II. MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE SİYASAL MUHALEFET-ABDULLAH İSLAMOĞLU-GÖKKUBBE-İSTANBUL-2004

Siyasal muhalefet kavramı, özellikle Meşrutiyet dönemlerinde siyasal yaşamımızı önemli ölçüde meşgul etmiştir. Gerek Birinci Meşrutiyet’in ilanı, gerekse İkinci Meşrutiyet’in ilanı Jön Türkler’in etkin muhalefetlerinin sonucudur.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2012-11-01 04:03:16

 

Siyasal muhalefet kavramı, özellikle Meşrutiyet dönemlerinde siyasal yaşamımızı önemli ölçüde meşgul etmiştir. Gerek Birinci Meşrutiyet'in ilanı, gerekse İkinci Meşrutiyet'in ilanı Jön Türkler'in etkin muhalefetlerinin sonucudur. S. 17

Osmanlı'da, Tanzimat öncesi muhalefet grupları makro ve mikro planda ele alınabilir: Makro planda, Şia, Hariciler, Vehhabiler ve Azınlıklar muhalefet olarak kabul edilebilir. S. 25

Osmanlı devletinde muhalefet grupları içinde en büyüğü "Şia"dır. Önceki Türk devletlerinde olduğu gibi, Sünni İslâm, Osmanlı'nın resmi devlet ideolojisidir. S. 25

"Osmanlı İmparatorluğu'nda asri ihtiyaçlara göre değişiklik yapmak isteyen ihtilalcilere" Jön Türk denir. Jön Türkler resmi belgelerde "Erbab-ı Fesad" (Kargaşalık taraftarları), "Eşhas-ı Muzırra" (Yaramaz, zararlı şahıslar), "Erbab-ı Mefsedet" (Bozukluk, kötülük taraftarları) gibi sıfatlarla anılmışlardır. S. 26

Jön Türkler'in tamamının aynı düşünce etrafında birleştikleri söylenemez. Jön Türkler, bir dönemin muhaliflerine verilen toplu bir addır. Jön Türkler ve dolayısıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti muhalefetin odak noktası olmuş, simgeleşmişlerdir. S. 29

Jön Türkler'de İslâmcılık, Osmanlıcılık ve Turancılık akımlarını savunanlar bulunmakla beraber bunların en ağır basanı Osmanlıcılık idi. S. 35

Osmanlılık kimliğinin ayrı olarak Türkçülüğün bir kimlik olarak ortaya çıkması, XIX. Yüzyılın ikinci yarısında Jön Türkler'in katkılarıyla oldu. Çünkü Jön Türkler'in temel etnik bir unsura ihtiyaçları vardı. S. 38

Jön Türkler üzerindeki en büyük etkiyi Fransız aydınlar ve siyasi akımlar yapmıştır. Askeri okullardan aldıkları laik, bir yönüyle de pozitivist eğitim bu etkileşimi kolaylaştırmış. S. 41

Meclis-i Mebusan'ın 17 Aralık 1908'de açılmasından itibaren İttihat ve Terakki'nin karşı karşıya kaldığı önemli bir ikilem vardır. İttihat ve Terakki iktidarda mıdır, değil midir? Cemiyetin milletvekilleri çoğunlukta olmasına rağmen hükümet içerisinde bir temsilcilerinin olmaması, fiilen iktidarda olmadığı anlamına geliyordu. S. 73

Prens Sabahattin (…), savunduğu iki ilkenin birbirinin ayrılmaz parçası olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre özel teşebbüs, milleti yaşatan çalışma tarzı, adem-i merkeziyet de o çalışma tarzının serbestisini temin eden yönetim şeklidir. S. 90

Prens'in fikirleri başlangıçtaki bazı başarılarına rağmen iflasa mahkûm olmuştur. Çünkü gönüllerini kazanmaya çalıştığı Hristiyanlar ve Ermeniler bir Osmanlı federasyonunda kendilerini çekecek pek az şey buldular ve siyasal arzularını hep birlikte imparatorluğun dışında gerçekleştirmeye yöneltmeyi tercih ettiler. S. 90

Ahrar Fırkası, muhalefet partileri arasında 31 Mart Olayı'ndan en fazla beklenti içerisine giren partidir. Hem Abdülhamid'den hem de İttihat ve Terakki'den kurtularak bir taşla iki kuş vurma hesapları peşinde olan Ahrar Fırkası, siyasal iktidarın ancak hukuk dışı (illegal) bir yolla değiştirilebileceği düşüncesindedir. Ancak olaylar Ahrarcıların beklediği gibi sonuçlanmamış ve onlar da İttihad-ı Muhammedi'ler gibi suçlu kategorisine girmişlerdir. S. 95

…Bir yandan hükümet protesto edilirken, diğer yandan da Selanik'te toplanan ve düzenli ordunun yanı sıra gönüllü, Türk, Sırp, Rum ve Makedonyalı milislerden Hareket Ordusu oluşturulmuştur. Ordunun başına önce Hüseyin Hüsnü Bey getirilmiş daha sonra da Mahmut Şevket Paşa komutanlık yapmıştır. Böylece ordu İstanbul'a doğru yürümeye başlamıştır. S. 103-104

Selanik'te oluşturulan Hareket Ordusu İstanbul önlerine geldiğinde isyan zaten sona ermişti. Hareket Ordusu'nun buraya kadar gelmekteki asıl amacı saltanatı değiştirmekti. S. 104

Hareket Ordusu'nun başkente hâkim olmasından sonra, olayların onbeşinci günü, Meclis-i Mebusan'ın tartıştığı konu Sultan Abdülhamid'in hal'i sorunudur. Çıkan tartışmalarda karardan önce fetva alınması istenmişse de Abdülhamid hal' edilerek yerine, Saray personelini baştan aşağı temizleyen ve kilit noktalara kendi adamlarını yerleştirmek isteyen İttihat ve Terakki'nin elinde oyuncak olan "Beşinci Mehmed" ünvanıyla Reşat Efendi'nin tahta çıkması oybirliği ile kabul edilmiştir. Böylece ilk defa bir Osmanlı padişahı meclis tarafından hal' edilmiş oluyordu. S. 104

Olaydan sonra, II. Abdülhamid'in siyasi, askeri, idari yönetim merkezi ve aynı zamanda kendisinin ve ailesinin yaşadığı yer olan Yıldız Sarayı, Hareket Ordusu mensupları tarafından yağmalanmıştır. Bu yağmalama sonucunda, döneme ışık tutacak önemli belge ve vesikalar yani jurnaller tahrip edilmiş ve yakılmıştır. Bu da, doğal olarak, dönemin bazı olaylarının karanlık kalmasına yol açmıştır. S. 104-105

Sultan Abdülhamid tahttan indirildikten sonra 27 Ağustos 1909'a kadar geçen süre Meclis'in birinci dönemidir. Bu dönem, İkinci Meşrutiyet'in en dinamik, en verimli dönemidir ve gerçek manada çok partili bir yaşamı kapsar. S. 118-119

İttihatçıların uyguladığı baskı ve terör rejimi sayesinde, özgürlük umudu bağlanan bir anayasa ve bu anayasanın uygulamaya konulduğu dönem olan II. Meşrutiyet dönemi, tam aksine hak ve özgürlüklerin askıya alındığı otoriter bir tek parti yönetimi altında geçti. S. 133

II. Meşrutiyet döneminde, Osmanlı modernleşmesinin uyarılmış/savunmacı niteliğinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, asker hem bireysel hem de kurumsal olarak aktif siyaset içinde yer almıştır. Siyasal mücadelenin en önemli kozlarından biri olan ordunun bu özelliği hem muhalefet hem de iktidarın odak noktası olmuştur. S. 140-141

I. Meşrutiyet döneminde olduğu gibi II. Meşrutiyet döneminde de dış borç sorunu önemli bir sorundur ve değişik tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmaların ekseni, dışa bağımlılık ve buna paralel olarak milli egemenlik konusu olmuştur. S. 141

Düyun-u Umumiye Osmanlı ekonomi hayatında öylesine yer edinmiştir ki, İstanbul'da dev bir idari yapı bile kurulmuştur. Beşbin'den fazla çalışanı vardır. Bu rakam 1911'de sekizbindokuzyüzotuzbir'i bulmuştur. S. 141

1912'nin ilk ayları, Osmanlı siyasal yaşamı açısından önemli bir birleşmeye tanıklık eder. Meclis-i Mebusan içerisinde bulunan partili, partisiz tüm muhalifler bir birleşik muhalefet partisi kurma doğrultusunda anlaşırlar. Meclis'teki, başta Mutedil Hürriyetperveran ve Ahali fırkaları olmak üzere, diğer tüm muhaliflerin oluşturduğu bu parti "Hürriyet ve İtilaf" adını aldı.
Bu bir partiden ziyade, her türlü düşünceyi, eğilimi içeren bir "blok" hareketi olarak değerlendirilmiştir. Başta Şehzade Vahdettin olmak üzere Saray'a mensup bazı kişiler de bu partiyi destekliyorlardı. Damat Ferit Paşa başkanlığa seçilirken, Miralay Sadık da onun yardımcılığına getirilmişti. S. 147

Hürriyet ve İtilaf Partisi üyeleri oportünist bir doğrultuda siyaset yapmışlardır. Partinin tek amacı vardı, ne olursa olsun İttihat ve Terakki'yi iktidardan uzaklaştırmak, devirmek. S. 147

Balkan Savaşı'ndaki başarısızlıkların sonucunda meydana gelen endişelerle Kamil Paşa dördüncü kez, 30 Ekim 1912'de iktidara geldi. Bütün muhaliflerle donattığı kabinesinde, meclissiz bir ortamda ilk iş olarak İttihatçı avına başladı. Bu nedenle Cavit Bey, Hüseyin Cahit Bey ve bazı İttihatçılar yurt dışına kaçtı. Kaçamayanlar ise yer altına indiler. S. 153

Kâmil Paşa kabinesi kurulduktan sonra, Balkan Savaşı sonrası bozgun ortamının yarattığı havadan da yararlanan İttihat ve Terakki, bundan üç ay sonra, yeniden iktidara geldi. Söz konusu ortamdan yararlanmak isteyen İttihat ve Terakki'nin ileri gelenlerinden Mehmed Talat ve Enver Paşa'nın teşebbüsleriyle Bâb-ı Âlî Baskını gerçekleştirilerek Kâmil Paşa istifa ettirilmiştir. S. 153

Jön Türkler, çağın gereklerine göre, toplumda ve devletin yapısında değişiklik yapmak isteyen; fakat buna tezat oluşturacak biçimde, köklü bir siyasal gelenekten beslenemeyen, bir düşünce etrafında birleşemeyen; kimi zaman Türkçü, kimi zaman Osmanlıcı, kimi zaman da İslâmcı olan, resmi belgelerde isimleri "karışıklık, zararlılık ve bozgunculuk" ile birlikte anılan ve yaptıkları etkin muhalefetle Meşrutiyet dönemlerine damgalarını vuran kişilerdir. S. 161

Aralarında bir konsensüs sağlayamamalarına rağmen, Jön Türkler'i kendi aralarında birleştiren unsur Abdülhamid'in iktidardan düşürülmesidir. Jön Türkler'in ortaklığı görünüştedir. Bu görünüşte ortaklık dışında aslında her birinin, iktidarı ele geçirmek, devleti etnik kökenlere göre parçalamak, gayrimüslim azınlıkların otonomi kazanması, kökü dışarıda olan Siyonist, masonik gizli derneklere hizmet etmek gibi çeşitli amaçları vardır. Bunların gerçekleşmesi için tek engel Abdülhamid'dir. S. 161

Sonuç olarak denilebilir ki; 31 Mart Olayı Abdülhamid ve İttihat ve Terakki'nin olanakları ölçüsünde yararlanmaya çalıştıkları, meşruti yönetime, batılılaşmaya ve İttihat ve Terakki'ye muhalif grupların ortak bileşkesinin meydan verdiği bir ayaklanmadır. S. 165

İttihat ve Terakki'ye yönelik muhalefetin nedenlerinden biri de ordunun siyasetle uğraşmasıdır. Ordu, İttihat ve Terakki tarafından sosyal, siyasal ve psikolojik şartlar bakımından siyasallaştırılmıştır. İttihat ve Terakki devlet yönetiminde kendisini ordunun yardımına muhtaç görmüştür. Meşrutiyet rejiminin korunmasıyla temellendirilen, orduyu rejimin bekçisi olarak değerlendiren bu görüş, ordunun politikaya bakış açısını uzun yıllar temsil etmiştir. S. 166

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Şüphesiz Biz Seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

Fetih, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sükut etsin.

Riyazü's Salihin, 1/307

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI