ABDÜLHAMİD’İN KURTLARLA DANSI-MUSTAFA ARMAĞAN-UFUK KİTAP-İST–2006

•“Kubbesi habbe olmuş bir millet, habbeyi kubbe yapmayı da günün birinde öğrenmek zorunda değil midir? Gök kubbesi üzerinden çalınmış bir milletin, habbelerden kubbe yapmak


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2009-01-14 01:33:10

•"Kubbesi habbe olmuş bir millet, habbeyi kubbe yapmayı da günün birinde öğrenmek zorunda değil midir? Gök kubbesi üzerinden çalınmış bir milletin, habbelerden kubbe yapmak zamanıdır şimdi."s:23

•"Arkanda açılan boşluk o kadar derin oldu ki, bugün senin direniş ruhuna, vizyonuna, felsefene, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve sellem) duyduğun sevgiye, vatanseverliğine yeniden sarılmak ihtiyacını hissediyor insanlar. Arkandan gelenler bir boşluğa düştüler, daha doğrusu, düşürüldüler."s:24

•"Abdülhamid olmak zordur. Bu şartlar altında bir Abdülhamid yetiştiren toplum olmak daha da zordur. Bir adamı yetiştiren ve sürükleyen sosyal çerçeveyi görmeden konuşanlara bütün dünyada 'cahil' diyorlar. Bizde bu cahillerin kıtlığına hiç kıran girmemiştir ki!"s:28

•"Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır."s:29

•"Abdülhamid denilince, karşımızda Tanzimat'ı yeniden tanzim etmeye ve çıkmış olduğu Osmanlı rayına yeniden oturtmaya kararlı bir bilge-kral olduğunu unutmamamız gerekiyor."s:34

•"II. Abdülhamid yakın tarihimizin en büyük bilmecelerinden biridir.

Daha dün denilecek kadar yakın bir tarihte yaşamış olmasına rağmen, kendisini harice karşı bu kadar iyi perdeleyip gölgelik alana onun kadar iyi çekilmesini bilmiş ikinci bir şahsiyet yoktur."s:39

•"İnsanlık ve medeniyet tarihinin, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin son derece kritik bir dönüm noktasına rastlar onun hükümdarlık yılları. Ama aynı zamanda Osmanlı tarihi, Osmanlı toplumu, Osmanlı coğrafyası, Osmanlı medeniyeti için de keskin bir dönüm noktasıdır."s:39

•"Sultan Abdülhamid belki sıkı bir yönetim sergiledi; anayasa, parlamento, seçimler gibi siyasi enstrümanları işletmesine devrin şartları izin vermedi. Ama bir şekilde bu 33 senelik dönemi, tamamen değilse bile, büyük ölçüde hasarsız atlatmamızı sağladığı da bir gerçek."s:40

•"Krizlerin keskinleştiği, olgunlaştırdığı ve belki de motive ettiği bir hükümdar. Yüzündeki her çizgide 33 taşkın mizaçlı yılın eseri okunuyor."s:46

•"Her türlü maddi ilerlemeye taraftar bir padişahtır. Hem dindar, hem dünyevidir. Halifeliğin dünya Müslümanlarının sığınağı olduğunu savunan da, içerideki din adamlarını hizaya getirmeyi başaran da

Abdülhamid'dir."s:49

•"Abdülhamid bir yandan eğitim, bilim, yargı gibi alanlarda Tanzimat reformlarının ısrarlı bir takipçisi olurken, halktan giderek uzaklaşma temayülüne giren elit-bürokrat egemenliğini 1881 sonlarında kırmayı başarır ve hızla yönetimin halkla bozulan diyalogunu tamir etmeye yönelir."s:51

•"Zamanın İngiltere Büyükelçisi Lord Stratford Canning bir gün saraya geldiği zaman babası Abdülmecid, saygılı bir şehzade olduğunu göstermek üzere Abdülhamid'den Büyükelçi'nin elini öpmesini ister. Ne var ki, Abdülhamid, babasının ısrarına rağmen zamanın süper gücü olan İngiltere'nin kurt diplomatının elini öpmemiştir. Bu olay, İngilizlere güvenmeme şeklinde ortaya çıkacak olan müstakbel siyasetinin ilk işaretini vermesi bakımından önemlidir."s:52

