TARİHTE BUNLAR OLDU-24

MOİZ KOHEN’İN GERÇEK KİMLİĞİ Yakın tarih incelendiğinde Yahudi asıllı birtakım şahısların önemli bazı gizli işler çevirdikleri büyük bir sır değil. Tekinalp ya da gerçek adı ile Moiz Kohen'de Türkleri aldatan bu şahıslardan sadece biri


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-05-15 12:27:07

MOİZ KOHEN'İN GERÇEK KİMLİĞİ

Yakın tarih incelendiğinde Yahudi asıllı birtakım şahısların önemli bazı gizli işler çevirdikleri büyük bir sır değil. Tekinalp ya da gerçek adı ile Moiz Kohen'de Türkleri aldatan bu şahıslardan sadece biridir.

Moiz Kohen Selânik'te başladığı Türkçülük faaliyetlerine 1912 Yılında İstanbul'a gelerek devam etmiş. Kohen yazılarında gerçek adını değil de Tekinalp adını kullanıyordu. Moiz Kohen, asıl adını yalnızca bir kitabında ve birkaç makalesinde kullanmıştır. Birçok eseri bulunan Kohen, bu eserlerinin çoğunda Tekin Alp ya da Mûnis Tekinalp müstear adını kullanıyordu. Gerçekte Mûsevi olan Kohen'i Türkler, Türk ve Müslüman zannetmişler ve dolayısıyla Kohen tarafından aldatılmışlardır.

"Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma adlı kitabında bu hususa şöyle temas ediyor:

Türk ulusçuluğu fikrini Batı'da ileri sürenler arasında tanınan Lumley Davids, Leon Cahun, Arminius Vambery gibi Musevî asıllı kişiler olduğu halde, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni desteklemede de Emmanuel Carasso (Karaso) daha sonra Moses (Moiz) Cohen, Abraham Galanti gibi yerli Musevîler olduğu halde, İttihatçıların iktidara geçişinden umutlanan Siyonistlerin Filistin'in Musevî yurdu olarak tanıtılması isteklerine İttihatçılar (…) olumsuz bir tepki göstermişlerdir.

Niyazi Berkes'in bu satırlara koyduğu not ise şöyledir:

Genel olarak "Jön" Türklerin, özel olarak İttihat ve Terakki önderlerinin Bektaşîlik, Masonluk, Musevîlik ve Siyonistlikle ilişkileri üzerine yazılan yazıların hemen hepsi kasıtlı olarak din, siyaset ya da ırk görüşleri ile yazıldığından bu ilişkilerin niteliğinin objektif olarak belirtilmesi dikenli bir sorun olmuştur. Garip olan, bu yönde en aşırı iddialarda bulunan Türkçü, Irkçı ve Turancı denen yazarların asıl Türkçülük ve Turancılık akım ve fikirlerinde XIX. XX. Yüzyıllarda Avrupalı ve yerli Musevîlerin oynadığı büyük rolü bilmemeleri ya da bilmezlikten gelmeleridir."

Not:Yandaki ilk fotoğraf Moiz Kohen'e aittir

POSTTA OTURAN TAHTTA OTURANA HÜKMEDER

"Devir, Şeyh Hasan Nazif Dede Efendi'nin postu işgal ettiği devirdi. O Nazif Efendi ki, yeryüzünde bir hırkası, bir sikkesi olan adamdı. Belki "benim" diyebileceği bir döşeği bile yoktu. Gecenin ileri saatlerinde "Mütteka"sına (Mevlevî dervişlerinin "erbaîn" denilen kırk günlük çile süresinde, yukarı tarafındaki kavisli kısmına çenelerinin altına koyarak, kısaca uyku ihtiyacını giderdikleri ucu sivri âlet veya baston) dayanarak uyur-uyanık bir hâlette sabahlamak âdeti idi.

İşte, günlerden bir gün, saray, dergâhın bahçesindeki bir servinin, manzarayı bozduğu mülâhazası ile kestirilmesi için Nazif Efendi'den ricâda bulunur. Şeyh Efendi'den pâdişâha giden cevap şu olur: "Bir dergâhın değil ağacını kesmek, bir yaprağını dahi zâyi etmekten korkarız. Zât-ı Şâhâne'ye böylece arz ediniz…"

Zât-ı Şâhâne'ye arz edilir. Amma ricâsı kabul edilmeyen pâdişah kızıp gazâba geleceği yerde, Şeyh Efendi'ye son derece kıymetli, mücevherli, yâkutlu, zümrütlü, murassa bir cep saati yollar. Bu defa da Nazif Efendi bu atiyye-i şâhâneyi (pâdişah hediyesini) havana koyarak tuz buz eder. Ve: "Biz derviş adamlarız; böyle şeyler kullanmayız!" diyerek, hurda hâle getirdiği saati saraya iâde eder. Fakat bu muâmele karşısında da gene sarayın sesi çıkmaz ve mânevî makâmın celâdeti karşısında saltanat makâmı bir kere daha susar. "Postta oturan, tahtta oturana hükmeder!" diye boşuna söylememişler."

ÂKİF'İN HAKLI HİDDETİ

Sebîlürreşâd dergisi kapatılınca Talât Paşa Mehmed Âkif'e: "Âkif Bey, dedi, şu Merkez-i Umûmî'dekilerle (Nazım Bey'i, Ziya Gökalp'ı kastediyordu) anlaşsan olmaz mı?"

Talât Paşa bu sözleri söyleyince, Mehmed Âkif'in rengi değişip, gözleri büyür ve yerinde fırlayarak ellerini sadâret masasının üstüne koyarak: "Sen bizi bunun için mi çağırdın? Anlaşmak ne demektir? Bizim şahsî bir emelimiz, bir gâyemiz mi var? Bizi simsar mı zannettin? Teessüf ederim."

Üstad bu sözleri söyledikten sonra başka bir şey demeden çıkıp gider ve bir daha da Talât Paşa ile görüşmez.

KAYNAKLAR

1-Ertuğrul Düzdağ, Yakın Tarihimizde Gizli Çehreler, Zvi-Geyik Yayınları, İstanbul, 2004.

2-Dursun Gürlek, Kültür Dünyâmızdan Manzaralar, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 2009.

3-M. Ertuğrul Düzdağ, Mehmed Âkif Hakkında Araştırmalar, İFAV, İstanbul, 2000, I.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

TARİHTE BUNLAR OLDU-56

TARİHTE BUNLAR OLDU-56

SADRAZAMIN ASİL HAREKETİ Mehmed Zeki Pakalın ‘Tarihe Mal Olmuş Hikayeler’de anlatıyor; “

TARİHTE BUNLAR OLDU-55

TARİHTE BUNLAR OLDU-55

MÜSLÜMAN KANI AKITMAK İSTEMEYEN HÜKÜMDAR İttihad ve Terakki fırkasına bağlı Hareket Ordus

TARİHTE BUNLAR OLDU-54

TARİHTE BUNLAR OLDU-54

İSTANBUL TÜRKLERİN ELİNDEN NASIL ÇIKAR? Kritovulos, 15. yüzyılda yaşamış Bizanslı bir t

TARİHTE BUNLAR OLDU-53

TARİHTE BUNLAR OLDU-53

HASAN BASRİ ÇANTAY VE 27 MAYIS Üstad Bediüzzaman modern zamanlarda dalalet ehlinin özellikle

TARİHTE BUNLAR OLDU-52

TARİHTE BUNLAR OLDU-52

“SENİN YANINA GİTMEK İSTEMİYORUM” Merhum Samet Ağaoğlu Bey, Ziya Gökalp’in amcasının

TARİHTE BUNLAR OLDU-51

TARİHTE BUNLAR OLDU-51

PAKİSTANLI İKİ YAŞLI PROFESÖRÜN DEDİKLERİ Muhterem Yavuz Bülent Bakiler beyefendi anlatıy

ŞEVKET BİNBAŞI

ŞEVKET BİNBAŞI

Not: Bugün merhum Sultan İkinci Abdülhamid hanın vefat yıldönümü. Cenab-ı Hak kendilerine r

TARİHTE BUNLAR OLDU-50

TARİHTE BUNLAR OLDU-50

Sultan İkinci Abdülhamid han Şam-Mekke demiryolunu yapmaya kalkışınca, alışkanlık icabı, b

TARİHTE BUNLAR OLDU-49

TARİHTE BUNLAR OLDU-49

ALMANYA CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK Biraz abartı gelebilir ama Almanların Alman birliğ

TARİHTE BUNLAR OLDU-48

TARİHTE BUNLAR OLDU-48

Mercidabık zaferini kazanıp Haleb’i, Şam’ı ve Suriye’yi zapt eden Yavuz Selim hanın hazi

TARİHTE BUNLAR OLDU-47

TARİHTE BUNLAR OLDU-47

Tarihteki ilginç hadiselerden birisi de hayvanların muhakeme edilmesidir. Ortaçağ Avrupa tarihi

Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.

Ankebut:45

GÜNÜN HADİSİ

Kurban hakkında

"Kim gönül hoşluğu ile,sevabını Allah'tan umarak kurbanını keserse,o kurban onu ateşten koruyan bir perde olur"Tergib ve Terhib:2/155

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI