Cevaplar.Org

AV.GÜLTEKİN SARIGÜL BEYİN HATIRALARI-5

Nusret Kocabay Hoca Nusret Hoca ile 1965’de tanıştık. Herhalde Nazım Akkurt’un davası vardı. Ağrı’ya o davaya gittim. -Masrafı nasıl karşılıyordunuz? -Masrafı karşılayacak durumum yoktu


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2009-05-22 00:10:08

Nusret Kocabay Hoca

Nusret Hoca ile 1965'de tanıştık. Herhalde Nazım Akkurt'un davası vardı. Ağrı'ya o davaya gittim.

-Masrafı nasıl karşılıyordunuz?

-Masrafı karşılayacak durumum yoktu, borç alıp gidiyorduk. O sırada bana müzahir olan da yoktu. Nazım Akkurt bir fırının üstünü ahşaptan dershane gibi bir şey yapmış. Çok gariban, basit, mütevazı biFr şey. Beni Nusret hoca ile tanıştırdı; "Bu Nusret Hoca, şarkta, kavmiyetçilere karşı Risale-i Nur'ları savunuyor. Çok da müessir oldu. Kavmiyetçiliğin tehlikelerini burada izale etti" dedi. Nusret Hoca ile orada tanıştık. O zaman daha gençti.

Bir ara ben 1986'da Erzurum'a bir iade-i ziyarete gitmiştim. Oradan da Ağrı'ya geçtim, Nusret Hocayı göreceğim. Nezih Alparslan adlı kardeşimizin bir oteli vardı, oraya gittim. Hacı Nezih'e "Nusret Hoca'yı nasıl görürüz? diye sordum. "O şimdi Karacehennem köyünde. Yayan zaten gidilmez, traktör bile bu mevsimde gitmez, kar daha yeni kalktı" dedi. "Peki, nasıl görebiliriz?" dedim. "Sizin için kolay, bir selam gönderirsin, haberdar olur, gelir. Ben kuvvetli iman ediyorum ki, ikinizden birisi muhakkak velidir" dedi. "Vallahi Hacı Nezir, artık başka çare de kalmadı" dedim. Şark tarafına dönüp; "Nusret Hocam! selamun aleyküm, seni Patnos'ta bekliyorum, hemen arkamdan yetiş" dedim.

Patnos'a geçtim. Hacı Şemseddin'in misafiriyim, Allah selamet versin. İkindiye doğru bir telefon geldi. Baktım, Nusret Hoca; "Ağabey, sen beni bekle, geliyorum" dedi. "Peki Hocam, tamam" dedim. Eleşkirt'e kadar yayan gelmiş. Köyünden orası 3–4 saat vardır. Oradan vasıtaya binmiş, geldi. O gece orada beraber kaldık.

Korkuteli'nde her yıl on günlük okuma programı yapılıyor. Nusret Hoca da onun müdavimlerindendir. Aşağı yukarı on beş yıldan beri, orada on gün beraber kalırız. Yıllardan beri hep beraber olmuşuz. Çok hatıralarımız var, çok mübarek bir zat. Diyelim ki gece saat on'da yatar, saat iki oldu mu kalkar. Sabaha kadar Cevşen okur, ibadet ile meşgul olur. Sabah namazını takiben imsak'ı kılar. Ondan sonra saat on'a kadar yatar, uykusu o kadardır. Devamlı böyledir. Evradu ezkar bakımından zirvede olan çok ehl-i kalp bir zattır. Allahu Teâla uzun ömür ihsan etsin… 

Nail Papatya Hoca

Nail Papatya, Bursa'ya müftü olarak tayin edilmişti. Sami Pala'nın evinde tanışmıştık. Hemşehrilik de vardı, oradan bir yakınlık hâsıl oldu. Nail Papatya bazı yerlerde müftülük yaptı, emekli olduktan sonra İzmir'e geldi. Yakinen devamlı temasta bulunmamız İzmir'de olmuştur. Ben her İzmir'e gidişimde, fahri olarak imamlık yaptığı, ayakkabıcıların çarşısında bir mescidde buluşurduk. Ben müezzinlik yapardım, o hutbe irad ederdi, namaz kıldırırdı. Sonra oradaki cemaate beni takdim ederdi.  

Böyle bir yakınlaşmamız var. Çok makul, malumatlı, kültürlü, diğergam, takvaya çok dikkat eden, risalelere de vâkıf, mübarek bir zattı.

Birbirimizi çok severdik. Hatta hastalandı, kanser oldu. Bizim cemaat kendisine bir şey diyemiyorlar. Çamlık'ta defnetmek istiyorlar. "Bunu söyleyebilir misin" dediler. Söylerim, problem değil dedim.

Şifa hastanesinde ziyaretine gittim. Selam sabahtan sonra, dedim ki "Hocam, Allah şifa etsin. Ama, dünya ölüm kalım dünyasıdır. Kimin kimden önce öleceği bilinmez. Yalnız bir emr-i hak vaki olursa, cemaat size Çamlığı münasip görüyorlar. Onlar söyleyemedikleri için ben söylüyorum" dedim. "Nasip" dedi. Orada helalleştik. Sonra tabii ben buraya geldim. Korkuteli'nde programdaydık, haber geldi, İzmir'e gittik. Cenazesinde bulunduk, defnettik. Çok faziletli bir insandı.

Ali Ulvi Kurucu

1958'de Tarihçe-i Hayat neşredildiği zaman, onun bir önsüzü vardı. Şahane bir yazıydı. Hakikaten bir istihdama tabi olmuş. Hâlbuki Risale-i Nur'ları enine boyuna okumuş değil, ama işte bir istihdam. Hakikaten şahane bir takdim yazısı. Onu okuduk, kendisini öyle tanıdık. Sonunda da bir şiiri vardı "Gönüller Sultanı Üstad'a" diye. O şiirinde güzel, akıcı bir üslubu vardı, şahane bir şiir. Biz o zamanlar ona "Ali Ulvi Ağabey" derdik, tabi dünya gözüyle görüşmedik. Daha ziyade Arif Ural Ağabeyimiz onunla irtibat kurmuşlar. Ali Ulvi Bey'e bir mektup yazmış, Ali Ulvi Bey ağlamış ve onun üzerine o önsözü yazmış.

Böyle ona hüsnü zan ederdik. Bizim hacca ve umreye gitme imkânlarımız olmadığı için kendisiyle görüşme imkânı olmadı. 

Sonra 89'da umreye gitmek nasip oldu. Umreye gittiğimiz zaman Medine'de bir kardeşimiz var. Bizi akşam yemeğine evine davet etti. Yemeğe icabet ettik. Baktık ki Ali Ulvi Ağabey orada, Ömer Kirazoğlu merhum orada, Adapazarı üniversite öğretim üyelerinden üç-beş kişilik bir grup orada, ben de bir kenara oturdum.

Ali Ulvi Ağabey orada sohbet ediyor, güzel şeylerden bahsediyor; Efendimiz aleyhissalatu vesselam hicret buyurdukları zaman, daha süratli olduğu için "Ecinni" devesiyle gelmişler. Üç gün üç gecede Mekke'den Medine'ye gelebiliyormuş. Başka bir deve cinsi varmış, o yük taşımaya daha elverişli, onunla gitmek icab etse altı gün.

Efendimiz o hengâmede buyurmuş ki; "Ahirzamanda seyir vasıtaları öyle sürat peyda edecek ki; sabah Mekke'den kalkan akşam Şam'a varacak, o devri yaşayanlar görecekler, öyle vasıtalar olacak ki, neler olacak, neler olacak…" Böyle imaen, şimdiki vasıtalara da işaret buyurduğunu belirtti.

Fakat güzel de konuşuyor, Ömer Kirazoğlu da kısmen bazı şeyler anlattı, o da malumatlı bir zattı. Aşk ehli ikisi de. Benim orada olduğumdan Ali Ulvi Ağabeyin haberi yok. Sonra kardeşlerden bir tanesi "Gültekin Ağabey de burada" der demez, rahmetli hemen kalktı "Gel kardeşim, ben seni bir kucaklayayım" dedi. Kucaklaştık. Ondan sonra: "Yahu, Gültekin Bey sizin o ruhsatınızın iptal edilmesi bizi çok üzmüştü, çok müteessir olmuştuk, o hadiseyi bir anlatsanız" dedi. "Nasıl intikal etti size" dedim. Tabi olan bitenden benim haberim yok.