•"Son derece zeki, çabuk kavrayışlı ve hazırcevap olmasına rağmen ancak uzun ve derin bir düşünme sürecinin ardından ve karşısındakinin görüşlerini iyice anladıktan sonra kendi fikrini açıklayan, sonuna kadar ihtiyatlı bir şahsiyet vardır karşımızda. Hatta pek çok konuda devrin devlet ve ilim adamlarından rapor ve görüş ister, onlardan gelen değerlendirmeler arasından tercihini yapardı."s:69

•"Haremde kadın olarak hanımları ve hazinedarlarından başkasıyla görüşmezdi. Yıldız Sarayı'nın bahçesinde halayıkların, hazinedarların, bekâr sultan ve şehzadelerin koşup eğlenmesinden hoşlanır, hatta bazen aralarına girerek muziplikler yapar, şakalaşırdı."s:72

•"Bizim hep abus çehreli, gülmeyen, iç dünyasına kapanmış, çok ciddi bir insan olarak bildiğimiz Abdülhamid'in böylesine neşeli bir tarafı da var. Elbette devlet hayatında gayet ciddi; ama özel hayatında onun da deşarj olmaya ihtiyacı yok mudur? "s:73

•"Sarayından 'bizim ev' diye bahsedecek kadar da mütevazı kalmış olduğunu kaydetmek çehresini tasvire çalışırken muvafık olur."s:74

•"Sultan Abdülhamid'in günde muntazaman 15–16 saat çalıştığı biliniyor ki, bu bizim normalde 8 saat çalışan bürokratlarımız için çok fazladır. Demek ki, sadece uyku için kendisine zaman ayırıyor; kalan vakitlerinde daima çalışma halindedir."s:79

•"Beş vakit namazını kılar, Kur'an-ı Kerim okurdu. Gençliğinde Şâzeli tarikatına girmişti. Daima camilere devam ederdi, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kılardı…"s:80

•"Mesela kimseye, çocuklarına dahi 'sen' diye hitap etmeyişi, kızı ve Fethi Okyar dâhil pek çok kişinin dikkatini çekmiştir. Bugünkü hitap lâubaliliği karşısında ondan alacağımız derslerden birisi de bu 'haddeden geçmiş nezaket' olmalıdır."s:82

•"Çevresi ve devrin entelektüelleri tarafından tam olarak anlaşılamamış, tek başına, yalnız bir insan o. Eğitim hamlelerine girişiyor, yolların yapımı, haberleşme imkânlarının artırılması gibi temel konulara eğiliyor. Yeniden o büyük Osmanlı padişahlığı imajını yakalamak ve etrafa yaymak için çabalıyor."s:92

•"Devrindeki Düvel-i Muazzama diplomatlarının Sultan II. Abdülhamid'in ustalıklı dış politikası hakkında sarf ettikleri sözlerin yüzlercesi arasında bir cümle son derece manidar gelir bana: 'Abdülhamid kurtlarla birlikte ulumayı bilen bir hükümdardı'."s:103

•"1890–1905 yılları, küçük balıkların büyük balıklar tarafından yutulmaları ve haritadan silinmeleri dönemidir."s:104

•"Başbakanlık Arşivi'ndeki bir belgede bize İngiltere adlı büyük kurtla yaptığı dansın gerekçesini kendisi şöyle açıklamaktadır: İngiltere en tehlikeli Avrupalı kuvvettir ve İngilizler çıkarlarına uygun gördüklerinde Osmanlı Devleti'ni parçalamakta bir dakika bile tereddüt etmeyeceklerdir. İngiltere, Halifeliği İslam âleminde kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için Cidde veya Mısır gibi bir yere aktarmayı planlamaktadır."s:113

•"Batı'da demokrasi vardır dememize rağmen Avrupa ülkeleri birkaç istisnasıyla, otoriter bir yapıya sahiptir. Biz bugünden baktığımızda Abdülhamid'in idaresinde belki otoriter ve istibdat benzeri bir görüntü bulabiliriz."s:119

•"Son Sultan'ın uzun iktidar yıllarında idamına onay verdiği suçlu sayısı sadece 11'dir, onlar da anne veya baba katili gibi siyasi olmayan, ağır insanlık suçlarından dolayı idam edilmişlerdir."s:127

•"Aşırı derecede üzerine gidiliyor, aleyhine yazılar yazılıyor, 'Kızıl Sultan' denilip iftiralar atılıyor, lanetler ediliyor, Fransa'dan, İngiltere'den, Belçika'dan, Rusya'dan, hatta Ermeni anarşistlerinden destekler alınıyor. Fakat bütün bunların karşılığında o, kendisine suikast düzenleyenleri dahi affediyor, en fazla sürgüne gönderiyor. Sonuçta siyasi mahkûmların merkezden biraz uzakta kalması, enterne edilmesi gibi eski dönemlere kıyasla hafif sayılabilecek cezalar vermekle yetiniyor."s:127–128

•"İttihad ve Terakki iktidarında Abdülhamid'e yönelik büyük bir iftira kampanyası başlatılmıştır. Aleyhinde o kadar çok aslı astarı olmayan şeyler söyleniyor ki, bir kısmına söyleyenler bile inanmıyor."s:128

•"Sultan Abdülhamid'in hemen bütün evrakının toplu halde bulunduğu Yıldız Arşivi, onun dönemi için olduğu kadar yakın tarihimiz için de vazgeçilmez bir kaynaktır. Niyazi Ahmet Banoğlu'nun deyişiyle, '33 sene gizli kalmış birçok hadiseleri aydınlatacak, 33 sene maskeli yaşayanların maskesini düşürecektir'."s:130

•"Sultan Abdülhamid tahttan indirildikten sonra tarih ve gelecek karşısında kendisini savunmak ihtiyacını hissetmiş olmalı ki, daha Selanik'teki sürgün günlerinde bir kâtibe hatıralarını dikte etmiş, ancak haber alınır alınmaz müsvedde halindeki bu kâğıtlara el konulmuştur. O gün bugündür bu hatıralar bulunamamıştır. Ancak Beylerbeyi Sarayı'nda Alatini Köşkü'ndekinden daha rahat ve gevşetilmiş bir nezaret altında hatırlarını yazdırmayı başarmış ve bunlar Ali Vehbi Bey tarafından Fransızcaya tercüme edilerek bastırılmıştır. Bunun dışında Atatürk'ün de hocası olmuş Osman Senai Bey adlı subayın terekesinden çıkan defter de İsmet Bozdağ tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca çeşitli hatıralar ve özel doktoru Atıf Bey'e söyledikleri de dahil bazı sözlerini içeren parçalar elimizde bulunmaktadır."s:132

•"Siyonizm'in ve aslında İsrail Devleti'nin kurucusu ve teorisyeni Theodor Herzl, İstanbul'a 1896–1902 yılları arasında yaptığı 5 ziyaretten yalnızca birisinde Padişah'la görüşebilmiştir. Bütün gücüyle Sultan'ı Yahudilerin Filistin'e iskânına ikna etmeye çalışan Herzl'in çabaları her seferinde akim kalmış ve sonunda Abdülhamid tahtta kaldığı sürece Filistin'de bir İsrail devletinin kurulamayacağını anlamıştır."s:164–165

•"Sultan II. Abdülhamid: Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır…"s:169

•"Osmanlı maliyesinin zorda kaldığı bir dönemde Abdülhamid bu defa kurnazca bir karşı teklifte bulunur. Osmanlı borçlarının konsolide edilmesi karşılığında Filistin haricinde herhangi bir Osmanlı toprağına yerleşebilirlerdi Museviler. 'Kapımız onlara açık' diyordu Padişah. Ama

Siyonistlerin gözü, 'herhangi' bir toprakta değil, Filistin'dedir ve bu karşı teklifi derhal reddederler. Oyun böylece ortaya çıkmıştır."s:169

•"1908–1913 arasında tam bir kargaşalık hâkimdi Babıâli'ye. Sözde bir serbestî, bir özgürlük havası esiyordu. Ancak Ocak 1913'de gerçekleşen Babıâli Baskını'yla İttihad ve Terakki Fırkası silah zoruyla yönetime el koydu ve iktidarı eline geçirdi. Böylece 'mutlakıyetçi', 'müstebit', 'zalim', 'hunhar' yaftalarıyla devirmeye kalktıkları Sultan Abdülhamid'in yönetiminden çok daha müstebidane bir idare, adeta bir gangster çetesi idaresi kurdular. Suçsuz nice insan 'jurnalci', 'istibdat taraftarı' gibi suçlamalarla ibret-i âlem için Beyazıt Meydanı'nda asıldı."s:174–175

•"İşte bu kargaşalık ortamında Filistin'e gizli Yahudi göçlerinin patladığına tanık olunur."s:175

•"Böylece Filistin'de 20–25 bin kadar olan yerleşik Yahudi Sefarad nüfusu, 15–20 yıl içerisinde Eşkanazların akınıyla 125 bini bulmuştu. Filistinlilerin topraklarına el koymalar, köy baskınları, sabotajlar vs. ile tarihin en büyük trajedilerinden birinin fitili ateşlenir."s:175

•"Özetleyecek olursak, Osmanlı Devleti'nin başına gelenler Filistin özelinde de sahnelenmiştir aslında."s:175

•"Aleyhteki propagandasına son vermek için bir ara İngiltere'nin ünlü The Times gazetesini satın almaya dahi kalkıştığı söylenir Sultan'ın. Neden vazgeçtiğini bilmiyorum. Ama hiç de yabana atılacak bir fikir değil bence. Düşünsenize, The Times gazetesi bizim olsaydı…"s:192

•"Abdülhamid Chicago'da düzenlenen fuar için kendisine sunulan teklifler arasında sema eden dervişleri gördüğü zaman sinirinden köpürmüştü. Ona göre, kendimizi batılının gözüne folklorik bir malzeme gibi sunma çabası yerine, diri, ilerleyen, kalkınan, bilim ve teknolojiye açık bir ülke imajına sarılmamız gerekiyordu."s:207

•"Yıl 1893. Çöktü çöküyor dediğimiz Osmanlı, batılı gözün bizi görmek istediği kalıba böyle direniyordu. Ve yıl 2005. Neredeyse her 5 yıldızlı otelimizde bir semazen takımı var. Fark, intihar mı etti?"s:207

•"II. Abdülhamid Han'ın 20. yüzyılın başlarında İstanbul'da Haliç'e, dahası Boğaziçi'ne birer köprü yaptırmayı düşündüğünü ve dahi bunun için de çeşitli projeler hazırlattığını biliyor muydunuz?"s:219

•"İlk kız okulları da Abdülhamid Han zamanında açılmıştı. Nitekim âlim bir zat olan Abdüllatif Subhi Paşa'nın ilk defa bir kız sanat okulu açma teşebbüsünde tereddüt geçirmesi ve titizlenmesi üzerine Abdülhamid, 'Sen mektebi aç, ben arkandayım', diyerek açıktan destek vermiş ve çevresini, daima kızların okuması için ilk adımları atmaya teşvik etmiştir."s:233–234

•"Abdülhamid'in özelliklerinden birisi olarak şunu da zikretmek gerekir ki, cami yaptırdığı her köye bir mekteb-i iptidai, yani ilkokul yaptırmıştır."s:234

•"Abdülhamid'e 'otomobil düşmanı' bile diyenler var. Lakin ilk otomobilin onun izniyle geldiğini nedense gizliyorlar. İlk modern eczanemiz ise yine Abdülhamid döneminde 1880 yılında açılmıştır."s:259

•"İlk denizaltı gemilerimizi kendisine borçlu olduğumuz Abdülhamid'in kadrini bilmemekte ve hâlâ denizciliğe düşmandı demekte ısrar edenler varsa, kendileri bilir."s:277

•"Tahttan indirildikten sonraki yıllardan birinde Enver ve Talat Paşalar Beylerbeyi Sarayı'nda Abdülhamid'i ziyarete giderler. Fakat yüzü tutmadığı için Enver Paşa bir bahane uydurarak kapıdan geri döner. Talat Paşa'nın Sultan'ın huzurundan gözyaşları içerisinde ayrıldığını, görüşmeden fevkalade istifade ettiğini, hatalarını anladıklarını söyler; nitekim Sultan'ın cenazesine katılıp, ağlayan isimlerden biri de Talat Paşa'dır. Yalnız, mağrur Enver Paşa'nın elleri arkasındadır!"s:285

•"Sultan Abdülhamid'in cenazesi mahşerî bir kalabalığın katıldığı son cenazelerden biridir Osmanlı döneminde."s:285

•"İktidar döneminde onun kıymetini anlayamamış pek çok insan, tahttan indirildikten sonra yaşanan büyük karmaşa ve kaos ortamında hatalarını anlamış ve pişman olmuşlardır."s:286

•"Sadece Türkiye'de değil, İslam âleminde, hatta Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğu ve Uzak Doğu'da da onun adı bir efsane olarak bir asırdır yaşamaya devam etmişti. Bugün dahi zaman zaman Afrika'da, Hindistan'da, Güneydoğu Asya'da, Cuma Hutbelerinin onun adına okunduğunu bildiren gazete haberleriyle karşılaşmamız sürpriz değildir."s:291

•"Tahttan indirildikten sonra Selanik'teki Alatini Köşkü'nde gözetim altında tutulan Abdülhamid'e Kürt Salim adlı bir muhafız tarafından ateş edilmiş ancak bu suikast girişimi hedefine ulaşmamıştı. İşin garibi, Salim'in bizzat Sultan Abdülhamid tarafında Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydettirilmiş ve kendisinde para yardımı görmüş olmasıydı."s:315

•"Şurası açık ki, II. Abdülhamid keskin bir insan etkileme yeteneğine sahiptir. Yabancılar dahil pek çok tanıyanı, onun şu özelliğini vurgulamışlardır: Abdülhamid'in bire bir iletişim kurduğu zaman ikna edemeyeceği kimse yoktur."s:318–319

• "Tahttan indirilmesinin üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen, halk tarafından unutulmadığının en büyük delili ise pencerelerden uzanan kadınların 'Bizi bırakıp da nerelere gidiyorsun' feryadları olmuştu."s:330

• "Bunun için de devrin kurtlarıyla uzun ve yorucu bir dansa çıkması gerekmişti. Bu kuralları olmayan oyunda hamle üstünlüğünü kapmak için zorlu ve zorunlu bir mücadele, her şeyden önemlisi de, dünyaya 'Biz buradayız!' mesajının verilmesi gerekliydi. 'Biz buradayız ve yalnız Anadolu'da değil, Afrika'da, Çin'de, Basra Körfezi'nde, hatta Arnavutluk'ta dahi kurtlarla mücadeleye hazırız' mesajı, renkli uygulamalarıyla ispatlanıyordu."s:330–331

• "Zamanın ABD Başkanı Theodore Roosevelt'i çıldırtan soğukkanlılığı, 'Türk düşmanı' İngiltere Başbakanı Gladstone'un öfke dolu tehditlerini boş çıkartan oyunları, Alman Şansölyesi Bismark'ın takdirlerini kazanan diplomatik dehası, Rusya ile iyi geçinerek İngiliz emperyalizminin bir başka tuzağına düşmekten özenle sakınması, anlamlıdır."s:331

• "Aslında Çanakkale savaşları anlatılırken Sultan Abdülhamid'in atlanması feci bir hatadır. Neden mi? Hem bizzat onun açtırdığı okullarda yetişen bir neslin mücadelesi olması (çünkü bu direniş ruhu o okullarda edinmişlerdi), hem de bizzat onun silahlarını kullanmış olmaları yüzünden."s:331

• "Eline silahı alarak, parmak tetikte; ama silahı asla patlatmadan direnen son büyük muhafız. Son Ada'nın son büyük kalecisi bir başka deyişle. Nüfus azaltan değil, artıran Sultan. Seni ne kadar az anıyor, ne kadar az anlıyoruz. Ve senin gerçek Çanakkale'miz olduğunu ne zaman hakkıyla idrak edeceğiz?"s:332

• "Ne demiştin bir seferinde (bu kitaptaki son sözün de bu olsun mu):

Yatağından taşan bir nehre benziyoruz… Biz hiç de can çekişen bir millet değiliz. Canlı, kuvvetli bir milletiz. Bizi zinde tutabilecek yegâne kuvvet, İslamiyet'tir."s:332

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.

İsrâ, 15

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Tutumlu kiÅŸi asla fakir olmaz."

Taberani

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI