JÖN TÜRKLER VE İTTİHAT TERAKKİ, SİNA AKŞİN, REMZİ KİTABEVİ, İSTANBUL–1987
Ermeni sorunundaki Alman tarafsızlığı dolayısıyla Almanya ile Osmanlı Hükümeti arasında gelişen yakınlık, Bağdat demiryolu siyaseti ve Almanya’nın Abdülhamit’i İslâmcı bir siyasete teşvik etmesi gibi unsurların eklenmesiyle özellikle Müslüman sömürgeleri bulunan devletlerce büyük kuşkuyla karşılanacaktı. S. 16
Â
Ermeni sorunundaki Alman tarafsızlığı dolayısıyla Almanya ile Osmanlı Hükümeti arasında gelişen yakınlık, Bağdat demiryolu siyaseti ve Almanya'nın Abdülhamit'i İslâmcı bir siyasete teşvik etmesi gibi unsurların eklenmesiyle özellikle Müslüman sömürgeleri bulunan devletlerce büyük kuşkuyla karşılanacaktı. S. 16
…Özellikle Abdülhamit döneminde rüştiyeler, imparatorluğun her yanında açıldığı gibi, 1875'ten itibaren askerî rüştiye ve idadi sisteminin de başlatıldığını, ya da yaygınlaştırıldığını görüyoruz. S. 17
1865'te İstanbul'daki Belgrat Ormanı'nda piknik yapan 6 genç, İttifak-ı Hamiyyet adında gizli bir dernek kurdular. Bunların arasında Mehmet ve Namık Kemal Beyler vardı. Ortak tutumları, Âli ve Fuat Paşaların siyasetine muhalefetleriydi. S. 18
İktidardaki bu paşaları Avrupa Büyük Devletleri karşısında fazla tavizci buluyor, buna rağmen Osmanlı bütünlük ve egemenliğinin yine de gerektiği gibi korunamadığına, devletin dağılmaya doğru gittiğine inanıyorlardı. S. 18
İttifak-ı Hamiyyet'in kurucuları, örgütlenirken Avrupa'daki "genç" örgütleri, özellikle Genç İtalya örgütlerini örnek almışlardı. S. 19
Böylece, artık "hasta adam" denen Osmanlı Devleti'ni özgürlükçü yollardan kalkındırmak amacını güdenlere, Fransızca "Jeune Turc – Jön Türk" denildi. (…) İlk devrimci kuşak ise Türkiye'de daha çok Yeni Osmanlılar diye tanınmaktadır. S. 19
Büyük Fransız İhtilâli'nin Jön Türkler gibi birçok bakımdan Batı'yı ilham kaynağı olarak alan, Osmanlı Devleti'nin hiç değilse maddî şartlarını İngiltere, Fransa, Almanya gibi ileri Batılı devletlere benzetmek isteyen, üstelik çağın meşrebine uygun olarak romantik bir dünya bakışı olan kimselerde nasıl bir heyecan yarattığı tahmin edilebilir. S. 22
…Ahmet Rıza ile İstanbul'daki İttihad-ı Osmanî mensupları arasındaki haberleşmeler sonucunda, 1889 ile 1895 arasındaki bir tarihte (1895'te olması daha muhtemeldir) örgütün adı değişti ve "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti" oldu. (…) Ahmet Rıza, Paris'e geldiğinde, Fransız pozitivistlerinin başı olan Pierre Lafitte'in derslerine devam etmiş ve bu akıma sıkıca bağlanmıştı. Bilindiği gibi, Auguste Comte pozitivizminin düsturu "İntizam ve Terakki" (Ordre et Progres) idi. S. 23
…Ermeni olaylarının yaptığı yankılar dolayısıyla 1895 yılı bir dönüm noktası olmuştur. Abdülhamit'e karşı muhalefet sertleşmiş, o da buna istibdat yönetimini şiddetlendirmek, kara yetkisini büsbütün Sarayda toplamak, jurnalcilik ve hafiyeliği yaymak, Hilâfet yetkilerini daha çok vurgulayarak öne sürmek gibi tedbirlerle cevap vermiştir. S. 27
1906'dan önce özgürlükçü hareketlerin en civcivli dönemi 1895–1897 yılları arası olmuştur. S. 27
1895 öncesinde İttihat ve Terakki varla yok arasındadır. Böyle olunca, elimizde bulunan, tarihi belirsiz, ilk ayrıntılı örgüt nizamnamesini 1895–1896 yıllarına yerleştirmek yanlış olmaz sanıyorum. S. 27
…Almanya ile Abdülhamit yönetimi arasında yoğunlaşan ve somutlaşan dostluk, bir kısım İngiliz çevrelerini ve çıkarlarını İngiltere'ye bağlamış olan bazı Osmanlı çevrelerini tedirgin ettiğinden, bunların desteği, hattâ katılmasıyla Jön Türk akımı önemli bir canlılığa kavuşturuldu. S. 40
…Mısır hanedanının Jön Türk hareketine karşı faal bir ilgi göstermeye başladığını görüyoruz. Mısır'ın İngiltere'nin fiilî denetinde olduğu düşünülürse, bu anlamlıdır. S. 40
1902' de Kuleli Askerî İdadisi'nde Trabzonlu Ahmet Bedevî (Kuran), Darendeli İsmet, Nişancalı Mazhar ve Bosnalı Veli İhtilâlci Askerler Cemiyeti'ni kurdular. Cemiyet, bazı gizli bildirgeler dağıtmaktan başka, Abdülhamit'e karşı suikast da tasarlıyordu. S. 54
1902 Kongresindeki bölünmeden sonra Jön Türkler, bir dağınıklık dönemine girmişlerdir. S. 54
Gerek Şam'daki, gerekse Selânik'teki örgütlenmelerde 1905 Rus İhtilâli'nin ve bu ihtilâl üzerine bu ülkede ve İran'da kurulan meşrutiyet yönetimlerinin, ayrıca Makedonya bunalımı üzerine Rumeli'de Avrupa müdahalesinin somut bir biçimde giderek artmasının büyük etkisi olduğu şüphesizdir. S. 61
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin istibdat ortamı içinde çalışmalarını hayli kolaylaştırdığı anlaşılan bir örgüt de Mason locaları olmuştur. Cemiyetin birçok üyeleri Mason olduğu gibi, localar yeni üye kazanmak için elverişli bir ortam sağlıyordu. S. 62
Terakki ve İttihat'ın varlığını resmen duyurması, 28 Mayıs 1908'de oldu. S. 73
19. yüzyılda Osmanlı özgürlükçü akımlarının burjuvalığı her şeyden önce, ideolojik bir olaydır. S. 81
İttihat ve Terakki, 23 Temmuz'da Hürriyeti ilân etmişti, ama bunu ancak Rumeli'de yapabilmişti. İstanbul ve Anadolu'da o sırada böyle bir şeyi kendi girişimiyle yapabilecek bir gücü yoktu. S. 83
13 Şubat 1909'da Kâmil Paşa kabinesi güvensizlik oyu aldı, 13 Nisan 1909'da 31 Mart Olayı baş gösterdi. Görülüyor ki, 2 ay içinde gitgide artan gerginlik, bir patlamayla sonuçlandı. Gerginliğin artmasındaki neden, muhalefetin Hilmi Paşa'nın Sadaretine bir türlü razı olmaması ve bu uğurda birçok çareleri zorlamaya hazır olmasıdır. S. 119
…Abdülhamit, meşrutiyetçi bir Padişah olmaya çalışırken, jurnal kabul etmekten kendini alamamış ve tabiî onun bu eğilimini istismar etmeye kalkışanlar da ortaya çıkmakta gecikmemişlerdi. S. 120–121
…İttihat ve Terakki, bütün meşrutiyetçilere Abdülhamit'i tahttan indirmek gibi birleştirici ve kimsenin itiraz etmeyeceği bir hedef gösterince, 'sürüye' katılmamak mümkün değildi. S. 134