1971'de İzmir sıkıyönetim mahkemesindeki bir mahkûmiyet kararı kesinleşmişti, benimkini tasdik ettiler. Bekir Ağabeyinkini bozdular, Mustafa Birlik'in bozdular. Bunlarınki kesinleşmedi, sadece bula bula beni buldular, benimkini tasdik ettiler. Şimdi o vesileyle ruhsatname gitti. Bu mesele duyulunca, Salih Özcan Bey Arap gazeteleriyle irtibatlı olduğu için oraya haber olarak intikal ettirmiş. Orada da sürmanşet olarak, arapçada (g) harfi olmadığı için "Mahami Cültekin'in cezası tasdik edildi, avukatlık ruhsatnamesi iptal edildi" diye haber mahiyetinde çıkmış. Ali Ulvi Ağabeyimiz de o haberi okumuş, epey üzülmüş, merak etmişler. Ona durumu izah ettik. Böyle bir sohbetimiz oldu.

Onun bir damadı var, genç bir kardeşimiz. Medine'de evine davet etti. Ali Ulvi Ağabey geldi. Orada da görüştük. Sonra bir sempozyuma İstanbul'a gelmişlerdi, orada karşılaştık, elini öptüm, hal-hatır sordum. Görüşmelerimiz bu kadardı, ama kendileri çok mübarek, kalbi yanık, ehl-i aşk, muhterem bir zattı. Allah cümlesine rahmet eylesin.

2005'te umre nasip oldu. Medine'de Mihr Ali Süleyman var, Allah selamet versin. O bana Cennet-ül Bakiyeyi gezdirdi. Eliyle işaret ederek "Üçüncü kabir Ali Ulvi Ağabeyimizin, şu kabir Hacı Zehra validemizin, Selahaddin Yeşilyurt'un kabri şurada" diye gösterdi. Allah rahmet eylesin.

Salih Özcan

O bizden büyük bir ağabeyimiz, ama arkadaş gibiydik. Yani bazen ben ona bazı şeyleri sert bir şekilde ihtar ederdim, ama çok olgundur, yanlış anlamaz.

Arkadaşlığımız nasıl oldu? Kendisi Hilal mecmuasını çıkarırdı. Ankara'da bir cadde vardı, Adliye'den Numune Hastanesine giden bir caddedir. Bütün muhafazakar mecmualar oradaydı. Sol tarafta iş hanının altında Hilal, biraz ötede İslam mecmuası..sağ tarafta Osman Yüksel Serdengeçti mecmuasını çıkarır, orada izbe bir yer vardı, orada kalırdı. Ekmek ve pekmez yer, son derece muktesit. Hilal mecmuasının bir yukarısında bir odada Sezai Karakoç, Şevket Eygi "Diriliş" diye bir dergi çıkarırlardı. Hemen hemen hepsi oradaydı, başka bir mekân yoktu.

O zaman tabi talebelik yılları. Ben sık sık Salih Özcan Bey'e uğrardım, sohbet ederdik, öyle bir arkadaşlığımız oldu. Sonra ben avukat olup davaları takibe koyulduğum devrelerde, birçok yerde karşılaştık ve bir yakınlık hâsıl oldu.

Bekir Ağabey 1973–74 yıllarında Türkiye'den ayrıldı Cidde'ye gitti. Orada bir radyoya intisab etmesi icab ediyor. Fakat Salih Özcan'dan da vize almaları icab ediyor. Onun tavsiyesi olmadıkça da almıyorlar. Bekir Ağabey bana mektup yazdı: "Bu zat bana mani oluyor, ben sana haber veriyorum" dedi. Tevafuk, Salih Bey de İzmir'e gelmiş bulundu. Ben de İzmir'deyim o zaman. Mesut Kızılhisar diye bir kardeşimiz vardı, onun marangozhanesinde oturduğunu duydum, hemen gittim "Sen mağdur olmuş bir insanın arkasından tekme sallayacak kadar alçaldın mı?" dedim. "Ne demek istiyorsun" dedi." "Ne demek istediğim açık. Radyoda vazife almak istiyor sen buna mani oluyorsun" dedim. "Bana şöyle böyle yaptılar" filan dedi. "Öyle de olsa bu mevzu ayrı bir mevzu. Ayrı bir nezaketi var, sana yakışan burada bir büyüklük göstermektir. Şu kadar yıldan beri seninle arkadaşız, bu işi bitireceksin ve bana da malumat vereceksin, aksi halde bir daha konuşmam, seninle alakayı keserim" dedim. Düşündü, düşündü: "Peki senin hatırını kıramam" dedi. Sonra telefon açtı: "Tamam senin adamın işini yaptık" dedi. Bekir ağabey de o şekilde radyoya intisap etti.

Salih Bey, Kraliyet ailesinden biri geldiği zaman –o zaman parası da yoktu- borç alır, onları misafir ederdi. Öyle bir yakınlığı vardı. O da Mekke'ye gittiği zaman, onlar karşılarlar, hususi misafir ederler. Onların yanında, bilhassa Kral Faysal zamanında çok itibarı vardı.

Sonradan şu anki Suudi Arabistan dışişleri bakanı Prens Faysal, Salih Özcan ile beraber 85'li yıllarda buraya gelmişti. Otelde kaldılar. Ben Prens Faysal'ı Salih Bey ile beraber gezdirdim. Kraliyet ailesiyle görüştükleri için, Prens Faysal sırf Salih Özcan'a itimadından dolayı Faysal Finans'ı açtırdı. Öyle bir yakınlıkları vardı.

Bir tarafı vardır; çok alçakgönüllüdür, arkadaşlığı gayet iyidir. Son zamanlarda görüşemiyoruz –hayatta, felç geçirdi- ama kırk yıllık bir kardeşliğimiz, dostluğumuz devam ediyor.

Risale-i Nur'ların Arap âlemine tanıtılmasında çok büyük hizmetler ifa etti. Geniş kitlelere hitap etmeye matuf Hilal adlı bir dergi çıkarıyordu. Üstad'dan da vecizeler koyardı. Çok alakayla takip edilirdi.

-Hakkınızı helal edin abi, Allah razı olsun.

-Estağfurullah…

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

nuri, 2009-06-17 06:31:20

selim abi talat abi musa abi hasan abi bu abilerimizin yorumlarıda bulunmalı bütün meşveret cemaati kardeşlerime kucak dolusu sevgiler nurive ahmet ayrılmaz ikili elmalı herkes bizi bilir...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

“GİZLİ LÜTUF”

“GİZLİ LÜTUF”

Aslen Irak Süleymaniye asıllı olan gazeteci yazar merhum Muhammed Kürd Ali beyin(1876-1953) hat

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

Merhume Zeynep Münteha Polat hanımefendi, 1969’da gittiği Van Zernebad’da Üstad Bediüzzaman

RÜYADA EZBERLENEN SURE

RÜYADA EZBERLENEN SURE

Değerli ziyaretçilerimiz 21. 06. 2020’de şair, yazar, mütefekkir Yavuz Bülent Bakiler beyefen

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen hafta Seyda Muhammed Emin Er merhumun “Hatıralarım” adlı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi(v. 1901)’nin oğlu merhum allame Şeyh Alaaddin efendi(v. 1949)

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

Muhterem hocam Seyda Fehmi Türkmen Efendi, 27.09. 2019 Cuma günü kendilerini ziyaretimizde Nurşi

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

Değerli Seydalarımızdan Molla Şerif Arslan Hocaefendi 15.09. 2019’da, merhum Şeyh Fethullah V

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi’nin torunlarından değerli âlim merhum Gıyaseddin Emre Bey, Ü

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

Değerli hocam Seyda Molla Şefik İdikurt Efendi bir ders esnasında şu hatırayı anlattılar;

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

Emekli müftülerimizden Seyda Fehmi Türkmen Hocaefendi, 21.04. 2019 Pazar günü kendilerini evind

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

Sonra tekrar Van’dan Bitlis’e geldi. Onun hayatının geniş şekli yazılıdır.(bkz. Tarihçe-

Kim Allah'a ve Rasûlü'ne îman etmezse, (bilsin ki) biz inkâr edenlere alevi çılgın bir ateş hazırladık.

(Fetih, 13)

GÜNÜN HADİSİ

"Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin, oruçlunun sevabı gibi sevap alır."

Tirmizî.

TARİHTE BU HAFTA

*Şair Muhammed İkbal'in vefatı(21 Nisan 1938) *TBMM'nin açılışı ve çocuk bayramı(23 Nisan 1920) *Osmanlı-Rus Harbi(24 Nisan 1877) *Hudeybiye Gazvesi(26 Nisan 628) *II.Abdülhamid'in tahttan indirilmesi(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI