ÖLÇÜLER-İsmail Çetin-Dilara Yayınları-Isparta-2006
Kulun Allah Teala’nın emr ve rızasına uygun olan niyeti, fiili, sözü meşru, aksi gayrı meşrudur. Binaenaleyh şer’i şerife uygun niyetler, fiiller, sözler, ahlak ve hareketler meşrudur, ma’ruftur. Bunlardan mutabık olmayanlar g
· Kulun Allah Teala'nın emr ve rızasına uygun olan niyeti, fiili, sözü meşru, aksi gayrı meşrudur. Binaenaleyh şer'i şerife uygun niyetler, fiiller, sözler, ahlak ve hareketler meşrudur, ma'ruftur. Bunlardan mutabık olmayanlar gayrı meşru ve münkerdir. S:5
· İmandan sonra itaatin derecesi olduğu gibi, küfürden sonra da isyanın derecesi vardır. Her mü'minin, yapması veya terk etmesi icab eden her bir fiilin işlenmesinden önce, o fiilin şer'i hükmünü bilmesi; farzlarda farz, vaciblerde Vacib, sünnetlerde sünnettir. S:8
· "Sünnet, mertebe olarak farz ve vacibin aşağısındadır. İstihfafsız terk eden kimse, azaba değil itaba müstehak olur." S:12
· Büyük günahı irtikab eden ateşe girmeyi hak ettiği halde hakkında şefaat umuluyor –ki onun hakkında şefaat, ateşten çıkarılmaktır-; girmesini engellemektir.- Çünkü ateşle ukubeti hak etmek ayrıdır; şefaatle cezanın kalkması da ayrıdır. Netice-i meram, mekruhu irtikab edene de, büyük günahı irtikab edene de, ateşten kurtarmak için şefaat umulur. S:13
· "Sünneti terk eden kimse, mühimsememekten terk ederse, bu cihetle tehlikeli olur. Çünkü sünnetten başkasıyla fitnelerden korunmak imkânsızdır." S:15
· İstihsan, akıl ve şer'i şerifin güzel görmüş olduğu meseleler demektir. Her mü'min, yemekte, içmekte, bakmakta, giyim ve kuşamda, hâsılı günlük hayatında, kendisine neyin haram olduğunu bilmelidir ki, rahatlıkla ondan sakınmış olabilsin. Tabii ki, bunun itikadi meselelere dâhil olması gerekir. S:18
· "Mü'minin cihaddaki amacı, Allah Teala'nın rızasını kazanmak, uhrevi saadete ulaşmaktır. Kâfirin cihadı ise, mücerred dünya hayatının idame ettirilmesidir. Bu itibarla, kalbe nazaran haram ve mekruhları bilmeyenin, değil cihadı, birçok ameli batıl olur." S:39
· "Zahiri olsun batini olsun bütün ameli, hatta kalbi hareketleri, kalbe gelen varidatı birbirinden tefrik etmek elzem vazifedir. Mesela Allah Teala'ya tevekkül kalbi ameldir; farzdır. Sebeplere dayanmak, Allah Teala'dan başkasında güvenmek haramdır. Bu ikisi dahi kalbidir. Evet, kalbi amellere ihtimam gösterilse ve Allah Teala'ya gereğince tevekkül edilse, Allah Teala'nın perde kılmış olduğu sebeblerden ümid kesilirse, iktidadi hayat için de çok faydalıdır; ve rızkı bollaştırır." S:40
· "Güzel giyinmek, üstü başı temiz tutmak, kibirlilik değil. Kibirlilik, dinden hak ve gerçek olan bir meseleyi inkâr etmek yahud hafife almak yahud alaya almaktır. Bu, Allah Teala'ya karşı olan kibirliliktir. Mahlûkuna karşı kibirlilik de, onları küçük görmek, ayıblarını açığa çıkarmayı arzulamak, üzerlerindeki nimetleri inkâr etmektir. Bu büyük günahtır, küfür değildir. Her ikisi de haramdır." S:49
· Bir nimet ne kadar yücelirse, afatları da o kadar yücelir. Bozulan her şey, değerlendirilebilir. Hatta çürüyen ve eskiyen bir çul, makinaya verilip pamuk veya kıl haline getirilerek ondan faydalanmak mümkündür. Amma ilim öyle değildir. İlim tereyağ gibidir. Bozulduysa atılmaktan başka bir şeye yaramaz. S:56
· İki sevgi bir kalbde birleşmez. Ma'siyeti işleyeni sevmek, ma'siyeti sevmek gibidir; haramdır. Hem ilmi ve hem de itikadi hatadır. Maatteessüf zamanımızda, nefsi alabildiğine bırakan yakın akrabalar sevilir; hatta miras vermekte hatta hediye vermekte tercih edilir; Allah Teala'nın yoluna girenler terk edilir… S:65
· "Konuşmak, beşeri ihtiyacdır. Her hususta ölçülü hareket gerektiği gibi, konuşmakta da ölçülü olmak gerekir. Aslında çok konuşmak, malayani söylemek bir hastalıktır. Çok konuşan çok yanılır. Onun için ölçülü konuşmak, gerektiği yerde susmak, insani elzem vazifedir." S:86
· Dille ifade edilmesi haram olan gıybet, sövmek, cenaze için sesli ağlamak gibi sözlerin işitilmesi de haramdır; mekruh olanlarda mekruhtur; mübah olan yerlerde mübahtır. Mesela çalgılarla beraber şarkı türkü söylemenin haram olduğu yerlerde, dinlenilmesi de haramdır. S:111
· Sadakat, vefadarlık ve fedakârlığa dayalı bir ticaret, cihad sayıldığı gibi, cemaatle namaz kılmak, nafile hac ve umre yapmak, dini ilimleri tahsil etmek, nefsin arzularını terk etmek gibi şeyler de cihaddır. Aynı zamanda, kâfirlerin örf ve adetlerini terk etmek de cihaddır. Hâsılı cihadın birçok çeşitleri vardır. S:206
· Helal lokmanın, kalb, ruh ve aklın saflığında çok rolü vardır. Kişi haramdan, hatta şübhelilerden sakınmadığı müddetçe, zekâ ve anlayışı net olarak şeraiti kavrayamaz. Çünkü nefsi bozuktur. S:209
· Allah Teala insanı, akıllı, iradeli olarak yaratmış olduğundan, insan fıtraten tabiatiyle medeni ve her biri diğerine muhtacdır. Bu takdirde her insan, beşeri ihtiyaclarını başkasıyla gidermeye mecburdur. Karşılıklı fedakârlık, vefadarlıkla, menfaati paylaştırırlar. Buna "menfaat mübadelesi" denilir. Menfaat mübadelesi, ancak ve ancak alış veriş, îcar, ziraat, sanat gibi birçok suretlerde olabilir. S:219
· "İnsana gıda vasıtasıyla, hırs, hased, ihtiras, cimrilik gibi hayvani hasletler geçtiği için, zaman zaman beşer, asli medeniyet ve fıtratından ayrılır; kendisindeki şehvani kuvvetten dolayı, egoizmin çamuruna girer ve hayvan mertebesine düşer. Bu mağlubiyetten dolayı, kuvvetli ise güç kullanmaya; zayıf ise hileye başvurur. Ya gasbeder, ya çalar. Ticarette de ya zorla alır yahud dalkavuklukla. İşte bu zulüm ve hileden insanı kurtarmak için Allah Teala insandan seçip gönderdiği Peygamberlere vahiy göndermiş, onlar vasıtasıyla insanoğluna doğru yolu göstermiştir; hükümleri beyan etmiştir. Bütün emelleri oraya bağlayarak, orada güzel bir hayata sahip olmak için, sair meslekler gibi meşru ticareti emretmiştir." S:221
· "İslam dini, faizi kesinlikle yasaklamış ve faizle iştigal etmenin hem dünyada hem de ahirette zararlı olduğu açık bir şekilde anlatılmıştır. Bugün bazı kimseler bu mevzuda tereddüde düşüyorlar; bir türlü akılları almıyor veya ermiyor. İslamda faizin haram edilmesi, evvel emrde diğer haramlarda olduğu gibi bir imtihandır. Gerçek manada Müslüman olabilmemiz için kendi aleyhimize de olsa onu kabul edip uygulamak zorundayız. Diğer bir husus, dünya çapında büyük iktisadcıların çoğu da faizi toplum için zararlı görmektedir. Bir Müslüman inkâr etmeksizin faiz alır veya verirse günahkâr olur, amma İslamdan çıkmaz. İnkâr eder yahud hafife alırsa dinden çıkar." S:251
· "Faizle iştigal, Allah ve O'nun Rasulü'ne harb ilan etmekten ibarettir. Kalbi inansa dahi, faizle iştigal eden, fiiliyle Allah ve O'nun Rasulü'ne karşı harb ilan etmiştir. İşte bu itibarla Allah Teala: "Şayet faiz hakkındaki emrleri yerine getirip yapmazsanız, Allah ve Rasulü tarafından ilan edilmiş bir harb ile karşı karşıya olduğunuzu iyi bilin" buyurmuştur." S:252
· İslamiyet, adab ve usulden ibarettir. Helal haram ve mekruhların çocuklara da öğretilmesi, farz ve vacibdir. Özellikle taharet ve abdestin öğretilmesi… Bunda utanç yoktur. Bunda utanç şeytanın tuzağıdır. S:295
· "İman, küfrü imha ettiği gibi, abdestsizlik ve necasetten temizlenmek de azaları kötü ahlaktan korur. Bu cihetle şer'i temizlik imanın yarısı sayılmıştır." S:295
· "Namaz kılanın en az derece huşuu, ne dediğinin ve ne yaptığının farkında olmasıdır. Artık herkesin huşuu, ilmi ve imanı nisbetinde olur." S:342
· Zekât, Müslüman zenginin imanının ölçüsüdür veyahud kantarıdır. Mü'min kişinin Müslümanlığı, cömertlik veya cimriliğinden belli olur; bunun tartısı zekâttır. S:367
· Zekât, hem kul ile Allah arasında, hem de kulların arasında mali bir bağ olduğu gibi, ruhi ve ahlaki temizliğin ta kendisidir. Nitekim namaz ruhu temizlediği gibi, zekât da malı temizler. Hayat sebeblerine bağlanıp da hayatını seven, zekâtın verilmesindeki hikmeti anlayamaz. Allah Teala Zülcelâl Hazretleri'nin Zatı'nı seven, dünya hayatının muvakkatlığını idrak eden ise, zekâtın ne olduğunu idrak eder. S:368
· Elbette insanın nazari ve ilmi olan kuvveti, Allah ve O'nun Rasulü'nün emrlerini yüceltmekle keml bulur. Ameli kuvveti ise, iyal mesabesinde olan Allah Teala'nın mahlûkuna şefkat etmek ve onları sevmek, onlara infak etmekle keml bulur. İşte Allah Teala insanları bu kemaliyete erdirmek için zekâtı vasıta kılmıştır. S:394
· Zenginin şerefini, malını ve canını koruyan kal'a, zekâttır. Canavar gibi hırsızları uslulaştıran, yine zekâttır. Bu itibarla da anlaşılıyor ki zekât, devletin güçlenmesi için değil, hırs, ihtiras ve enaniyeti kırmak, fakirlikten dolayı canavarlaşan insanları ıslah etmek içindir. Çünkü insanın, ruhu, bedeni ve malından başka hiçbir şeyi yoktur. Ruhun ubudiyeti, zikirledir. Bedenin ubudiyeti namazladır. Malın ubudiyeti zekât iledir. Binaenaleyh zikir, insanın ruhunun kal'ası; namaz, bedenin kal'ası; zekât ise, malın kal'asıdır. S:395
· "Allah Subhanehu ve Teala'nın ilmi her şeyi kuşatmıştır. Şeraiti, bütün kulların maslahatlarını kuşatarak nazar-ı itibara almış ve her zaman her yerde yeterlidir. İslam şeraitini, gayrı İslami bir kanuna kıyas ederek ona yakın gören kimse, kalbi hasta, aklı düşük; fesad ile salahatı birbirinden ayırt etmez bir kimsedir." S:439
· "Eskiden beri beyaz ırklar, siyah ırkları insan cinsinden saymamaktadırlar. Ki bugün zamanımızda dahi üstün mimsiz medeniyet zirvesinde olanlar bundan gafildirler. Bu itibarla Müslümanların gayrı Müslimlere uymamaları gerekir. İnsan rengiyle değil, soyuyla değil, servetiyle değil, sadece ruhuyla insandır ve takvasıyla yüksektir." S:446
· Evet, insanın istek ve arzuları, amaç ve niyetleri, çalışma, cihad ve ibadetleri, muamele ve ahlakı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şeraitine uymadığı müddetçe, adil olamaz ki adaleti icra edebilsin. S:451
· Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "İçlerinde Allah Teala'nın hoşnut olduğu bir kimse olduğu halde kim toplumundan emin veya layık olmayan birini iş başına getirirse, şüphesiz o, Allah ve O'nun Rasulü'ne ve mü'minlere hıyanet etmiştir." Bu itibarla din ve dünyaca en emin ve mesleğe en layığın iş başına getirilmesi farz, terki haramdır. S:455
· Herhangi bir işin başarılması, ilk olarak Allah'ın inayetine, son olarak da meşverete bağlıdır. Çoğu zaman Allah Teala, iyi insanların hüsn-ü zannına mebni tecelli eder. S:478
· İslami tatbikattan maksad, ferd ve toplum olarak İslam dininin hükümlerini öğrenmek, öğretmek ve icra etmektir. Devlet adamlarına göre, ehline müracaat ve istişareyle; aile reislerine göre ise, âlimlere müracaat edip öğrenmeleri farzdır. Allah Teala Zülcelâl Hazretleri kuluna, İslami hükümleri icra etmekten ibaret adaleti emretmiştir. İslami hükümleri öğrenmemekte ve icra etmemekte, hiçbir kimseye mazeret yoktur. S:485
· Sınır, arazinin ölçümünü belirttiği ve hayvanların yahud insanların o sınırdan geçmelerini engellediği gibi, şer'i hududlar da, şeraitin emr ve yasaklarını tayin eder ve insanların o haklara tecavüz etmelerini engeller. Bu itibarla, şer'i emrler sınırlara benzetilmiştir. S:512
· Kişi mü'min olduğu halde büyük günah işleyebilir, fakat günahı işlemesi anında, imanının eseri kendisinden ayrılır. Sonra tevbe ederse, imanının eseri kendisine döner. Tevbeyi tehir ettiği nisbette, imanının nuru kendisinden uzaklaşır ve imanının kendisi ise zayıflar; gıdadan mahrum kimsenin zayıflaması gibi, bunun için ulemamız: "En ufak bir günahtan dahi, küfre giden bir yol vardır" dediler. S:526
· "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem üç kere: "Sözde taşkınlık yapanlar helak olmuştur." Buyurmuştur. Demek müstehcen söz söylemek, söz ve fiillerinde haddi aşmak, ne söyleyeceğini düşünmeksizin alabildiğine söz söylemek, hem dünyada hem de ahirette insanın helakine sebebiyet vermiş olur." S:530
· Dil ile cihadın hakikati, sükût ederek ehil olan bir müslümanı belasıyla baş başa bırakmamak; konuşarak da ehil olmayan bir kimsenin propagandasında bulunmamaktır. Ve ehili, iş erbabını gözden düşürmemektir. Daima hak ve doğruyu ortaya koymak, doğru sözü söylemekte korkmamaktır. Küfür ve zulme karşı da sükût etmemektir. Konuşmak icab ettiği yerde, sükût haram veya tahrimen mekruh olduğu gibi, sükût icab ettiği yerlerde de konuşmak haram veya tahrimen mekruh olur. S:551
· "Cihadın cihad olabilmesi için ilim şarttır." S:561
· "Mü'min, imanının halis olması ve ihlâsının çoğalması nisbetinde şahadet mertebesine ulaşır. İyi düşünmeliyiz; yapmış olduğumuz dini hizmetlerinizde, dinden başka bir gaye var mı, yok mu?.. Eğer varsa, cihaddan önce en büyük cihad, onun imhasına çalışmaktır. En üstün cihad da nefsle yapılan cihaddır, yani nefsi, Allah Teala'nın hoşnut olmayacağı bütün gayelerden arındırmaktır." S:569
· Malda olsun, sözde olsun, fiilde olsun, ahlakta olsun, ödenmesi gerekli olan sabit bir hakta çekingen kalmak yahud da şeraitin izin vermediği bir yerde bunlardan birini talep etmek, sûret-i kat'iyede haram kılınmıştır. Bu itibarla ehli usul: "İşlenmesi haram olan bir şeyin istenmesi de haramdır." Dediler. S:616
· "Zamanımızda birçok cahiller "Dinde zorlama yoktur." Demekle, günah işleyenlerin günahından muahazenin kalkmasını iddia ederler. Bu büyük cehalettir, inaddır, mazeret değildir.
Zimmî kâfir bile İslam diyarında Müslüman olduğu takdirde, İslam'ın emrlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak suretiyle İslami hükümlerin icrasını iltizam etmiştir. Artık bu iltizamî haktan cayması, hemen hemen mürtedliği gibi muahazeden kurtaramadığı halde, anası babası Müslüman olan ve buluğundan sonra İslamı iltizam edenin, bu iltizamî hakkının asla ortadan kalkmayacağı şüphesizdir. İşte "Zorlama yoktur." Diyen, bu iltizamî hakkı ihlal ettiği için onun bu işi zulüm ve haramdır. Allah korusun, eğer iddiası inkâra sirayet ederse, yani İslamda suç işleyene ceza yoktur demek istenirse, iddiasıyla kâfir olur." S:675
· "Avrupa'da dünya debdebesinin her nimeti var, huzur yoktur, çünkü inanç yoktur. Bolluk var bereket yoktur, çünkü samimi dostluk yoktur. Her biri birer avcı…" S:688
· "Mal çokluğu hakiki zenginlik değildir. Hakiki zenginlik, kanaatle emelleri ahirete bağlayarak gönül zenginliğidir. Ki mü'minlerin yoludur. İmanın kuvvetli olması nisbetinde insan bu yolda yürür." S:691
· Kapitalizm, sosyalizme giden asfalt yoldur. İkisi de ahtapot veya timsah… Gövde bir; renk ayrı, isim ayrı… S:701
· "İnsanın yaratılışındaki hikmet Allah Teala'ya kulluk olduğu için, kul hayatında tedarik edemediği şeyleri vasiyetle tedarik edebilir. Çünkü insan ruh ve bedenden ibaret olduğundan dünya hayatı mücerred bedenin beslenmesine kâfi gelmektedir. Uhrevi hayatın imarı ise, ruhani desteğe bağlıdır. Bu cihetle insanın iki hareketi vardır yahud iki yüzü vardır: Bir hak eti, dünyevi hayatına, iaşesine bağlı olup bu itibarla insan dünya hayatının debdebesine, ziynetine dalar. Öbür hareketi uhrevi saadete aid olduğundan diğer bir yüzle ahiret âlemine bakar. Bununla beraber dünya hayatı göz önünde olduğundan, tabiatiyle uhrevi hayat sonradan olacağı için, insan bir nev'i dünyevi iaşesine daha düşkün olur ve bu yüzden fırsatları kaçırır." S:734
· İnsan, kalbin özünü taşımaktadır, kesrete bakmaktadır, fenaya bakmaktadır, dünyaya bakmaktadır. Hâlbuki insan hakkında ibadet, vuslatın ipi veya noktasıdır; veyahud da başlangıç ve nihayeti birleştiren bir noktadır. Bu cihetle ibadet, insanın yüzünü fenadan bekâya, mahluktan Halık'a, kesretten Vahdaniyet'e, nihayetten bidayete çevirir. İnsanın bu iki hareketi birbirini engeller. Hele hele dünyaya aid olan hareketi, uhrevi maksadları kaçırmasına sebeb olur. Cenab-ı Allah Teala insanlar bu hususta bir hak vererek vasiyeti meşru kılmıştır. Elbette bedeni ibadette fırsatın kaçırılmasında tedarikin imkânı yoktur, ancak mali ibadette vardır. Bu tedarike vasiyet denilir. S:734
· Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Sadakadan en faziletlisi, yüz çevirip kin besleyen yakın akrabaya verilen sadakadır." Çünkü bunda nefsin kahredilmesi vardır. İnsan tabiatiyle akrabasından sevdiği kimseye sadakalarını verir. Amma şer'i şerif bunun aksini daha üstün ve daha faziletli saymıştır. Demek iyilik, iyilik yapanlara mukabele etmek değil; bilakis ihsan ve iyilik, kötülük yapan akrabaya yapılan iyiliktir. S:737
· Maatteessüf bizim zamanımızda birçok insan, hayatında, dinini terk eden etrafına yardımda bulunduğu gibi, öleceği zamanda da mirasını, malını, dindar olmayana daha doğrusu dinsizlere bırakmaktadır; bu da şer'i tehlikelerden biridir. Fısk ve ma'siyet üzerinde asla yardımlaşmak caiz olmadığı gibi, küfründe tereddüd edilmeyen inkârcı kimselere mal bırakmak da ma'siyettir. S:748
*Ümmi Seleme'den gelen bir hadis-i şerifte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Hasta yahud ölünün yanında bulunduğunuz zaman hayırlı sözler söyleyin. Çünkü melekler söylediğiniz şeyler üzerine âmin derler." S:750
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Muhammed Bahaddi, 2009-06-21 14:08:01
Allah Razı Olsun Çok güzel ve Çok Faideli Herkesin bu hizmetten faydalanması ile.. Allah yar ve yardımcınız olsun..
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
hilmi, 2009-04-24 00:54:50
Bu tarzdaki özetlerinizden çok faydalanıyorum.Elimden sadece dua geliyor.ALLAH(cc)calışmalarınızda yardımcınız olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DÄ°ÄžER YAZILAR
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.
AL-Ä° Ä°MRAN,134.AYET
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Kur'an'ı cebren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'an'ı gizlice okuyan, sadakayı gizlice veren gibidir."
Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...