ÖRTÜNME ALLAH’IN EMRİDİR

Cahiliye devrinde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, Nur Suresi’nin 30-31. ayet-i kerimeleriyle İslam’dan önceki bu âdeti kesinlikle yasaklayarak mü’min kadınlar


2010-10-14 18:01:31

Cahiliye devrinde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, Nur Suresi’nin 30-31. ayet-i kerimeleriyle İslam’dan önceki bu âdeti kesinlikle yasaklayarak mü’min kadınların –kendiliğinden görünen hariç– ziynetlerini, ziynet yerlerini açmamalarını ve başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun, gerdan ve göğüslerini iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir.

Hz. Aişe, “Allah ilk muhacir kadınlara rahmet eyleye, Yüce Allah, ‘Mü’min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar’ ayetini indirince, onlar eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örttüler” (Buhari, Tefsir-u Süreti’n-Nur 13; Ebu Davud, Libas 33) der.

Ayetteki “kendiliğinden görünen” ifadesini –az da olsa– farklı tefsir eden âlimler, kadınların, istisna dışında kalan ziynetlerini ve ziynet yerleri olan saç, baş, boyun, kulak, gerdan, göğüs, kol ve bacakların örtülmesi olarak anlamışlar ve bunlardan herhangi birini açmalarının caiz olmadığı hükmünde ittifak etmişlerdir. (Fahreddin Razi, Mefatihu’l-Gayb, 23/201, 210; Kurtubi el-Cami’ li-Ahkami’l-Kur’an, 12/222-238; Cassas, Ahkamu’l-Kur’an 3/315-3119; İbnu’l-Arabi, Ahkamu’l-Kur’an, 3/1365) Kadınların, bu ziynet yerlerini kimlerin yanlarında açabilecekleri ise, ayetin devamında bildirilmektedir.

Bu ayet-i kerime nazil olunca, yukarıda rivayet edilen hadislerle de sabit olduğu üzere, ensar ve muhacir kadınların, eteklerinden bir parça keserek, onunla başlarını örtmeye acele etmeleri, Hz. Aişe’nın ablası Hz. Esma’nın, ince bir elbise ile Hz. Peygamber’in huzuruna çıktığı zaman, Efendimizin, “Ergenlik çağına gelen bir kadının elleri ve yüzü dışında kalan yerlerini göstermesinin caiz olmadığını” (Ebu Davud Libas, 32) bildirmesi, yine Hz. Peygamber’in, bileklerini dört parmak yukarısını işaret ederek “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, ergenlik çağına gelince yüzü ve şuraya kadar elleri hariç, herhangi bir yerini açması caiz değildir” (Ebu Davud, Libas 33) buyurması; söz konusu ayetteki emirlerin bağlayıcı olduğuna, kadınların yukarıda sayılan ziynet yerlerini örtmekle yükümlü olduklarına işaret etmektedir.

Örtünmenin gayesi nedir?

Dinimizin emrettiği örtünmeden maksat, kadının ziynetini ve ziynet yerlerini eşi veya mahremi olmayan erkeklere göstermemesi ve yabancı erkekler tarafından görülmesine meydan vermemesidir. Bu itibarla örtünün; saçın, ten renginin veya ziynetlerin görünmesine engel olacak kalınlıkta, vücut hatlarını göstermeyecek nitelikte olması gerekir. Bu konuda, yukarıda meali zikredilen hadis-i şerifler dışında, daha pek çok hadis-i şerif bulunmaktadır. (Bkz. Müslim, Libas 34, Cennet 13; Müsned, 2/356)

Ahzap Suresi’nin 60. ayetinde de “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler. Bu, onların iffetli bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar” buyurulmaktadır.

Bu ayette Müslüman hanımların evlerinden çıkarken, üstlerine vücut hatlarını belli etmeyecek bir dış elbise almaları, ev kıyafetiyle sokağa çıkmamaları emredilmektedir. Nur Suresi’nin 60. ayetinde ise, yaşlanmış kadınların, 31. ayette örtülmesi emredilen ziynet ve ziynet yerlerini örtmek kaydı ile (manto, pardösü, çarşaf gibi) dış elbiselerini üstlerine almadan dışarı çıkabilecekleri belirtilerek şöyle buyrulmaktadır:

Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların ziynetlerini, (yabancı erkeklere) göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında, kendilerine bir vebal yoktur. Yine de dış elbiseli olmaları, kendileri için hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir.”

Netice itibariyle, kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısımlarını, aralarında dinen evlilik caiz olan erkekler yanında, vücut hatlarını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise (örtü) ile örtmeleri, başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, dinimizin, kitap, sünnet ve İslam âlimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dinî bir vecibedir.

Çıplaklık ilkelliktir

Rabbimiz bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Ey Âdem’in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz giysi, süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takva elbisesidir. İşte bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Olur ki insanlar düşünür de ders alırlar.” (Araf, 7/26)

Elbiseden de önemli olan, takva duygusu ve hayâ hissidir. Örtülmesi gereken yerleri örtmek, namusu korumanın ilk şartıdır. Çıplaklık, övünülecek bir ilerilik değil bir ilkelliktir. Kaynaklara baktığımızda cahiliye dönemi Araplarının, erkeği kadını, birlikte olarak Kâbe’yi çırılçıplak tavaf ettiklerini ve bunu faziletli bir iş zannettiklerini görüyoruz.

Allah’ın hikmeti, diğer pek çok canlı mahlûkun fıtratına, hayâ ve örtünme duygusu koymayıp sağlam, güzel ve tabiî bir elbise vermiştir. Sadece hayâ duygusu verdiği insanı çıplak yaratmıştır. Böylece insan, hem örtünme emrini tutmanın sevabına ermekte, hem de dünyadaki halifelik görevini ispatlamaktadır. Çünkü bütün yeryüzüne yayılan hayvan ve bitkilerden ve diğer maddelerden elde ettiği giyecekleri yapıp giymekle, bütün yaratıklar üzerindeki tasarruf ve yönetme gücünü, halifeliğinin tezahürlerinden birini göstermektedir.

Örtünme bütün varlıklar içinde yalnızca insana mahsus bir özelliktir. Çıplaklık, insanlığın her döneminde, vicdan ve sağduyu tarafından daima hayâsızlık ve arsızlık olarak nitelendirilmiştir.

Dinimizin örtünme emri, insanın ruh sağlığını, fıtri (yaratılıştan olan) yapı ve onurunu, toplumun genel ahlakını koruma, insanlar ve cinsler arası ilişkilerde dengeyi gözetme, ayrıca insanın haysiyetine yaraşır bir cinsi hayat ve aile hayatı kurma gibi amaçlara yöneliktir. Örtünme çizgilerinin kadın ile erkek için farklı hükümlere bağlı olması, bu iki cinsin yaratılışlarındaki farklı özellikler gözetilerek yapılmış bir ayırımdır.

Kaynak

Gençliğin Cinsellikle İmtihanı-M. Ali Seyhan-Nesil Yayınları-İst-2009

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Ahmet HINÇER, 2010-12-04 07:39:48

ALLAHIN EMRİNE KİM KARŞI GELEBİLİR.SÜPERİN ÜSTÜNDE SÜPER BİR YAZI OLMUŞ DERLEYİP YAZANLARA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP

İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

Lokman,6

GÜNÜN HADİSİ

"Allah katında, duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur."

Tirmizî

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI