KUTLU DOĞUM

İbrahim'in tevhid çığlığı, Yusuf'un güzelliği, Musa'nın haşme­ti, İsa Mesih'in ruh okşayan yumuşaklığı, hepsi işte bu değeri ölçülemeyen, paha biçilemeyen iki cihan sultanının hizmetinde kullanılmak içindi.


2008-04-13 02:57:36

Zaman gülistanına ruhları okşayan, cana can katan nice baharlar gelmiş, insa­nı hayrete düşüren yapısıyla bu sonsuz feza, zaman zaman şu zümrüt parçası yer­yüzünü, bakanları şaşırtacak derecede güzelliklerle bezemiştir.

Fakat bugünkü tarih ve bugünkü gün öyle bir gündür ki, ona kavuşmak için üzerinden sayısız yıllar geçen zaman, milyonlarca yıl harcamıştır. Gökyüzünün derinliklerindeki gezegenler bugünü görme özlemi ile gözlerini dikmiş, beklemek­teydiler.

Yaşlı dünya ve köhne felek, uzun, çok uzun zamandan beri bu cana can katan, ruhları dirilten sabahı, gece gündüz, durmaksızın bir yandan öbür yanına dönerek gündoğumunu bekleyen insan gibi bu kutlu doğumun sabahını bekliyor­du. İlâhî fermanın, kaza ve kaderin süregiden tecellîleri, uzaydaki zerrelerin her gün yenilenmesi, ay ve güneşin ışıklar saçarak her tarafı aydınlatmaları, rüzgâr ve bulutların hayat veren yağmurlar taşımaları, mübarek insanların yuvası olan cen­netin pâk nefesleri, İbrahim'in tevhid çığlığı, Yusuf'un güzelliği, Musa'nın haşme­ti, İsa Mesih'in ruh okşayan yumuşaklığı, hepsi işte bu değeri ölçülemeyen, paha biçilemeyen iki cihan sultanının hizmetinde kullanılmak içindi.

Kutlu doğumun sabahı, işte o cana can katan sabah, işte o mutlu ve kutlu saat, işte o mesut andır. Siyer alimleri kısıtlı bilgileri içinde "Bu gece, Kisrâ'nın sarayın­da ondört sütun devrildi, İran'ın ateş tapınağında yüzlerce yıldır yanan ateş sön­dü, Sâve deresi kurudu", diye yazmaktadırlar. Ama doğrusu şudur ki, yıkılan Kisra'nın sarayı değil, aksine Acem'in şan ve şöhreti, Bizans'ın ihtişamı, Çin'in gökle­re yükselen saraylarının kuleleriydi. Sönen İran'ın ateş tapmağı değil, aksine şer cehennemi, küfrün ateş tapınağı, Azer'in dalalet ve sapıklık mabetleriydi. Puthanelerden toz duman yükselmeye başlamış, putlar yerle bir olmuştu. Mecusîliğin ipi kopmuş, düzeni darmadağın olmuştu. Hıristiyanlığın hazan mevsimi gelmiş, yap­rakları teker teker dökülüyordu.

Tevhid çığlığı gökyüzüne yükseldi. Tek Allah'a iman sadâsı koptu. Mutluluk gülistanına bahar geldi. Hidâyet güneşinin ışıkları nurlarıyla her yeri aydınlattı. İnsan ahlâkının aynası Hz.Muhammed sallallahu aleyhi vesellem kutsal merceğin içinden şimşek gibi parlayarak dışan çıktı.

Abdullah'ın yetimi, Amine'nin ciğerparesi, Kabe'nin sultanı, âlemin manevî hükümdarı, yeryüzünün imamı, iki cihan sultanı, kutsal âlemden geçici âleme şe­ref vererek, azamet ve ihtişamla geldi. Allahümme salli aleyhi ve alâ âlihî ve ashâbihî ve sellim. Allahım! Muhammed'e, O'nun aile ve ashabına salât ü selâm olsun!

Kaynak: Siret-ün Nebi-Mevlana Şibli Numani-İz Yayıncılık

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP

Zulüm (ve haksızlık) edenlere de sakın meyletmeyin! Sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur, sonra size yardım da edilmez.

Hûd, 113

GÜNÜN HADİSİ

Allah her şeye güzel davranmayı emretmiştir. Öyle ise öldüreceğiniz zaman bile güzel öldürün. Hayvan keseceğiniz zaman güzel kesin. Sizden biri bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın.

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI