FAİZLİ İŞLEM VE ENFLASYON ALTINDAKİ FAİZ DOSYAMIZ

“Faizli İşlemin Faizini Enflasyon Farkıyla Kurtarma Ameliyesine Dair Bir Reddiye” “Faizli kredide ki faiz, enflasyon altına düşünce faizli işlem de caiz olur” fetvası 1996 da Konya’da Kompassan Holding ev sahip


Abdülaziz Beki(Prof. Dr.)

.

2008-04-16 08:01:37

“Faizli İşlemin Faizini Enflasyon Farkıyla Kurtarma Ameliyesine Dair Bir Reddiye”

“Faizli kredide ki faiz, enflasyon altına düşünce faizli işlem de caiz olur” fetvası 1996 da Konya’da Kompassan Holding ev sahipliğinde yapılan ” I.Uluslar Arası İslam Ticaret Hukuku Sempozyumu”nda bazı akademisyen hocalar tarafından seslendirilmişti.

Beş gün süren bu toplantıya ben de bir kuruluş adına katılmıştım. Bu hususu Orta Doğudan katılan Yusuf el-Karadavi, Muhyiddin Ali Karadaği, Vehbe Zuhayli ve Ebu Gudde gibi Arap âlimlerinden Prof. Dr.Vehbe Zuhayli’ye sorduğumda şöyle bir cevap verdi: “Türk Hocaları bunu caiz görüyorlar fakat biz Arap âlimleri caiz göremiyoruz.”

Bazı nedenlerle zamanında yayımlanmayan bu makalenin yeniden gündeme alınmasına ve yayımlanmasına karar verilmesine sebep olan manevi sorumluluğun yanı sıra sayın Prof. Dr. Hayrettin Karaman Hoca Efendi’nin Yeni Şafak Gazetesinde çıkan konu ile ilgili yazısı olmuştur. 02 Haziran 2006 da anılan gazetede yayımlanan yazısından konumuz ile ilgili bazı paragrafları makalenin sonuna eklenmesi uygun görülmüştür.

Reddiyenin Fıkhi Dayanakları:

1)Faizli kredi açma işlemi, hem nesie (vadeli) hem fazlalıklı riba kapsamına girdiği bedihidir,

2)Her türlü faizli işlem Kitap ve Sahih Sünnetle haram ve yasak kılınmıştır.(Bakara:275–280).

3)Herhangi bir haram işleme teşebbüs edip yapmak dahi haramdır, (Mec.)

4)Yapması haram olan bir şeyi başkasına yaptırması da haramdır (Mec.35).

5)Muhkem nassın bulunduğu konuda içtihada yer yoktur (Mec:14)

6)Delile dayanmayan ihtimal huccet olamaz, (Mec:73),

7)Nassca haram olan hiçbir işlem, iyi niyetle veya iyi sonuçla helal olamaz,

Örneğin, faizini yoksullara dağıtmak, onunla cami, çeşme yapmak veya hacca gitmek gibi salih amellerde kullanmak niyetiyle de olsa bankaya faize para yatırmak haramdır.

Anılan Fetva ve Dayandırıldığı Gerekçelerinin Değerlendirilmesi:

“Faizli İşlemin faizi, enflasyon altında olunca faiz sayılmaz” fetvanın çok garip ve farklı zamanlarda yapılan farklı yorumsal gerekçelerinden bazıları:

1. Gerekçe: Faizli İşlemdeki faiz, enflasyon altında olunca reel faiz olmadığından helaldir,

Değerlendirme: Başlangıçta yapılan faiz işleminin meşruiyetsizliği dikkate alınmadığı gibi, işlem anındaki faizin reel olduğu da gözden kaçmıştır. Çünkü işlem anındaki parada enflasyon söz konusu olamaz, enflasyon ilerdeki zaman zarfında oluşacak şartlarla oluşabilir. Hâlbuki söz konusu olan bu işlem, başlangıç itibarıyla net faizli bir işlem olduğu gibi, sonuç itibarıyla da faizli işlemin gereği yapılmaktadır. Çünkü ödeme anında: enflasyon sıfır derecesine düşse de veya % 100 artsa da, yapılması gereken ödeme miktarı başlangıçta yapılan faizli sözleşmedeki faiz oranına göre yapılır.

Dolayısıyla net bir faiz işlemi ve faiz akdi olduğunda hiçbir şüphe olmayan faizli ve fasit bir akit yapmanın, sözde sonucunu düşünerek, cevazına fetva vermek hangi şer’i delile, içtihada veya kaynağa dayandırılabilir? Bu fetva, enflasyon altındaki faizi helal saymakla kalmamakta, aynı zamanda ödeme sırasında reel faiz düzeyinde olmayan faizli kredi çekmek, faize para yatırmak ve dolayısıyla faiz akdi yapmak da helal ve caiz saymakta ve böylece faizli kredi çekmeye teşvik etmektedir.

Oysaki konusu ve bedeli helal olan iki mal olsa dahi, şeri bir nehiyden dolayı fesat veya keraheti içeren herhangi ivazlı bir akdi yapmaya bilerek yönelmenin dahi haram ve günah olduğu hususu, bütün Usulcüler tarafından ifade edilmektedir.(1)

Aynı kaideler ışığında “Cuma günü ezan okunurken alış-veriş yapmak, ticaret kervanını karşılamak ve sıkıntılı hallerde şehirlinin köylüye mal satması” gibi işlemleri örnek olarak zikreden Fıkıh ekolleri de, bu işlemleri sahih görmekle birlikte caiz görmemişlerdir.(2)

Şer’i yasağın sözleşmenin zatında ve temel unsurlarında olmayıp, dolaylı ve harici bir sebepten olduğu için sahih sayılan bir işlem günah ve haram sayılırken, enflasyonlu faizli kredi veya başka faizli bir işlemi caiz ve masum kabul etmenin izahı çok zordur.

Bir kimsenin ilerdeki zaman içinde kendisiyle evleneceği kadınla zina ilişkisinde bulunma fiili, zamanı gelince aynı kadınla gerçekten evlenmiş olması, o fiile veya fiilden doğacak çocuğa meşruiyet kazandırıp helal kılar mı veya daha sonra abdest almak niyetiyle kılınacak bir namaz, daha sonra abdest almakla sahihe dönüşebilir mi?

Keza, birine “ Banka ile temasa geçerek faizli krediyi çekebilirsin, çünkü bu faiz daha sonra enflasyon altına düşebilir ve senin ilk faiz akdin günahı da silinir” demek ile, birine,” şu kadınla cinsel ilişkiye girebilirsin, çünkü daha sonra onunla evleneceksin ya” veya “namazı kıl, sonra abdest alacaksın” demek arasında ne fark vardır?

Evet, gayri meşru ilişkiden doğan çocuk ile gayri meşru işlemden doğan faiz ve kredi arasında hukuk mantığına göre ne fark vardır? İlişki gayri meşru ise çocuk da gayri meşru olur ve sonraki meşru nikâh akdi ne çocuğu ne de yapılan cinsel ilişkiyi meşru kılamaz.

Şu da bir gerçektir ki, hiçbir mudi, enflasyona karşı parasını korumak için değil, faizini almak için bankaya parasını faizle yatırdığı gibi her banka da parasının değerini korumak için değil, faizini almak için vatandaşa kredi açmakta ve faiz alma niyetiyle yatırma veya kredi açma akdini yapmaktadır. Bu niyetle yapılan faizli kredi işlemlerine Müslümanları yönlendirmek ve sonunda da işlemleri ve sonuçlarını aklayarak masum göstermek hangi kitapta yeri vardır?

2. Gerekçe: Değer kaybına kıyasla caiz görülmüştür.

Değerlendirme: Bu kıyasın kıyası maal farık olduğu dikkate alınmamıştır.(3) Şöyle ki;

Evvela, Müçtehitler döneminde tartışılan konu, enflasyon altındaki faizli kredi işlemi değil, zamanında ödenmemiş meşru bir alış-veriş akdinin parasal bedelinde veya uzun zaman ödenmesi geciktirilmiş faizsiz bir kredi bedelinde meydana gelen değer kaybı/yükselişi konusudur. Hiçbir müçtehidin, faizli krediyi kurtarmak için, bu yönteme başvurduğu bilinmemektedir. Müçtehitlerin tartıştıkları değer kaybı konusunun bugünkü faizli İşlemin enflasyon altına düşen faizi ile alakası söz konusu değildir.

Dolayısıyla, faizi kesinleşmiş faizli bir işlemin, İmam Ebu Yusuf’un kabul ettiği masum bir alış-veriş akdinin veya faizsiz meşru bir kredinin uzun zaman ödenmemiş bedelinde oluşan değer kaybına kıyaslanması da elbette kıyası ma’al-farıktır.

Binaenaleyh Ebu Yusuf'un cevaz verdiği vadeli alacağın değer kaybının farkı ile enflasyon altındaki faizli kredi faizi arasında olan farklı noktaları maddeler halinde aşağıda özetlenmiştir:

1) Değer kaybı, meşru bir alış-verişin veya faizsiz kredinin bedelinde, sonradan oluşabilen bir zarar/kayıptır; Enflasyon faizi ise, faiz akdinden doğan ve akitte belirlenen kesin bir artıştır.

2) Meşru alış-verişin veya faizsiz kredinin bedelinde doğabilecek kaybın miktarı, başta meçhul olduğu gibi ve hiç de doğmayabilir; Enflasyon altındaki faiz miktarı ve ödeme zamanı ise, enflasyondan değil, yapılan faiz sözleşmesinden doğan sabit ve bağlayıcı şartlı bir artıştır.

3) Ödenmesi gereken değer kaybı, alacağın değerinde oluşacak orana göre takdir edilir ve ödeme anında değer kaybı ne ise o ödenecek, yoksa hiçbir fazlalık ödenmez.

Ödenmesi gereken enflasyon faizinin miktarı ise, enflasyona göre değil, yapılan sözleşmeyle tespit edilen miktardır. Yukarıda belirtildiği gibi, enflasyon ister sıfır düzeyine insin isterse de %100’e yükselsin enflasyon oranı asla dikkate alınmaz, dikkate alınan ve ödenmesi gereken miktar, faizli sözleşmede kararlaştırılmış sabit faiz miktardır. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bizim “İslam’da Güncel Ticari Meseleler” adlı eserimize bakılabilir.(4)

İşte, Ebu Yusuf'un cevaz verdiği değer kaybı nerede, Ebu Faizin buna kıyas ettiği enflasyon altındaki sözleşmeli faiz nerede?

Ayrıca, faizli kredi işleminde faiz, enflasyon oranının altına düşünce faizli işlem caiz olabiliyorsa, faizsiz kredi işlemindeki para değerinin enflasyon oranının üstüne çıkınca bu faizsiz kredi çekmenin de haram olması gerekmez mi?

Bu fetvanın mantığına göre “evet haram olması gerekir”. Ancak, bunu diyen hiçbir içtihat yoktur. Çünkü bu işlem başta meşru olarak yapılan bir işlemdir. Şu halde, meşru bir işlem, sonucu itibarıyla gayr-i meşru bir işleme dönüşemeyeceği gibi, gayr-i meşru bir işlem de sonucu itibarıyla meşru olamaz. Genel kural budur.

3. Gerekçe: Berire Hadisinin tartışmalı bir versiyonunun en zayıf ihtimaline yapışmak

Değerlendirme: Pek çok hadis âlimlerinin buna dair sıhhatli ve bağlayıcı yorumları hiçe sayılmıştır.(5) Olay şu: Efendisi ile kendisi arasında belli bir miktar para karşılığında azat etme anlaşması (mükatebe) yapılan Berire adındaki cariye, durumu Hz. Ayşe’ye bildirerek istenilen paranın ödenmesi talebinde bulunur, Hz. Ayşe de “vela-efendilik hakkı” kendisinde olmak şartıyla kabul ettiğini ancak karşı tarafın bu hakkı vermemekte ısrar ettiğini Peygamber Efendimiz (sav)’e bildirince, Efendimiz (sav), Hz. Ayşe’ye “Sen onu satın al, azat et, vela hakkı azat edenindir” diye buyurmuştur. Çok zayıf ve varsayımlı bir rivayette güya Hz. Peygamber (sav):“Sen, onlara vela hakkı sizin olsun diyerek onu satın al, azat et, vela hakkı zaten azat edene aittir” diye buyurmuştur. Yani, bu zayıf rivayete göre fasit bir şartın ileri sürüldüğü bir akit konusunda üç görüş vardır: Ebu Hanife mezhebine göre akit de şart da batıldır, İbn Şübreme’ye göre ikisi de sahihtir, İbn Ebi Leyla’ya göre akit sahih, şart geçersiz sayılabilir. Bu zayıf rivayetin en zayıf ve kabul edilemez yorumunu kendilerine delil kabul edenler, faizli kredi işlemini bu olaya kıyaslayarak değerlendirmek istemişlerdir. Bu kıyas da arizalıdır:

Çünkü hadiste geçen olay, sahih bir alış-veriş akdi olup bu akdin temel unsurları dışında şart olarak ileri sürülen ittifaken meşru bir vela hakkı vardır. Faizli kredi işlemi olayında ise geçersiz sayılması istenilen faiz, ittifaken gayr-i meşru bir rant olup akdin temelinde vardır, dolayısıyla ne “vela hakkına” benzer ne de ona kıyaslanabilir. Nitekim İbn Ebi Leyla’ya göre şart da sahih akit de sahihtir. Yani, ona göre ittifaken meşru olan vela hakkı şeran başkasına verilebilir. Peki, faiz şartı da vela hakkı gibi helal bir hak olup başkasına verilebilir diyen var mı veya bu faizli kredi işleminde uygulamada faizden vazgeçme durumu var mı? Hayır!......

Üstelik, bu zayıf rivayetin açık metnine göre, Hz. Peygamber (sav) Ayşe Validemize (ra) : sen Berire adamlarına “tamam vela hakkı sizin olsun” söyle, nasıl olsa vela hakkı azat edenin olur, yani seninin olur, onlara olmaz, diye Resulüllah’a, Hz. Ayşe’yi onları aldatmaya yönlendirme isnadı vardır ki sözüne itibar edilen hiçbir âlim bunu kabul etmemiştir.(6)

Ayrıca, Hadiste geçen “vela hakkı” yapılan alış-veriş akdinden ve azat etme işleminden ayrı ve meşru bir haktır. Fakat faiz şartını dışarıda bırakacak ve mahiyeti iki ayrı unsurdan oluşabilecek faizli bir akit söz konusu olabilir mi? Hayır! Faizsiz bir faiz akdi olamaz.

Şu halde söz konusu olan faizli kredi çekmede veya faize para yatırmada faiz, şart değil, akdin temelinde bulunan iki temel unsurdan bir unsurdur. Dolayısıyla, bu Hadis’te söz konusu olan faizli kredi çekme işleminin caiz olduğuna dair delil olabilecek hiçbir hüküm yoktur. Vela hakkı nerede!, Faiz şartı nerede, Alım-satım işlemi nerede!, faizli işlem nerede!

4. Gerekçe: Sosyal zaruret, faizi helal kılacak gerekçesi,

Değerlendirme: Bu ilke, sübjektif ve izafi bir ilke olduğundan yanlış yorumlara çok elverişlidir.

İslam toplumunun ekonomik bakımdan kısa sürede zengin olabilmesi için, müskiratı satmak, plajları işletmek, meyhaneleri açmak ve uyuşturucu maddeleri satmak gibi gayr-i meşru yollar helaldir diye fetva verilebilir mi? Hayır!

Üstelik bu zaruretin sebepleri yapay ve suiistimallerden kaynaklanan hallerdir. Helal alternatifi bulunan hiçbir zaruret veya ihtiyaç, haramı meşru kılamaz. Bırakın toplumsal zaruretin iddiasını, bireysel veya toplumsal ihtiyacın gerçeği dahi Allah ile kul arasında savaş sebebi olarak tanıtılan faizin kullanılmasına ve böyle ağır bir suçun işlenmesine izin veremez.

Nitekim İmamı Rabbani, faizli işlemleri şöyle değerlendirmektedir:

Faizli her akit haramdır, haram bir akit vasıtasıyla elde edilen kazanç da haramdır. Dolayısıyla faize para yatıran kişinin elde edeceği faiz ile birlikte anaparası da haram olur. Çünkü borçluya (mustakriz) faizli kredi açan sermaye sahibi (mukriz), borçluya verdiği anapara karşılığında ancak, faizi alabilir.(7)

İmamı Rabbani, devamla “faizin haramlığını düzenleyen kesin nasslar ihtiyaç sahibini de ihtiyaç sahibi olmayanı da kapsamakta ve dolayısıyla, ihtiyaç sahibini ayırmak, bu kesin hükmü nesh etmek anlamına gelmektedir. Yani, faizli işlemin faizi haram olduğu gibi faizli işlemi yapmanın kendisi de haramdır. İhtiyaç, faizi helal kılacak bir mazeret değildir. Şayet ihtiyaç, faizi helal kılacak meşru bir mazeret olsaydı, Kur’an-ı Hakim’in yasakladığı faiz alanı kalmayacaktı, çünkü, faiz veren herkes ihtiyaçtan dolayı faiz vermektedir” demektedir.(8)

Evet mesken, bir zarurettir. Ancak, mülkiyeti şart değildir, kiralama gücü de bir alternatiftir. Araba bir ihtiyaçtır, ancak kamu ulaşım bir alternatiftir.

5. Gerekçe: Bu faizli işlemin, devletin yardım niyetiyle yapıldığı gerekçesi

Değerlendirme: Bu nitelikte farklı bir hüküm indi olup, herhangi şeri bir delil veya kaideye dayanmamaktadır. Devletin veya bir şahsın yardım niyetiyle birine açtığı faizli kredinin faizi, helal olabileceğine dair en zayıf bir fıkhi veya Usuli görüşe rastlamadım.

6. Gerekçe: Bu faizli işlem, kamu bankalardan olursa caiz, özel bankalardan olunca değil,

Değerlendirme: Bu nitelikte ayrımcı bir hüküm de kişisel bir yorum olup, hiçbir şeri kaide vaya delile dayanmamaktadır.

7. Gerekçe: Bu faizli işlem, tüketim kredisi için caiz değil, üretim kredisi için ise caizdir.

Değerlendirme: Bu farklı hüküm de indi olup, herhangi şeri bir delil veya kaideye dayanmamaktadır. Buna göre yürütülen “günlük zaruri ihtiyaçlar (tüketim kredisi) haram işlemi helal kılmaz, fakat ikinci bir fabrika kurma ihtiyacı (üretim kredisi) ise haramı helal kılar mantığı çok garip olduğu kadar aynı zamanda “zaruret, haramı helal kılar” şeri ve nassi kural ve kaideye tümüyle ters düşmektedir.

Hulasa, bugünkü bankaların parasal işlemleri faiz esasına dayanmaktadır. Dolayısıyla, faiz sistemiyle çalışan bankaların, belli bir vadeye kadar yatırılan TL veya döviz mukabilinde, yüzdelik hesaba verdikleri aylık veya yıllık nemâ, kesinlikle faizdir. Kezâ bankaların, yüzdelik hesaba göre özel veya tüzel kişilere açtıkları kredi karşılığında, aldıkları aylık ya da yıllık nema da faizdir"(9) Faizin hükmü de malumdur.

Nitekim İmam Nevevi, “Kitabu’l-İdah fi-Menasiki’l-Haccı ve’l-Umra”adlı eserinde bu hükmü net bir biçimde açıklayan şu ifadelere yer vermektedir.

“İhramlı bir kimsenin, bütün ihram yasaklarından, mazeretli haller ve yerler dışında, oldukça uzak durması gerekir. Ne yazık ki, avam tabakasından bazı kişiler, daha sonra fidyesini vermekle günahından kurtulacağını düşünerek haram işlemekte ve fidyesini vermek niyetiyle bazı yasakları işleme cesaretini göstermektedirler. Bu düşünce açık bir hata ve çirkin bir cehalettir. Çünkü yasağı işlemek kendisine haram kılınmıştır. Buna muhalefet ederek yasağı işleyince günaha girmiş olur ve fidye vermesi de gerekir. Ancak, daha sonra verilecek fidye, kendisine haram bir fiili işlemeye yönelmesini helal kılmaz. Böyle bir kanaate dayanarak haram işleyen kişinin cehaleti “ben içki içerim veya zina ederim, nasıl olsa bana uygulanacak had cezası beni temizler” diyen kişinin cehaletine benzer.(10)

Başta haram bir faiz akdi olan faizli kredi çekme fiili, daha sonra bu işlemin faizinin enflasyon altına düşerek reel faiz olmaktan çıkması, o haramı helal kılamaz.(11)

Hatta, faizini fakirlere, yoksullara veya kamu hizmetlere sarf etmek niyetiyle bankaya faizle yatırılan para faizinin, daha sonra gerçekten fakirlere ve yoksullara dağıtılması dahi, bu iyi niyetli bilgisizin işlediği bu haram fiilini helal kılamaz ve onun günahından onu kurtaramaz. Veya yetimlere yardım etmek niyetiyle hırsızlık yapmak, uyuşturucu satmak, meyhane çalıştırmak gibi hiçbir çirkin ve haram fiil, ne böyle bir yardım niyetiyle ne de sonradan öyle yapmakla helal olabilir.

Yukarıda söz konusu olan “Yayımlanmayan Bir Reddiye = Faizli İşlemin Enflasyon Altındaki Faizi “ meselesi hakkında beyan ettiğimiz tespitler paralelinde, Prof. Dr. Hayrettin Karaman Hoca Efendi’nin 02 Haziran 2006 Cuma tarihli Yeni Şafak Gazetesinde yayımlanan müdellel görüşü, makalemizin yeniden gündeme taşınmasına ve içeriğinin toplumumuzla paylaşılmasına vesile oldu.

Sayın Karaman’ın bu husustaki yazısının ilgili son üç paragrafı aşağıya alınmıştır. Bu üç paragraftan birinci paragrafı “faizsiz kredinin ve faizsiz bir alış-veriş akdinin bedelinde zaman akışı içinde meydan gelen değer kaybı”nın dini açıdan caiz olduğunu açıklarken –ki ben de eskiden beri bu görüşü savunmaktayım. Çünkü, bu bir fazlalık değil, oluşan zarar karşılığıdır

İkinci paragrafı da “faizli kredinin ve faizle yatırılan paranın enflasyon altına düşen faizin ve faizli kredi işleminin şer’an caiz olmadığını beyan ederek şöyle der:

Bir müslüman bir akit ve anlaşma yaparken gelir ve giderinde, akdin sonucunda faizi öngörmemiş, faizi akde sokmamış olursa, borcun ödenmesi geciktiğinde, vadesinde ödeme yapılmadığında -gecikme dönemi içinde meydana gelen- enflasyon farkı ödemeye dâhil edilir. Aksi halde borçlu borcunu tam değil, eksik ödemiş olur. Eğer borç, Allah rızası için ödünç para vermeden hâsıl olmuş bulunursa ödeme zamanının geçmesi, vadenin gelmesi ve geçmesi söz konusu olmaksızın ödeme enflasyon farkı ile birlikte yapılır.

Eğer akit banka ile yapılmış ise; yani bankaya mevduat yatırılmış veya kredi alınmış ise bu da bir akittir, ancak burada akde faiz dahil edilmiştir, belli bir zaman sonunda şu kadar faiz alınacak veya verilecektir, bu alış-veriş akdin hükmüne dahildir. Müslümanın işte böyle bir akdi yapması caiz değildir. Ödeme zamanı geldiğinde alınan veya verilen faiz enflasyonun altında kalsa bile bu durum, başta yapılan faizli akit günahını ortadan kaldırmaz. Bir kimse, daha sonra evleneceği bir kadınla -evlenmeden, nikâh akdi yapmadan önce cinsel temas yapsa bu zinadır; daha sonra onunla evlenmek niyetinde olması ve zamanı gelince evlenmesi zina güna¬hını ortadan kaldırmaz…

Ayrıca bankaya yatırılan paralar yüksek ve reel faizlerle isteyene kredi olarak verildiği için, mevduat sahibine paranın reel faizi verilmezse bile bu paraya reel faiz tahakkuk etmiştir, banka bu faizi almıştır ve buna mevduat sahibi razı olmuştur. Bankaya para yatıran ama bankanın kazandığı reel faizi (bunun bir kısmını ) almayan, bankaya bırakan mevduat sahibi eğer haramdan sakınmak isteyen bir mümin ise, bilerek reel faiz alan kimseden daha büyük bir yanlışa düşmektedir; çünkü bu ikincisi hiç olmazsa-haram işleyerek-dünyasını kurtarmıştır, birincisi ise hem haram işlemiş, hem de dünyevi bir menfaat elde etmemiştir. (02 Haziran 2006 –Cuma/Yeni Şafak Gazetesi)

Şu hususlara da dikkat çekerek makalemi noktalayacağım.

Şuna inanmalıyız ki, kul ile yaratıcı arasındaki ilişki hasta ile doktor arasındaki ilişkiye benzer. Dolayısıyla kulun kendine yararlı gördüğü değil, yaratıcının kuluna yararlı gördüğü maslahatlar yararlıdır. Hastanın istediği ilaç değil, doktorun hastasına uygun gördüğü ilaç yararlıdır.

Faiz iktisadi kanserdir, fert veya toplumun ekonomik hayatına girince ekonomiyi çökertir.

Faiz, merhametli kredi açma anlamına gelen karz-ı hasen gibi sevgi, yardımlaşma ve kaynaşma duygularının katilidir. Egoisttir, pek çok yüce ahlaki değerleri yok etmiştir.

Faiz, bütün semavi dinlerde zararlı görüldüğü için yasaklanmıştır. İlkel çağlardan beri vardır.

Ortadoğu İslam âlimleri genel olarak, faizsiz kredi veya meşru alış-veriş bedelinde meydana gelen değer kaybını, gecikme zammını ve hatta gecikme zammını içeren kredi kartlı alış-verişi bile caiz

görmemektedirler.

Müdellel olarak tartışılan ve sonuca bağlanan bu husus, Mecmeu’l-Fıkhi’l-İslami tarafından da karar halinde yayımlanmıştır.(12)

Bu tartışma İslam diyarında yapılan işlemlerle ilgilidir.

Yüce Allah’dan “ Allahım! Bize hakkı hak olarak gösterip ona ittiba etmeyi, batılı batıl olarak gösterip ondan sakınmayı nasip eyle” anlamındaki Resulü Ekrem’in duasıyla sürekli münacatta bulunma ve gereği gibi yaşama imkânını lütfetmesini niyaz ederim.

Doç.Dr.Abdulaziz BEKİ

DİB Kayseri Eğitim Merkezi

DİPNOTLAR:

(1)Gazali, Mustasfa, 1/61; İbn Rüşt, Bidayetu’l-Müçtehit 2/166, Molla Husrev, Miratu’l-Usul, 2/289.

(2)Nevevi, Ravdatu’t-Talibin, 1/428;İmam Remli, Nihayetu’l-Muhtac Şerhu’l-Minhac, 11/392; İbn Abidin, 5/209 vd, el-Bahru’r-Raik, 16/122 vd.

(3)İbn Abidin, Tenbihü’r-Rukud ala Mesail’in-Nukud, Mecmuatu’r-Resail, II/56 vd.

(4)Abdulaziz BEKİ, İslam’da Güncel Ticari Meseleler, 94-96.

(5)Fethu’l-Bari, Ale’l-Buhari, 8/37; el-Müntaka Şerhu’l-Muvatta, 3/265.

(6)Umdetu’l-Kari, Şerhu’l-Buhari, 4/225, 13/293.

(7)İmam Rabbani, Mektubatı 1/108. Mektup no:102

(8)İmam Rabbani, Mektubatı 1/108. Mektup no:102

(9)El-Cezeri, II/246-247; ez-Zuhayli, IV/682.

(10)İmam Nevevi, Kitabu’l-İdah fi-Menasiki’l-Haccı ve’l-Umra, s.188.

(11)Geniş bilgi için bak: İbn Abidin, 2/544.

(12)Mecelletü’l- Mecme’i-l-Fıkhi’l-İslami, S.V, C: 5/2261

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

talha, 2008-08-03 05:20:11

Güzel bir fıkhi tartışma olmuş. İslam aleminin bu tür seviyeli tartışmalra ihtiyacı var. Allah halis niyetli alimlerimizin yardımcısı olsun...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

SORULARLA DAVET YOLU-3

SORULARLA DAVET YOLU-3

Soru 18: Peki nasıl yeniden dirilişe geçip güçlenebiliriz? Cevap: Yeniden dirilişe geçmenin

SORULARLA DAVET YOLU-2

SORULARLA DAVET YOLU-2

Soru 11: Günümüzde Allah’a davet metodu nasıl olmalıdır? Cevap: 1. Davet metodlarında Hz

SORULARLA DAVET YOLU-1

SORULARLA DAVET YOLU-1

Kurtuluşun Reçetesi, Bizden Öncekilerin İzinden Gitmektir. Soru 1: Buradaki “öncekiler”den

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-7

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-7

Valilerin Cevri Müellif bu unvan altında Emeviyye valilerinden sadır olmuş türlü türlü cevr

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-6

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-6

Emevîlerin Mezalimi Buhtu’n-Nasr’ın zulümlerini işittik, Cengiz Han’ın şenaatlerine yak

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-5

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-5

Emevilerin Seyyiatı Müellifin gözettiği yegâne maksat, zihinlere şunu yerleştirmektir ki: Ü

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-4

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-4

Emeviler zamanında en büyük, en mühim memleketler, Mekke, Medine, Basra, Kûfe, Yemen, Mısır,

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-3

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-3

Müellif diyor ki: “Muaviye, mevalinin çoğalması yüzünden Devlet-i Arabiyye’ye gelecek tehl

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-2

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-2

Şeyh Şiblî en-Numanî makale-i intikadiyesinin başına on beş satırlık bir dibace geçirdikte

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-1

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-1

Kıymetli okuyucularımız, Hind alt kıtasında 19. asırda yetişen büyük muhakkik ve tarihçi,

EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ

EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ

1. Allah Teâlâ vardır, birdir, yani şeriki (ortağı) yoktur. 2. Hiç bir şey (ne zatında ne

Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örteriz ve sizi ağırlancağınız şerefli bir yere yerleştiririz.

Nisâ, 31

GÜNÜN HADİSİ

Allah'ın en sevdiği isimler

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın en ziyade sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahman'dır." Müslim-Edeb:2 Ebu Davud-Edeb:59

TARİHTE BU HAFTA

*Cumhuriyet'in ilanı(29 Ekim 1923) *Sütçü İmam Maraş'ta direnişi başlattı(31 Ekim 1919) *I.Dünya Harbine girdik(1 Kasım 1914) *İmam-ı Rabbani Hz.lerinin İrtihali(2 Kasım 1624) *Hz.Ömer(r.a.)'in Şehadeti(3 Kasım 644)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI