İHTİLAFTA RAHMET NASIL OLUR?
Bu Müslüman gruplarımız bir kubbeyi taşıyan dört direk gibidirler. Bunların birlikteliği ayrı durmalarındadır. Siz bunlar arasında ayırım yapmadan yardım elinizi uzatınız. Bu gruplar arasında ayırım yapmadan yardım elinizi uzatınız.
Peygamber Efendimiz Müslüman topluluğu "bir binayı meydana getiren taşlara" benzetir. Temel taşı ile tepe taşının yapısı ve görevi aynı değildir. Köşe taşı ile ara malzeme de bir değildir. Ama hepsi bir araya gelince iyi bir mimarın planı, iyi bir ustanın eliyle güzel ve sağlam bir yapıya dönüşür. Yapıları, yerleri ve görevleri ayrı olsa da aynı yapının malzemesidirler.
Bu Müslüman gruplarımız bir kubbeyi taşıyan dört direk gibidirler. Bunların birlikteliği ayrı durmalarındadır. Siz bunlar arasında ayırım yapmadan yardım elinizi uzatınız. Bu gruplar arasında ayırım yapmadan yardım elinizi uzatınız.
Bu guruplar sazın telleri gibi ayrı dururlar ama aynı nağmeyi, İslamı terennüm ederler. Siz bunların akordunu yapanlara yardım ediniz. Rejim bunlardan birini tutuyor diğerini dövüyorsa, dövdüğünü pekiştirerek sağlamlaştırıyor, tuttuğunu da imkânlar vererek güçlendiriyor. Rabbimiz: "Deki, siz bize iki iyilikten birini bekleyebilirsiniz" (Tevbe 52) buyurur.
Bugün dünyanın her tarafına yayılan Müslümanlar, İslam binasını meydana getiren tuğlalar, taşlar gibidirler. Birbirlerine her yönden sımsıkı sarılacaklardır. Yaratılıştan gelen zeka, bedeni güç, sevgi, korku, cesaret gibi farklılıkları olacak, ancak bunlar övünmeyi veya karşısındakini hakir görmeyi gerektirmeyecektir.
Bu İslam binasına temel taşı da gerekir, tepe taşı da gerekir. Köşe taşı da gerekir, aradaki boşlukların doldurulması için küçük taşlar da gerekir.
Kubbede Peygamberimizin bayrağındaki hilâli (Tirmizi Birr 18, Nezai Zekat 67) temsil eden tepe taşının temeldeki taşa üstünlü olmadığı, ikisinin de aynı binadaki görevi paylaştığı gibi, müminler de övünmede değil birbirine yardımda yarışmalıdırlar.
İslam binasını meydana getiren taş ve tuğlalardan biri, işlediği günahla çatlarsa hemen onun ayıbı örtülüp kapatılıp sağlamlaştırılmalı. "Mümin kardeşinin ayıbını örtenin ayıbını Allah örter" (Buhari 5/70) Günaha giren mümine lanet ederek insan ve şeytanlarına yardımcı olmamamızı ister peygamber efendimiz. (Buhari 12/57)
"Taş yerinde ağır" sözünde de olduğu gibi her taş kendi yerinde en büyük görevi yapmaktadır. Ebu Zer el–Gıfari ile Amr b. As, Hz. Ali ile Bilal-i Habeş, Halid b. Velid ile Vahşi, her biri ayrı ayrı aynı binayı ayakta tutmuşlardır.
Bugün bizim, birbirimiz hakkında hoşa gitmeyen sözler söylememiz, farklılıklarımızı düşünmediğimizden, herkesin kendi kalıbımıza göre dökülmesini, ya hep temel taşı veya hep tepe taşı olmamızı istememizden kaynaklanmaktadır.
Bu binanın korunması için kalem kullananlar, kılıç sallayanlar, kan verenler, gözyaşı dökenler, alın teri akıtanlar, güzelim İslam binasına bulaşan bid'atları temizleyenler, amelle süsleyenler hepsi aynı görevi yapmaktalar.
Cephede aslan gibi kükreyen askerle, karargâhta harbin planını hazırlayan asker, zaferin şükür şerbetini eşit şekilde içeceklerdir.
Aynı binanın taşları gibi olan müminler velisiyle delisiyle, yazarıyla, gezeriyle, yayıncısıyla, oyuncusuyla, işçisiyle, aşçısıyla, amiriyle, memuruyla bize aittir. Çatlayanlar sıvanmalı, süslenmeli ve kırılan el, yen içinde saklanmalı ve tedavi edilmelidir.
Türkiye'de ve dünyanın çeşitli yerlerindeki Müslüman gruplar hangi isim altında birleşirse birleşsinler, hepsini kardeş kabul etmeli. Bizler cephede bozulup dağa sığınan askerlere benzeriz. Birbirimizle bağlarımız kopuk. Karanlıkta birbirimizi düşman bile zannedebiliyoruz. Hepimiz ayrı yerlerde aynı gaye için çalışıyoruz. Mevzii metotlar geliştirilmiş durumda. Hepsinin kulağı seste. İçlerinden hepsinin tanıdığı, güvendiği bir sesi beklemekte.
Bu davaya gönül verenler, dünya çapında kuracakları İslam binasının elemanlarını seçerken, temel taşı olacaklarla tepe taşı olacaklarla, eşik olacaklarla, mihrap taşı olacakları iyi seçmelidir. Bir heykeltıraşın, eserini taşın içinde önce görüp sonra yonttuğu gibi biz de insanımızın itikad, bilgi ve becerisine göre değerlendirmeliyiz.
Yirmi beş gram ağırlığındaki bülbülden tavuk yumurtası beklenemez. Bir araya gelerek deniz fenerinin kulesi gibi olmalı. Yolunu, limanını kaybedenlere yol göstermeli. Deniz kenarında dalganın geliş yönüne göre hareket eden ve her hareketinde birbirlerini yiyip bitiren çakıl taşları gibi olmamalı.
Fatiha suresinin okunup anlaşıldığı ve yaşandığı bir İslam binası oluşturmalı. Yosunlar giyinen mezar taşları gibi fatiha dilenmemeli. Fatiha okutacak iş yapmalı.
Hiçbir kimse İslâmi hizmetlerin tarihini kendisiyle başlatmamalı ve bu dava benimle kaim dememeli. Hz. Âdem'le başlatılan bu İslam binasının son taşı olduğunu Peygamber Efendimiz şöyle ifade ediyor: "Benim ve benden önceki Peygamberlerin durumu güzel bir bina yapıp bir tuğla eksik bırakan insanın durumuna benzer. İnsanlar o evi dolaşıyorlar ve bundan daha güzelini görmedik ancak bir şu tuğla eksik olmasaydı derler. İyi bilin ki işte o tuğla benim."(Buhari K. Menakıp Hadid 3300)
Efendimiz bu hadisiyle bize, geçmişte yapılan hizmetleri takdir etmemizi, bir gediği kapatıp güzelleştirmemizi öğütlüyor. Türkiye'de İslami hareketler, siyasi faaliyetler on senedir, yirmi senedir, otuz senedir, hızla ilerliyor diyenler, kendilerinin İslâmi hizmetlere giriş tarihini söylemektedirler ve kendileriyle başlatmaktadırlar. İslâmi hizmetin tarihini kendisiyle başlatanlara göre kendilerinin ölümüyle hizmet biter.
Oysa Hz. Adem'le başlayıp binlerce Peygamber ve onun varislerince sürdürülen bu hizmete katılıp bir yer tutanlar kıyamete kadar gelecek müminlerin rahmet ve mağfiret dileklerinden faydalanacaklardır.
Mahmud Toptaş
Zenginlere Ve Zengin Olmak İsteyenlere
Cantaş Yayınları
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”
1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP
Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl!
Furkan, 74
GÜNÜN HADİSİ
Yeryüzünde bir kötülük işlendiği vakit, ona şahid olan bunu takbih ederse (kötü olduğunu te'yid ederse), o kötülüğü görmemiş gibi zararından kurtulur. O kötülüğe şahid olmadığı halde, işittiği zaman memnun kalan kimse, sanki şahid olmuş gibi manen zarar
Ebu Davud, Melahim 17, (4345)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...