ZULÜM DEVAM ETMEZ

Dedem büyük bir sarık sarardı. Konya’daki hocaların içinde en büyük sarık, onunkisiydi. 3 Aralık 1934 tarihinde, cami dışında hocaların da artık şapka giyeceğine dair kanun çıktı. On yıldır, sokakta dinî kıyafetle, cübbe ve sarıkla dolaşm


2009-01-14 01:43:54

Dedem büyük bir sarık sarardı. Konya'daki hocaların içinde en büyük sarık, onunkisiydi. 3 Aralık 1934 tarihinde, cami dışında hocaların da artık şapka giyeceğine dair kanun çıktı. On yıldır, sokakta dinî kıyafetle, cübbe ve sarıkla dolaşma hakkı yalnız hocalarda bırakılmıştı. Şimdi o da kalkıyordu.
Bu yasak, dedeme çok ağır geldi. Başına siyah bir takke giyerek, tenha sokaklardan camiye gidip geliyordu. Amcamla ve babamla müşavere ederek, nasıl davranmak gerektiğine karar vermeye çalışıyordu: İmamete devam mı etmeli, yoksa camiyi ve cemaati bırakıp, başkasına mı teslim etmeliydi?
Fakat maaşsız camiyi kim açar, kim süpürür, kim ezanını okuyup, namazı kıldırırdı? Kendisi bunların hepsini Allah rızası için yapıyordu.

 

Takke giymeye karar vermişti. Ama o zamanlar başı açık dolaşmak âdet değildi. Herkes başına bir şey giyerdi. Yeni vaziyette 1925 Şapka Kanunu'ndan sonra, ya şapka ya kasket giyiliyordu. Başına bir şey giymeyen 'devrim'e muhalif sayılırdı. Hele bu sırada bir imamın başı açık dolaşması mümkün değildi.

 

Takkeye de namazda giyildiği için sarık veya fes muamelesi yapıyorlardı.

 

Babam, dedeme "Bir kasket alıp cüppesinin cebine koymasını" tavsiye etmişti.

 

Seni Bu Atla Çiğnerim

 

Caminin önünde, dedemin takkeyle dolaştığını gören bir kurmay Albay, "Sen niçin şapka giymiyorsun?" diye dedeme musallat olmuş.

 

Dedemin camiinin yakınında Aslanlı Kışla vardı. Subaylara o zaman 'zabit' denirdi. Zabitler evlerine atla gidip gelirler, arkalarında da yine atlı bir 'emir eri' bulunurdu. Zabitlerin atları çok iri 'katana' denilen cinsten idi.

 

Dedem, koynundan çıkarıp kasketi gösterince:
"Hoca bunun adı nedir, şapkadır; yani serpuştur, başa giyilir. Cebe konulmak için mi, başa giyilmek için mi yapıldı?" diye bağırmış.

 

Bu zalim, dedeme musallat olmuş, ne zaman görse sataşırmış.

 

Bir gün dedem eve çok üzgün geldi.

 

"O zabit bugün beni tehdit etti… Caminin önünde abdest alıyordum…" diye ağır ağır anlatmaya başladı.

 

Dedem, caminin yanındaki çeşmeden ibriğini doldurup, ön tarafta abdest alırdı. Böyle yaparak çeşmeden su içmeye veya kabını doldurmaya gelenlere yer açardı. Kendisi çok yavaş abdest aldığından, su almaya gelecek olanların o müddet zarfında kendisini beklemelerini istemez; onlara mani olmamak için abdest ibriğini doldurup, caminin önüne çekilirdi.

 

Dedem anlatmaya devam etti:
Oturduğum yerde, ibrikle abdest alıyordum. Adam yoldan geçerken beni gördü. Atını çevirdi, geldi.

 

"Hoca, nedir benim senden çektiğim? Sana kaç defa söyledim, şapka giy diye! Niçin giymiyorsun da hâlâ takke giyiyorsun?"

 

"Efendim bundan önce de size arz ettim. Şapkam var…"

 

"Ayağa kalk!..."

 

"Efendim, abdest alıyorum…"

 

"Seni bir daha bu takkeyle görürsem. Seni bu atla çiğnerim!..."

 

O atın üzerinde; ben oturmuş, abdeste devam ediyorum. Katanayı üzerime doğru şaha kaldırdı. Atın ayağındaki nallar, kaldırımdan kıvılcımlar çıkarıyordu… Allah cesaret verdi, sükûnetimi muhafaza ettim… Zabit söylene söylene gitti… Mahzun oldum, gönlüm kırıldı:

 

"Allah'ım dedim; Allah'ım, Nemrud'un köşkü bu attan büyük idi. Fakat kahr u celâlin önünde eridi gitti. Celâline sığınırım Allah'ım, cemâline değil, celâline sığınırım!"

 

O gün hepimiz çok üzüldük.

 

Üç gün sonra duyduk ki, o zabite bir buğday kamyonu çarpmış; yere serilip ölmüş gitmiş…

 

Kaynak

 

Üstad Ali Ulvi Kurucu- Hatıralar 1-M. Ertuğrul Düzdağ Cilt–1, s:133–134–135

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP

Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız.

Tâ Hâ, 55

GÜNÜN HADİSİ

"Şekavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil şekavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."

Tirmizi, Birr 40, (1962)

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI