TARİHİ VE KANUNİ’Yİ ANLAMAK
Kâinat ve insan, İlâhî Kudret ve İrade'nin; Kur'an, Kelâm'ın; tarih de Kader'in kitapları olarak bize Allah'ı tanıtan dört küllî kitaptır. Türkiye'de "tarih felsefesi" denilen tarihin manâsı üzerine yapılmış ciddî bir çalışma var mıdır
Kâinat ve insan, İlâhî Kudret ve İrade'nin; Kur'an, Kelâm'ın; tarih de Kader'in kitapları olarak bize Allah'ı tanıtan dört küllî kitaptır. Türkiye'de "tarih felsefesi" denilen tarihin manâsı üzerine yapılmış ciddî bir çalışma var mıdır bilmiyorum.
Nasıl her bir eşya bir hakikatin, manevî bir manâ ve mahiyetin fizikî âlemde aldığı bir şekilse, her bir hadise de yine bir hakikatin, manevî bir manâ ve mahiyetin dışlaşmasından ibarettir.
Cehalet ve sığlığın hâkim olduğu ülkemizde gerçek tarihçinin var olup olmadığı bile tartışılabilir. Yaşayan en büyük tarihçimiz kabul edilen Halil İnalcık'ın bir TV kanalında Osmanlı Devleti'nin ilk padişahlarının Alevî olabileceğini kabûl etmesi karşısında şoke olmuştum. Demek ki en büyük tarihçimiz, Alevîliği de, Sünnîliği de, Osmanlı tarihini anlamak için bir tarihçinin mutlaka bilmesi gereken İslâm'ı da bilmiyor.
Bunun gibi, yaşayan bir diğer büyük tarihçimiz İlber Ortaylı'nın da aynı TV kanalında Bediüzzaman hakkında bir satırlık bile doğru bilgi sahibi olmadığına şahit oldum. Bediüzzaman, Meşrutiyet dönemi Osmanlısı'nın en etkili şahsiyetidir. Bediüzzaman'ı bilmeyen, Meşrutiyet dönemini anlayamayacağı gibi, Cumhuriyet dönemini hiç anlayamaz. En büyük tarihçilerimizin bu seviyede olduğu bir ülkede malûm medya ürünü bir eser ne değer ifade eder?
Kanunî gibi insanlık tarihinin devlerinden bir şahsiyeti hayata ve insana "libido" üzerinden baktıkları anlaşılanlar dizi yapacaklar öyle mi? Necip Fazıl merhum bir mahkemesinde "Behçet Kemal Çağlar'a hakaret etmişsin!" suçlamasına şöyle cevap verir: "Hakim bey, Behçet Kemal kim, ben kimim? Hiç Galata Kulesi'yle Langa'daki bostan kuyusu bir olur mu?"
San'at, Arapça bir kelime olarak, "bir nev'i yapma" demektir. Herkes, san'at denilen şeyle kendini yansıtır. Meselâ, heykelciliğin san'at diye Rönesans'la hortlaması ve bugün de "modern" çevrelerde üzerinde en titrenir "san'at" olması boşuna değildir. Çünkü Rönesans ve modernizm, putperestliğe dönüştür ve putperestliğin en belirgin yansıması da heykelciliktir. Dolayısıyla, herkes san'atıyla kendini yansıtır ve san'at diye isteyene başkalarını, hele ölmüş ve tarihe mal olmuş insanları kendi penceresinden resmetme hakkı tanımak, hürriyet ve insan hakları gasbının da, zulmün de ta kendisidir.
Otuz üçü dahil Osmanlı padişahlarını, onların özellikle onuncusunu Kanunî'nin teşkil ettiği ilk onunu, IV. Murad'ı, II. Abdülhamid'i, hattâ Vahidüddin'i değil sözüm ona san'atkârlar, günümüzün tarihçileri de, ekran ve konuşma şehvetine tutulmuş ilâhiyatçıları da idrak edemez. Fatih, Yavuz ve Kanunî'nin yaptıklarına baktığımızda, hadis-i şeriflerde âhir zamanda Hz. Mehdî'nin ulaşacağı buyrulan hedefe baş koymuş insanlar olduklarını görürüz. Öyle anlaşılıyor ki, Hz. Mehdî'nin gölgesinde seyru sülûk etmişlerdir. Onlar, peygamberlik dışında, İslâm öncesi tarihte sırayla Hz. Musa veya Hz. İbrahim'in (imam), Hz. Davut (halife) ve Hz. Süleyman'ın (melik) bizim tarihimize vurmuş gölgeleridir.
Alkolle, pornoculukla, eğlence ile anarşi ile kendilerini göstermeye çalışan ve medya sihirbazlarının "işte gençlik!" diye takdim ettiği bugünkü akranlarının yaşında İstanbul'u fetheden Fatih'i asıl büyük yapan bu fetih de değildir. Güngörmüş koca Çandarlı Halil Paşa'nın karşısında "Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul'u!" kararlılığını gösterebilen Fatih'in idealleri, ufku, hattâ Çandarlı'yı azledebilmesinin bile yanında İstanbul'un fethi çok küçük kalır.
26 yaşında tahta çıkmış ve ardından Rodos'u fethetmiş, ardından Mohaç'ta tarihin en müthiş meydan savaşlarından birinde iki saatte Orta Avrupa'nın en güçlü devletini yerle bir etmiş, âdeta at sırtından inmemiş, cephede şahadet şerbetini içmiş, yaptığı kanunlarla Kanunî olarak, idareciliğiyle Sultan Süleyman olarak, Bakî'si, Fuzulî'si, Sinan'ı, Ebu's-Suud'u ve daha niceleriyle insanlık tarihinin en parlak sayfalarını yazmış bir zirveye mağma tabakasından bakanlar, ancak kendi boğulmuşluklarını resmederler.
Ali Ünal
Zaman-17 Ocak 2011
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm.
Bakara, 2/186
GÜNÜN HADİSİ
Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.
Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...