FERD VE CEMİYETİN ISLAHI
İtikadı sarsılmış bir kimseye, mes’eleyi gelişi güzel söylemekle vazifemizi yaptığımızı iddia edemeyiz. Bir insan batak bir araziye rastgele tohum serpse ve ben vazifemi yaptım tesir ederse eder, etmezse etmez, dese kendini aldatmış olur.
Bir insanın sıhhatli olması, bütün azalarının sıhhatiyle mümkündür. Bütün azaları cerihalanmış bir kimsenin tedavisi de, ancak bunların ayrı ayrı tedavi edilmesiyle mümkün olacaktır. Hastalıklı ve mikroplu hücreler, sağlam ve temiz hücrelerle yer değiştirecektir.
Devlet bir şahs-ı mânevî olduğundan, maarif (onun) beyni, ordu kolları ve gençlik ise gövdesi hükmündedir. Eğer bir millette bütün organlar hasta ise girişilecek ıslâhât hareketi de küllî olacak, her organdaki hücrelerin tamiri veya yenilenmesi cihetine gidilecektir.
Yapılan ıslahatın kemâle ermesini, bir insanın büyüyüp olgunlaşmasına benzetirsek, bu iş elbette tedricî olacaktır.
Şöyle ki: Bir çocuğun büyümesi için ona lüzumlu gıdalar takdim edilir ve büyümesini önleyecek tehlikelere karşı tedbir alınır. Bunlar yapıldıktan sonra ise netice sabır ve tevekkülle beklenir. Bir insan otuz sene gibi uzun bir zamandan sonra ancak olgunlaşırken biz çocuğumuzun çok acele büyümesini arzu ederek, onu tedricen büyütmekten vazgeçip otuz senede ancak hazmedeceği gıdaları bir defada yedirmeye teşebbüs etsek, çocuğun ölümüne sebep olmuş oluruz. Veya, çocuğun karnını yarıp midesine yemekleri doldursak, yavrunun hayatına kastederiz. Aynı şekilde, yapılacak bir ıslah hareketinde acelecilik etmek de, bu millete büyük zararlar verebilir, belki de onu öldürebilir.
Bu misâlin ışığı altında, şuurla yapılacak müsbet hareketlerle mezkûr hasta, zamanla hücre değiştire değiştire sıhhate kavuşacaktır.
Bazı aklı az ve heyecanı çok kimseler, bu yolun çok uzun olduğunu iddia ederek, bedenin ancak baş değiştirmekle tedavi edilebileceğini iddia etmektedirler. Hâlbuki bu kimseler baş değiştirelim derken, gövdeyi ölüme itmektedirler.
Başla gövde arasındaki münasebet, idareci kadro ile idare edilen zümre arasında da mevcuttur. Başta bir bozukluk varsa onun tedavisi de tedricen ve yine hücre yenilenmesi yoluyla olacaktır. Bunun aksi, bu millete kasdetmek demektir.
Cemiyetin ıslahı mevzuunda bahsettiğimiz bu gerçekler yanında, alâkasına binaen ferd ıslahıyla ilgili bir noktaya da temas edelim. Şöyle ki:
Başı ağrıyan bir hastaya ilaç verilir. Dikkat edilirse ilaç ağızdan alınmakta ve mideye inmektedir. Mide gibi uzak bir mesafeye gönderilen ilâcın baş ağrısını nasıl tedavi edeceği, çocuk akıllılarca hayretle karşılanabilir. Hâlbuki fikir ehli için bu hal, değil hayrete, üzerinde durulmaya dahi değmeyecek bedihî bir mes’eledir. Tedaviyi bu tarz yapmak yerine, başı ağrıyan bir hastanın başına hapları sürsek, karnı sancılananı hariçten tedaviye çalışsak, zayıf kimselerin vücuduna et ilâve etsek ve diksek çok cana kastetmiş ve hiçbir netice alamamış oluruz.
Demek ki asıl marifet, hastalığı teşhisten sonra tedavisinin hangi yolla yapılacağını da tespit edip, bu tedavi için gerekli şuur ve itinayı gösterebilmektedir.
Bu asırda iman zafiyeti, kainattaki mutlak hikmeti anlayamamak, kader ve cüz’i ihtiyarî münasebetlerini bilememek gibi sebeplerle insanlarda birçok itikad hastalıkları doğmuş bulunmaktadır. Bir kimsede bu hastalıklarla ilgili emareler göründüğünde yapılacak şey, acelecilik edip hastalıklı noktaya hemen hücum etmek yerine, hastalığın menbaını keşfederek onu tedavi edici hususlar üzerinde durmak olacaktır. Bu noktada gerekli tedbirler alındıktan sonra, eğer ameliyat icab ediyorsa, lüzumlu ön hazırlıkların yapılmasıyla hastalıklı uzva direkt müdahale de edilebilir. Bu husus çok mühimdir.
İtikadı sarsılmış bir kimseye, mes’eleyi gelişi güzel söylemekle vazifemizi yaptığımızı iddia edemeyiz. Bir insan batak bir araziye rastgele tohum serpse ve ben vazifemi yaptım tesir ederse eder, etmezse etmez, dese kendini aldatmış olur. Önce o bataklık kurutulacak, daha sonra tohum ekilecektir.
Bu bakımdan bir emri tebliğ eden kimseler de muhatap üzerine bir doktor titizliğiyle eğilecekler ve hastalığın teşhisinde ve en faydalı tedavi usulünü bulmakta hata yapmamaya dikkat edeceklerdir.
Yukarıda bahsettiğimiz hususlar, itikaden hasta bir kimsenin tedavisiyle ilgilidir. İtikadımıza imansızca saldıran kimselere karşı takınılacak tavır ise, onların durumlarına ve söyledikleri sözün mahiyetine göre ayrıca tespit edilecektir.
Mehmed Kırkıncı
Hikmet Pırıltıları,
Zafer Yayınları, İst-2007
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
mehmet iraz, 2010-07-31 10:43:28
Demek ki asıl marifet, hastalığı teşhisten sonra tedavisinin hangi yolla yapılacağını da tespit edip, bu tedavi için gerekli şuur ve itinayı gösterebilmektedir. Çok güzel bir tesbit yapmış hocamız. Bu zamanda en büyük hatamız tedavi yönteminde...Herkes yarayı biliyor ama ilaç kimse üretemiyor. Zira yöntemde bir sorun var...
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.
Rahman, 26-27
GÜNÜN HADİSİ
Hiç bir vâli yoktur ki, o, müslüman ahâli üzerinde icrâ-yı velâyet ederken zulüm ederek ölür, muhakkak Allah Cennet kokusunu ona haram kılacaktır.
Ma'kıl İbn-i Yesâr (r.a)'dan rivayet olunur.
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...