Mustafa Kemal'e göre, subaylar, İttihat ve Terakki ile askerlik arasında bir seçme yapmak durumunda bırakılmazlarsa, subayların subaylığından bir hayır gelmeyeceği gibi, İttihat ve Terakki'den de bir hayır gelmeyecekti, çünkü o, ordu desteğine güvenerek halk desteğini aramak ve örgütlemek işini gevşek tutacaktı. S. 148
…İttihatçıların görünüşteki siyasal programı olan Meşrutiyet, bütün gerekleriyle uygulandığında, gerçek siyasal program olan Türkçülükle bağdaşamayacak bir ilke idi. S. 158
İttihat ve Terakki, iktidarın dizginlerini eline almak konusunda hazırlıksız olduğu görüşünde olmakla birlikte, bu durumun ilelebet devamına razı değildi. 31 Mart ayaklanması, denetleme iktidarı ile yetinmenin sakıncalarını açıkça göstermiş bulunuyordu. S. 171
İttihat ve Terakki'yi devirmek kararıyla muhaliflerin kurdukları Hürriyet ve İtilaf Fırkası, ara seçimde alınmış olan sonuçla da kısa zamanda başarı yoluna girmiş gibi görünürken, İttihat ve Terakki'nin Meclisi dağıtması, kurulan hayalleri bir anda yıkmıştı. S. 197
Osmanlı Devleti, "hasta adam" olarak teşhis edildiğinden beri, Avrupa kamuoyu, Balkanlar'daki Osmanlı varlığını geçici olarak görmüştü. Balkan halklarının ulusçuluk fırtınasına kapılmaları ve bağımsız devletçikler kurmaları ya da kurma yoluna girmeleri bu kanıyı güçlendirmiş ve yaygınlaştırmıştı. S. 205
Darbe 23 Ocak 1913 günü yapıldı. İttihat ve Terakkililer, halka, başlıca konusu Edirne olan söylevler vererek, Babıâli'ye yürüdüler. S. 226
II. Meşrutiyetin eğitim alanındaki devrimci niteliğini vurgulamakla birlikte, olanakların darlığı dolayısıyla yapılabilenlerin yine de yetersiz kaldığını belirtmek gerekir. S. 244
İttihat ve Terakki'nin çok büyük yanlışlar yaptığı da muhakkaktır. Bunlar, özellikle başka Arnavutlarınki olmak üzere, isyanlara yol açan tutumlarıyla, dış siyasette, özellikle İngiliz ilişkilerinde yapılan yanlışlardır. S. 244–245
Türkçülüğün Türk ulusçuluğuna, yani siyasal bir akıma dönüşmesi İttihat ve Terakki ile oldu. Fakat gördüğümüz üzere, İttihat ve Terakki, İmparatorluğun tasfiyesini savunamayacağı için, bu konuda son derecede ihtiyatlı davranmak zorunluluğunu duymuş ve gizli bir cemiyet olarak çalışmıştır. S. 248
…Türkçülüğün siyasal bir renk almasında Yusuf Akçura, Hüseyinzade Ali, Ahmet Ağaoğlu gibi Rusya Türklerinin önemli rolü olmuştur. S. 248
İttihat ve Terakki hükümetinin Cihan Savaşı'na Almanya safında katılmakla iyi edip etmediği, tarafsız kalıp kalamayacağı, savaşa katılma anının isabeti uzun uzadıya tartışıla gelen bir konu olmuştur. S. 268
Bayur, 1952'de Türk İnkılâbı Tarihi'nde Alman ittifakını, Osmanlı Devleti'ni savaşa sürükleyen ve yıkılmasına kapı açan bir gelişme olarak değerlendirmekte ve Osmanlı ricalinin dünyada çatışan kuvvetlerin ne olduğunu takdirden âciz olmalarının bir sonucu olarak görmektedir. S. 270
…Almanya ile ittifak ilişkisi son anda, Almanya ile Rusya arasında savaş hali başladıktan sonra kuruldu. Alman Kayzerinin aklı da ancak pek kısa bir süre önce Osmanlı ile bir ittifak ilişkisinin yararlı olacağı düşüncesine yatmış bulunuyordu. Fakat iş olduktan sonra, İttihat ve Terakki çevrelerinde ve özellikle Merkez-i Umumî'de, ittifak antlaşmasının yetersiz olduğu düşüncesi yayıldı. S. 296–297
Savaş sırasında İttihat ve Terakki diktatörlüğünün varlığı, daha önce de değinilmiş olduğu gibi, İttihat ve Terakki'nin programının birçok yönlerinin serbestçe uygulanmasına imkân verdi. Yalnız muhalefetten çekinilmediği için değil, din taassubunun da baskı altına alınması sayesinde bu serbestlik elde edildi. S. 302
İttihat ve Terakki Kongresi, İttihat ve Terakki'yi feshe kararlı olmakla birlikte, yeni bir fırka kurulup kurulmaması tartışılmış, kurulması yönünde karar alınmış ve yeni fırkanın programı Kongrece hazırlanmıştır. Bunu İsmail Canbolat Beyin başkanlığında bir encümen hazırlamış ve yeni fırkanın, İttihat ve Terakki'nin inkılâpçı rolünü terk ederek liberal bir kimliğe sahip olması karalaştırılmıştır. S. 306
Böylece, İttihat ve Terakki son bulmuş oldu. Hemen eklemek gerekir ki, bu ancak hukuken bir son bulmadır. Zira örgütün adı değişmekle, ya da yerine geçen Teceddüd Fırkası kapatılmakla, İttihatçılık son bulmazdı.
Nitekim İtilaf Devletlerinin Türkiye'yi ezmek amacında oldukları anlaşılınca, kurulan Müdafaa-i Hukuk örgütlerinin esas itibariyle İttihat ve Terakkililerce oluşturulduğunu biliyoruz. S. 307
İttihat ve Terakki'ye gelince, onun Millî Mücadele'nin kadrolarını oluşturduğunu gördük. Böylece, İttihat ve Terakki, zaman içinde CHP'ye dönüşmüş oldu. Ne var ki, İttihat ve Terakki'nin eski önder kadrosundan olup da Ermeni suikastlarından kurtulmuş olanlar, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğini çekemeyip ona karşı 1926'da İzmir'de suikast düzenlediler. İşin meydana çıkmasıyla Cavit, Dr. Nâzım ve başkaları asıldılar, Kara Kemal intihar etti. S. 308
Kurtuluş Savaşı, gerçekte, I. Cihan Savaşı'nda uğrunda savaşılmış ve bir ölçüde de olsa elde edilmiş olan tam bağımsızlığın yitirilmemesi için bir mücadeledir. Tabiî Kurtuluş Savaşı'nın ve Atatürk Devrimi'nin çok daha başarılı olduğu, Cumhuriyetin II. Meşrutiyetin birçok hastalık ve çarpıklıklarını taşımadığı muhakkaktır. S. 308
Fakat bu başarıyı değerlendirebilmek ve anlayabilmek için onun organik, sosyolojik, ideolojik, siyasal kökü olan II. Meşrutiyet Devrimi'ni ve İttihat ve Terakki'yi iyi bilmek gerekir. S. 308
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Kim Allah'a güvenip dayanırsa, Allah ona yeter.
Talak,3
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Ümmetimin tamamı affedilmiştir, ancak günahlarını ilan edenler müstesna!"
Buhârî
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...