Cevaplar.Org

ESBAB-I NÜZÛL -2. BÖLÜM-

Âlimler, nüzul sebebini bilmede Resulullah (s.a.v.)'den veya Sahabe'den gelen sahîh rivayete dayanırlar. Çünkü Sahâbe'nin, bu gibi şeylerden haber vermesi, eğer sarîh olursa rey ile olmaz, bilakis o, merfû hadîs hükmünde olur.


Nigâr Dere

nigardere@gmail.com

2010-08-30 00:22:50

Nüzul Sebebini Bilmede Dayanılan Esaslar
Âlimler, nüzul sebebini bilmede Resulullah (s.a.v.)'den veya Sahabe'den gelen sahîh rivayete dayanırlar. Çünkü Sahâbe'nin, bu gibi şeylerden haber vermesi, eğer sarîh olursa rey ile olmaz, bilakis o, merfû hadîs hükmünde olur. el-Vahidî demiştir ki: "Kur'ân'ın nüzul sebebleri hakkında söz söylemek ancak; tenzile şâhid olmuş, sebeblere vâkıf olmuş, bunların ilmini araştırmış ve elde etmek için çaba harcamış kimselerden işitmek ve rivayet etmekle helâl olur." İşte bu, Selef âlimlerinin yoludur.

Sebeb-i Nüzul iki bölümde toplanmış olur:
1- Bir olay meydana gelip, Kur'ân-ı Kerîm'in o olay hakkında inmesi. Meselâ, bu konuda İbni Abbas'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Önce en yakın akrabanı uyar..." (Şuarâ, 214) âyeti nazil olunca, Hz. Peygamber (s.a.v.) Safa tepesine çıkıp, sonra: "Ey dostlar!" diye seslenmiş. İnsanlar ona gelip toplanmışlar. (Kendisi gelemeyen de, ne olduğuna bakması için birini göndermiş.) Resulullah buyurmuş ki:
- "(Ey Abdulmuttalib oğullan, ey Fihr oğulları, ey Lüey oğulları!) Söyleyin bana, eğer şu dağın arkasında (veya eteğinde) atlılar var, size saldırmak istiyorlar, diye size haber versem beni doğrular mısınız?" onlar:
- Evet, biz hiçbir zaman sende yalan bulmadık, demişler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
- "Doğrusu ben, şiddetli bir azabdan önce sizi uyarıyorum" diye buyurmuş. Ebu Leheb:
- Kahrolasıca, bizi bunun için mi topladın? demiş, sonra kalkıp gitmiş. Bunun üzerine şu Tebbet sûresi nazil olmuş:
"İki eli kurusun Ebû Leheb'in ve yok olsun..."

2- Resulullah (s.a.v.)'e bir şey sorulduğunda; bunun üzerine, meselenin hükmünü açıklayan Kur'ân nazil olması.

Kur'ân'ın Bir Olay Veya Soru Hakkında İnmesi
Haber kabilinden olan mazideki halleri ve geçmiş olayları sebeb-i nüzul saymamız, bu konuda aşırı gitmektir.
Süyûtî demiştir ki: "Âyetin, olayın vuku bulduğu sırada inmediği, esbâb-ı nüzul kitaplarında mevcud ise, meselâ Vâhidî'nin, Fîl sûresine, nüzul sebebi olarak, Habeş ordusunun Kâbe'ye hücumunu göstermesi, gerçeğe aykırı düşer. Çünkü bu olay, hiçbir şekilde, sûrenin nüzulüne sebeb değildir. Aksine o, Nuh, Âd, Semûd kavimleri ve Kâbe'nin bina edilişi gibi, geçmiş olayların naklidir."

Sebebin Bir Olmasıyla Beraber Nüzulün Birden Çok Olması
Bazen sebeb bir olduğu halde, inen birden çok olur: Bunda bir şey yoktur. Bazen bir olay hakkında, ayrı sûrelerde birçok âyetler iner. Bunun misâli: Saîd İbni Mansûr, Abdurrezzak, Tirmizî, İbni Cerîr, İbni Münzir, İbni Ebî Hatim, Taberanî ve (Hâkim'in sahih olduğunu bildirerek) naklettiklerine göre, Ümmü Seleme şöyle demiştir:

"Ey Allah 'ın Resulü! Allah Teâlâ'nın, kadınların hicreti hakkında bir şey zikrettiğini duymuyorum,
(dedim). Bunun üzerine Yüce Allah şu âyeti indirdi:

"Rableri onlara karşılık verdi: "Ben, sizden kadın erkek, hiç bir çalışanın işini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz..."
(Al-i Imran, 195)"

Ahmed, Nesaî, İbni Cerir, İbni Münzir, Taberanî ve İbni Merdeveyh; Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini nakletmişlerdir:

"Ey Allah'ın Resulü! Bize ne oluyor da, erkeklerin zikredildiği gibi Kur'ân'da biz zikredilmiyoruz?
dedim. Ancak bir gün minberden seslenişi beni korkutmuştu. O şöyle diyordu: …"Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar..." (Ahzâb, 35)"

Hâkim, yine Ümmü Seleme'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Erkekler cihada çıkıyor, kadınlar çıkmıyor. Bize ancak mirasın yarısı (veriliyor)" dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu âyetleri indirdi:

"Allah'ın, sizi birbirinizden üstün kıldığı şeylere göz dikmeyin. Erkeklere de kazandıklarından bir pay var, kadınlara da kazandıklarından bir pay var..."
(Nisa, 32)
Bu üç âyet, bir tek sebeb üzerine inmiştir. 

"Muhammed b. Sirin (110/728)'den rivayet edildiğine göre "Kur'ân'dan bir ayeti Ubeyde b. es-Selmani (72/691)'den sordum. Bana: "Allah'tan sakın. Kur'ân'ın ne şey için nazil olduğunu bilenler gitti (kayboldu)" dedi.

el-Vahidi: "Bu gün, bu hususta konuşanlar, ayetin sebeb-i nüzulünü bilmeden konuşmanın tehlikesini düşünmeksizin cehalet yularını takıyor ve yeni şeyler icad edip yalanlar uyduruyorlar." sözünü de ilave etmektedir. Keza yine bu şahıs "Bir ayetin sebeb-i nüzulü bilinmedikçe, onun hakiki manasını anlamak mümkün olamaz." demiştir…

Nüzul Sebeplerinin Problemleri: 
1) Nüzul sebeplerinde bazı tarihi uyuşmazlıklar göze çarpmaktadır. Tarihi olaylarla uyuşmayan bu nakillerin tahkiki yapılmadan bazı tefsirlere girdiği görülmektedir.

2) Nüzul sebeplerinin kendi muhtevası içinde bazı karışık ve izahı güç meseleleri bulunmaktadır. Bu karışıklık ve güçlük, nüzul sebebini ve hadisesini, Rasulullah veya ondan sonraki dönemlere de dayandırma anlayışından kaynaklanmaktadır.

3)
Nüzul sebepleri fırkaların ortaya çıkmasında rol oynayan amillerden biri olmuştur. Dolayısıyla fırkalar, kendi görüşlerinin doğruluğunu ispat etmek için nüzul sebeplerini tahrif ederek kendi yönlerinde kullanmak istemişlerdir. 

"Nüzul konusunda muteber olan, sebebin hususîliği değil, lâfzın umumîliğidir. Hüküm ihtiva eden âyetler ekseriya muayyen şahıslar hakkında nazil olmuşlarsa da, aynı durumda olan herkes hakkında geçerlidirler. İşte âyetlerin hükümlerini gerçek nüzul sebeplerinden başkasında da geçerli kılmak, cumhuru, sebebin hususiyetine değil, hükmün umumiyetine ehemmiyet vermeye sevketmiştir. Zira Kur'ân'ın umumiyetinin, muayyen şahıslara mahsus kılınmasını kabul etmek aklen mümkün değildir." 

"Esbab-ı nüzûl bir yönüyle vakaları kavramada bilgimatik vazifesi görmüştür. Dikkat edilirse ayetlerin nüzûlüne sebep olan vak'alar ekseriyetle şok tesiri meydana getiren vakalardır. Dolayısıyla bu vakalara bağlı olarak gelen hükümler de aynen hükmün gelmesine iktiran eden vak'alar gibi kolay kolay unutulmazlar. Bu da esbab-ı nüzûlün hikmetlerinden biri olsa gerek." 

"Dinde bilmeden konuşan ve apaçık iftiraya dalanlar zümresinden ol­mamak için itiraf ediyor -ve çağımızın âlimlerini de- itirafa davet ediyo­ruz ki, hepimiz, bizi Kur'ân'ın nüzul sebeplerine ulaştıran sahih rivayetle­ri araştırma hususunda ne kadar gayret etsek, sorulardan veya sebepler­den sonra inen âyetlerin tamamını ihata edemeyiz." 

DİPNOTLAR:

1- Menna Halil el–Kattan, Ulumul Kur'an,Timaş Yayınları.

2- Muhammed Salih el-Useymîn-Muhammed Nasıruddin el-Elbani, Tefsir Usulü.

3- Subhi es-Salih, Kur'an İlimleri, Hibaş Yayınları.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

TEFSİR – TE’VİL-3-

TEFSİR – TE’VİL-3-

Te'vil, bir karineden dolayı lafzın muhtemel manalarından birisini tercih anlamı taşıdığı i

TEFSİR – TE’VİL-2-

TEFSİR – TE’VİL-2-

Tefsir Çeşitleri Tefsirciler, öteden beri tefsir çeşitlerini genellikle “rivâyet tefsiri”

TEFSİR – TE’VİL-1-

TEFSİR – TE’VİL-1-

Tefsir, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) bazı âyetleri açıklaması ile başlamış ve bu bakımd

KUR’ÂN’DA SUAL VE CEVAPLAR

KUR’ÂN’DA SUAL VE CEVAPLAR

Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli sualler ve bunlara verilen çeşitli cevaplar vardır. Bunlar kend

MÜCMEL-MÜBEYYEN

MÜCMEL-MÜBEYYEN

Sözlükte "veciz söz, özet ve kısa söz, teennî ve itidal ile hareket etmek, güzelleştirmek"

MÜŞKİLÜ’L-KUR’ÂN

MÜŞKİLÜ’L-KUR’ÂN

Eğer kişi cehaleti sebebiyle âyetler arasında bir çelişki hissederse, zıt mana taşıdığı

MECÂZU'L-KUR'ÂN

MECÂZU'L-KUR'ÂN

Kur'ân-ı Kerîm'deki mecâzi lafızların tefsirini konu alan ilim dalı ve bu dalda yazılan eser

EMSÂLÜ’L KUR’ÂN

EMSÂLÜ’L KUR’ÂN

Kur'ân'dan doğan meseller (emsâlü'l-Kur'ân): (Şah damarından daha yakın), (Örümceğin evin

CEDELÜ'L-KURÂN (Kur'ân'ın Tartışma Yöntemi)

CEDELÜ'L-KURÂN (Kur'ân'ın Tartışma Yöntemi)

İslâm düşünce tarihi boyunca Kur'ân-ı Kerîm'in tartışma yöntemlerini konu alan "Cedelü'l

AYETLER VE SURELER ARASINDAKİ UYGUNLUK (TENASUBİ’L-AY VE’S-SÜVER)

AYETLER VE SURELER ARASINDAKİ UYGUNLUK (TENASUBİ’L-AY VE’S-SÜVER)

"Münâsebet" ilmi konu itibariyle kelime veya cümleler arasındaki anlam benzerliğini, irtibat ve

HAVÂSSÜ'L-KUR'ÂN

HAVÂSSÜ'L-KUR'ÂN

Esmâ-i hüsnâ île bazı sûre ve âyetlerin dileklerin kabulündeki tesirlerini ifade eden bir ta

Çünkü Allah, haktır. O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür.

Lokman, 30

GÜNÜN HADİSİ

İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz.

İbn-i Mace

TARİHTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI