biliyor. Herkes bilmese de Allah biliyor.
Ergün Göze, bir yazısında Kırkıncı Hocam için: "Dünyada Ezop gibi, intaklı, teşhisli, benzetmeli ve misalli, anlatımla düşüncelerini en güzel anlatan, bir dünya filozofudur" demişti.
Üstad'ı ziyaret eden, elini öperek duasını alan Kırkıncı Hoca, Üstad'ın ona bizzat dua etmesinden sonra nutku daha çok açılmış ve mantığı daha ziyade inkişaf etmiştir. Hoca Efendi, o gün bu gündür Risale-i Nur'u emsali görülmemiş bir şekilde okuyup açıklamaktadır. Önceleri derslerde, okunan metnin arasına girerek açıklama yaparken sonraları metni bir kez okutup dinlettikten sonra, bu defa tekrar baştan alarak okutup açıklamaktadır.
Gerçekten de Üstad'ın, içi dışı hizmet aşkıyla dolu ve herkese Risale-i Nur'u anlatmak isteyen Kırkıncı Hoca'mıza, bu manada dua etmesi çok manidardır. Aynı Üstad, hususi kemalâtı olan ve insanlarla daha çok fert fert ilgilenen Ağrılı Nusret Hoca'mıza da hususi bir dershane açmasını tavsiye etmiştir. O sabır ve sadakat kahramanı Abdullah Yeğin Ağabey'e de gidip Urfa'da onu beklemesini söylemiştir. Üstad, gördüğü insanın meziyetini hemen anlayan bir pedagog, bir eğitimcidir. Nasıl da Kırkıncı Hoca'daki açıklama ve yorumlama kabiliyetini, Abdullah Yeğin Ağabey'deki sabır ve sadakat meziyetini ve Nusret Hoca'daki hususi kemalâtı fark etmiştir.
Şunu itiraf etmeliyim ki, bir Erzurumlu olarak Kırkıncı Hocam'ı pek tanımıyorum. Çünkü biz Erzurum'da pek kalmadık. Kırkıncı Hocamla bir gün bile olsun birlikte olamadık. Sadece birkaç akşam dersinde onu dinlemek nasip oldu. Bunun için, ondan hatıralar anlatmayı çok isterdik, fakat maalesef böyle bir imkâna sahip değiliz ve bunun ıstırabı içindeyiz.
Ancak bir defasında şöyle bir ziyaretimizi hatırlıyorum. 1981 veya 1982 yılıydı. Bursa'dan Erzurum'a gelmiş, hocamızı ziyaret etmek ve derse katılmak için o zaman yeni yapılan ve liselilerin kaldığı "Fatih Öğrenci Yurdu"na gitmiştik. Yurdun altındaki büyük ders salonu harikaydı. Büyüklüğünün o zaman için Türkiye'nin en büyük ders salonu olduğu söyleniyordu. Zaten Erzurum'daki "Selimiye ve Süleymaniye" dershanelerinin salonları da yapıldıklarında Türkiye'nin en büyük ders salonlarıydı. Bu konuda Erzurum çok ilerideydi.
O salonda namaz kıldıktan sonra, bir odada hocamın hususi bir dersine katıldık. Dersin konusu "Allah'ın Vahidiyet ve Ehadiyet sırrı"ydı. Şu anda hocamızın hangi risaleden hangi mevzuyu okutarak ders yaptığını hatırlamıyorum; fakat okunan metni açıklarken yine Üstad'ın aynı metni açıklayan bir başka risalesinden örnek vererek meseleyi şöyle açıklamıştı. "Güneş'in bütün bir okyanusta bir yansıması vardır. Yani bütün okyanusta bir Güneş görünür. İşte bu Allah'ın Vahidiyetidir. Yani Allah, bütün kâinatta bir anda tecelli eder. Güneşin her bir cam parçasında veya her bir su damlasında da bir tecellisi vardır. Yani güneş ısısı, ışığı ve yedi rengiyle her bir küçük camda aynen tecelli eder. Bu da Allah'ın Ehadiyet tecellisidir. Allah'ın bir cisimde tecelli etmesi başka cisimlerde ve bütün bir okyanusta ve kâinatın tümünde tecelli etmesine engel değildir. Yani Allah, isterse bütün isim ve sıfatlarıyla, isterse bir kısmıyla kâinatın hem bütününde hem de parçalarında aynı anda tecelli eder." Hatırlayabildiğimiz kadarıyla o günkü ders böyle yapılmıştı. Dersten çok istifade etmiştik. Doğrusu hocamızın bu dersini o gün bu gündür unutmuyoruz.
Dersten sonra hocam nereden geldiğimizi sordu. Biz de Bursa'dan gelip Hınıs'a gideceğimizi söyledik. "Cemaat nasıl?" dedi. Biz iyi olduğunu ve cemaatin kendisine selamı olduğunu söyledik. Selamı aldıktan sonra Bursa cemaatinin "1980 İhtilali sürecini ve yakınlaşan seçimi" nasıl değerlendirdiğini sordu. Biz de Ağabeyler meşveretinin esas alındığını ve ona uyulacağını söyledik. Bu ifade üzerine hiçbir şey söylemedi. Siyah sakalını sağ eliyle sıvazlayarak biraz düşündü. Sonra Hınıs'a selam söyledi.
Bundan sonra belki yirmi yıl hocamızı hiç görmedik. Fakat hizmetlerini hep duyduk. Onu görmek dersini dinlemek arzumuzdu. Fakat ufukta Erzurum görünmüyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam 2000 yılıydı. Tavşanlı'da görev yaparken, Kırkıncı Hoca'mızın Bursa'ya geldiğini ve orada bir akşam derse katılacağını duyduk. Hemen bir arabayla Bursa'ya gidip akşam dersine katıldık. Belki de o akşam Kırkıncı Hocamı son gördüğümden on beş yirmi yıl sonra yeniden görecektim. Ben hocamızın on beş yirmi yıl önceki Erzurum'da gördüğüm şekliyle bulacağımı sanmıştım. Hoca'mın gelip, salona girip, yerine oturmasıyla yanıldığımı anladım.
Âlemimde o Erzurum'dan doğan genç, hızlı, dinamik parlak güneş, şimdi ihtiyar, yorgun, yavaş ve sakindi. Gözlerime inanamadım. Hocam ihtiyarlanmıştı. İçimden bir "Ahh!" çekip yutkundum. Sanki bu nurun ilk hizmet erleri hiç değişmeyecek, hiç ihtiyarlanmayacaklardı. Zaman ne müthiş bir eskiticiydi. Demek ki hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan herkese aynı kimyayı uyguluyordu. Oysaki biz Üstad'ın talebelerinin ve hizmette saffı evvel olan ilk nur talebesi ağabeylerin hep aynı kalacaklarını zannetmiştik. Onların hizmet mahallerine gidince, onları hep aynı dershanede, aynı rahlenin başında bulacağımızı sanmıştık. Fakat öyle değilmiş. Vay canına, ağabeyler de bir bir eriyip tükeniyormuş. Onların yokluğuna hiç alışacağa benzemiyoruz. Anlaşılan biz, onların yokluğuna dayanamayıp, onların ardından göçüp gideceğiz. Onlara acımayan dünya, onları eriten zaman, elbette ki bizi de böyle bırakmayacak.
Böyle duygulanıp içlendiğimi gören bir öğretmen arkadaş, ne olduğunu, niçin üzüldüğümü sordu. Ben de "hiç" dedim: "Kırkıncı Hocam ihtiyarlanmış!"
O akşam bu hüzünlü hissiyatımızla onun dersini dinleyip, ders bittikten sonra elini öpüp, Tavşanlı'ya döndük.
Şunu bir kez daha belirtmeliyiz ki, biz onu hakkıyla ne tanıdık ne de anlayabildik; fakat onu anlatan, onu tanıtan o kadar çok kitap, dergi, site ve yayın var ki, burada bunları tekrar yazmanın bir anlamı olduğunu düşünmüyoruz. Biz ancak onun hizmeti ve şahsiyeti hakkında birkaç yorumla yetinelim dedik:
1-Gazeteci yazar Ergün Göze'ye göre Kırkıncı Hoca, "düşüncelerini intaklı, teşhisli, misalli ve örnekli açıklayan Ezop'tan beri dünyaya gelmiş en mantıklı düşünürdür."
2-O, bir yanında Hınıslı Fahreddin Hoca, bir yanında Ağrılı Nusret Hoca; Bir elinde Prof. Alaaddin Başar, bir elinde Prof. Şener Dilek olarak ve diğer hoca ve ilim adamları arkadaşları ve talebeleriyle Doğu'nun hem üniversitelerine hem de halkına imanı, İslam'ı, ihsanı ve ikramı sunan, bu konuda Üstad'ın duasıyla Allah'ın yardımıyla muvaffak ve muzaffer olan bir İslam dehası ve azim bir Nur talebesidir.
3-Arapça, Farsça ve Türkçe düşünen yazan ve konuşan, birlikte oldukları cemaatle Arapları, Farsları; Kürtleri, Türkleri İslam kardeşliğinde bir arada tutan bir samimi İslam âlimidir.
4-Türkiye'deki bu gün birçok ünlü nur talebesinin Risale-i Nur'larla tanışmasına ve hizmette yetişmesine vesile olan ehl-i hizmet bir ağabeydir.
5-Hizmetteki bütün ömrünü; büyük, şaşalı "Beyaz Saray"larda değil, küçük ve siyah bir "Kara Kümbet"te geçiren kanaatkâr bir âlimdir.
6-Meşveretlerde fikri çoğu kez en son alınan ağabeydir.
7-Türkiye'de birçok ünlü siyasetçinin ziyaret ettiği âlimdir. Bu ziyaretlerde ve diğer görüşmelerde onlara hem hatalarını söyleyen hem de onlara istikamet veren bilge kişidir.
8-Türkiye'de birçok sanatçı ile görüşerek onlara imanı ve İslam'ı hissettiren tebliğcidir.
9-Sohbetlerinde ve günlük hayatında bütün insanlarla iç içe yaşayan, kendisiyle görüşmek isteyen herkesle müsait her yerde görüşen mütevazı bir zattır.
10- Zamanını daha çok dershanelerde geçiren ve hizmetle ilgilenen Nur talebesidir.
11-Meşveretlere uyan, Üstad'ın talebelerinden ve cemaatten ayrılmayan ağabeydir.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUSTAFA KARAMAN BEYİN GÖZÜNDEN MEHMED KIRKINCI HOCAEFENDİ
“Cenab-ı Hak varlıkları bereket yönünden üç kategoriye ayırmış; Bereketli insanlar vard
VAHDET YILMAZ AĞABEY
50 yıllık bir hukukum vardı Vahdet ağabey ile. Beni ilk defa terziye götürüp elbise ve palt
MEHMET KIRKINCI HOCAMIZIN VEFATININ SENE-İ DEVRİYESİ MÜNASEBETİYLE
Bugün rahmetli Mehmed Kırkıncı hocamın sene-i devriyesi. Kendisini minnet ve şükran ile anar
PROF. DR. ŞENER DİLEK BEY’DEN KIRKINCI HOCAMIZLA ALAKALI HATIRALAR
Benim kanaatime göre hocamın mümeyyiz üç vasfı vardı; Birincisi: Kırkıncı Hocamda mükemme
NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-2
HACI FARUK TİFNİKLİ EFENDİ Hacı Faruk efendi, Mustafa Necati Efendi’den sonra hocamın ikinc
NECATİ KILIÇOĞLU HOCAMIZDAN HATIRALAR-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz, Mehmed Kırkıncı Hocaefendi’nin talebelerinden, kendisinden İslami
NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-3
ÜSTADIN MAHKEMEDEKİ FOTOĞRAFININ BULUNUŞU Erzurum’da müteahhit Osman beyin evinde dersteydi
MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM
Bazı şahsiyetler vardır ki, fikirleriyle, eserleriyle, hizmetleriyle sembol olmuşlardır. Memlek
NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-2
1979 senesiydi. Memlekette anarşi olayları en üst düzeye çıkmış, kan gövdeyi götürüyordu
NECATİ KURŞUNOĞLU AĞABEYDEN HİZMET HATIRALARI-1
Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, yeni bir nehir söyleşimizi daha hizmetinize arz ediyoruz. Ya
BİR IRMAĞIN KIYISINDA DOLAŞMAK-4
HACI MUSA KIRKINCI AĞABEY Hacı Musa ağabey çok zeki bir insandı. Çok farklı bir insandı. Bi
- ABDULLAH KAPLAN’IN ARDINDAN
- TANIYANLARIN DİLİNDEN MOLLA ZAHİD MALAZGİRTİ-1
- BİR IRMAĞIN KIYISINDA DOLAŞMAK-3
- BİR IRMAĞIN KIYISINDA DOLAŞMAK-2
- BİR IRMAĞIN KIYISINDA DOLAŞMAK-1
- ABDULBAKİ SÜNNETÇİ HOCAEFENDİ
- EBU’L MESEL’DEN BAZI NOTLAR
- DEDEMDEN BİR DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ
- VAHDET YILMAZ AĞABEY KİMDİ?-3
- VAHDET YILMAZ AĞABEY KİMDİ?-2
- VAHDET YILMAZ AĞABEY KİMDİ?-1
- BİR KIRKINCI HOCA GEÇTİ-2
- BİR KIRKINCI HOCA GEÇTİ-1
- MEHMED FEYZİ PAMUKÇU EFENDİ
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-4
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-3
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-2
- NUR’UN MÜTEVAZI ÇEHRESİ; MEHMED KIRKINCI HOCAM-1
- KIRKINCI HOCAMI ANMA VESİLESİYLE BİR KAÇ SÖZ
- KARDEŞİNİN DİLİNDEN MERHUM MOLLA ZAHİD MALAZGİRDİ HOCAEFENDİ-3
- KARDEŞİNİN DİLİNDEN MERHUM MOLLA ZAHİD MALAZGİRDİ HOCAEFENDİ-2
- KARDEŞİNİN DİLİNDEN MERHUM MOLLA ZAHİD MALAZGİRDİ HOCAEFENDİ-1
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERİM-5
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERİM-4
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERİM-3
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERİM-2
- MEHMET KIRKINCI HOCAM VE NOT DEFTERİM-1
- MOLLA MEHMET ZAHİT HOCA EFENDİ İLE TANIŞMAM
- MERHUM KIRKINCI HOCAMIZIN TALİM VE TEDRİS YÖNÜ
(Resulüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.
Sa'd, 29
GÜNÜN HADİSİ
Alî b. Ebî Tâlib (r.a.)'dan :
"Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazırlansın."
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...