ÇOCUĞA İSİM KOYMA ŞUURU
Doğumun hemen ardından, çocuğa karşı ilk görevlerimiz başlıyor. Bunlar Hz. Peygamber tarafından belirlenen görevler ve ilki çocuğa isim koymak. Bu konuda ölçü "ismin güzel olması." Hz. Peygamber, kıyamette isimlerimiz ve babalarımızın isimleri
Doğumun hemen ardından, çocuğa karşı ilk görevlerimiz başlıyor. Bunlar Hz. Peygamber tarafından belirlenen görevler ve ilki çocuğa isim koymak. Bu konuda ölçü "ismin güzel olması." Hz. Peygamber, kıyamette isimlerimiz ve babalarımızın isimleri ile çağrılacağımızı belirterek, çocuğa güzel isim konulmasını öğütlüyor. Bu konuda örnekler veriyor. Güzel bulmadığı isimleri değiştiriyor.
Peki, güzellik ölçüsü ne? Hz. Peygamber bu konuda bazı genel ölçüler vermiş. Mesela, bizzat kendileri isim koymuşlar, bazı isimleri güzel bulmayıp değiştirmişler. Peygamberimizin bu örneklerinden anladığımız kadarıyla, çocuğa İslâm'ın inanç ölçülerine uymayan isimler konulması güzel bulunmuyor. Bu sebeple, o zaman konulan ve put isimlerine izafe edilen "Abdüluzza-Uzza putunun kulu" gibi isimler kişi İslâma geçince değiştirilmiş. Aynı şekilde İnsan değerini küçülten, vahşeti, İslâm'ın benimsemediği işleri çağrıştıran isimler de Müslümanlar tarafından çocuklara ad olarak konulmamış. Mesela Hz. Peygamber "Acı" anlamına gelen "Mürre" ile "Savaş" anlamına gelen "Harb" isimlerini değiştirmiş. Aynı şekilde "Siyah" anlamına gelen "Esved"i, "Beyaz" anlamına "Ebyaz" yaptırmış.
Bu örneklerden, ülkemizde moda sürüklenişlerle çocuklara konulan birçok ismin, İslâm'ın isim konusundaki hassasiyeti ile uyuşmadığı söylenebilir. Daha doğrusu, isim konusunda Müslüman bir toplumun hassasiyetini gün geçtikçe yitirmekteyiz. Anne-Baba, çocuğuna bir "kıyamet günü sorumluluğu" içinde değil, kendi basit ve gelip geçici hevesleri ile isim vermektedir. "Eylem, Devrim, Savaş vb." herhalde, Türkiye'den hiç eksik olmayan anarşi hareketleri ve bu hareketler içinde buluşup evlenen iki gencin çocuklarına armağanlarıdır(!)Anne baba kendi ruhi hercümerçlerini çocuklarına yansıtmışlardır, yanlışlarının bedelini biraz da onlara ödetmişlerdir. "Kaya, Budak, Tarkan..." gibi isimler de öylesine toplumu etkileyen modaların ürünüdür.
Oysa isim, bir kültürü yansıtır, bir kültürün içinde oluşur. Çağımızda bir çığ gibi gelişen İslâm'ı seçme hareketlerine bakınız. Müslüman olan her ferd bir "kimlik" endişesi içinde hareket ederek, derhal ismini değiştiriyor. Çünkü yeni bir dünyaya girdiğinin şuurunda. Yeni bir dünyaya girerken İslâm'ın her emrini uygulama hassasiyeti gösteriyor ki bunun en önlerinde de isim geliyor. Yani, yeni bir dünyaya adımınızı attıktan sonra ilk yapılacak şey, kimliği düzeltmektir. Çünkü, bu yeni dünyada sizi adınızla tanıyacaklardır.
Ülkemiz insanları, İslâm'ı bir kültür olarak algılama hadisesinde, bu hassasiyeti kaybetmiş durumdalar. Bu da, İslâm'ı toplum olarak yaşamakla orantılı bir hadise. İslâm'ı bütün olarak yaşayan bir toplumda, belki yeterince dini salâbet göstermeyen kişiler bile, çocuğuna isim seçerken, toplum dışına düşmeyi aklına getirmez, bir gelenek halinde bile olsa, İslâm kültürünün isme verdiği önemi dikkate alırdı.
Bugün, toplum, kültür yönünden tam bir alabora halindedir. İslâmî tavırlar gelenek halinde kaldıkça, şuurla temessül edilmedikçe sür'atle oluşturulan başka kültürlerin geleneği ile hayat alanından kovulmakta ve toplumun güzelim hasletleri, yerini, eski deyimle "alafranga" özentilere terketmektedir. Mesela "Pelin" ismi size ne söylemektedir? Oysa "Joseph" bir kültürdür, "Abdullah" da öyle. "Ömer, Ali, Ayşe"de öyle. "Pelin" ise bir kimlik alaborasının ürünüdür.
Çocuğu isimlendirirken güzelliği İslâm kültürü içinde arayanlar, onun ölçüsünü bulacaklardır. Öyleyse anne-babanın ilk kazanacağı şey bir Müslüman hassasiyetidir.
Enes Ufuk
Altınoluk Dergisi-Sayı:8
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?
İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden
HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ
Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid
ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR
“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme
UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE
Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş
MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR
İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi
MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP
Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti
NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER
Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi
NASIL BİR MAARİF?
Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî
GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER
Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır
HİCRET VE HAREKET
Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ
ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE
Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu
- HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN
- HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ
- YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU
- BİZ DE RAHATSIZIZ
- "BANA KUR’AN YETER!”
- MEALCİ KARDEŞLERİME KUR’AN’DAN MİSAFİRPERVERLİK DERSİ
- MEZHEPLERE TÂBİ OLMAYANLAR
- ‘KADİR GECESİ BİN AYDAN HAYIRLIDIR’ NE DEMEKTİR?
- İKİ PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNLERİ
- “BİR ALLAHSIZA CEVAP”
- YEDİ YAŞIN ÖNEMİ
- DÜŞÜLEN MÜHİM BİR HATA
- YALANCININ MUMU
- BEN OLACAKTIM Kİİİİİ
- AĞIRLIĞINI DUYMAK
- SON ASIRDA TASAVVUFTA TECDİD YAPAN ÜÇ ŞAHSİYET
- KURBAN KESMEK KİMLERE VÂCİPTİR?
- KURBAN
- DİLİMİZE BİR ŞEY OLDU
- NERDE O ESKİ GÜNLER
- YALAN DOLAN SONRASI YAPILAN ASKERÎ DARBELER
- BAYRAMLA İLGİLİ SÜNNET VE ADABLAR
- BİR KOLERA SALGINI HATIRASI; NURİYE ABLA
- “GUSL-İ İÇTİMÂİ”
- İMANIN ÇİÇEĞİ RAMAZAN ORUCU
- EVLİYA
- BERAAT GECESİ İLE ALAKALI ÜÇ YANLIŞ MESELE
- ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANANLAR
- ATEİST, DEİST ve BİLİME DİN GİBİ İNANANLARA SORULAR
"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler.
Âl-i İmrân; 173
GÜNÜN HADİSİ
Yapılan hayırdan (ma'ruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)
Müslim, Birr 144, (2626)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...