AKİF; BİR ABİDE ŞAHSİYET
Sivas’ta ortaokulun son sınıfındayım. Mehmet Akif’in bütün şiirlerinin toplu olduğu Safahat’ı okumak istiyordum. Ama Safahat Sivas’a yoktu. Ablam İstanbul’daydı. Eve dönerken bana mutlaka bir Safahat almasını, O’na mektup yazarak bildirdim. Ablam Sivas’a bir Safahat ile döndü. Ve ben 1950 yılından beri Safahat okuyorum. Bu bakımdan Mehmet Akif Bey’i birazcık tanıdığımı söyleyebilirim.
Sivas'ta ortaokulun son sınıfındayım. Mehmet Akif'in bütün şiirlerinin toplu olduğu Safahat'ı okumak istiyordum. Ama Safahat Sivas'a yoktu. Ablam İstanbul'daydı. Eve dönerken bana mutlaka bir Safahat almasını, O'na mektup yazarak bildirdim. Ablam Sivas'a bir Safahat ile döndü. Ve ben 1950 yılından beri Safahat okuyorum. Bu bakımdan Mehmet Akif Bey'i birazcık tanıdığımı söyleyebilirim.
Akif'in vefatının 50.yıldönümü münasebetiyle Türkiye'de O'nunla ilgili sohbetler ve konferanslar düzenlendi. Programı Kültür Bakanlığı yürütmekle vazifeliydi. 1986 yılında Kültür Bakanlığı'nda çalışıyordum. Akif'i anma programlarına ben de katıldım. 44 Vilayetimizde Akif için kürsüye çıktım. Yurtdışında Almanya'da, Belçika'da, Hollanda'da ve Fransa'da işçilerimize M.Akif'i anlatmaya çalıştım.
O münasebetle hayretle ve dehşetle gördüm ki, bizim "aydın bilenen-öyle geçinen" kimselerimiz İstiklal Marşı şairimizi yeteri kadar tanımıyorlar. Hatta O'nun hakkında çok yanlış bilgilere sahipler. Halkımız da okumadığı için büyük şairimizden haberdar değil. Halbuki Mehmet Akif bizim Meşrutiyet ve Cumhuriyet devrimizin en büyük, ama en büyük abide şahsiyetlerinden biri.
Eğer insanların ve milletlerin yaşayışında: doğruluk, samimiyet, ahde vefa, haksızlık karşısında susmamak, bütün güzel sanatlara ve bütün ilimlere gönülden bağlanmak, merhametli ve metin olmak, gafletten, cehaletten, kinden, nefretten uzak yaşamak bin yıl sonra bile, iki binyıl sonra bile üstün vasıflar olarak kabul edilecekse, Akif bin yıl sonra bile, iki bin yıl sonra bile yine abide şahsiyetlerden biri olarak anılacaktır. Çünkü, o Kur'an ahlakıyla ahlaklanan, ışığını Kur'an'dan alan, mükemmel, müstesna şairlerimizden biridir.
O bakımdan çok mükemmel bir insandır. Cehaletten, gafletten, yanlış tevekkül anlayışından, birliğimize-beraberliğimize sokulan fitne fesattan, kula kul olmaktan, ilimden irfandan uzak kalmaktan, Mehmet Akif kadar yaka silken, şikayet eden şairlerimiz çok azdır..
Daha Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Türkiye'nin kalkınması, çağdaş medeniyet sevyesine ulaşması için, Akif kadar dosdoğru gösteren mütefekkir şairlerimiz maalesef çok azdır. O'nun ileri sürdüğü fikirlere dün olduğu gibi, bugün de itiraz eden ilim adamlarımız yoktur. Bizim şiirimizde atom ilminden ilk defa bahseden O'dur.
Safahat'ın Asım bölümünde Mehmet Akif, yakın dostlarından birinin oğlu olan Asım'a nasihatlerde bulunur. Çünkü Asım ve arkadaşları, bir takım meselelerimizi kaba kuvvetle halledeceklerini sanan iyi niyetli fakat ilimden, irfandan uzak delikanlılardır: Ramazan'da oruç tutmayanları dövmekle, kumar oynayan kimselerin paralarını alıp, fakir fukaraya dağıtmakla ve bir hükümet darbesi yaparak kaba kuvvetle işbaşına gelmekle vatana-millete hizmet edeceklerini sanmaktadırlar. M.Akif, Asım'ı karşısına alır ve O'na nasihat eder: "Asım"der "Bu yol yanlıştır. Kaba kuvvetle meselelerimizi hal edemezsiniz. Milletlerin kalkınması için, iki temele dayanmaları gerekir: Bunlardan birisi fazilet, ötekisi marifettir. Fazilet bir milletin gelenekleri, görenekleri, güzel sanatlarıdır. Marifet ise ilimdir, tekniktir. Biz, maalesef bu temellerden uzak yaşıyoruz. Hâlbuki Berlin'de ilim adamları, maddenin kudret-i zerriyesini, yani atomu parçalamaya çalışıyorlar. Batı ilmi atomu parçaladı mı, bir damla kömürden namütenahi-sonsuz-güç elde edeceklerdir. Eğer siz de vatana hizmet etmek istiyorsanız, hemen Berlin'e gideceksiniz. O ilmi öğrendikten sonra hemen vatana döneceksiniz. Batının ilmini bize taşıyacaksanız. Arada köprü olacaksınız. İşte o zaman devlete, millete hizmet etmiş olacaksınız. Yoksa bu kaba kuvvetle hiç bir netice alamazsınız."
Asım, bu nasihati aldıktan sonra, Akif'e cevap verir: "-Yarın akşam yola arkadaşlarla birlikte çıkacağız" der. Akif de: "-Berhudar olun!" Yani "selamette olun, başarılı olun" diyerek, memnuniyetini ifade eder.
Yavuz Bülent Bakiler
http://www.mehmetakifersoy.com/makale_detay.php?makaleid=1341
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”
1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.
Al-i İmran, 115
GÜNÜN HADİSİ
Eğer sizden birinizin elinde dikilecek bir hurma fidanı varken, kıyamet kopsa ve onu dikmeye vakit bulursa, hemen o fidanı diksin
250 Hadis, s.27
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...