ASR-I SAADET ANILARI-27

“Allah yolunda vermeye(infak) alışan bir insan için dünyada vermek kadar zevkli bir şey yoktur” der bir büyüğümüz ve bu ulvi hissin insan kalbine atılacağı en önemli zamanın


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2008-12-14 15:14:11

İNFAK TUTKUNU BİR AİLE

“Allah yolunda vermeye(infak) alışan bir insan için dünyada vermek kadar zevkli bir şey yoktur” der bir büyüğümüz ve bu ulvi hissin insan kalbine atılacağı en önemli zamanın çocukluk devresi olduğunu belirtir. Öyle ki, bazen böyle bir ortamda, topyekûn bir aile infak ve isar kahramanı oluverir. Bunun tarihte en güzel örneklerden biri Ebubekir(RA) ailesidir. Evet, Hz. Sıddık(RA) nasıl bir verme kahramanı ise, kızları Esma ve Aişe(Radıyallahü anhuma) hazretleri de birer sehavet timsalidirler.

Bu konuda enteresan bir hadiseyi sizinle paylaşmak arzu ettik. Bilindiği gibi Abdullah bin Zübeyir(RA) Hz. Aişe’nin yeğenidir ve nerdeyse onun elinde yetişmiştir.

O, teyzesinin kendi zorluk içinde olmasına karşı böyle alabildiğince infakını bir bakıma fazla görüyor ve “ne yapıp edip teyzemin elini biraz tutmak gerek” diyordu. Bir keresinde o mübarek teyzesini, kendisine gelen yetmiş bin dirhemi yoksullara dağıtırken görmüştü. Oysa o sırada Hz. Aişe yamalı bir elbiseye sahipti. Neden böyleydi, zira bu yüce kametler Kur’an-ı Hakim’den; “Onlar, mü’minlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler” (Haşr sûresi 59/9) dersini almışlardı.

İbn-i Zübeyir’in iyi niyetli bir endişe ile söylediği bu söz teyzesinin kulağına gitmiş ve o pak validemiz bu çok sevdiği yeğeniyle konuşmamaya and içmişti. Bu durumu işiten Abdullah bin Zübeyir çok sarsıldı..Araya aracılar koydu, ama ne yaptı ettiyse de Hz. Aişe’yi yemininden çeviremedi.

Sonunda Hz. Peygamber(Aleyhissalatü vesselam)’ın annesinin yakınlarından iki kişiyi aracılık için alarak teyzesinin evine gitti. O iki müstesna insan validemizin yanına oturarak konuşmaya başladılar. Abdullah bin Zübeyir(RA) ayrı bir yerde konuşmalara şahit oluyor ama içi içine sığmıyordu. Gelenler affın öneminden, yeğeninin kendisine sevgisinden, perişan olduğundan falan bahsederek Hz Aişe’yi yumuşatmaya çalışıyor, o ise yemin verdiğini dile getiriyordu. Küsmesinin sebebi de bir şey değil, sadece Allah yolunda infakının önüne geçilmek istenmesiydi.

Abdullah bin Zübeyir daha fazla dayanamadı, koşarak teyzesine sarıldı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Devamlı özür diliyor ve onun gönlünü almaya çabalıyordu. Onun bu samimi hali karşısında Hz. Aişe’nin de yüreğinin bamtelinde ihtizazlar duyuldu ve azize validemiz gözyaşlarına boğuldu. Sonra yeğenini af etti ve yemin kefaretini ödedi.

ABDULLAH BİN CAHŞ’IN TAMAH ETTİĞİ ŞEY

O, benim şanını ilk işittiğim sahabelerdendir. Vaaz ettiği cemaati senelerce “ashab bombardımanına” tutmuş bir kutlu’nun “Berlin Konferansı” adlı bir kasetinden dinlemiştim onu ben. Hani Uhud’da Sa’d bin Ebu Vakkas’la karşılıklı dualaşması hadisesi var ya, o anlatılıyordu.

Peygamber Efendimizin halası Ümeyme’nin oğlu olan bu kahraman insan, Erkam evinde İslam’la şereflenen sahabenin ilklerindendi. Habeşiştan'a hicret edenlerden olan Abdullah bin Cahş, orta boylu ve çok yakışıklıydı. Ashab arasında onun şöhreti; “El Mücdi fillah”, yani “Allah yolunun fedaisi” idi.

Burada onun Allah Rasulüne(Aleyhissalatü vesselam) söylediği enfes bir sözü nakledeceğim. Resul-i Zişan(Sallallahu Aleyhi vesellem) onu bir göreve gönderirken sordular;

“Abdullah! Senin dünyada en çok özlediğin nedir?” O yiğit oğlu yiğit şu cevabı verdi; “Benim dünyada bütün tama’ ettiğim Allah ile Rasulullah’a muhabbettir.”

ŞEHİDLERİN ÇEŞİTLERİ

Ensarın büyüklerinden olan Ubade bin Samit hazretleri hadis ilminin ilk müessislerinden olduğu gibi, Resul-u Ekrem(Sallallahu Aleyhi vesellem) zamanında Kur’an’ı baştan sona ezber etmiş olan sahabelerdendi. Rasulullah(Aleyhissalatü vesselam) onu çok sever ve daima yoklar, sorardı.

Bir gün bu sahabesinin hastalandığını duyan Efendiler Efendisi, yanına birkaç kişi alarak, hasta ziyaretinde bulunmak üzere Hz. Ubade’nin evine teşrif ettiler. Evdeki sohbet sırasında Nebi(Sallallahu Aleyhi vesellem) orada bulunanlara;

Şehidin kim olduğunu bilir misiniz?” diye sordu. Kimseden ses çıkmayınca soruyu üç defa tekrarladılar. Bunun üzerine Ubade bin Samit(RA);

Şehid, İslamiyeti kabul eden, hicret eden, sonra Allah yolunda ölendir” dedi.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem şöyle buyurdu; “O zaman ümmetimin şehidleri çok az olur. Allah yolunda ölenler şehiddirler. Denizde boğulanlar, karın ağrısından ölenler, loğusalıktan ölenler de şehiddirler.”

Kaynaklar:

1-Fezail-i Âmâl- M. Zekeriya Kandehlevi- Risale Yayınları-İst–2006

2-Asr-ı Saadet, Ashab-ı Kiram-Cilt:3- Şah Muinüddin Ahmed en Nedvi, Said Sahip Ansari-Sebilürreşad Neşriyatı-İst–1964

3- Asr-ı Saadet, Ashab-ı Kiram-Cilt:5- Şah Muinüddin Ahmed en Nedvi, Said Sahip Ansari-Sebilürreşad Neşriyatı-İst–1964

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.

Al-i İmran, 115

GÜNÜN HADİSİ

Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz."

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI