MEHMED PAKSU HOCAMIZDAN ÇOK SORULAN ÜÇ SUALE CEVAP

ORUCUM BOZULDU” ZANNIYLA YİYİP İÇEN KİMSENİN ORUCU BOZULUR MU? Herhangi bir sebeple orucu bozulan bir insanın iftar vaktine kadar bir şey yiyip içmemesi lâzımdır. Bu vâciptir. İster unutarak, ister hatâen, isterse bilmeden olsun fark e


2010-08-14 07:59:13

1-“ORUCUM BOZULDU” ZANNIYLA YİYİP İÇEN KİMSENİN ORUCU BOZULUR MU?

Herhangi bir sebeple orucu bozulan bir insanın iftar vaktine kadar bir şey yiyip içmemesi lâzımdır. Bu vâciptir. İster unutarak, ister hatâen, isterse bilmeden olsun fark etmez.

Bunların mühim olanlarından birkaçını ifâdeye çalışalım:

1. Ramazan’da unutarak bir şey yiyip içen kimse “orucum bozuldu” zannıyla yiyip içmeye devam edecek olsa bu kimseye sadece kaza gerekir, ayrıca keffâret icap etmez.

2. Ramazan günü ihtilam olan kimse bu durumda orucunun bozulduğunu sanarak yiyip içerse kazâ etmesi gerekir. Fakat, ihtilam olmanın orucu bozmadığını bildiği halde orucu bozar, yiyip içmeye başlarsa, bu durum keffâreti gerektirir. Çünkü, kasıt vardır.

3. Kan aldırdıktan sonra, “Orucum bozuldu” zannıyla kasden yiyip içen kimseye hem kazâ, hem de keffâret gerekir.

4. Misvak veya diş fırçası kullandıktan sonra, “Orucum bozuldu” düşüncesiyle bilerek yiyip içen kimseye hem kaza, hem de keffâret gerekir.

5. Oruçlu iken kusan kimse orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içerse kendisine sadece kazâ lâzım gelir. Ancak kusmakla oruç yemenin gerekmediğini bildiği halde yerse, bu durumda keffâret gerekir.(1)

Bir kimse orucunu bozsa ve sonra da oruç tutamayacak kadar hasta olsa, o kimseden keffâret düşer, sadece kazâsı gerekir.

2-İLÂÇ ALMAK ORUCU BOZAR MI?

Bir kimse hastalık gibi orucu bozmayı mübah kılan bir özrü yokken kasden tedavî veya beslenme maksadıyla bir ilâç yutsa, bu durum keffareti gerektirir. Fakat güneş batmadan önce gündüzleyin hastalansa, ilâç almadığı takdirde hastalığı artacak, daha da fenalaşacaksa ilâç alabilir. Yuttuğu ilâç orucunu bozar, ancak sadece gününe gün kazası gerekir.

Ağza alınan bir ilâcı yutmamak şartıyla sadece tadının boğaza varması orucu bozmaz. Bu meseleye fıkıh kitaplarında yer alan “dişe konan karanfil misali” ışık tutmaktadır. Ramazan günü oruçlu olan bir kimse, dişi ağrısa, ağrıyı teskin için dişine karanfil koysa, meydana gelen tükürük boğazına kaçsa, fakat karanfili yutmamış olsa orucu bozulmaz. Karanfili yutsa dahi ancak kaza icap eder.(2)

Bu misal ışığında dilaltı tableti olarak bilinen kalb ilâcını oruçlu iken almak zorunda kalanlara bakılırsa, bu bir sıhhî özür sayıldığından alınabilir. Orucu bozup bozmaması ise diğer yutulan normal tabletlere benzemez. Dilaltına konduğu için ağız derisi denen “mukoza” tarafından emilmektedir. Bu hal, cildin üzerine sürülen yağ ve merheme benzemez. Bunlar derinin gözenekleri tarafından emildiğinden orucu bozmaz.

Ağza konulan bu tablet çözüldüğünde parçalar haline geliyor, bir kısmı yutuluyorsa oruç bozulur. Fakat yutulmadığından emin olunursa sadece tadının boğaza varmasıyla oruç bozulmaz.

3-KEFFARET ORUCU NASIL TUTULUR?

Ramazan ayında hiçbir özür yokken niyet ederek başlamış olduğu bir orucu bile bile bozan bir kimsenin keffaret cezâsı olarak iki ay oruç tutması gerekir. Bir senenin Ramazan’ında veya başka senelerde birden fazla bu şekilde oruç bozan bir kimseye tek keffaret icap eder. Şâyet oruç tutmaya güç yetiremiyorsa altmış fakire yemek yedirir.

Keffaret orucu iki Kamerî ay tutulur. Yani meselâ Rebîülâhir ve Recep ayında iki ay üst üste oruç tutan kimse keffaret borcunu ödemiş olur. Yani burada mutlaka altmış günü bulması gerekmez. Meselâ Rebîülâhir 30 gün, Receb ayı da 29 ün çekse toplam 59 gün tutacaktır. Buna bir de kaza ekler, böylece altmış günü bulmuş olur.

Fakat keffaret orucunun ilk gününe ayın birinci günü olarak değil de 5’inde veya 10’unda başlasa, artık bundan sonra aylar kaç çekerse çeksin 60 günü tamamlaması gerekir. Bir de kaza orucu tutarak toplam 61 günü bulmuş olur.

Keffaret orucunu hiç kesmeyip ara vermeden iki ay veya 60 gün tutmak gerekir. Meselâ, araya yolculuk, hastalık, Ramazan veya bayram, kadınların lohusalığı gibi bir hal girer de iki ayı veya altmış günü doldurmamış olursa, tutulan oruçlar keffaret orucundan sayılmaz, tamamı nafile olacağından yeni baştan tutmaya başlanması gerekir. Kadınların âdet halleri sıraya mâni değildir. Âdetleri tamamlandıktan sonra gün geçirmeden kaldıkları yerden keffaret orucunu tutmaya devam ederler.

Kaza orucu keffaret orucu ile birlikte hesap edilmez. Yani iki ay üst üste keffaret orucunu tutan kimse kaza orucu olan bir günü ondan ayrı olarak tutar, onun içine katmaz, birlikte hesap etmez. Meselâ Receb’in birinci gününde keffaret orucuna başlayıp, Şaban ayı ile birlikte iki ay üst üste hiç ara vermeden tutan kimse esas olarak keffaret borcunu tutmuş olur. Kaza orucunu da daha sonra Ramazan’ı müteakip, meselâ bayramın ikinci günü veya istediği bir gün tutabilir. Böylece hem keffaret, hem de kaza borcunu tamamlamış sayılır. Recep ve Şaban aylarından birisinin 29 gün çekmesinin bir tesiri yoktur. Yani keffaret orucu tamamlanmıştır.(3)

Dipnotlar

1. el-Feteva’l-Hindiyye, 1:206.

2. İbni Âbidîn, 2:98; Nimet-i İslâm, s. 466.

3. el-Mezahibü’l-Erbaa, 1:579.

Kaynak:

Mehmed Paksu-İbadet Hayatımız- Nesil Yayınları

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

Şüphesiz Kur'an, mü'minler için gerçekten bir hidâyet rehberi ve rahmettir.

Neml, 77

GÜNÜN HADİSİ

"Şüphesiz Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek ister."

Tirmizî.

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI