İSLAM HUKUKUNDA ZARURİYAT-7
MALIN KORUNMASI İslâm’ın korunmasını amaçladığı hedeflerden biri de mal’ın korunmasıdır. Mal, insan hayatında kendisine gereksinim duyulan dış dünyadaki bütün varlık ve eşyalardır. Onsuz insanın hayatını sürdürmesi imkânsızdır. Biz bu kısımda malın tanımı, önemi ve korunma yönlerinden bahsedeceğiz.
V. DEĞER:
MALIN KORUNMASI
İslâm'ın korunmasını amaçladığı hedeflerden biri de mal'ın korunmasıdır. Mal, insan hayatında kendisine gereksinim duyulan dış dünyadaki bütün varlık ve eşyalardır. Onsuz insanın hayatını sürdürmesi imkânsızdır. Biz bu kısımda malın tanımı, önemi ve korunma yönlerinden bahsedeceğiz.
Tanım
Lügatte mal, 'insanın sahip olduğu şeylerin tamamına' verilen bir isimdir(1). Cahiliye döneminde 'develer' e de 'mal' denilirdi(2). Önceleri yalnızca altın ve gümüşe mal denilirken, daha sonra 'sahip olunan şeylerin tamamına' bu isim verilmiştir(3). Fakihlerin ıstılahında ise, insan tabiatının kendisine meylettiği, saklayıp, harcama yapabildiği şeylere 'mal' denilmiştir. Bu malların kullanımı şer'an mubah olsun haram olsun fark etmez(4).
Mecelle'de mal, 'İnsan tabiatının mâil olup, vakt-i hâcet için iddihar edilebilinen (saklanılabilen) şeylerdir ki, menkûle ve ğayr-ı menkûle şâmil olur'(5) şeklinde tanımlanmıştır. Hanefilere göre, menfaatler de 'mal' kabul edilmiştir.(6)
İnsan Hayatında Malın Yeri Ve Önemi
İslâm'ın hayat felsefesini teşkil eden beş zarurî esastan biri de malı korumaktır. Malın insan hayatında önemi çok büyüktür, kendisi olmaksızın yaşam mümkün değildir. Burada biz 'mal' kavramıyla, insanın yaşamı için zorunlu olan dış dünyadaki bütün eşya ve nimetlerin kastedildiğini söylemek istiyoruz.
Kur'ân-ı Kerim ve Sünnet-i Nebî'de malın insan hayatındaki yerine ve önemine işaret eden birçok ayet ve hadis bulunmaktadır. 'Mal' sözcüğü, Kur'ân'da seksen yedi (87) yerde geçmektedir. Meselâ, Allah Teâlâ malın insan hayatındaki rolü ve önemini şöyle belirtir.
"Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür."(7)
Yine, mal ve servetin dünya hayatındaki yerine şöylece değinir.
"Bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir."(8)
Peygamberimiz de birçok hadislerinde, malın insan hayatındaki önemine işaret eder, mal ve mülk sahibi olmayı, -şeriata uygun olmak kaydıyla- teşvik eder. Hatta bazı Sahâbîlere mal ve evlat bakımından rızıklandırılmaları için dua etmiştir(9) Ayrıca malın insan için önemli oluşunu: "Gerçekten şu (dünya) malı yeşil ve tatlıdır"(10) diyerek belirtmiştir.
MAL'IN KORUNMASINI SAĞLAYAN DİNAMİKLER
İslâm hukukçularına göre, 'ticarî ve iktisâdi' faaliyetler yapmak, malın –kendisine varlık kazandırma açısından- korunmasını sağlamaktadır. Bu yüzden, mutlak anlamda bey (alım-satım) akdi, malın korunması ve elde edilmesinin en önemli aracı sayılmıştır. (11)
İslâm, insanın zorunlu bir ihtiyaç olması hasebiyle malların mutlak mübadelesi demek olan bey' (alım-satım) akdini caiz kabul etmekle kalmaz. Ayrıca ticareti ve geçimin temini için çalışıp kazanmayı teşvik eder. Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyurur. "Allah alış-verişi helâl, faizi ise haram kılmıştır."(12)
Bir başka ayet-i kerimede de, insanların başkalarına ait malları ancak -meşrû (yasal) olmak kaydıyla- ticaret yoluyla elde edip, kullanabileceği şöyle ifade edilir.
"Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında mallarınızı bâtıl (haksız-haram) yollarla aranızda (alıp-vererek) yemeyin."(13)
Bu ayette, ticaretin rıza'ya dayalı olması gerektiğinin yanında, ticaret dışında yasal olmayan yollarla kazanç elde edilmesinde yasak olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Ticaretin meşruiyetine bir başka ayette, herhangi bir akitte şahit ve belge bulundurmanın gerekli ve yerinde bir davranış olduğuna işaret ettikten sonra bundan ancak, kesinleşmiş bir ticaret durumu istisna edilmiştir. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda bir sakınca yoktur."(14) Helal yollardan kazanç elde etmek ise, farzdır. Sevgili Peygamberimiz bunu, "Helal (kazanç) elde etmek, her Müslüman'a farzdır."(15) şeklinde açıklamıştır.
KENDİSİNE YÖNELİK ZARARLAR GİDERİLEREK MAL'IN KORUNMASI
İslâm, mal ve mülk edinmenin insan hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu kabul ederken aynı zamanda mala yönelik her türlü tecavüz ve saldırıyı da yasaklamıştır.(16) İslâm hukuku, hırsızlık cezası olarak bir had belirlediği gibi "zorla mala el koymak" demek olan gaspı da şiddetle yasaklamış ve çeşitli cezalar koymuştur. İslâm hukukçuları İslâm devletinde kendilerine ahit (güvence) verilen kimselerin ve Müslümanların mallarının dokunulmaz olduğunda ittifak etmişlerdir.(17)
Malın muhafazası, hırsızlık, gasp veya benzeri yollarla yapılan saldırı ve tecavüzü yasak saymakla olduğu gibi malın geliştirilmesi, onu koruyup himaye edecek, hakkını verecek ellere teslim edilmesi ile de olur. Fertlerin ellerindeki mallar bütün bir milletin ortak ekonomik değeridir. Bu nedenle malı doğru bir ölçü ile dağıtarak, üreticilerin üretimlerini koruyarak, genel kaynakları geliştirerek, malın insanlar arasında bâtıl yollarla ve Allah'ın kullarına helal kıldığı yolların dışında başka bir yolla yenilmesine engel olunarak muhafaza edilir(18)
İslâm hukukuna göre mal ve mülk dokunulmazdır. Her türlü tecavüzden korunmuştur. Bu hususta Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur.
"Gerçekten Allah Teâlâ haklı bir gerekçe dışında kanlarınızı, mallarınızı ve ırzlarınızı, bu gününüz, bu beldeniz ve bu ayınız gibi haram (dokunulmaz) kılmıştır."(19)
Yine Peygamberimiz, kadın ve erkeklerden biat alırken, sözleşmenin unsurlarından biri de 'hırsızlık etmemek' idi(20) Ayrıca, yumurta, ip, urgan gibi önemsiz şeyleri çalıp, eli kesilen kimselere lanet etmiş(21), öte yandan hırsızlık yapan kimsenin hırsızlık yaptığı sırada imanın kendisinden ayrıldığını söylemiştir(22). Bir başka hadislerinde ise: "Malı uğrunda (haksız yere) öldürülen şehittir."(23) diye buyururken, diğer bir rivayette bu kimsenin 'cennetlik' olduğunu belirtilmiştir(24).
İslâm hukuku mala karşı saldırıları yasaklarken çeşitli cezâî müeyyidelerle de bu yasağı pekiştirmiştir. İslâm cezâ hukukundaki had cezalarından biri de "hadd-i sirkat"tır. Hırsızlığın cezası ise, -gerekli şartları ve özellikleri oluşmak şartıyla- hırsızın elinin kesilmesidir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerim'deki muhkem bir ayette şöyle buyrulur:
"Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin."(25)
Ayet-i Kerime'de hırsızlık eden kimsenin elinin kesilmesi gerektiği çok açık bir şekilde ifade edilmektedir.
Hz. Peygamber , hırsızın elinin kesilebilmesinin dinar'ın ¼ ünü çalınması durumunda söz konusu olduğunu söylemiş(26) bizatihi kendisi –gerekli şartları taşıyan hırsızlıktan dolayı- hırsızlık cezasını uygulamışlardır(27). Üsâme b. Zeyd in hırsızlık yapan bir kadın için şefaat etme isteğini şiddetle reddetmiştir.(28)
İslâm müçtehitleri –şartların oluşması kaydıyla- el kesme cezasında ittifak etmişlerdir(29). Ancak el kesme cezasının miktarı, hırz (koruma)nın anlamı, boyutları, birden fazla hırsızlık yapan kimsenin hangi cezaya çarptırılacağı, nebbâş (kefen soyucu), tarrâr (yankesici), muhtelis (kapkaççı/çarpıcı) gibi kimselerin, Kur'an'daki [es-sârık] kavramı içine girip-girmediği hususunda ise ihtilaf etmişlerdir(30).
Sonuç olarak diyebiliriz ki, İslâmiyet, 'mal'ın korunması' için hem kendisine varlık kazandırma, hem de varlığını tehdit eden zararlı unsurların ortadan kaldırılması açısından çeşitli hükümler koymuştur. Ticaret ve emek ile kazanç sağlamayı överken, haksız yollarla mal kazanılmasını yasaklamıştır. Bu bâtıl yollar –ki, Kur'ân-ı Kerim'de birçok yerde geçer(31)- başta hırsızlık etmek, mala zorla el koymak olmak üzere, fâiz, ticarette hile yapmak, kolay mal ve sermaye kazanmak için yasadışı yollara başvurmak, israf, savurganlık, ihtikâr v.b kazanç biçim ve yöntemleridir.
Dipnotlar
1-Cevherî, a.g.e., s.1821; İbn Manzûr a.g.e., c.XI, s.635; Zebîdî, a.g.e., c.VIII, s.121.
2-İbn Abbâd, İsmail (v.385/995), el-Muhit fi'l-Lüğa, (thk. M. Hasen Al-i Yâsin), Beyrut 1994/1414, c.X, s.358.
3-İbn Manzûr, a.g.e., c.XI, s.636.
4-Tehânevî, a.g.e., c.II, s.1351; Ebû Ceyb, a.g.e.,s.344.
5-Mecelle, md. no; 126.
6-Hafîf, Ali, el-Milkiyye fi'ş-Şerîati'l-İslâmiyye, Beyrut 1990, s.17; Zerkâ, el-Medhal, c.III, s.168.
7-el- Kehf, 18/46.
8-el- Hadid, 57/20.
9-Buhârî, Savm, 81. (c.II, s.247)
10-Müslim, Zekât, 31. (Hd. No; 96)
11-Cüveynî, el-Burhân, c.II, s.606; Şâtıbî, a.g.e., c.II, s.8; Hallâf, İlmu Usûli'l-Fıkh, s.238; Şelebî, Ta'lilû'l-Ahkam, s.283; Bûtî, a.g.e., s.111.
12-el-Bakara, 2/275.
13-en-Nisâ, 4/29.
14-el-Bakara, 2/282.
15-Heysemî, Nûruddîn, Mecmeu'z-Zevâid ve Menbeu'l-Fevâid, (thk. Abdullah Muhammed ed-Dervîş), Beyrut, 1994/1414, c.X, s.520, (Taberânî (v.360)'nin 'el-Mu'cemu'l-Evsât'ından naklen), 'Heysemî, hadisin 'hasen' olduğunu söyler.
16-Zerkeşî a.g.e., c.VI, s.209.
17-İbnü'l-Münzir, el-İşrâf, c.III, s.319.
18-Ebû Zehrâ, el-Cerîme, s.37.
19-Buhârî, Hudûd, 9, (c.VIII, s.15,16)
20-Buhârî, Hudûd, 14, (c.VIII, s.18)
21-Buhârî, Hudûd, 13, (c.VIII, s.18)
22-Buhârî, Hudûd, 6. (c.VIII, s.15)
23-İbn Hanbel, II/221.
24-İbn Hanbel, II/223.
25-el-Maide, 5/38.
26-Müslim, Hudûd, 1, (Hd. No;1684)
27-Müslim, Hudûd, 1, (Hd. No;1686)
28-Müslim, Hudûd, 2, (Hd. No;1688)
29-İbnü'l- Münzir, el-İcmâ, s.127; el-İşrâf, c.II, s.289; İbn Hazm, Merâtibü'l-İcmâ, s.134.
30-Mesela bkz; İbnü'l-Münzir, el-İşrâf, II/289 v.d; Mervezî, Ebû Abdullah Muhammed Nasr (v.294/907), İhtilâfü'l-Ulemâ, (thk. Subhî Sâmerrâî), Beyrut 1986/1406, II. Baskı, s.221-228; Sibtü İbni'l-Cevzî, Ebû Muzaffer Şemsüddîn Yûsuf Ferğâlî (v.654/1256), Îsâru'l-İnsâf fî Âsâri'l-Hılâf, (thk. en-Nâsıru'l-Huleyfî), Kahire, 1987/1408, I. Baskı, s.220-229.
31-Mes. Bkz. en-Nisâ, 4/29.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
SAHABE DÖNEMİ İHTİLAFLARINDAN SÖZ ETMEK
Ehl-i Sünnet âlimleri ihtiyaç olmadıkça Sahabe arasında baş gösteren anlaşmazlıklardan uza
“EHL-İ SÜNNET”İN ANLAMI ve KAPSAMI
Ehl-i Sünnet kavramı temelde "alem" yani belli bir fırkanın özel ismi ve ünvanı değildir. An
GÜVENİLİRLİK BAKIMINDAN İSLAM TARİHÇİLERİ
Aktardıkları bilgilere göre tarihçileri birkaç grupta değerlendirmek mümkündür: 1. Grup: G
İSLAM TARİHİ ESERLERİNİ DEĞERLENDİRMEDE ÖLÇÜLER
Burada, İslâm ulemasının önde gelenleri ve muhakkik âlimler tarafından tesbit edilen ve İsl
İNSAN HÜRRİYETİ VE BEŞ TEMEL HAK
Sosyal bir varlık olan insanoğlunun, topluluk olarak yaşaması, fıtratının bir gereğidir. Fer
MAĞDUR PADİŞAH: SULTAN İBRAHİM-2
Sultan İbrahim tahta çıkar çıkmaz başta Koçi Bey olmak üzere musâhipleri (özel danışmanl
MAĞDUR PADİŞAH: SULTAN İBRAHİM-1
Anadolu topraklarının bizlere vatan haline gelmesinde hizmeti geçmiş büyük tarihî şahsiyetle
PEYGAMBERLERİN MASÛM OLUŞU
Peygamberlerin masumiyeti konusu, çok yönlü bir konudur. Burada bizi ilgilendiren husus, peygambe
EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-6
g. Ebu Hüreyre'nin Para Karşılığında Emevî Taraftarlığı ve Ali Aleyhtarlığı Yaptığı
EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-5
e. Namazı Ali'nin Arkasında Yemeği Muaviyenin Sofrasında Yediği İddiası Ebu Hüreyre aleyhin
EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-4
Sahabenin ve Bu Cümleden Olarak Hz. Aişe'nin Onun Rivayetlerini İhtiyatla Karşıladığı İddia
- EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-3
- EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-2
- EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-1
- SAHABE DÖNEMİ İHTİLAFLARINDAN SÖZ ETMEK
- İBN KUTEYBE'YE ATFEDİLEN EL-İMÂME VE'S-SİYÂSE İSİMLİ KİTAP
- GÜVENİLİRLİK BAKIMINDAN İSLAM TARİHÇİLERİ
- EHL-İ KİTAB’IN KESTİKLERİNİN HÜKMÜ
- MEŞHUR FIKHÎ KÂİDELER-3
- MEŞHUR FIKHÎ KÂİDELER-2
- MEŞHUR FIKHÎ KÂİDELER-1
- EHL-İ KİTAB’IN KESTİKLERİNİN HÜKMÜ-2
- EHL-İ KİTAB’IN KESTİKLERİNİN HÜKMÜ-1
- İSLAM AKİDESİNİN ESASLARI
- MEDENİYETİMİZİN KAYNAĞI OLMA YÖNÜYLE MEDRESELER
- EHL-İ BEYT’E BAKIŞ AÇIMIZ-5
- EHL-İ BEYT’E BAKIŞ AÇIMIZ-4
- EHL-İ BEYT’E BAKIŞ AÇIMIZ-3
- EHL-İ BEYT’E BAKIŞ AÇIMIZ-1
- ASHABIN İHTİLAFI HAKKINDA RASÛL-İ EKREM (SAV)’ DEN GELEN HABERLER
- CEMEL VE SIFFİN SAVAŞLARINA TETKİKİ BİR NAZAR
- SAHABE TARİHİ İLE ALAKALI ESERLER HAKKINDA TEYAKKUZ
- ASHAB-I KİRAM ARASINDAKİ İHTİLAFLARA TOPLU BİR BAKIŞ
- EHL-İ SÜNNET ULEMASINA GÖRE SAHABENİN MERTEBELERİ
- ÂLİMLERİN BAKIŞ AÇISINDAN SAHABELER
- KUR’AN VE SÜNNETTE SAHABENİN FAZİLETİ
- SAHİH BAKIŞ AÇISIYLA SAHABE VE SAHABE DÖNEMİ
- İSLAM HUKUKUNDA ZARURİYAT-7
- İSLAM HUKUKUNDA ZARURİYAT-6
- İSLAM HUKUKUNDA ZARURİYAT-5
İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıveriliceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?
Ankebut, 2
GÜNÜN HADİSİ
Sehavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil sehavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."
Tirmizi, Birr 40, (1962)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...