ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ERZURUM HAYATI–2.BÖLÜM

1915 Senesinde, Erzurum Müdafaası Sırasında Üstadın Erzurum’a İkinci gelişleri, o sıralar “Harb-i Umumi” denilen Birinci Cihan Harbinde Moskof’a karşı verilecek cihad için, 1915 senesindeki teşrifleridir. Bu arada a


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2011-04-03 19:47:24

1915 Senesinde, Erzurum Müdafaası Sırasında

Üstadın Erzurum’a İkinci gelişleri, o sıralar “Harb-i Umumi” denilen Birinci Cihan Harbinde Moskof’a karşı verilecek cihad için, 1915 senesindeki teşrifleridir. Bu arada antrparantez olarak şunu belirtelim ki, Üstadın yakın dostu Van Valisi Tahir Paşa, Meşrutiyetin ikinci senesinde Erzurum’a vali olarak atanmış, o da Erzurumlulara üstaddan sena ile bahsetmiştir. Bu konuda, ilk meclis Erzurum milletvekillerinden merhum Salih Yeşil beyefendi, Bediüzzaman’a gönderdiği bir mektupta şöyle yazmaktadır; Meşrutiyetin ikinci senesinde Erzurum'a Vali olarak gelen Tahir Paşa merhum, bir Ramazan iftarında sofra başında sizin meziyetlerinizden uzun uzadıya bir şeyler anlatmıştı.”

Konumuza dönersek, bilindiği gibi dört sene boyunca dünyayı kana ve baruta boğan ilk dünya savaşı, 28 Temmuz 1914’de başlamış, Bediüzzaman’ın deyimiyle Sırp bir neferin Avusturya Veliahdına attığı bir tek gülle; eski harb-i umumîyi patlattırmış, otuz milyon nüfusun mahvına sebeb olmuştu.

Osmanlı devleti de bu kanlı boğuşmaya 30 Ekim 1914’de İttifak devletleri safında katıldı. Dört sene süren bu cinnet hali sonunda yer kürenin maddi ve manevi atlasları değişti. Dünya başka bir dünya oldu. Bunu, yine merhum Salih Yeşil ne güzel anlatır; “Âlem-i İslam’da hürriyet, insanlar arasında harb-i umumi ilanını müteakip yapılan zulümler, dökülen kanlar; afak-ı maneviyatı nurdan zulmete, adaletten rezalete, bereketten hıssete(cimriliğe) edepten fuhşa, ve meveddetten(sevgiden) nifaka sevk etti. Otuz sene evvelîsi dünyada daha çok insan saadetle yaşarken, Umumi Harp’ten sonra masum kanıyla sulanan topraklar hasisleşti. Kudret-i Fatıra feyzini noksanlaştırdı. Aman Ya Rabbi!”

Her millet bu melhamede gözyaşı ve acı gördü, zarara uğradı. Ama Osmanlı devleti için bu savaş tam bir yıkım oldu. Salih Yeşil merhum o zaman çekilen sefalete şu yazdıkları ile ışık tutuyor; “Ekmeği beklemek, ölümü beklemek gibidir” Aman Allahım! Bizi açlıkla terbiye buyurma. Harb-i Umumi günleri çamurlu, samanlı, gübreli, mısır koçanından yapılmış ekmeğe bizi salma. Umumi Harpte, Çapakçukur dağlarında Rus askerlerinin her türlü yemek, hoş ekmek, bizim zavallı asker ve köylülerin de eşek, köpek, kedi, kurbağa ve maalesef solucan yediklerine şahidim.”

Bediüzzaman hazretleri de Birinci Dünya savaşının yaptığı maddi ve manevi yıkımı şöyle özetlemekte; “Fakat Harb-i Umumîyi gören ihtiyardır. Güya “Çocukları ihtiyarlatan bir gün." (Müzzemmil Sûresi: 73:17)sırrına mazhar olarak, öyle günlerdir ki, çocukları ihtiyarlandırdığı cihetle, kırk yaşında iken, kendimi seksen yaşında bir vaziyette buldum.”

Üstad, harbin başladığı sıralar Van’da Horhor medresesinde 200 kadar talebesine İslami ilimler okutmakla meşgul idi. O talebelerden biri olan kardeşi merhum Molla Abdülmecid Efendi kendi hatıra defterinde şöyle yazmaktadır: "Birinci Harb-i Umumi'nin arefesinde, Horhor namındaki medresesinin damında bizlere tefsir dersini verirken; o akşam güneş tamamıyla tutulmuştu. Derinden derine bir âh!.. çekerek, "Eyvah!" dedi. “Öyle bir sel gelmek üzeredir ki; hepimizi süpürüp götürecek.” Hakikaten bir ay sonra harb ilan edildi ve az bir zaman içinde memleket tamamıyla yıkıldı gitti..”

Harp başlayınca gönüllü olarak Erzurum’a geldi. Abdülmecid Efendi buna şöyle değiniyor; “Van'dan Erzurum cephesine giden yirmi beş bin mevcutlu fırkaya vaiz tayin edilerek, Kafkas cephesine gitmiş ve fevkalâde başarılı hizmetlerde bulunduğuna dair Van Valisi Tahsin Bey'in kendisine verdiği vesikada, bilhassa şu cümle kayıtlıdır: "Van fırkasının görmüş olduğu hizmet, tamamıyla Said-i Kürdî'nin maddî ve manevî himmetiyle olmuştur.”

Erzurum’da bulunduğu sıralar yine Esad Paşa medresesinde bulunmuş, ulema ve fuzela ile görüşmekten geri kalmamıştır. Merhum Salih Yeşil Bey, üstada 1946 senesinde yazdığı mektupta buna ışık tutmaktadır; “Muhterem din kardeşim! Bu mektubu size yazan, otuz bir sene evvelîsi sizinle Erzurum’un Es’ad Paşa Medresesi’nde, umumî harbde Kafkas’ın karlı dağlarında ve yirmidört sene evvel de meb’usluğum hengâmında Van Valisi Haydar Bey dostunuzla Millet Meclisi salonunda görüşen Erzurum’un esbak mebuslarından Yeşil oğlu Mehmed Sâlih’tir.”

Bediüzzaman hazretleri Lem’alar adlı eserinde de Erzurum’a bu gidişindeki bir hatırasına şöyle değinmektedir; “Birinci Harb-i Umumî'nin birinci senesinde, Erzurum'da mübarek bir zât müdhiş bir hastalığa giriftar olmuştu. Yanına gittim, bana dedi: "Yüz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım" diye acı bir şikayet etti. Ben çok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim: “Kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp, şekva etme; onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise, madem daha gelmemişler. Rabbin olan Rahmanurrahîm'in rahmetine itimad edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücud rengi verme. Bu saati düşün; sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir. Divane bir kumandan gibi yapma ki: Sol cenah düşman kuvveti onun sağ cenahına iltihak edip ona taze bir kuvvet olduğu halde, sol cenahındaki düşmanın sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuvvetini sağa sola dağıtıp merkezi zaîf bırakıp, düşman edna bir kuvvet ile merkezi harab eder." Dedim: "Kardeşim, sen bunun gibi yapma, bütün kuvvetini bu saate karşı tahşid et. Rahmet-i İlahiyeyi ve mükâfat-ı uhreviyeyi ve fâni ve kısa ömrünü, uzun ve bâki bir surete çevirdiğini düşün. Bu acı şekva yerinde ferahlı bir şükret." O da tamamıyla bir ferah alarak: "Elhamdülillah, dedi, hastalığım ondan bire indi."

Üstad Bediüzzaman, Pasinler Cephesinde bir yandan çarpışıyor, öte yandan da başta birinci kâtibi ve çok sevdiği talebesi merhum Molla Habib’e ünlü İşarat’ül İ’caz tefsirini dikte ettiriyordu. Bu hususa da şöyle değinmektedir;

“Fakat Birinci Harb-i Umumî’nin patlamasıyla Erzurum’un Pasinler’in dağ ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça, kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde, müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından; yazdıklarım yalnız sünuhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı.”

 

O zamanki tabirle “Molla Said-i Meşhur” ve talebelerinin harp kahramanlığıyla alakalı bir hatırayı nakletmek isteriz. Muhterem A. Badıllı bey anlatıyor: 1955 senesi Sonbaharında, tahminen Ekim ayı içinde, Barla’da Üstad Hazretlerini ziyaret ettiğimde bir sabah dersinde, Üstadın odasında ders oldu. Dersten sonra, Hazret-i Üstad çok neşeliydi. Eski Harb-i Umumideki maceralarından, ibret dersleri için izahlarda bulunuyordu. Bir ara sözü Şarklılara ve Şark'taki eski talebelerine getirdi, dedi ki: "Eski Said'in o zamanlardaki talebeleri o kadar muti' ve fedaî idilerdi ki; bir işaretimle ruhlarını feda edebilirlerdi.” Hatta dedi: “Benim Birinci Cihan Harbi'nde Mir Mahe’ isminde bir talebem vardı. Bazen tek başıyla Rus taburlarının içine atıyla hücum eder, dalar, bir kaç Rus'u gebertir, geri sağ gelirdi.." diye o sabah uzun bir sohbet dersini yapmıştı.”

Merhum yeğeni Abdurrahman Efendi, 1920’li yıllarda kaleme aldığı Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı adlı eserde amcasının o sıralar çektiği meşakkatler hakkında şunları yazmaktadır: “Harb-i Umumi'de mecburiyetle bütün talebeleriyle harbe iştirak etti. Pasinler cephesinde büyük musibet ve felâketlere uğradı ise de, gerek muharebede ve gerek esarette çektikleri mezahimi (zahmetleri) yazmama, harbin aleyhimizde neticelenmesinden dolayı müsaade buyurmadılar.”

Savaşın seyrine gelince, Çar'ın amcası Grandük Nikola kumandasındaki Rus ordusu 13 Ocak 1916'da Erzurum cephesinde harekete geçti. 16 Şubat 1916'da Erzurum, 3 Mart'ta Bitlis ve Muş, 18 Nisan'da Trabzon, 24 Temmuz'da Erzincan düştü. Ancak Ağustos ayında Bitlis ve Muş geri alındı. Üstad Bediüzzaman da çekilen ordumuzla beraber idi ve memleketi Van’a döndü. Çetin Baydar “1916 Erzurum müdafaası sırasında Said-i Nursi, Köprüköy Muharebelerinde savaşırken esir düşer” diye yazmaktaysa da bir aslı yoktur. Esir düşmesi Bitlis’in sükûtu sırasındadır.

Kardeşi merhum Abdülmecid Efendi, Ta'likat adlı eserin (el yazma halindeki eserin) arka kapağına şu malumatı kaydetmişlerdir: "Birinci harb-ı umumi koptu. Bediüzzaman ile Habib (Molla Habib) vaiz sıfatıyla Van fırkasıyla (Kolordu) beraber Erzurum cephesine gittiler. (Döndüklerinde) Ermeniler tarafından Van alındı. Bizler de Gevaş-Kazasına çekildik. Habib orada şehid oldu...” (Bkz: Arabi "Talikat” sh.17)

Son olarak yeğeni merhum Molla Abdurrahman’ın bu konuda yazdıklarına yer verip bu faslı da hitama erdirelim; “Bu sırada Van şehri de sukut etti. Bediüzzaman gönüllü talebeleri ile birlikte medresesinde tahassun ederek, Ruslarla harbe karar verdiler. Lâkin valinin fazla ilhahı(ısrarı) üzerine Van'dan çekildi. Fakat kaçamamış bîçare muhacirleri selâmet içinde muhafaza etmek ve hicretlerini te'min etmek için, Vestan'a (Gevaş'a) giderek Ruslara karşı müthiş harbler yaptı. Burada Bediüzzaman'ın İşarat-ül İ'caz kâtibi Molla Habib Efendi şehit düştü. Allah Rahmet eylesin. Buradan kaçışmakta olan muhacirlerin selâmet içinde gitmelerini te'min etti. Sonra İsparit nahiyesinin Ermeni çetelerinin taarruzuna uğradığını duydu. Bunun üzerine kendi nahiyesi ve doğduğu yer olan Nurs köyüne giderek gönüllüleri ile Ermeni fedailerini oralardan kovdu. Fakat Ermenilerin kaçmayan kadın ve masum çocuklarını bir yerde toplayarak:"Şer'an bunlara dokunmak caiz değildir” deyip halkı dokunmaktan men etti. Ve mezkûr kadın ve çocukları bir yerde toplayarak Emeni fedailerine teslim etmek üzere onlara gönderdi.

Ermeni fedaileri Bediüzzaman'ın bu hareketinden çok memnun kalarak: "Mademki Molla Said bizim çocuklarımıza dokunmadı, biz de bundan sonra çoluk çocuğa dokunmayacağız” diye haber gönderirler.”

Fotoğraflar

1-Üstad Bediüzzaman’ın esaretten dönüşü sırasında çekişmiş bir fotoğrafı

2-Merhum Salih Yeşil Efendi

-Devam Edecek

Kaynaklar

1-Mufassal Tarihçe-i Hayat-1. Cilt-Abdülkadir Badıllı-İttihad Neşriyat-İst.1998

2- Erzurumlu Salih Efendi-Ö. Hakan Özalp- Dergâh Yayınları-İst.

3-Mektubat-Said Nursi-Envar Neşriyat-İst.1992

4-Lem’alar- Said Nursi-Envar Neşriyat-İst.1992

5- http://www.erzurumluyum.net/index.php?q=node/79

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

“GİZLİ LÜTUF”

“GİZLİ LÜTUF”

Aslen Irak Süleymaniye asıllı olan gazeteci yazar merhum Muhammed Kürd Ali beyin(1876-1953) hat

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

Merhume Zeynep Münteha Polat hanımefendi, 1969’da gittiği Van Zernebad’da Üstad Bediüzzaman

RÜYADA EZBERLENEN SURE

RÜYADA EZBERLENEN SURE

Değerli ziyaretçilerimiz 21. 06. 2020’de şair, yazar, mütefekkir Yavuz Bülent Bakiler beyefen

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen hafta Seyda Muhammed Emin Er merhumun “Hatıralarım” adlı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi(v. 1901)’nin oğlu merhum allame Şeyh Alaaddin efendi(v. 1949)

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

Muhterem hocam Seyda Fehmi Türkmen Efendi, 27.09. 2019 Cuma günü kendilerini ziyaretimizde Nurşi

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

Değerli Seydalarımızdan Molla Şerif Arslan Hocaefendi 15.09. 2019’da, merhum Şeyh Fethullah V

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi’nin torunlarından değerli âlim merhum Gıyaseddin Emre Bey, Ü

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

Değerli hocam Seyda Molla Şefik İdikurt Efendi bir ders esnasında şu hatırayı anlattılar;

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

Emekli müftülerimizden Seyda Fehmi Türkmen Hocaefendi, 21.04. 2019 Pazar günü kendilerini evind

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

Sonra tekrar Van’dan Bitlis’e geldi. Onun hayatının geniş şekli yazılıdır.(bkz. Tarihçe-

De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

Cum'a, 8

GÜNÜN HADİSİ

"Biriniz bir oturma yerine girince selâm versin. Oturmak isterse otursun. Kalkarken yine selâm versin. Çünkü, birinci selâm ikincisinden daha üstün değildir."

Ebu Davud

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI