Cevaplar.Org

ALİ ÇAKMAK BEYEFENDİ'DEN İBRETLİK HATIRALAR-1.BÖLÜM

Değerli ziyaretçilerimiz, aslen Kütahya, Tavşanlılı olup, yarım asırdan fazladır Bursa’da ikamet eden “Leblebici” Ali Çakmak beyefendi’yi ziyaret edip, bazı hatıralarını sizin için kaydetmek nasip oldu. Aslında kendileri


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2010-10-01 14:04:48

Değerli ziyaretçilerimiz, aslen Kütahya, Tavşanlılı olup, yarım asırdan fazladır Bursa’da ikamet eden “LeblebiciAli Çakmak beyefendi’yi ziyaret edip, bazı hatıralarını sizin için kaydetmek nasip oldu. Aslında kendileriyle daha önce bir mülakat daha yapmış ve sitemizde neşretmiştik.

Tekrar mülakat ricamızı da kırmadılar ve yine birbirinden ilgin hatıralar anlattılar. Ali ağabey Cumhuriyetle yaşıt, her hali nezaket, nezahet, zerafet olan bir beyefendi. Kendisiyle tanışanın etkilenmemesi neredeyse mümkün değil. Yakın tarihimizin canlı bir şahidi… Hafız olması hasebiyle hafızası da maşallah çok kuvvetli. İlk reis-i cumhur dâhil birçok kimseyi görmüş. Ömrü kutlu bir dava yolunda mahkûmiyetler, mağduriyetler, mahkeme koridorları, Yusufiye medreseleri içinde geçmiş. O her musibetin perdesi arkasında Rahmet-i İlahiyenin engin cilvelerini görmüş ve O’ndan gelen her şeyi “göz baş üstüne” diye karşılamış.

Bir büyüğümüz, dava adamını anlatırken, “Dâva adamının lügatinde kırılma, darılma kelimeleri yoktur. Hem nasıl kırılır ve darılır ki, bir an rahmetli tecelliden dûr olmayan Hakk, merhamet ettiklerine onu mücessem bir rahmet olarak göndermiştir” der. İşte bu mütevazi ve kibar şahsiyet, bu sözün cisimleşmiş şekli adeta..

Üstad Necip Fazıl merhumun, bütün vatan sathını bir mektep yapmak için kurduğu Büyük Doğu cemiyetinin Tavşanlı başkanlığını da yapan Ali ağabey ile o günlerden başladık sohbetimize.. Faydalı olması dileklerimle. Salih Okur/cevaplar.org

NECİP FAZIL’IN KÜTAHYA BÜYÜK DOĞU CEMİYETİNİN AÇILIŞINA GELİŞİ

Tavşanlı’da B.D. Cemiyetinin şubesini açmıştık. Kütahyalılar da bir gün Necip Fazıl’ı Kütahya Büyük Doğu Cemiyetinin açılışına davet ettiler. O da bana bir telgraf çekip Kütahya’ya gelmemi istedi.

Kütahya’ya geldiğimizde, bizi bir lokantada karşıladı. İki üç arkadaş, BD Cemiyeti üyeleri olarak tam kapıdan girerken, birden “durun” dedi. Masasında, İstiklal Harbinin sarıklı mücahidlerinden meşhur Şükrü Çelikalay Hoca ve merhum Abdurrahim Zapsu vardı. Merhum Necip Fazıl ayakta bir konuşma yaparak, önce bize Şükrü Hocayı tanıttı. Sonra da bizi onlara tanıttı. Yemekten sonra herkese açık bir toplantı oldu.

NECİP FAZIL’IN ÜSTÜN KABİLİYETİ

Necip Fazıl’ın Kütahya’dan Afyon’a geçmesi gerekiyordu. Büyük Doğu Dergisinin basımı yakınlaştığından, Afyon Büyük Doğu Cemiyeti temsilcisi Abdullah Saraçoğlu’nu telefonla arayarak; “Ben Afyon’a geçersem, Cuma günü Büyük Doğu yetişmez. Onun için, ben gelemeyeceğim” dedi.

Abdullah Bey ısrar etti; “Ben bütün Afyon’a anons yapmışım, muhakkak gelmen lazım” deyince, merhum “Pekâlâ” dedi. Postahane’den ayrıldık. Beraber, Kütahya Temsilcisi Ahmet Altınçekiç’in dükkânına gittik.

Orada bizim gözümüz önünde çantasını açtı. Hazır olan makaleleri bir kenara koydu. Mecmuanın diğer bütün yazılarını bir saat içinde hazırlayarak, postahaneye verdi. Benimde içimden “acaba bize gösteriş mi yapıyor” diye geçiyor.

Cuma günü baktık ki, aynen onun hazırladığı şekilde mecmua çıkmış. Orada, onun kabiliyetini, Allah’ın ona vergisini anlamış olduk.

ŞÜKRÜ ÇELİKALAY HOCAEFENDİ İLE SOHBET

Necip Fazıl Afyon’a gitti. Biz o gün Kütahyalılara misafir olduk. Savcı kâtibi bir zatın evinde büyük bir odada, akşamdan sabaha kadar Şükrü Çelikalay Hocanın sohbetinde bulunduk. Hoca, Hacdan yeni gelmişti. Daha evvel lokantada konuşurken demişti ki; “Bana meclisten madalya verdiler. Sekiz kişiye madalya vermişlerdi. Birisi de ben idim. Fakat bana ne maksatla verildiğini bildiğim için, hiçbir zaman takmadım.”

Oradaki Afyonlular vardı. Onlara sordu; “Hiç taktığımı gördünüz mü?” “Görmedik” dediler.

Çünkü takmadım. Fakat bu Büyük Doğu’nun rozetini ölünceye kadar yanımda taşıyacağım” dedi.

-Maşallah..

-O zamanki bu faaliyeti desteklemeye çalışıyordu. Hakikaten Necip Fazıl’ın faaliyetleriyle Türkiye gençliğinde uyanma oldu.

ŞÜKRÜ HOCANIN İSTİKLAL HARBİNDEKİ HİZMETLERİ

Şükrü Hoca o geceki sohbetinde İstiklal Harbindeki faaliyetlerinden, o zamanın hatıralarından bahsetti. Bu, ilk defa Afyon Cephesinin teşkil edilmesini sağlıyor ve cepheyi kuruyor. Ama bakıyor ki, Ankara’dan hiçbir ses yok. Kalkıp Ankara’ya gidiyor.

Kendisini Mustafa Kemal Paşa karşılıyor. Paşa kendisine diyor ki, “Hocam biliyorsun, biz din için çalışıyoruz. Fakat bizim tekliflerimizi karşılamıyorlar” diyor, Ankara halkının gayretsizliğinden yakınıyor.

Bunun üzerine, merhum hoca Cuma günü bir subay elbisesi giyiyor. Üzerine de cübbe giyiyor. Hutbeye çıkıyor. Cihadın önemini anlatıyor. Vatanın durumunu anlatıyor. Cemaat gözyaşlarına boğuluyor. Herkes hıçkırıklar içerisinde. Ağlamayan kalmıyor.

Sonunda Hocaefendi; “Allah’ını seven, Peygamberini seven, vatanını, milletini seven benimle beraber gelsin” diyor. Cübbesini üzerinden çıkarıyor. Ve namaz sonunda caminin önünde binlerle gönüllü toplanıyor. Nihayet, Ankara’nın müdafaası için böylece bir teşkilat kurulmuş oluyor.

Şükrü Hoca bunları anlattıktan sonra dedi ki; “Bizim Afyon cephesinin kahramanlıkları karşısında, kurduğumuz alaya o zamanın Genelkurmayı tarafından “Çelikalay” ismi verildi. Ben de soyadı kanunu çıktıktan sonra “Çelikalay” soyadını aldım.

 İLK MECLİSTE DÖNEN DOLAPLAR

Şükrü Hoca merhum devamla şunları anlattı; “Zaman geçti. Meclis kuruldu. Biz de Afyon milletvekili olarak Ankara’ya çağrıldık. Meclise girdik. Zamanla gördük ki, mecliste bazı kararlar alınıyor, ama bunlar yanlış ve tersine olarak zabıtlara geçiyor. Bunu tesbit ettik.

Hatta “süt anne, süt kardeş” ile alakalı bir karar alındığında, zabıtlara yanlış olarak geçirildiğini görünce,(bunu Şükrü Hocadan naklen Necip Fazıl’ın da Büyük Doğu’da neşrettiğini hatırlıyorum) “ben yoğurt ana, süt ana tanımıyorum” cevabını aldık.

Bunun üzerine ben tabancamı aldım. Meclis başkanının odasına girdim. Eski meclisi hatırlayanlar bilir, meclisin pencereleri eski camilerde olduğu gibi boşlukluydu. Neyse, odaya girdim. “Ya istediğimiz gibi hareket edersin. Yahut seni öldüreceğim” dedim. Tabancayı çektim, ama kendisini pencerenin içine attı, kurtardı.”

Hocaefendi bunu anlatınca ev sahibimiz olan savcı kâtibi; “Vayy hocam” diye kendini hocanın ayaklarına doğru attı. “O sen miydin hocam? Ben o zaman onun korumasıydım” dedi.

TİME DERGİSİNİN BİR HABERİ VE ŞÜKRÜ HOCANIN ÖLÜMDEN DÖNMESİ

Şükrü Hoca bir de o gece şu hatırasını anlatmıştı; “Biz üç Şükrü(biri merhum Ali Şükrü Bey) mecliste devamlı yakın sıralarda oturur ve ikinci grubun sözcüleri olarak devamlı müdafaada bulunurduk. İki Şükrü yok edildi. Sıra bana gelmişti. Beni de Time Dergisinde çıkan bir yazı kurtardı.

O zaman İngiltere’deki Time Dergisinde şu mealde bir yazı çıkmıştı; “Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki Şükrü gitti. Üçüncüsü de gitmek üzere. Fakat onun gitmesiyle büyük bir isyanın çıkma korkusu var.”

“Bu makale benim kurtulmama vesile oldu” demişti rahmetli. Bunları o zamanki Büyük Doğuları okuyanlar bilirler. Çünkü biz Büyük Doğu’dan birçok sırları öğrendik. Ama şifreliydi. İsimlerinin harflerini değiştirirdi. Çünkü her mecmua mahkemeye gidiyordu. Hatta İnönü mahkemeye telefon ederek dergi kapattırmıştı.  

 -Devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Kıymet Çimen, 2010-12-19 08:59:55

Allah razı olsun.Bu hatıraları bizimle paylaştığınız için

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

“GİZLİ LÜTUF”

“GİZLİ LÜTUF”

Aslen Irak Süleymaniye asıllı olan gazeteci yazar merhum Muhammed Kürd Ali beyin(1876-1953) hat

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

Merhume Zeynep Münteha Polat hanımefendi, 1969’da gittiği Van Zernebad’da Üstad Bediüzzaman

RÜYADA EZBERLENEN SURE

RÜYADA EZBERLENEN SURE

Değerli ziyaretçilerimiz 21. 06. 2020’de şair, yazar, mütefekkir Yavuz Bülent Bakiler beyefen

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen hafta Seyda Muhammed Emin Er merhumun “Hatıralarım” adlı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi(v. 1901)’nin oğlu merhum allame Şeyh Alaaddin efendi(v. 1949)

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

Muhterem hocam Seyda Fehmi Türkmen Efendi, 27.09. 2019 Cuma günü kendilerini ziyaretimizde Nurşi

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

Değerli Seydalarımızdan Molla Şerif Arslan Hocaefendi 15.09. 2019’da, merhum Şeyh Fethullah V

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi’nin torunlarından değerli âlim merhum Gıyaseddin Emre Bey, Ü

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

Değerli hocam Seyda Molla Şefik İdikurt Efendi bir ders esnasında şu hatırayı anlattılar;

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

Emekli müftülerimizden Seyda Fehmi Türkmen Hocaefendi, 21.04. 2019 Pazar günü kendilerini evind

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

Sonra tekrar Van’dan Bitlis’e geldi. Onun hayatının geniş şekli yazılıdır.(bkz. Tarihçe-

Sakın israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.

En'âm, 141

GÜNÜN HADİSİ

Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri

"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." (Buhari, Tefsir, Kul euzu bi-rabbi'n-nas 1)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI