FERD VE CEMİYETİN ISLAHI

İtikadı sarsılmış bir kimseye, mes’eleyi gelişi güzel söylemekle vazifemizi yaptığımızı iddia edemeyiz. Bir insan batak bir araziye rastgele tohum serpse ve ben vazifemi yaptım tesir ederse eder, etmezse etmez, dese kendini aldatmış olur.


2010-07-30 13:00:37

Bir insanın sıhhatli olması, bütün azalarının sıhhatiyle mümkündür. Bütün azaları cerihalanmış bir kimsenin tedavisi de, ancak bunların ayrı ayrı tedavi edilmesiyle mümkün olacaktır. Hastalıklı ve mikroplu hücreler, sağlam ve temiz hücrelerle yer değiştirecektir.

Devlet bir şahs-ı mânevî olduğundan, maarif (onun) beyni, ordu kolları ve gençlik ise gövdesi hükmündedir. Eğer bir millette bütün organlar hasta ise girişilecek ıslâhât hareketi de küllî olacak, her organdaki hücrelerin tamiri veya yenilenmesi cihetine gidilecektir.

Yapılan ıslahatın kemâle ermesini, bir insanın büyüyüp olgunlaşmasına benzetirsek, bu iş elbette tedricî olacaktır.

Şöyle ki: Bir çocuğun büyümesi için ona lüzumlu gıdalar takdim edilir ve büyümesini önleyecek tehlikelere karşı tedbir alınır. Bunlar yapıldıktan sonra ise netice sabır ve tevekkülle beklenir. Bir insan otuz sene gibi uzun bir zamandan sonra ancak olgunlaşırken biz çocuğumuzun çok acele büyümesini arzu ederek, onu tedricen büyütmekten vazgeçip otuz senede ancak hazmedeceği gıdaları bir defada yedirmeye teşebbüs etsek, çocuğun ölümüne sebep olmuş oluruz. Veya, çocuğun karnını yarıp midesine yemekleri doldursak, yavrunun hayatına kastederiz. Aynı şekilde, yapılacak bir ıslah hareketinde acelecilik etmek de, bu millete büyük zararlar verebilir, belki de onu öldürebilir.

Bu misâlin ışığı altında, şuurla yapılacak müsbet hareketlerle mezkûr hasta, zamanla hücre değiştire değiştire sıhhate kavuşacaktır.

Bazı aklı az ve heyecanı çok kimseler, bu yolun çok uzun olduğunu iddia ederek, bedenin ancak baş değiştirmekle tedavi edilebileceğini iddia etmektedirler. Hâlbuki bu kimseler baş değiştirelim derken, gövdeyi ölüme itmektedirler.

Başla gövde arasındaki münasebet, idareci kadro ile idare edilen zümre arasında da mevcuttur. Başta bir bozukluk varsa onun tedavisi de tedricen ve yine hücre yenilenmesi yoluyla olacaktır. Bunun aksi, bu millete kasdetmek demektir.

Cemiyetin ıslahı mevzuunda bahsettiğimiz bu gerçekler yanında, alâkasına binaen ferd ıslahıyla ilgili bir noktaya da temas edelim. Şöyle ki:

Başı ağrıyan bir hastaya ilaç verilir. Dikkat edilirse ilaç ağızdan alınmakta ve mideye inmektedir. Mide gibi uzak bir mesafeye gönderilen ilâcın baş ağrısını nasıl tedavi edeceği, çocuk akıllılarca hayretle karşılanabilir. Hâlbuki fikir ehli için bu hal, değil hayrete, üzerinde durulmaya dahi değmeyecek bedihî bir mes’eledir. Tedaviyi bu tarz yapmak yerine, başı ağrıyan bir hastanın başına hapları sürsek, karnı sancılananı hariçten tedaviye çalışsak, zayıf kimselerin vücuduna et ilâve etsek ve diksek çok cana kastetmiş ve hiçbir netice alamamış oluruz.

Demek ki asıl marifet, hastalığı teşhisten sonra tedavisinin hangi yolla yapılacağını da tespit edip, bu tedavi için gerekli şuur ve itinayı gösterebilmektedir.

Bu asırda iman zafiyeti, kainattaki mutlak hikmeti anlayamamak, kader ve cüz’i ihtiyarî münasebetlerini bilememek gibi sebeplerle insanlarda birçok itikad hastalıkları doğmuş bulunmaktadır. Bir kimsede bu hastalıklarla ilgili emareler göründüğünde yapılacak şey, acelecilik edip hastalıklı noktaya hemen hücum etmek yerine, hastalığın menbaını keşfederek onu tedavi edici hususlar üzerinde durmak olacaktır. Bu noktada gerekli tedbirler alındıktan sonra, eğer ameliyat icab ediyorsa, lüzumlu ön hazırlıkların yapılmasıyla hastalıklı uzva direkt müdahale de edilebilir. Bu husus çok mühimdir.

İtikadı sarsılmış bir kimseye, mes’eleyi gelişi güzel söylemekle vazifemizi yaptığımızı iddia edemeyiz. Bir insan batak bir araziye rastgele tohum serpse ve ben vazifemi yaptım tesir ederse eder, etmezse etmez, dese kendini aldatmış olur. Önce o bataklık kurutulacak, daha sonra tohum ekilecektir.

Bu bakımdan bir emri tebliğ eden kimseler de muhatap üzerine bir doktor titizliğiyle eğilecekler ve hastalığın teşhisinde ve en faydalı tedavi usulünü bulmakta hata yapmamaya dikkat edeceklerdir.

Yukarıda bahsettiğimiz hususlar, itikaden hasta bir kimsenin tedavisiyle ilgilidir. İtikadımıza imansızca saldıran kimselere karşı takınılacak tavır ise, onların durumlarına ve söyledikleri sözün mahiyetine göre ayrıca tespit edilecektir.

Mehmed Kırkıncı

Hikmet Pırıltıları,

Zafer Yayınları, İst-2007

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

mehmet iraz, 2010-07-31 10:43:28

Demek ki asıl marifet, hastalığı teşhisten sonra tedavisinin hangi yolla yapılacağını da tespit edip, bu tedavi için gerekli şuur ve itinayı gösterebilmektedir. Çok güzel bir tesbit yapmış hocamız. Bu zamanda en büyük hatamız tedavi yönteminde...Herkes yarayı biliyor ama ilaç kimse üretemiyor. Zira yöntemde bir sorun var...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP

Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.

İsrâ, 15

GÜNÜN HADİSİ

Allah'ım! Bizi sevgin ve bizi sana yaklaştıracak olanların sevgisiyle rızıklandır.

Tirmizi, Daavat:72-73

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI