PROF. DR. ESAD COŞAN HOCAEFENDİ-2.BÖLÜM

Hocaefendi’nin; Mehmed Zahit Efendi Hazretlerinin elinden tutması ile sohbetlere başladığı 1977 yılı Türkiye’nin en karmaşık dönemlerinden birisidir. Şehirlerin cadde cadde, sokak sokak muhtelif görüşler tarafından parsellendiği bu


Ahmet Haliloğlu

ahmethaliloglu45@hotmail.com

2011-02-17 20:51:34

Hocaefendi’nin; Mehmed Zahit Efendi Hazretlerinin elinden tutması ile sohbetlere başladığı 1977 yılı Türkiye’nin en karmaşık dönemlerinden birisidir. Şehirlerin cadde cadde, sokak sokak muhtelif görüşler tarafından parsellendiği bu dönemde kardeş kardeşi vurmaktadır. Müsamaha kelimesinin lugatlardan çıkarıldığı böylesine karmaşık dönemde Esad Hocamız var gücüyle gençliğe sahip çıkmaya çalışır. Sakarya’da görevli olmasına rağmen; İskenderpaşa Camii’ndeki vazifelerini aksatmayan Esad Hocamız; Sakarya– İstanbul arasında mekik dokur. Nitekim 12 Eylül Döneminin hemen öncesinde Mehmet Zahid Kotku Efendi Hazretleri bağlılarından üst düzeyde siyasi ve idari görev alanları ikaz eder: “Vazifelerinizden ayrılın.

Duyan herkesin ilk başta şaşırdığı bu ikaz, çok geçmeden hakikati gün yüzüne çıkaracak; 12 Eylül Darbesi ile gerçekleşecektir. Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin ikazı ile siyasi ve idari vazifelerini terk edenler; büyük Allah dostunu dinlemenin mükâfatını görecekler ve işkenceye uğramaktan kurtulacaklardır.

Bir Güneşin Batışı

Mehmed Zahid Kotku Hazretleri 1980 yılında ağır bir mide ameliyatı geçirirler. Şiddetli ağrıların eksik olmamasına rağmen; aynı sene bir kez daha hacca giderler. Mukaddes beldelere veda ziyaretidir sanki. 6 Kasım 1980 tarihinde ağır hasta olarak Hac’dan dönerler. 13 Kasım 1980 günü öğle vaktinde Hocaefendi; Yasin-i Şerifler eşliğinde vuslata erer. Mehmet Zahid Efendi için için düğün olan, bayram olan, Maşuka kavuşma vakti olan terk-i dünya anı Ümmet-i Muhammed için adeta yıkımdır.

Sıkıyönetim nedeniyle; Efendi Hazretlerinin irtihali Anadolu’ya duyurulamamasına rağmen insanlar Osmanlı’nın Son Yadigârlarından birini uğurlamaya Süleymaniye Camii’ne koşarlar. Kelimenin tam anlamıyla mahşeri bir kalabalık toplanır İstanbul’da. Nasıl duymuşlardır bilinmez ama, muazzam bir kalabalık ile Sultan Süleyman-ı Evvel Han’ın türbesinin hemen arkasında sırlanır Mehmed Zahid Efendi Hazretleri...

İrşad Vazifesi

Gümüşhanevi Tekkesi’nde yeni bir dönem başlamaktadır artık. Ahmed Ziyaeddin Hazretlerinden gelen zincire bir yenisi eklenecektir. Tekkenin irşad vazifesini Esad Coşan Hocaefendi üstlenmektedir. Bu dönemde pek çok tekkede olduğu gibi ehliyet ve liyakat tartışmaları yaşanır. Biz haddimizi ve boyumuzu aşan bu münakaşalara girmeyeceğiz. Ancak şu kadarını söylemekle iktifa edelim ki; Esad Efendi Hocamız; nezih yaşadı ve ömrünü nezih tamamladı. Müslümanların alnına kara çalmadığı, başlarını yere eğdirmediği gibi kendisinden önceki Üstadlarına layık bir derviş olduğunu ispatladı. Bu bile Esad Efendi Hocamızın kemalatını bizlere anlatmaya yeter.

Profesörlüğü

Bir yandan hizmet faaliyetlerini sürdüren Hocaefendi diğer yandan da profesörlük unvanını almak için gayret sarf eder. Aslında Esad Hocaefendi’nin makamla, mevkiyle, unvanla bir alakası yoktur. Yunus Emre Azizin dediği gibi O’nun derdi de garib yaşamak ve garib ölmektir. Hadis-i Şerifte “ Gariblere ne mutlu” diye verilen kutlu müjdeye nail olmaktır amacı. Ama profesörlük unvanı Üstadı Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin vasiyeti gibidir.

Esad Efendi Hocamız; ne zaman üniversitedeki vazifesini terk edip İskenderpaşa Camii’ne hizmete gelmeye niyetlense; Efendi Hazretleri sürekli bir sonraki makamı işaret etmektedir. “ Doçentlik ne zaman?”, “ Profesörlük ne zaman” gibi sorularla talebesine yön çizmiştir. Aslında bu bir yön çizmeden ziyade Efendi Hazretlerinin basiretinin simgesidir. Gün gelecek kimi profesör ünvanlıların Ehl-i Sünnet itikadatında ve fıkhında yapmaya çalıştıkları tahribatın önünde yine bir başka Profesör, Esad Coşan Hocamız yer alacaktır.

Matbaacı İbrâhim-i Müteferrika ve Risâle-i İslâmiyye isimli çalışması ile profesörlük ünvanını kazanır. Esad Efendi Hocamızın kendi ifadesi ile bu ünvan Hocası ve Üstadının kerametidir.

Hizmetleri

Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin terk-i dünya etmesi ile Esad Hocamız tam bir hizmet insanına dönüşür. Hak-Yol Vakfı pek çok yerde teşkilatlanmasını gerçekleştirir, yeni şubeler açar.

Esad Efendi merhum; üstadlarından kendisine miras kalan usulu aynıyla sürdürür. Türkiye’nin pek çok yerinde yapılan sohbet ve vaazların ana konusu yine Ramuzul Ehadis’tir. İskenderpaşa’da mutad olan hadis dersleri İzmir’den Ankara’ya kadar Türkiye’nin pek çok yerine yayılır. Sohbetlerde insanlar oturacak yer bulamazlar. Kalabalık sokaklara taşar.

İrşad Halkası

Gümüşhanevi Tekkesi Nakşibendi – Halidi yolundan irşad faaliyeti ile bilinir. Ancak İmam-ı Rabbani Hazretlerinden gelen Nakşi – Müceddidi şeyhlerine irşad hilafeti verilirken Kadiri, Kübrevi, Sühreverdi ve Çeşti yollarından da irşad müsaadesi yazılır. Esad Hocamızla birlikte tekke Mevlevi, Halveti ve Bayrami yollarından da irşad müsaadesi alır.

Esad Hocamızın bu son üç irşad müsaadesi zahiri bir seyr-i sulukle olmamıştır. Ancak bu durum tasavvufta yadırganacak bir durum değildir. Şah-ı Nakşibend Hazretleri de zahiri seyr-i sülukunu Emir Külal Hazretlerinde tamamlarken batınen de kendisinden çok önce yaşamış Hace Abdulhalık-ı Gücdevani Hazretlerinden almıştır. Bu yönüyle de Esad Efendi Hocamız Üveysi meşrep bir zat olarak karşımıza çıkmıştır.

Efendimiz (sav)’in “ Din Nasihattir” ve Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin “ Yolumuz Sohbettir” sözlerini kendisine düstur edinen Hocaefendi; sohbet halkası ile irşadı esas tutmuştur. Nitekim bu sohbetlerin feyz ve bereketi el’an hissedilmektedir.

Nakşibendîler riyazat ile pek meşgul olmazlar. Ama Gümüşhanevi Tekkesi, erbainleri ile meşhurdur. Hatta Mehmed Zahid Efendi merhum; erbainden çıktığı zaman öyle zayıflar ki görenler “ Bu genç yaşamaz” derler. Esad Efendi Hocamız erbain usulunu İskenderpaşa Camii’ne pek uygulamaz ama bir başka usule geçer. Ramazan-ı Şeriflerde İskenderpaşa Camii’nde gençler ile toplu itikâfa girer. Öyle ki itikâf günlerinde Allah için sararmış benizleri ile mutekif gençler ve Esad Efendi Hocamız ayrı bir güzelliğe bürünür. O güzellik nice taş kalpleri yumuşatır, nice gönülleri İslam’a ısındırır.

-Devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

efe, 2011-02-21 04:40:10

mahmud esad coşan hocaefendi kelimelere sığmaz bir güzellikte insan,onun hayatı ve sohbetleri tam bi örnekti.tasavvufu en güzel temsil eden şahıslardan bişriydi.Allah ondan ebeden razı olsun...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

melih, 2011-02-19 15:42:59

seyyid, âlim, kâmil-i mürşid, şehid ve profesör doktor... kendisi hem bu dünyaya bakan sıfatları hem de yüklendiği manevi yolun lütfettiği makamları ile çağdaşlarından çok farklı bir yere sahibti. ecnebi araştırmacılara göre bu çağın Gazalisi idi. deccaliyet fikrine karşı sadece ve sadece Kur'an ve Sünnet'i merkez alarak mücadele etti. bu çabasıyla bir mehdi idi ve her müslümanı da gelmesi ümid edilen büyük mehdiyi oturup beklemek yerine bu Kur'anî mücadeleye katılıp -kelime anlamı itibariyle- birer mehdi olmaya çağırıyordu. takipçilerine "ben Kur'an'a uymuyorsam siz de bana tabi olmayın" diyordu ki bu kendisinin bir perde, bir yön gösterici olduğunu, aslolanın Allah'ın istediği şekilde yaşamak olması gerektiğini ifade ediyor; ayrıca insanlara peşinden gidilecek yegane rehberin Kur'an olduğunun altını çiziyordu. ve sahte ile gerçeği ayırt etmek için bize bir ipucu da veriyordu. yaptığı, yapacağı çoğu hizmet bu ülkenin hatta dünya müslümanlarının hep bir adım önünde olmuştur. zaman zaman okuyup alıntı yaptığım bundan on sene, yirmi sene önceki yazılarını sanki bugün yazılmış gibi okuyorum. çünkü düşünceleri, her dem canlı kalacak olan Kur'an ve Sünnetten beslendiği için taptaze duruyor. ne kadar anlatırsak kelimeler kifayetsiz gelir. onu ve onun gibi gerçek âlimleri dilimize dolamakla ancak biz kendimizi temizlemiş ve yüceltmiş oluruz. Rabbimizden cennette ona komşu olabilmeyi niyaz ederiz. Ey menba-ı ÂŞK! Gönlüme kıldığın nazar-ı mehabbet kadardır kıymetim.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ali said, 2011-02-19 09:38:41

Yazı çok güzel olmuş, Esad Efendi ra. vakti zamanında Ankara İlahiyatta derslerimize de girmişti. Kendisini yakinen tanıma şerefine nail olduk. Çağın öncü, belki de en önde gelen bir kaç liderlerinden biriydi. Çok sohbetlerinde mülaki olduk kendileriyle. zarif, muhlis, tavizsiz İslam\'ı yaşayan bir gönül eriydi. Ölümü şehadet gibiydi. Allah onu ahirette hakkımızda şefaatçi kılsın. amin

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Uğur, 2011-02-17 21:07:47

çok tatlı bir yazı çok değerli birini tanıtıyosunuz.onun selahiyeti ehliyeti meselesi su götürmez bi gerçek,tartışmış olanlar boşuna tartıştı ve sui zanda bulundular.esad coşan hocaefendiyi ve makamını çok seviyoruz.rabbim sevgisinden ayırmasın.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Yeryüzüne iyi-yararlı kullarım vâris olacaktır.

Enbiya, 105

GÜNÜN HADİSİ

"Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin, oruçlunun sevabı gibi sevap alır."

Tirmizî.

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI