ASR-I SAADET ANILARI-21

Tarihte adı adaletle beraber anılan bazı insanlar vardır. Sasanoğullarının meşhur kisrası Nuşirevan bunlardan birisidir. Onun zamanını idrak eden Hz. Ömer ise, hilafeti devrinde onun adaletini unutturacak kadar adaletle özdeşleşmiştir


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2007-11-28 00:26:54

BEN NUŞİREVAN’DAN DAHA AZ ADİL DEĞİLİM

Tarihte adı adaletle beraber anılan bazı insanlar vardır. Sasanoğullarının meşhur kisrası Nuşirevan bunlardan birisidir. Onun zamanını idrak eden Hz. Ömer ise, hilafeti devrinde onun adaletini unutturacak kadar adaletle özdeşleşmiştir. Bu konuda tarih kitaplarından şu enteresan hadiseyi nakledelim.

Hz. Ömer zamanında Şam valisi bir camiyi genişletmeye karar verdi. Caminin etrafındaki arsalar değerleri verilerek istimlâk edildi. Bu arada bir Yahudi’nin de istemeyerek de olsa karşılığı verilerek yeri camiye katıldı.

Yahudi bu durumu hazmedemeyerek şikâyet amacıyla Medine’nin yolunu tuttu. Ama Medine’ye gelip de, halifeyi sade elbiseler ve mütevazı bir yaşantı içinde görünce, sukut-u hayale uğradı. Böyle eski ve yamalı hırkalar giyen biri Şam valisi gibi debdebeli bir adamdan nasıl hakkımı alır diye düşündü. Bununla berber, boşuna gelmiş olmamak için şikâyetini de halife’ye arz etti.

Hz. Ömer şikâyeti dinledikten sonra orda bulduğu bir deve kemiğinin üzerine “Ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” diye yazdı ve bu kemiği valiye vermesini söyledi.

Kemiği gören valinin yüzünün şekli birden bire değişiverdi. Korku içinde, Yahudi’den özür diliyor, yaptıklarını nasıl telafi edebileceğini soruyordu. Bu duruma çok şaşıran Yahudi, eğer kemiğin üzerinde ne yazdığını ve bunun kendisini neden bu kadar etkilediğini söylerse valiye hakkını helal edeceğini söyledi.

Vali dedi ki; “İslamiyet’ten önce içlerinde Halife’nin de olduğu bir grup Arap tüccarı ile birlikte İran’a gitmiştik. Hicaz’a döneceğimiz sırda Kisra Nuşirevan’ın en büyük oğlu ve veliahdı Mirza Hürmüzan iki yüz devemizi gasbetti. Biz Arapça olarak bir dilekçe yazıp durumu Nuşirevan’a şikâyet ettik. Nuşirevan bir tercüman çağırttı, dilekçemizi okuttu. Biz konuşulanları anlamıyorduk. Sonunda her birimizi biner dinar bahşiş verildi. Saraydan çıktık.

Bize yapılan muameleye razı olmamıştık. Düpedüz dilenci yerine konulmuştuk. Tekrar bir dilekçe yazarak bize yapılan muamelenin haksız olduğunu anlattık ve bin dinarı geri verdik. Nuşirevan, bizim halimize, tavrımıza bakarak, tercümanın oyununa geldiğini ve bu sebeple yanlış hüküm verdiğini anladı. Tercümanı derhal katlettirdi. Yeni bir tercüman çağırttı. Maktulü ona göstererek, dilekçeyi doğru okumazsa sonunun aynı olacağını anlattı. Sonunda, develerimizi bize iade ettirerek, iki biner dinar da hediye verdi. Ve sarayın sol kapısından çıkmamızı emretti.

Kapıdan çıkarken bir adamın darağacına asıldığını ve üzerindeki yaftada ise Arapça olarak şöyle yazıldığını gördük; “Memleketimize gelen tüccarların can, mal ve ırzını korumak kanunumuzun gereği ve boynumuzun borcu olduğu halde, Nuşirevan’ın büyük oğlu Hürmüzan bunu çiğnediğinden, görenlere ibret olsun diye asılmıştır.”

İşte Halife bu olayı hatırlatıyor ve size yaptığım haksızlıktan dönmezsem sonumun aynı olacağını dile getiriyor” deyince, Yahudi kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu, arsasını da camiye bağışladı.

KEYFİYETLİ ELEMAN’IN ÖNEMİ

Kaliteli ve keyfiyetli elemanlar her hareketin motoru durumunda olmuşlardır. Onun için de “elemansızlıktan el aman el aman” denilmiştir. Bununla alakalı Hz. Ömer’in bir sözü de çok düşündürücüdür. Kendisi bir gün Ashab’a “Cenab-ı Hak’dan ne temenni edersiniz?” deyince onlar da; “Bir oda dolusu altın ve mücevher olsa da Allah yolunda sarf etsek” dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer(RA) de şöyle dedi; “Ben de Ebu Ubeyde ve Muaz bin Cebel ve Huzeyfe ibn-i Yeman gibi adamlar olsa da onları fisebilillah istihdam etsem diye temenni ederim” dedi.

“EĞER ONLARI KIZDIRDIYSAN”

 Aşağıda nakledeceğimiz hatıra Ashab-ı Suffa şahsında İslam’ın muallimler ordusuna verdiği kıymeti göstermesi bakımından ilginçtir. İmam Şarani naklediyor. Bir gün Ebubekir Sıddık(RA) Suffa ehlinden kendisi hakkında sadır olan bir şey sebebiyle onları azarlamış, durum Allah Resulüne ulaşmıştı. Bunun üzerine Resul-i Zişan(SAV); “Ey Ebubekir! İhtimal sen onları kızdırmışsındır. Eğer gerçekten onları kızdırmışsan, bil ki Rabbini kızdırmış olursun.

Bunun üzerine Hz. Ebubekir pişmanlık içinde bu eğitim gönüllülerinin yanına varmış ve “İhtimal sizi kızdırdım” demişti. Onlar da “Hayır Ya Ebubekir! Allah seni bağışlasın. Biz sana kırgın değiliz” dediler. Hz. Sıddık da hoş sözler ile onların gönüllerini aldı ve işi tatlıya bağladı.

KAYNAKLAR

1-İslam Ahlakı-M. Yaşar Kandemir—Nesil Yayınları-İst–1979

2- Kısas-ı Enbiya-cilt:1-Ahmed Cevdet Başa- Bedir Yayınları-İst–1966

3- Tenbih-ül Muğterin-İmam Şarani-terc: Ömer Semizel- Sönmez Neşriyat-İst–1970

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

İnsan, bizim kendisini kerih bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.

Yasin, 77

GÜNÜN HADİSİ

Gerçek Müslüman

Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selâmette kalan kimsedir. (Buhari, Kitabü'l İman -Abdullâh b. Amr b. Âs)

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI