NÂSİH – MENSÛH -1. BÖLÜM-

Kur’an-ı Kerim’de hükmü kaldırılmış olan âyete “Mensûh”, hükmü kaldıran âyete de “Nâsih” adı verilir. Emir veya nehiyle (yasak) ilgili hükümlerin bazıları birçok hikmetler sebebiyle ya tamamen ortadan kaldırı


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2010-09-08 10:36:50

"Nesh kelimesi lugâtte, izâle etmek, gidermek, yok etmek, değiştirmek, tebdil, tahvil ve nakletmek manalarına gelir. Istılahta ise, bir nassın hükmünü daha sonra gelen bir nas ile kaldırmaktır, başka bir deyimle, şer'i bir hükmün başka bir şer'i delil ile kaldırılması veya mukaddem tarihli bir nassın hükmünü muahhar tarihli bir nas ile değiştirmek veyahutta, mukaddes bir metnin ilgası manasında kullanılır." 

Ne-sa-ha fi'il kökünden gelir…

Esasında "nesh" Arapların şu sözlerinden alınmıştır: "Güneş gölgeyi giderdi", "Rüzgar izleri gidererek onları sildi yok etti." 
Kur'an-ı Kerim'de hükmü kaldırılmış olan âyete "Mensûh", hükmü kaldıran âyete de "Nâsih" adı verilir. Emir veya nehiyle (yasak) ilgili hükümlerin bazıları, birçok hikmetler sebebiyle ya tamamen ortadan kaldırılır veya yerine konan bir hükümle değiştirilir.
Nâsih ve Mensûh ilmi sayesinde hangi ayetlerle amel edileceği, hangilerinin de hükümlerinin kaldırılmış olup amel olunmayacağı bilinir. 
"Biz neshettiğimiz veya unutturduğumuz bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını yahut benzerini getiririz" (Bakara: 2/106)
"Usûl kitaplarında, sünnetin vazifelerinden ve Kur'ân'ı açıklama şekillerinden birinin nâsih ve mensûhu beyan etmek olduğu belirtilir. Şu hâlde sünnetin neshi beyan etmesi, neshe delâlet etmek suretiyle olmalıdır. Kur'ân'ın nüzûlünü müşahede eden sahabîler aynı mevzua dair olan âyetlerden mukaddem ve muahhar olanları bildikleri için Resûlullah'ın (s.a.s.) tasrihine lüzum kalmadan, her iki mânâsına göre neshe muttali oluyorlardı. Nitekim âyetlerin nüzûl sebeplerine de bu şekilde vakıf oluyorlardı. Binaenaleyh nüzûl sebeplerini öğrenmekte olduğu gibi, nâsih ve mensûhu öğrenmek için de başlıca kaynak sahabenin beyanından ibarettir. Fakat Resûlullah'ın (s.a.s.) bazı hadisleri mensûh âyetlere delâlet etmektedir. Buna dair misallere ise az rastlanmaktadır." 

"… Allah'ın ilmi, esbab ve müsebbebata (sebeplere ve neticelere) ayrı ayrı değil, birden taallûk ettiği gibi, nâsih ve mensûha da birden taallûk eder. Demek ki nesh aslına Allah'a göre nihaî hükmü beyan, kullara göre ise igâdır. Ancak, birinci hükmün sona ereceği vakit bildirilmediğinden, ikinci hükmün gelişinde, mahdut ilmimiz bunu tağyîr zannetmektedir. Allah Teâlâ bazı hükümlerini, diğer bazı hükümlere naklettiğinde, Zatına daha önce gizli kalan bir durumun meydana çıkması söz konusu değildir. O, nâsihi de mensuhu da, mahlûkatı yaratmadan önce bilmektedir. Fakat yüce hikmetiyle, mensûh olan ilk hükmün, muayyen bir vakitte sona erecek bir hikmet ve maslahat ile sınırlı olduğunu da bilmektedir." 

Nasih ve Mensuh İlminin Önemi:

İcaz kitabının yazarı şöyle dedi: Sahih senedle rivayet edilmiştir ki Ali (r.a.) mescitte insanlara İslam'ı anlatan bir adam gördü. Ali ona: "Sen nasih ve mensuhu biliyor musun?" diye sordu. Adam: "Hayır, bilmiyorum." dedi. Ali ona: "Sen helak oldun ve insanları helake sürüklüyorsun." dedi. Ondan sonra adamı mescitten çıkarttı ve ona bir daha insanlara İslamı anlatmayı yasakladı. Bu rivayetin benzeri Abdullah İbn Abbas hakkında rivayet edildi. İbn Abbas hakındaki rivayette ise, Adam nasih ve mensuhu bilmediğini söyleyince İbn Abbas onu tekmeledi ve ona: "Helake uğradın ve insanları helake sürüklüyorsun." dedi.

"Kime hikmet verilirse ona çok hayır verilmiştir." (Bakara: 2/269) ayeti hakkında İbn Abbas şöyle dedi: Ayetteki hikmet'ten kasıt, Kur'ân'ı, nasih ve mensuhu, muhkemi-müteşabihi, mücmeli-mufassalı, daha önce nazil olanı daha sonra nazil olanı, haramı-helali ve Kur'ân'da verilen misalleri bilmektir.

Huzeyfe İbn Yeman (r.a.) şöyle dedi: "İnsanlara fetva veren kişiler üç türlüdür.

1) Kur'an'ın nasihini ve mensuhunu bilen kişi.

2) Kadı olarak tayin edilmiş ve başka çaresi olmayan kişi.

3) Fetva makamına layık olmayan fakat fetva veren kişi. Ben birinci ve ikinci kişilerden değilim. Üçüncü kişi olmaktan da Allah'a sığınırım."

Şeyh Hibetullah İbnü Selame Nasih ve'l-Mensuh kitabında şöyle dedi: Selef âlimlerinden şöyle bir söz nakledilmiştir: "Kitap ilmini öğrenen fakat nasih ve mensuhu bilmeyen kişinin ameli eksiktir. Çünkü böyle bir kişi yasaklananla emredileni, mübah olan ile haram olan şeyleri karıştırır."
 

Neshi Bilmenin Yolları
Nâsih ve mensûh ancak şu üç şekilden biri ile bilinebilir:

1) Nâsih ve mensûh delillerin nüzûl veya vürûd zamanlarının bilinmesi. Bu da delilin kendi ibaresinde mevcut bir ifadeden, ya Sahabeden, iki delilden birinin diğerinden daha sonra nazil veya varid olduğuna dair gelen sarîh bir haberden, ya da icmadan anlaşılabilir. Dolayısıyla zaman itibariyle sonra gelen delil ötekini neshetmiştir.

2) Nâsih olan delilde, daha önceki bir delilin hükmünü neshettiğine dair açık ifade bulunması.

3) Sahabeden "Şu veya şu ayet veya hadis, şu ayet veya hadisi neshetmiştir" diye açık ve kat'î bir rivayetin bulunması.

Bunlar bilinmeden veya bu bilgiler olmaksızın bir müfessirin veya bir müctehidin re'y veya sözüne dayanılarak veya Mushaftaki sıralarına bakılarak ayetlerin nâsih veya mensûh olduklarına hükmedilemez (Suyûtî el-İtkân, II, 24; ez-Zerkânî, Menâhilul-İrfân, II, 209-210). 

Nesh Hakkında Genel Bilgiler
"Hafif olan hükmün ağır olan hükümle ve ağır olan hükmün de hafif olan hükümle neshi caizdir. Hafif olan hükmün ağır olan hükümle neshinin hikmeti: Ağır olan emre uymak suretiyle ecri kat kat artırmak, sabır ile dereceleri yükseltmektir. Ağır olan hükmün hafif olan hükümle neshinin hikmeti; cömert olan Allah'ın emri hafifletmesine rağmen kullarına rahmet olarak ecrini çoğaltmasıdır. O halde nesh kulların helalden harama veya haramdan helale, mübahtan yasağa veya yasaktan mübaha, hafiften ağıra veya ağırdan hafife çevrilmesidir. Bunların hepsi Allah'ın kulların maslahatını daha iyi bilmesindendir." 

"Nesh veya nâsih-mensuh mevzuu, Kur'ân ilimleri alanında üzerinde en çok durulmuş mevzulardan biridir. Ebû Müslim el-İsfahanî (Ö: H. 322) gibi birkaç âlim dışında Kur'ân'da neshin mevcudiyetini kabul etmeyen yok gibiyse, de mensuh âyetlerin sayısı konusunda farklı görüşler vardır." 

Kur'ân'da Mensuh Âyetlerin Sayısı

 "Müfessirler ilk dönemde mensuh âyetlerin sayısını 260'a kadar çıkarıyorlardı. Mutezilî âlimlerden Ebû Müslim el-İsfahanî, Kur'ân'da neshin olmadığını iddia etti. Merhum Subhi es-Salih, neshi kabul eden veya etmeyen müfessirlerin bir kısmının, Kur'ân âyetlerinin birbirini ve Sünnet'in de âyetlerin hükümlerini ta'mim, tahsis, tafsil, takyit etmesi gibi mühim gerçekleri neshle karıştırmış olabileceklerini ileri sürer.

Celâleddin es-Suyutî, Kur'ân'daki mensuh âyetlerin sayısını 20 olarak tesbit etmiştir. Şah Veliyullah Dehlevî, bu sayıyı 5'e, Türkiye'de Ömer Rıza Doğrul da 0'a indirdi. Ömer Rıza Doğrul, Tanrı Buyruğu'nda Müslim'in bazı hadislerini mevzu, Suyûtî'yi de pek zayıf ilân ettikten sonra, bütün hadis kitaplarını karıştırdığı halde, nesh hakkında tek bir rivayet bulamadığını ve Kur'ân'da nesh olmadığını iddia eder. "Sana okutturacağız da unutmayacaksın." âyetini delil ittihaz edinir ve arkadan gelen istisnanın nefy ifade ettiğini ileri sürer. Bakara Sûresi'nde neshle ilgili âyetin, Kur'ân'ın önceki şeriatları neshini ifade ettiği iddiasıyla, neshi Ömer Rıza Doğrul gibi dünden bugüne kabul etmeyenler olmuştur." 

Mehmed Emre "Fetvalar" isimli eserinde ise nâsih ve mensuh âyetlerin sayısını 66 olarak belirtmiştir.

es-Dihlevi ise "el-Fevzu'l-Kebir Fi Usuli't-Tefsir" adlı eserinde "Sonra gelen müfessirlerin ıstılahiyle ve hassaten bizim tercih ettiğimiz vecihe göre mensuh az bir sayıdır." şeklinde belirtmiştir.

Neshin Çeşitleri:
Usûl âlimleri neshi, değişik bakış açılarından bazı türlere ayırmışlardır:

1) Kur'ân'ın Kur'ân'la neshi: Buna Bakara 180. ayetinin Nisâ 11. ayeti ile neshi misal olarak gösterilebilir.

2) Kur'ân'ın Sünnetle neshi: İmam Mâlik, Ebu Hanife'nin öğrencileri bu tür neshin caiz olduğu görüşündedirler. İki görüşünden birinde İmam Şâfiî ile İmam Ahmed, İbn Hanbel bu tür neshin caiz olmadığı görüşündedirler. Kur'ân ayetini ancak yine bir Kur'ân ayetinin neshedebileceğini söylemişlerdir. Bunlara göre mütevatir de olsa bir hadis herhangi bir Kur'ân âyetini neshedemez. Kabul eden âlimler ise Necm Suresinin 4 ve 5. ayetlerinde: "O, kendi arzusuna göre konuşmaz. O'nun sözü kendisine gelen vahyden başka birşey değildir" buyurulmasını delil göstererek Hz. Peygamber'in sözlerinin de nihayet vahye dayandığını, lafzı Hz. Peygamber'e, manâsı Allah Teâlâ'ya ait kudsî hadislerin bulunduğunu, dolayısıyla bunların da birer vahy olduğunu göz önünde bulundurarak Hz. Peygamber'in sözlerinin Kur'ân ayetini neshedebileceğini söylemişlerdir. Buna Bakara Suresinin 180 ayetinin "Varise vasıyyet yoktur" (Buhârî, Vasâyâ, 6; Ebu Davud, Vasâyâ, 6; Buyu', 88; Tirmîzi, Vasaya, 5) hadisi ile mensuh olduğunu misal vermişlerdir.

3) Sünnetin Kur'ân'la neshi: Hz. Peygamber'in kendi re'yi ile Mekke-i Mükerreme'de Beytul-Makdis'e doğru namaz kılarken daha sonraları bunun el-Bakara 144. ayeti ile neshedilip kıblenin Kabeye çevrilmesi örnek gösterilebilir.
4) Sünnetin Sünnetle neshi: Meselâ Hz. Peygamber, önce kabir ziyaretini yasaklamışken daha sonra "Size kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi artık onları ziyaret ediniz" (Müslim, Cenâiz, 106; Nesâî, Cenâiz, 100) hadisi ile buna izin vermiştir. 

 "Neshi kabul eden âlimler, Kur'ân-ı Kerim'de umumiyetle üç türlü neshin varlığına kaildirler:

Hükmü neshedildiği halde lâfzı baki kalan âyetler, "Her ne tarafa yönelirseniz yönelin, Allah'ın Vechi orasıdır." (Bakara Sûresi/2: 144) âyetinin neshetmesi gibi.

Lâfzı neshedilip de hükmü baki olan âyetler. Rivayet olarak Hz. Ömer'e isnat edilen recm âyeti buna misal olarak verilmektedir.

Hem hükmü hem de lâfzı neshedilen âyetler. "Âdemoğlunun iki vâdi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü de ister. Âdemoğlu'nun iç boşluğunu topraktan başka bir şey doldurmaz. Ancak, tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder." meâlinde bir âyetin var olduğu rivayet edilmekte ve üçüncü tür neshe delil gösterilmektedir." 

"Nesih Kur'ân ilimleri'nin en önemli konularından biri­dir. Âlimler neshi bilmeyen kişinin Kur'ân'ı tefsir edemeyeceğini ileri sürmektedirler. Kur'ân İlimleri kapsamına giren, sahabe ve tabiinin fazla ilgi gösterdiği konuların başında nasih mensuh meselesi gelir. Özellikle fukaha, nesh ko­nusuna fazlaca alaka göstermiştir. Bunun için Şafii, er-Risale'sinde nesh'e genişçe yer vermiştir." 

Bu gerçek Nur Külliyatında şöyle ifade edilir:
"Asırlara göre şeriatlar değişir. Belki bir asırda, kavimlere göre ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Hâtem-ül Enbiya'dan sonra şeriat-ı kübrası, her asırda, her kavme kâfi geldiğinden, muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır. Fakat teferruatta, bir derece ayrı ayrı mezheblere ihtiyaç kalmıştır." Sözler, 485"
Fer'î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat iken, diğer bir zamana göre mazarrat olur. Veya bir ilâç, bir şahsa deva iken, şahs-ı âhere dâ' olur. Bu sırdandır ki, Kur'ân fer'î hükümlerden bir kısmını nesh etmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir." İşarât-ül İ'caz, 50

Nesh'le İlgili Âyetler

Kur'ân'da neshin varlığını savunanların en önemli dayanaklarından biri, bazı âyetlerin nesh'den bahsettiğine dair kanaattir. Bunlar: Bakara sûresi, 106; Nahl sûresi, 101; Ra'd sûresi 39 ve Al-i İmrân sûresi, 7. âyetleridir." 

DEVAM EDECEK…

DİPNOTLAR:

1- İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2009.

2- Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur'ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları.

3- http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/tefsirdersleri/05.htm

4- Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

5- http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/tefsirdersleri/05.htm

6- http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/tefsirdersleri/05.htm

7- Mehmed Emre, Fetvalar, Çelik Yayınevi, İstanbul, I.

8- Şah Veliyullah, El Fevzul Kebir fi Usulit Tefsir.

9- http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/tefsirdersleri/05.htm

10- M.Halil Çiçek, 20. Asırda Kur'an İlimleri Çalışmaları, Timaş Yay.

11- http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9145

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

hasan, 2014-11-19 02:39:34

selamun aleykum nesh olunmuş ayetleri ve yarine gelmiş ayetleri yazarmısınız mısalı bakar falan ayeti nesh edildi yerine bu ayet geldi tek tek hepsini yarmısınız araştıma yapıp ilmimiz olsun diye teşekkürler şimdiden

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

fatih, 2010-09-13 11:50:58

bilgi kattiniz tesekkurler

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

TEFSİR – TE’VİL-3-

TEFSİR – TE’VİL-3-

Te'vil, bir karineden dolayı lafzın muhtemel manalarından birisini tercih anlamı taşıdığı i

TEFSİR – TE’VİL-2-

TEFSİR – TE’VİL-2-

Tefsir Çeşitleri Tefsirciler, öteden beri tefsir çeşitlerini genellikle “rivâyet tefsiri”

TEFSİR – TE’VİL-1-

TEFSİR – TE’VİL-1-

Tefsir, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) bazı âyetleri açıklaması ile başlamış ve bu bakımd

KUR’ÂN’DA SUAL VE CEVAPLAR

KUR’ÂN’DA SUAL VE CEVAPLAR

Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli sualler ve bunlara verilen çeşitli cevaplar vardır. Bunlar kend

MÜCMEL-MÜBEYYEN

MÜCMEL-MÜBEYYEN

Sözlükte "veciz söz, özet ve kısa söz, teennî ve itidal ile hareket etmek, güzelleştirmek"

MÜŞKİLÜ’L-KUR’ÂN

MÜŞKİLÜ’L-KUR’ÂN

Eğer kişi cehaleti sebebiyle âyetler arasında bir çelişki hissederse, zıt mana taşıdığı

MECÂZU'L-KUR'ÂN

MECÂZU'L-KUR'ÂN

Kur'ân-ı Kerîm'deki mecâzi lafızların tefsirini konu alan ilim dalı ve bu dalda yazılan eser

EMSÂLÜ’L KUR’ÂN

EMSÂLÜ’L KUR’ÂN

Kur'ân'dan doğan meseller (emsâlü'l-Kur'ân): (Şah damarından daha yakın), (Örümceğin evin

CEDELÜ'L-KURÂN (Kur'ân'ın Tartışma Yöntemi)

CEDELÜ'L-KURÂN (Kur'ân'ın Tartışma Yöntemi)

İslâm düşünce tarihi boyunca Kur'ân-ı Kerîm'in tartışma yöntemlerini konu alan "Cedelü'l

AYETLER VE SURELER ARASINDAKİ UYGUNLUK (TENASUBİ’L-AY VE’S-SÜVER)

AYETLER VE SURELER ARASINDAKİ UYGUNLUK (TENASUBİ’L-AY VE’S-SÜVER)

"Münâsebet" ilmi konu itibariyle kelime veya cümleler arasındaki anlam benzerliğini, irtibat ve

HAVÂSSÜ'L-KUR'ÂN

HAVÂSSÜ'L-KUR'ÂN

Esmâ-i hüsnâ île bazı sûre ve âyetlerin dileklerin kabulündeki tesirlerini ifade eden bir ta

Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.

Rahman, 26-27

GÜNÜN HADİSİ

Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri

"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." (Buhari, Tefsir, Kul euzu bi-rabbi'n-nas 1)

TARİHTE BU HAFTA

*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI