BÜYÜKLERİN ETRAFINI SARAN KÜÇÜKLER
Bazı insanların şahsi kabiliyetleri, ferdi seviyeleri düşüktür. Değerli bir görüşe sahip olmadıklarından, belli başlı bir hizmete de muvaffak olmazlar. Bununla beraber, mükemmel görünmek ihtiyacını da duyarlar. Bu gibilerin başvurdukları çare ş
*Tarih tekerrürden ibaret…
Bazı insanların şahsi kabiliyetleri, ferdi seviyeleri düşüktür. Değerli bir görüşe sahip olmadıklarından, belli başlı bir hizmete de muvaffak olmazlar. Bununla beraber, mükemmel görünmek ihtiyacını da duyarlar. Bu gibilerin başvurdukları çare şudur;
Çevrede itibar kazanmış değerli insanların yakınına sokulmak, onların itibarından istifadeyle kendini değerlendirip, olmayan meziyete sahipmiş gibi görünmek. Böylece de kendini de tatmin edip, maksadına ulaşmak.
Bu düşüncesini tatbike koyunca ortaya çıkacak durum şudur; Çevrede itibar ve hürmet kazanmış faziletli insanlar bir bal küpü; bu gibi fırsatçılarsa, bu küpün etrafında uçuşan sinekler!..
Bu sineklerin bal küpünün etrafında uçuşları, aslında sadece baldan edecekleri maddi istifade içindir. Yoksa fazilet ve meziyete meftun oluşlarından değildir.
Tarihi inceleyin, bütün değerli insanlar, faziletli büyükler, hep sinek misali kimselerin etraflarını istila edip, onları istismar etmelerinden yıkılmış, sahip oldukları fazilet ve meziyeti tersine işletmekten vicdan azabı çekmişlerdir.
Bunun için, darb-ı mesel haline gelen şu söz, gerçeğin ta kendisidir; "Kendi hak üzerindedir, fakat çevresi kendisini batıla götürmektedir."
Böyle çevreler, büyük insana söylemediğini söyletir, demediğini dedirtir, asla benimsemediği fikirleri ona mal ederek yayarlar.
Bu durumda fazilet sahibine düşen şudur; sinekler gibi etrafında olanlara teşvikte bulunmamak, kendini istismar ettirtmemek. Aksi halde sinekten sadece kurt gelir; en güzel gıdayı bile kurtlandıran sinekler, o güzel balı yenmez haline getirirler.
Tarihi bir misal;
Ebubekir ez-Zühri, hem büyük bir fakih, hem de zeki bir muhaddisti. Az insanların nefsinde birleştirdiği fakihlik ve muhaddislik unvanına, o bihakkın sahip olmuştu.
Ne var ki, bu büyük fakih, değerli muhaddis, artık ihtiyarlamış, gençliğindeki gibi olayları değerlendirip, hadiseleri istikametlendiremez hale gelmişti.,
Kendisinde bir meziyet ve değer bulamayan ham ervahlar da onun bu halinden istifade ile etrafını almışlardı. Ona yakınlıklarını göstermek suretiyle kendilerini değerlendirmeye, itibarlarını yükseltmeye çalışıyorlardı.
Bu sinek misal kimseler, bir ara o hale geldiler ki; "Ebu Bekir ez Zühri böyle diyor, onun emri budur, o böyle dedi" diyerek, kendi arzu ve isteklerini hep onun adına empoze ettiler, yalan yanlış fikirleri, batıl ve sapık düşünceleri onun adına yaymaya başladılar.
Yaşlanmış, çevrede olanları değerlendirme melekesinden düşmüş olan bu büyük fakih ve muhaddis ise, bunlara şefkat ve hürmetle bakıyordu.
Baktığı bir şey değil, fakat onlar, o güne kadar rivayet ettiği hadisler ve verdiği fıkhi hükümlerle istikametlendirdiği cemaati zayıflatıyorlar, müminlerin arasına tefrika düşürüyorlardı.
Durumu değerlendiren dostları bu büyük âlim ve fakihe oldukça sert bir mektup yazdılar. Mektup uzun olduğundan, Ayasofya vaizi, merhum Manastırlı İsmail Hakkı Efendi'nin eserinden bazı cümlelerini kısaltarak arz edeceğim sizlere…
Mektup aynen şöyle başlıyor;
"Ey Ebubekir! Allahu Teâlâ, seni de bizi de fitneden korusun! Öyle bir duruma düştün ki, bulunduğun halden kurtulman için sana dua etmek üzerimize vacip oldu.
Rabbimiz sana Resulün sünnetini tebliğ nimetini verdiği halde, şu anda sen nelere alet ediliyorsun. Etrafını kimlerin sardığını biliyor musun? Vaktiyle tebliğ ettiğin sünnet-i seniyyenin aksini telkin edenler ile teşrik-i mesai ettiğinin farkında mısın?
Bu bozguncular senin etrafında bir değirmen taşı gibidirler. Seni kısa zamanda öğütüp bitirecekler.
Seninle cahillerin kalplerini avlıyorlar. Gerçek durumu bilmeyen halk, o bozguncuların sana yakınlığına bakarak aldanıp, dedikodulara inanıyorlar.
Onlar, şimdiye kadar telkin ettiğin fikri bozmaya, bizzat seni vasıta ediyorlar. Hâlâ bunlara mani olmayacaksan, fikrine hastalık gelmiş diyerek seni bir an evvel bozguncuların tesirinden kurtarmaya çalışacağız."
Mektubun sonunda, "zararlı ve zalim bir adamın ömrünün uzamasına dua etmek, Allah'a isyan etmektir" mealinde bir hadisten bahsedilerek, şu olay anlatılıyor;
"Bir zalim, çölde susuzluktan can çekişiyordu. Süfyan-ı Sevri'ye;
-Buna biraz su verelim, dediler. O, şu cevabı verdi;
-Bırakın onu, çöksün bir an evvel. Kurtulsun Müslümanlar fitnesinden!
Biz böyle olmaktan Allah'a sığınır, olanların da ıslahına çalışırız.
Kaynak
Tahlil
Ahmed Şahin
S: 21-24
Yeni Asya Yayınları-İst.1977
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”
1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.
SAFF, 3
GÜNÜN HADİSİ
Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.
Müslim, 2318
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...