HASAN BASRİ ÇANTAY (1887-1964) -2. BÖLÜM-
ÜSTAD MEHMED ÂKİF’LE DOSTLUĞU VE MİLLETVEKİLLİĞİ Büyük şâirimiz Mehmed Âkif’le olan dostluğu 1908 yılına denk gelir. Hasan Basri Bey Balıkesir’de gazetecilik yapmaktadır. Her zaman çeşitli sebeplerden geldiği İstanbul’a bu defa gözlerinden tedavi olmak için gelmiştir. Üstad Mehmed Âkif ise o sıralar yayın hayatına yeni başlayan Sırât-ı Müstakîm Dergisinin başyazarıdır. Ve 30 yıl sürecek bu derin dostluk İstanbul’da Sırât-ı Müstakîm Dergisi idarehanesinde başlar…
ÜSTAD MEHMED ÂKİF'LE DOSTLUĞU VE MİLLETVEKİLLİĞİ
Büyük şâirimiz Mehmed Âkif'le olan dostluğu 1908 yılına denk gelir. Hasan Basri Bey Balıkesir'de gazetecilik yapmaktadır. Her zaman çeşitli sebeplerden geldiği İstanbul'a bu defa gözlerinden tedavi olmak için gelmiştir. Üstad Mehmed Âkif ise o sıralar yayın hayatına yeni başlayan Sırât-ı Müstakîm Dergisinin başyazarıdır. Ve 30 yıl sürecek bu derin dostluk İstanbul'da Sırât-ı Müstakîm Dergisi idarehanesinde başlar…
Daha sonra Mehmed Âkif, Balıkesir'e gider. Yunanlıların İzmir'imizi işgalinden sonra Balıkesir'deki millî hareketlenmede halkın yanında olur. Zağnos Mehmed Paşa Camii kürsüsünden: "Ey Balıkesirliler! Güzel yurdunuzu çiğnetmeyiniz. Savunmanız meşrudur. Sebat ediniz, yürüyünüz!" diyerek Balıkesir'deki millî ruhun kabarmasına vesile olur.
Bundan sonra Hasan Basri Çantay I. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Balıkesir'den bağımsız milletvekili olarak girer. Üstad Mehmed Âkif ise Burdur milletvekili olarak katılmıştır. İki samimi dost mecliste de meclis dışında da hep birliktedirler. Bu iki büyük dost milletvekilliği dönemlerinde bir süre aynı evde kalırlar. Dostlukları o raddeye varır ki, Yunanlıların Bursa ve Balıkesir havâlisindeki zulümleri üzerine Mehmed Âkif meşhur "Bülbül" şiirini kaleme alır ve bu şiiri "Basri Bey Oğlumuza" diyerek yakın dostu Hasan Basri Bey'e ithaf eder.
Hasan Basri Çantay, bu şiirle ilgili anısını şu şekilde anlatmaktadır: "1337 mâlî yılının mayıs ibtidalarında idi, Ankara'da idik. Üstad ale's-sabah bize geldi, yazdığı bir şiiri okuyacağını müjdeledi ve okudu. Bu, "Bülbül" dü. Beğenip beğenmediğimi sordu; "anlayamadım, lütfen bir daha" dedim. Tekrar okudu. Kendisine âcizâne şu kanaati arzettim: "Üstad, Bülbülünüz Gülistân-ı âsârınızın en bedî'î ve coşkun bir dilidir." Dedi ki: "Bunu size ithaf ettim."
BÃœLBÃœL (Basri Bey OÄŸlumuza)
Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:
Nihâyet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı;
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdîyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
Muhîtin hâli "insâniyet"in timsâlidir sandım;
Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sînesinden fışkıran memdûd bir feryâd.
O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûyâ sûr-ı Mahşer'di!
Eşin var âşiyanın var, bahârın var ki beklerdin.
Kıyâmetler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüt tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun,
Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!
Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!
Hazansız bir zemîn isterse, şâyet rûh-ı serbâzın,
Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.
Değil bir kayda, sığmazsın - kanatlandın mı - eb'âda
Hayâtın en muhayyel gâyedir âhrara dünyâda.
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır,
Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşândır?
Hayır mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım;
Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım.
Tesellîden nasîbim yok, hazan ağlar bahârımda;
Bugün bir hânumansız serserîyim öz diyârımda.
Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
Serapa Garb'a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
Hayalimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu,
Salâhaddîn-i Eyyûbî'lerin, Fâtih'lerin yurdu.
Ne zillettir ki: Nâkûs inlesin beyninde Osman'ın;
Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâp olsun;
O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
Şenâatleri çiğnensin muazzam Kabri Orhan'ın!
Ne heybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
Mehmet Âkif Ersoy, Ankara, Tâceddin Dergâhı, 9 Mayıs 1337 (1921)
İki büyük dost, yoğun ve yorucu geçen meclis mesaisinin dışında sık sık bir araya gelerek ilmî, edebî, tarihî ve içtimaî konularda sohbet ediyorlardı. Bu sohbetler genellikle Mehmed Âkif'in kaldığı Tâceddin Dergâhı'nda yapılırdı. Ayrıca Üstad Mehmed Âkif, Hasan Basri Çantay'a Arap Edebiyatı dersi okutmuştur.
BALIKESİR'E DÖNÜŞÜ
I. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin feshinden sonra siyasetle ilişiğini kesen Hasan Basri Çantay, memleketi Balıkesir'e döner ve Balıkesir Lisesi'nde Edebiyat öğretmenliğine başlar.
Bunun yanında Şehit Çocukları Yuvası adında bir özel okul açar. Bu yuvada İstiklâl savaşı şehitlerinin çocukları olan 132 öğrenci kalıyordu. Hasan Basri Çantay bu okulun bazı ders kitaplarını hazırladığı gibi müdürlüğünü de yapmıştır. Bu yuvada öğrencilere iyi bir eğitimin yanında çeşitli sanatlar da öğretiliyordu. Öğrenciler kendi ürettikleri malları pazarlama yöntemiyle ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Ayrıca bu okulun muntazam çalışan bir doktoru ile sağlık kolu, matbaası, bandosu, çeşitli örgü ve dokuma tezgâhları ile kadrolu din görevlisi de bulunuyordu.
Hasan Basri Çantay tüm bunların yanı sıra gazeteciliğe de devam ediyordu. Kendi çıkardığı "Zafer-i Millî" gazetesinde yazdığı gibi, "Doğru Söz", "İzmir'e Doğru", "Türk Dili", "İslâm", "Sırat-ı Müstakim" ve "Sebilü'r-Reşad" gibi süreli yayınlarda da çok sayıda değerli yazılar yazmıştır. Basın hayatında "H. Basri", "H.B.", "Sîretî", "Nasûhî Dede", "Pîr-î Fânî", "Kalender", "H.B. Çantay", "Mü'min", "Y.H." ve "Muvahhid" imzalarını kullanmıştır.
EMEKLÄ°YE AYRILIÅžI
Hasan Basri Çantay, memleketi Balıkesir'e döndükten sonra da oldukça hareketli ve yoÄŸun günler geçirir. Bunun sonucunda da zihin yorgunluÄŸu hastalığına yakalanır. Tedavi görmek için Ä°stanbul'a Dr. Mazhar Osman Bey'e gider. YoÄŸun bir entelektüel hayat yaÅŸayan Hasan Basri Bey'in iyileÅŸebilmesi için zihnî faÂaliyetlerden uzak durması gerekiyordur. Doktorunun tavsiyesi üzerine de 26 Ocak 1928'de henüz 41 yaşında iken emekliye ayrılır.
Emekli olduktan sonra bir müddet tarım ve ticaÂretle meÅŸgul olur. Fakat tecrübesi olmadığından baÅŸarılı olamaz ve bir hayli de borç altına girer. Sonra bir arkadaşıyla birlikte hukuk bürosu açar ve avukatlık yapmaya baÅŸlar. Ancak arkadaşı hâkimliÄŸe tayin edilince, Hasan Basri Çantay bu iÅŸi de bırakmak zorunda kalır.
Sonra bir müddet İstanbul'da İmam Hatip Lisesi'nde aralıklı olarak öğretmenlik yapar. Fakat çoğunlukla kendisini ilmî çalışmalara verir. Dinî, edebî eserler telif etmesinin yanında tercüme eserlere de imza atar. Şunu özellikle belirtelim ki, Hasan Basri Hoca yazdığı yazılardan hiçbir zaman telif ücreti almamış, gönderilenleri ise iade etmiştir. Meşhur Kur'ân meâlinin gelirini ise memleketi Balıkesir'de kendi adına yaptırılan camiye bağışlamıştır.
1950 yılından itibaren demokratik yönetimin saÄŸladığı kısmî din ve vicdan hürriyetiyle birlikte baÅŸlayan, Ä°slâm diÂninin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaÅŸanÂması, yayınlar ve diÄŸer vasıtalarla desÂteklenmesine yönelik faaliyetlere Hasan Basri Çantay da iÅŸtirak etmiÅŸtir. O'nun bu yöndeki desteÄŸi; eser telif etmek, yol göstermek ve uyarılarÂda bulunmak ÅŸeklinde olmuÅŸtur.
VEFATI
Hasan Basri Çantay'ın ilim ve hizmet yolunda yoğun ve yorucu geçen yetmiş sekiz yıllık hayatı 3 Aralık 1964 (1384) Perşembe günü İstanbul'da sona ermiştir. Cenaze namazı ertesi günü Fâtih Camiinde kalabalık bir cemaat tarafından kılınmıştır. Naşı vasiyeti üzerine Edirnekapı şehitliğine defnedilmiştir.
Vefatından yedi yıl sonra Hasan Basri Hocanın kabrinin bulunduğu yerden çevre yolu geçtiği için kabrinin yeri değiştirilir. 1971 yılında Hasan Basri Hocanın iki yakını ile bir görevli kabri açarlar. Kefeninin çamurlu fakat vücudunun yedi yıl önceki gibi sağlam ve tertemiz olduğunu görürler. Olayın şâhitlerinden Selâhaddin Kaptanağası bu olayı şu şekilde anlatır: "Şiddetli ve karlı bir kış günü, mübarek naşını hayrü'l-halefi [evladı] Mürşid Bey, ben ve mezarcı olduğu halde üç kişi, yeni makamına nakil ve tevdi ettik. Kefeni çamurlu, fakat mübarek vücudu konduğu gibi tertemiz ve sapasağlamdı…" Bu mübarek naşı yeni mekânına yani yakın dostu Mehmed Âkif Bey ile Ahmed Nâim Bey'in çok yakınına defnederler. Mezar taşında ise şu beyit yazılıdır:
Heşt behişten geldi tarih Çantay Balıkesriye
Dârü'l-Cinân mesken oldu Müfessir Hasan Basriye.
Â
Devam edecek…
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
ŞEYH ALÂUDDÎN EL-OHİNÎ, HAYATI VE ESERLERİ-3
Yaşadığı Ortam Şeyh Alâuddîn, Osmanlı İmparatorluğunun son zamanları, Birinci Dünya Sa
ŞEYH ALÂUDDÎN EL-OHİNÎ, HAYATI VE ESERLERİ-2
Tasavvufi Yönü Şeyh Alâuddîn, evvela pederinin yanında Nakşibendî Tarikatına girmiştir. F
ŞEYH ALÂUDDÎN EL-OHİNÎ, HAYATI VE ESERLERİ-1
Nesebi Şeyh Alâuddîn el-Ohinî hicri 1299 (M.1881) yılında Bitlis’e bağlı Norşin (Güro
HASAN BASRİ ÇANTAY (1887-1964) -5. BÖLÜM-
“Hasan Basri Çantay, tasavvufun ruhu ve ahlâkı üzerindeki etkilerinin görüntüsü olarak sâ
HASAN BASRİ ÇANTAY (1887-1964) -4. BÖLÜM-
Türk Edebiyatının önemli şâirlerinden olan Hasan Basri Çantay, klasik formlarda yazılmış Å
HASAN BASRİ ÇANTAY (1887-1964) -3. BÖLÜM-
TASAVVUFA OLAN İLGİSİ Hasan Basri Çantay çocukluğundan itibaren tasavvufa merak salmıştı
HASAN BASRİ ÇANTAY (1887-1964) -2. BÖLÜM-
ÜSTAD MEHMED ÂKİF’LE DOSTLUĞU VE MİLLETVEKİLLİĞİ Büyük şâirimiz Mehmed Âkif’le ol
HASAN BASRİ ÇANTAY (1887-1964) -1. BÖLÜM-
Son devrin önemli âlim ve entelektüellerinden olan Hasan Basri Çantay, çok yönlü kültüre sa
KONYALI MEHMED VEHBİ EFENDİ (1861-1949) -2. BÖLÜM-
Şer’iyye ve Evkaf Vekilliğinden çekilen Mehmed Vehbi Efendi, hiçbir partiye girmeme konusunda
KONYALI MEHMED VEHBİ EFENDİ (1861-1949) -1. BÖLÜM-
Şer'iye ve Evkaf Vekili bulunduğu sırada Vekâletin resmî atlı arabasına bir gün bile binmem
SOLAKZÂDE SÂDIK EFENDİ (1884-1960) -2. BÖLÜM-
Eser yazmaktan daha çok talebe yetiştirmeye önem veren Sadık Efendi'nin ferâiz konusunda basıl
- SOLAKZÂDE SÂDIK EFENDİ (1884-1960) -1. BÖLÜM-
- BEKİR HÂKİ EFENDİ (1882-1975)
- TÂHİR’UL MEVLEVÎ (1877-1951) -4. BÖLÜM-
- TÂHİR’UL MEVLEVÎ (1877-1951) -3. BÖLÜM-
- TÂHİR’UL MEVLEVÎ (1877-1951) -2. BÖLÜM-
- TÂHİR'UL MEVLEVÎ (1877-1951) -1. BÖLÜM-
- HACI CEMAL ÖĞÜT (1887-1966) -2. BÖLÜM-
- HACI CEMAL ÖĞÜT (1887-1966) -1. BÖLÜM-
- ÖMER NASUHİ BİLMEN (1884-1971) -3. BÖLÜM-
- ÖMER NASUHİ BİLMEN (1884-1971) -2. BÖLÜM-
- ÖMER NASUHİ BİLMEN (1884-1971) -1. BÖLÜM-
- MUSTAFA SABRİ EFENDİ (1869-1954) -3. BÖLÜM-
- MUSTAFA SABRİ EFENDİ (1869-1954) -2. BÖLÜM-
- MUSTAFA SABRİ EFENDİ (1869-1954) -1. BÖLÜM-
- BABANZADE AHMED NAİM-2.BÖLÜM
- BABANZADE AHMED NAİM(1872-1934) 1.BÖLÜM
- ELMALILI HAMDİ YAZIR-3. BÖLÜM
- ELMALILI HAMDİ YAZIR-2. BÖLÜM
- ELMALILI HAMDİ YAZIR (1878–1942)
- HÜSREV AYDINLAR HOCAEFENDİ(1884–1953)
- ALİ ULVİ KURUCU BEY–2.BÖLÜM
- ALİ ULVİ KURUCU BEY-1.BÖLÜM
- MEHMED AKÄ°F VE BEDÄ°ÃœZZAMAN
- MEHMED AKİF ERSOY-3. Bölüm
- MEHMED AKİF ERSOY - 2. BÖLÜM
- IZDIRABIMIZIN ŞÂİRİ - MEHMED ÂKİF ERSOY(1873-1936)
- GÖNENLİ MEHMED ÖĞÜTÇÜ EFENDİ(1901-1991)
- GÖNENLİ VE BEDİÜZZAMAN
- Ä°SKÄ°LÄ°PLÄ° ATIF HOCA(1876-1926)
"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Ahkaf,13
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Hafızasında Kur'an'dan hiçbir ezber bulunmayan kişi harab olmuş bir ev gibidir
Tirmizi, Sevatbu'l-Kur'an 18, 2914
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...