KUR’ÂN-I KERÎM’DE KAVİMLER VE TOPLUMLAR ÂD SEMÛD MEDYEN-S. SÜLEYMAN NEDVÎ-İNKILAB-İST-2003

Müslümanlar, Yunanca bir kelime olan “coğrafya” hakkında hiçbir şey bilmedikleri bir dönemde Arabistan coğrafyası üzerine yazılar yazmaya başladılar. S:18


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2010-02-15 01:15:32

Müslümanlar, Yunanca bir kelime olan "coğrafya" hakkında hiçbir şey bilmedikleri bir dönemde Arabistan coğrafyası üzerine yazılar yazmaya başladılar. S:18

Araplar, belki de nesep tetkiklerini ayrı bir bilim dalı hâline getiren ilk insanlardır. S:18

Kur'ân ile Yahudi kitaplarının ana temaları birbirine benzer olduğundan, çok sayıda bilgi ve olayda aralarında ortak noktalar bulunmaktadır. S:18

"Arap" tabiri, İslâm'ın gelişinden önce artık Yemen'den Suriye'ye kadar uzanan tüm toprakların ismi olmuştu. S:57

İbraniler altın çağlarını, Hz. Süleyman döneminde yaşadılar. S:58

Araplar ülkelerini daima insanlığın merkezi olarak görmüşlerdir. D.G. Hogarth, Sir William Muir ve diğer çağdaş ilim adamları da Arabistan'ı eski dünyanın kalbi olarak tavsif etmişlerdir. S:67

Eski kavimler arasında Arabistan gümüş ve altın madenleriyle ve kokularıyla öne çıkmıştı. Arabistan'ın altın madenlerine ve buhuruna dair kayıtlar, hem Kitab-ı Mukaddes'te hem de klasik kaynaklarda mevcuttur. S:69-70

Tarihçi Heredot, eserlerinde, Arabistan'da ölümcül ve uçan yılanların varlığından bahsetmektedir ki, bu Mûsâ Peygamber'in sözleriyle de doğrulanmaktadır (Tensiye 8: 15). Fakat şimdi bu yılanlar mevcut değildir. S:70

Âd ve Semûd kabilelerinin asıl vatanları Hadramut'tur. Gerçi Âd kabilesi sonraları burayı terk edip Ahkâf'a göçmüş ve oraya yerleşmiştir. S:75

Sâmilerin Arabistan'da birçok kralları ve krallıkları vardı ve bazı Sâmi kabilelerin nüfûzu Suriye ve Mısır'a kadar yayılmıştı. S:99

Âd, Semûd, Cürhüm, Lahmid, Tasm ve Cedisler, Arabistan'ın en eski kavimleridir. En büyük ve güçlü kavim olan Âdlar, tüm Arabistan'a hükmetmişlerdi. Arap rivayetlerine göre, bu halk Arabistan, Babil ve Mısır'da devletler kurmuştu. S:101

Kur'ân-ı Kerîm, Âd kavminin Hz. Mûsa'nın zamanından evvel yok olduğunu bildirmektedir. S:105

Âd halkından iman etmiş olanların bazıları Hristiyanlık dönemine kadar yaşadılar. S:105

Âdlar Arabistan'ın en verimli kısmında, yani Yemen ve Hadramut'ta, Basra Körfezi kıyılarından Mezopotamya sınırına kadar uzanan bir sahada yaşamışlardı. S:105

İsrailoğullarının ataları Hz. İbrahim'in devrinden evvel Babil'de yaşamışlar ve M.Ö. 2500'lerden itibaren bu ülkenin halkıyla yakın münasebet kurmuşlardır. S:108

Babil'in 2. dönem Arap krallarından en meşhuru Hammurabi'dir. Selefleri, Elamîlerin artan gücü yüzünden şöhret kazanamamışlar, dolayısıyla isimlerinin yanında kraliyet ünvanlarını kullanamamışlardı. S:112

Hammurabi, dünyanın ilk kanun-koyucusudur. Kanunlarından bir kısmı Babil'de bir minarede bulunmuş olup, Eski Ahit'teki kanunları hatırlatmaktadır. S:112

Modern dönemde Ameliklerin, Sâmilerin ve Hyksosların aynı halk olduğunu fark eden ilk Müslüman âlim Mısırlı Rifâet Bey'di. S:118

Arkeolojik araştırmalara göre Fenikelilerin dili, dini ve âdetleri Sâmi idi. Netice olarak Fenikelilerin tüm o muhteşem işleri Arapların hanesine yazılabilir. S:121

Avrupa'nın ilk medenî ülkesi Yunanistan'dı ve Yunan medeniyet ve kültürünün kaynağı tamamen Fenikelilerdi. Bu durum ticarî birçok metânın Yunanca ve Arapça'da benzer isimleri taşımasının sebebini de izah etmektedir. S:121

Âd kavmi, Asya ve Afrika coğrafyasına yayılarak, büyük sanatkârlıklarının tezahürü mahiyetinde dev konaklar ve sarayvarî binalar inşâ etmişlerdir. Tabiatıyla, Âd kavminin yükseliş ve çöküşü, Araplar için bir ikazdır. S:122

Hz. Nuh'tan sonra oğlu Sâm'ın neslinin (yani Sâmilerin) devletlerini Arabistan ve civarı memleketlerde kurdukları çok iyi bilinen bir gerçektir. Buradan da Âd kavmi ile Sâmilerin aynı halk olduğu neticesine varabiliriz. S:122

Âd kavminin memleketi olarak genellikle Yemen gösterilse de, kesin bir yer ismi vermek mümkün değildir. Kur'ân, Âd ülkesinin bugünkü Ahkâf (kum tepeleri) çölünde bulunduğunu belirtmektedir. S:122-123

Hûd (a.s), Allah tarafından Âd kavmine doğru yolu göstermek üzere vazifelendirilmişti. S:123

Âd kavmi güçleriyle gururlanıp şöyle demekteydiler: "Kuvvetçe bizden güçlü kimmiş?" Peygamberleri Hûd, "(Allah'a itaat ederseniz), Allah gücünüzü artıracaktır" müjdesini vererek kavmine Allah'a kulluk etmeyi öğütledi. Fakat kavmi ona kulaklarını tıkadı. S:125-126

Aden civarında bulunmuş olan ikinci Âd dönemine âit bir kitâbede Hûd ismi geçmektedir. Hz. Hûd'un kabrinin, Hadramut'ta bir dağın eteklerinde bulunduğu sanılmaktadır. S:127-128

Hûd Peygamber ve yanındakiler, büyük belâ gelmeden önce Hicaz'a göç etmişlerdi. Bir zaman sonra, bu insanların torunlarından adı Lokmân olan iyi bir hükümdar ortaya çıktı. S:142

Elimizdeki tatminkâr deliller bulunduğundan, Arap tarihindeki Lokmân ile Kur'ân'da bahsi geçen Lokmân'ın aynı kişi olduğu düşüncesindeyiz. S:142

Arapların genel kanaatine göre, Âd kavminin asıl yurdu Yemen olup, Yunanlı coğrafyacılar da bunu teyid etmektedirler. S:146

Batlamyus, Güney Arabistanlı kabileler arasında Adremate ve Adite isimli kabilelerden bahsetmektedir. Bunlardan ilkini Âd-i Aram, ikincisini de Âd olarak kabul edebiliriz. S:146

Batlamyus, M.S. 2. asırda yaşamıştı; bu yüzden, Âdların o tarihe kadar mevcûdiyetlerini korudukları ispatlanmış bir hakikat olarak kabul edilebilir. S:146

Âd kavminden sonra, Semûd kavminin yükselişi başlamıştır. S:147

Semûd kavmi, Allah'ın birliğine imanı reddedip, gökteki yıldızların fizikî tecessümlerine tapmaya başlayınca, Allah onlara, Sâlih isminde bir nebî gönderdi. S:149

İnanmayanlardan dokuz kişi, bir gece Sâlih (a.s) ve yanındakilere saldırmak üzere bir tuzak hazırladı. Devenin bacaklarını keserek öldürdüler. Allah'ın gazâbı, çok büyük bir deprem şeklinde tezâhür edip, Semûd kavmini yok etti. S:149

Tarihte, İkinci Semûd kavminin izleri (yani, İlahî gazâptan sonra hayatta kalan Semûdîler), İkinci Âd kavminden daha belirgindi. Bu halktan hem Asur kitâbelerinde hem de Roma tarihlerinde bahsedilmektedir. S:153

İslâm'ın gelişinde Semûd'dan hiçbir iz kalmamıştı. Ülkeleri Yahudiler ve bazı ufak kabilelerce zaptedilmiş durumdaydı. Nabatîler, kardeş bir kavme karşı Romalıları destekleyerek vatanseverliğe sığmaz bir tavır sergileyen Semûdîleri cezâlandırıp yok etmiş olsa gerektir. S:155

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir

Âl-i İmran:20

GÜNÜN HADİSİ

Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.

Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mace, Sıyam 45, (1746)

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI