ESAD COŞAN HOCAEFENDİ’DEN İBRETLİ HATIRALAR-5
“ŞURAM İNANMIYOR” Bir tanıdığım temyiz mahkemesi hâkimi vardı. Çok okumuş, çok bilen, çok bilgili, gerçekten çok değerli bir şahsiyet. Vefat ettiyse Allah rahmet eylesin, sağsa Allah uzun ömür versin, hayırlı hizmetler nasib etsin
"ŞURAM İNANMIYOR"
Bir tanıdığım temyiz mahkemesi hâkimi vardı. Çok okumuş, çok bilen, çok bilgili, gerçekten çok değerli bir şahsiyet. Vefat ettiyse Allah rahmet eylesin, sağsa Allah uzun ömür versin, hayırlı hizmetler nasib etsin. Yıllardır görüşmüyoruz. Sevdiği bir akrabasına ziyarete gitmiş, o da hâkim, çok yüksek bir şahıs.. Anlatmış anlatmış. Ötekisi buna demiş ki:
"--Yeğenim, doğru söylüyorsun, doğru söylüyorsun ama şuram [kalbim] inanmıyor!" demiş.
Allah îmanı nasib etmiyor. Yaptığı zulümlerden, haksızlıklardan, mahkemelerdeki kıvırtmalarından, mazlumları suçlamasından dolayı cezalandırıldığı için, Allah iman vermiyor kalbine... Hidayet Allah'tan, işte o îmansızlık Allah'ın ona nasib etmemesinden... Nasibsizlik demek. 19. 09. 1997 - Nürnberg / ALMANYA
MISIRLI HAFIZIN GAFLETİ
İsmini söylemeyeceğim, bantları olan meşhur hafızlardan bir Mısırlı hafızı ziyarete gitmişler. Bizim Medine-i Münevvere'den bir açıkgöz kardeşimiz var; hanımı da çok kültürlü, gayretli, kendisi de çok kültürlü, gayretli, dindar insanlar. Mısır'a gittikleri zaman demişler ki: "Şu meşhur hafızın da ziyaretine gidelim!" Bantları yayılmış, herkes dinliyor. "İçeri gittik adamın ziyaretine..." diyor. Tabiî hanım kapalı, müslüman, mütedeyyin... Bey gitmiş:
"--Selâmün aleyküm yâ üstaz bilmem ne!" demiş.
İngilizcesi güzel, belki İngilizce konuşmuştur, belki Arapça konuşmuştur... Musafaha etmiş, tabii hanım geride durmuş:
"--Selâmün aleyküm efendim!" demiş.
"--Gel gel kızım, ben baban sayılırım!" demiş. Yâni "Musafaha edelim!" demiş.
"--Teşekkür ederim efendim..." filan demiş.
"--Gel gel, çekinme, musafaha edelim!" demiş.
"--Teşekkür ederim." demiş.
"--Gel gel!" diyormuş hâlâ...
Yâni adam hafız olmuş, bantları yayınlanıyor, elin hanımıyla musafaha etmeyi o çekindiği zaman da anlamıyor da; "Gel gel musafaha edelim!" diyor. E, bu Mısırlıların İslâm'ı iyi bilmemesini gösteriyor. Bu bir kusur.
İslâm'da böyle şey var mı?.. Yok! Peygamber Efendimiz kadınlarla musafaha etmemiş. Biz onun için burada erkek kardeşlerimizle musafaha ediyoruz ama, hanım kardeşlerimizle musafaha etmiyoruz. Neden? Peygamber Efendimiz etmemiştir diye. Musafaha etmemiş Peygamber Efendimiz, onun sünnetine uygun olması lâzım. 27. 12. 1994 – VICTORIA
"BİRAZ DA SİZ YOLUN"
Bir doktora birisi gitmiş de, bizim tanıdıklardan birisi anlatıyor: Gitmiş, gitmiş, gitmiş senelerce... Eee, ne paralar yedirmiş ama bir şey yok. Sonra demiş ki:
"--Yâhu ben senin bu hastalığının bir de şöyle tarafı olduğunu tahmin ediyorum, seni bir tanıdığım bir profesör dostum var, ona göndereyim!" demiş.
Bir kağıt yazmış, kapatmış zarfı vermiş eline, o doktora göndermiş. Şeytan dürtmüş, aç şu zarfı, oku içinde ne yazıyor diye. Kapalı ya zarf, açmış ki:
"--Sayın hocam! Ben bu adamı yoldum şimdiye kadar yolabildiğim kadar; bundan sonra size gönderiyorum, biraz da siz yolun bu kazı!" diyor gönderdiği profesöre... 28. 12. 1994 – VICTORIA
"NE SÖYLERSEN SÖYLE"
Çok hoşuma gitti, Türkiye'de anlattılar: Konya'ya turistik geziler tertipliyormuş bizim arkadaşlardan birisinin tanıdığı; o anlatıyor, olmuş bir hadise...
Bir turistik gezi daha tertiplemiş, bir otobüs Konya'ya gitmişler Mevlânâ Müzesi'ni ziyaret etmişler, gezmişler, tozmuşlar filân... Ama otobüste bir kadın varmış terbiyesiz, muhalif, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin aleyhinde, tasavvufun aleyhinde, dinin aleyhinde... Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî için de özel olarak edepsizce sözler söylüyormuş. Herkes yaka silkmiş kadından ama ne yapsınlar işte bir turistik seferde, bir otobüste beraber düşmüşler.
Konya'yı ziyaret etmişler, dönecekler. Firmanın sahibi her dönüşte Konya'dan bir hediye alıyormuş, güzelce paketlettiriyormuş. Yolda müşterileri arasında kur'a çektiriyormuş; kime çıkarsa, o hediye veriliyormuş. Gitmiş bir turistik eşya dükkânına, yazısı, çerçevesi güzel bir levha beğenmiş, almış onu... Levhada yazılanın ne anlama geldiğini bilmediği için de sormuş satıcıya... O da şu demek demiş. Ben unuturum diye, levhanın arkasına levhadaki Arapça yazının mânâsını yazdırmış. Levhayı paketletmiş, almış.
Otobüse binmişler, geliyorlar İstanbul'a doğru... İstanbul'a gelirken demişler ki:
"--Bir hediye aldık, kur'a ile birinize çıkacak!.. Nasıl kur'a çekelim?.. Karşıdan gelen üçüncü vasıtanın plakasının en son numarası otobüste kiminse, hediye onun olsun." demişler.
Tamam, heyecanla bekliyorlar. Karşı taraftan bir vasıta geçmiş, ikincisi geçmiş; üçüncüde plaka numarasını yazmışlar, "Şu numara kazandı!" demişler. Merakla herkes dönmüş, bakmış, otobüste o numarada kim oturuyor?.. O edepsiz, Mevlânâ muhalifi kadın... "Hay Allah bula bula bunu mu buldu bu hediye?.." diye çok üzülmüş millet...
Neyse, firma sahibi hediyeyi götürmüş, "Buyurun, size çıktı." diye ona vermiş. Herkes bu sefer, "Aç da, görelim!" demeye başlamışlar etraftan... O da açmış kurdelesini... Bir yazı... E ne yazıyor?.. Mânâsı arkasında... Çevir oku bakalım!.. Şu yazıyormuş arkasında:
"--Mâdem ki edepsizsin, ne söylersen söyle!.."
Sübhânallàh!.. Bak Mevlânâ Hazretleri nasıl tokat atıyor?.. Nasıl tam böyle, Mevlânâ Hazretleri'ne yakışan şekilde cevabı veriyor: "Ben sana ne diyeyim? Edepsizsin, söyle o zaman!" . 1. 1. 1995 – Warnambool Sydney / AVUSTRALYA
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3
Bursa’da Bursa’ya Ayın 15 inde, Çarşamba günü gittik. Bu şehir, İstanbul'un güneyinde
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2
Türk’ün Gücü, Hindin Aklı, Arabın Mantığı Pazar günü saat 10’da edebiyatçılar ve
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz geçen asrın son günü aramızdan ayrılan allame merhum Ebul Hasan e
MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR
Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli bir alimimizin bir seydamızın bazı hatıralarını
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13
HOCAMIN VEFASI Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12
HOCAMIN İBADET YÖNÜ Bana desen ki; “hocam, ibadette nasıldı.” Derim ki; “namaz adamıy
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11
VAKIFLARLA BİR MÜZAKERE Hatırlıyorum, bazen Türkiye genelinden vakıflar “vakıf okuması
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10
HOCAMIN DERSLERİNDEN Diyanet İşleri eski başkanı Mehmed Görmez bey hocamı ziyarete gelmişti
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9
MUHTELİF HATIRALAR HAKİKATLARI HURAFELERLE ZAYİ ETMEMEK LAZIM "Benim bir arkadaşım bir şeh
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8
ŞERCİL POLAT AĞABEY Merhum Şercil Polat ağabey Erzurum’da nurları hocamla birlikte ve belki
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7
BABAM HACI MUSA EFENDİ Babam hayatı boyunca hocama hep destek olmuş, aynı davanın ızdırabıy
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-6
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-5
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-4
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-3
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-2
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-1
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-7
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-6
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-5
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-4
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-3
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-2
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-1
- KIRKINCI HOCAMIZIN HATIRALARINDA 27 MAYIS
- SEYDA FETHULLAH AYTE EFENDİ’DEN BAZI HATIRALAR
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-15
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-14
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-13
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-12
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-11
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-10
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-9
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-8
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-7
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-6
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-5
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-4
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-3
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-2
İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.
Lokman,6
GÜNÜN HADİSİ
Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.
Sahih-i Buhari, KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...