NURŞİN’DEN 4 KUTLU

Eğer istersen hayalinde Nurşin karyesindeki Seydâ'nın meclisine git, bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris'e git ve en büyük localarına gir. Göreceks


Müfid Yüksel

mufidy@gmail.com

2007-10-14 10:26:38

Eğer istersen hayalinde Nurşin karyesindeki Seydâ'nın meclisine git, bak: Orada fukara kıyafetinde melikler, padişahlar ve insan elbisesinde melâikeleri bir sohbet-i kudsiyede göreceksin. Sonra Paris'e git ve en büyük localarına gir. Göreceksin ki, akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar, ilâ âhir..." Bediüzzaman

Nurşin, Şarkın ilim, irfan ve feyz kaynaklarının başında gelir. Bu kudsi ocak inşasında beri bağrından çıkardığı kutlularla Anadolu’yu aydınlatmıştır. Üstad Bediüzzaman’ın da çok alakalı olduğu bu feyz çeşmesinde yetişen 4 büyük hakkında, Müfid Yüksel beyefendi yaptığı kıymetli çalışmasını sitemizde yayınlamak üzere gönderdiler. Kendilerine müteşekkiriz. Cevaplar.org

ŞEYH ABDURRAHMAN ET-TAHİ

Müfid Yüksel

Şeyh Abdurrahman Et-Tahî Bin Molla Mahmud, Kürdistan’daki Nakşibendî-Halidî meşayihinin ünlülerinden olup aslen, Şirvan kazasının Bervuj nahiyesinin Mâvît köyünde bulunan hüsamân aşiretine mensup olup, babası Molla Mahmud’un Bitlis’in Hizan kazasının Tah köyüne yerleşmesi dolayısıyle, Tahî nisbeti ile anılmıştır. Kuvvetli bir medrese tahsili gördükten sonra tasavvufa intisab etmiştir. Önceleri Kadirî-Rufa’î tarikatına intisab ederek, Şeyh Emin Şirvani’nin müridi olur. Ancak Şeyh Emin Şirvani bir süre sonra şeyhi olan ünlü Kerküklü Şeyh Abdurrahman Halis Et-Talebânî tarafından rededilince, bu şeyhi bırakarak, Kadirî şeyhlerinin büyük meşayihinden Şeyh Nureddin El-Berifkânî’ye intisap eder. Daha sonra ise, Nakşibendi-Halidi tarikatına meylederek, bu tarikatın ünlü şeyhlerinden Şeyh Sibğatullah El-Arvasî’ye (Vefatı:1287/1870) intisab eder. Tâh köyünde büyük bir medrese kurar. Bu sırada, Tah’a yakın Nors köyünden olan Bediüzzaman Said Nursi de bunun medresesinde tedrisata başlar. Sonraları ise şeyhinin işaretiyle Norşin’e giderek orada yerleşir ve tarikat faaliyeti ile birlikte medrese faaliyetini de burada sürdürür. 20 Rebi’ulevvel 1304/1886 tarihinde 75 yaşında olduğu halde Norşin’de vefat eder. Burada hususi türbesinde medfundur. Minah ve İşârât adlı eserleri basılmıştır. Arapça-Farsça Mektubatı ise basılmamıştır . 19 halifesi olup, en başta geleni şeyh Fethullah El-Verkanisî’dir.

(Vefatı:1317/1899). Diğer Halifeleri ise şunlardır:

Şeyh Muhammed Samî El-Erzincanî (Erzincanlı olup, türbesi Erzincan’ın şehir merkezindedir. Hâce-i Ezircani lakabıyla anılmıştır)

Şeyh İbrahîm El-Çokreşî (Erzurum Karayazı ilçesinin Çokreş köyündendir)

Şeyh Mustafa El-Bidlisî (Şeyh Abdurrahman Et-Tahî’nin aynı zamanda kâtibi olup, kendi el yazısıyla bir mektubu özel kütüphanemizdedir. Bitlisli Şeyh Seyyid Emin Efendi’nin torunu olan Şeyh Mustafa Efendi İstanbul’da vefat etmiş olup kabri, Eyüp sırtlarında Necip Fazıl’ın kabrinin yanıbaşındadır.)

Hacı Süleyman El-Bidlisî

Hacı Yusuf El-Bidlisî (Bajarî)

Şeyh Abdülhâdî El-İspahirtî (Hizan’ın Çerçah Köyünden)

Şeyh İbrahîm En-Neynikî (Muş-Bulanık’ın Neynik Köyü)

Es-Seyyid Tahir El-Abrî (Muş-Bulanık’ın Abri Köyü)

Molla Ahmed Ed-Dumlî Taşkesenî (Erzurum)

Molla Abdullah El-Hizânî (Hizan’ın Hurus Köyünden)

Şeyh Abdullah Subaşî (Köse Halife, Norşinli)

Molla Reşîd Subaşî (Norşinli)

Es-Seyyid İbrahîm El-Es’ardî

Eş-Şeyh Abdülkahhar El-Es’ardî (Siirt-Kurtalan-Zokayd Köyünden)

Eş-Şeyh Abdülhakîm El-Fürsafî (Siirt, Şeyh Muhammed El-Hazîn’nin-Vefatı: 1308- yeğeni)

Şeyh Abdülkâdir El-Mollakendî (Muş-Bulanık Mollakend Köyünden)

Hacı Yusuf El-Koşkî (Erzurum-Hınıs Koşk Köyünden)

Şeyh Abdurrahman Et-Tahî’nin tarikat silsilesi Mevlâna Halid-i Bağdadî’den şu şekilde gelir.

Mevlana Halid-i Bağdadî (Vefatı:1242/1827)

Seyyid Taha En-Nehrî El-Hakkârî (vefatı.1269/1852)

Seyyid Sibğatullah El-Arvasî (Vefatı:1287/1870)

Şeyh Abdurrahman Et-Tahî (Vefatı: 1304/1886)

Şeyh Abdurrahman Et-Tâhî’ye Murat Nehri Üzerinde Üç Gözlü Kârgir ve Sağlam Bir Köprü Yaptırmasından Dolayı Üçüncü Rütbeden Mecîdî Nişânı Verilmesine Dair Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Yer Alan Vesika

BOA.

İ. DH,

962/ 76124

4/Z/1302

Fi 12 Mart Sene 1300 Tarih Ve Otuzdokuz (39) Numaralı Muş Meclis-i İdâre Mazbata Sûretidir.

Üstâdiye gibi masârıfâtı tarafından tesviye ve teşvikât-ı lâzime ile Bulanık kazâsında kâin Kara Ağıl ve Bitlu karyeleri arasında Murad Nehri üzerinde üç gözü şâmil kâgir olarak metîn bir köprü hulefâ-yı Nakşibendiyyeden Şeyh Abdurrahman Efendi tarafından ahâli yardımıyla müceddeden inşâ edilmiş ve ikibin (2000) kuruş masârıf vukû’u tahmînen anlaşılmıştır. Maâmafih, köprü-yi mezkur vilâyet-i celîleleriyle bura ve Erzurum vilâyetinin kervânıyla ebnâ-yı sebîli memerrgâhında vâki’ olmakla cümlenin menâfı’ını mucib bir âsâr-ı hayriyyeden ma’dûd olub hazîneye dokunmaksızın şeyh-i mumaileyhin külliyetli sarfiyyâtla nezâreti tahtında olarak şu sûretle inşâ ve itmamına himmetleri muvaffakiyet-i ‘aliyye-i cenâb-ı vilâyetpenâhîleri eser-i feyz-i bâhiresi semeresi bulunmağla ‘arz-ı teşekküre ve şeyh-i mumaileyhin bu bâbtaki sa’yi ve ihtimâmı şâyeste-i nazar-ı ‘âtıfet bulunduğunun ‘arz ve ifâdesine cür’et olunur. Ol bâbta ve her hâlde emr u fermân hazret-i men lehu’l-Emrindir.

Nâfi’a Nezâret-i Celîlesine

27

Devletlu Efendim Hazretleri

Hulefâ-yı Nakşibendiyye’den Şeyh Abdurrahman Efendi’nin Murad Nehri üzerinde cesîm ve metîn bir köprünün inşâsına muvaffak olduklarına dâir Muş Sancağı meclisi idâresinden vârid olan mazbata sûreti meclis-i idâre-i vilâyet ifâdesiyle leffen takdim kılınmış ve şeyh mumaileyhin bu gibi âsâr-ı nâfi’a ve hayriyye te’sisine olan mesâ’i ve ikdâmları fazîlet-i zâtiyesi eseri bulunmuş olmağın olbâbta emr u fermân hazret-i menlehu’l-Emrindir.

Fi 10 C. 1301 Ve Fi 26 Mart 1300

Mühür: Arif (Bitlis Vâlisi)

Nezâret-i Umûr-i Nâfi’a

Mektûbî Odası

No: 7

Huzûr-i Fehâmetmevfûr-i Cenâb-ı Sadâretpenâhîye

Ma’ruz-i Çâker-i Kemîneleridir ki,

Hulefâ-yı Nakşibendiyye’den Abdurrahman Efendi’nin Murad Nehri â-yı Nakşibendiyye’den Abdurrahman Efendi’nin Murad Nehri üzerinde cesîm ve metîn bir köprünün inşâsına muvaffak olduğuna dâir Muş sancağı meclis-i idâre mazbatasının leffiyle Bitlis vilâyeti makâmından nezâret-i ‘âcizîye meb’ûs tahrirât mazbata-i mezkure ile beraber manzur-i ‘âlî-yi sadrâzamîleri buyurulmak üzere leffen takdim kılınan mütala’asından rehîn-i ‘ilm-i ‘âlî buyurulacağı vechile zikrolunan köprü inşaât-ı cesîmeden ve binâberîn ahâli ve memleketçe ve ebnâ-yı sebîl ve ticâretçe müstelzim-i menâfı’ ve teshîlât olur âsârdan bulunmuş olduğuna ve bu misillu ibrâz-ı âsâr-ı vatanperverî edenlerin taltîfi şân-ı mekârim-nişân-ı ‘âlî iktizâsından bulunduğuna binâen şeyh-i mumaileyhin dahi tensîb buyurulacak sûretde taltîfi bi’l-Vucûh merhûn-i lutf ve müsaâde-i celîle-i cenâb-ı sadâretpenâhîleri bulunmuş olmağın, ol bâbta emr u fermân hazret-i veliyyu’l-Emrindir.

Fi 21 Receb Sene 1301 Ve Fi 5 Mayıs Sene 1300

Raûf

‘Atufetlu Efendim Hazretleri

İşbu tezkire-i ‘atufîleri ve melfûfâtı mütala’agüzâr-ı muhlisi olarak şeyh-i mumaileyhin ne sûretle taltîfi münâsib olacağının vilâyetle bi’l-Muhâbere iş’arı hususuna himmet buyurulması siyâkında terkîm-i cevâba ibtidâr olundu.

Fi 4 Şaban 1301 Ve Fi 19 Mayıs 1300

Şu’ayb

Ma’ruz-i Çâker-i Kemîneleridir ki

İşbu emr u iş’ar-ı ‘âlî cenâb-ı vekâletpenâhîlerine tevfîkan Bitlis vilâyet-i celîlesine sabk eden iş’ara cevâben alınan tahrirât leffen takdim-i huzûr-i sâmî-yi fahîmâneleri kılınan meâlinde mumaileyhin Üçüncü Rütbeden bir kıt’a Mecîdî Nişân-ı Zîşânıyla mazhar-ı ‘âvâtıf-ı seniyye olması lüzumu gösterilmiş ve ifâ-yı muktezâsı re’y ve irâde-i ‘aliyye-i hazret-i sadâretpenâhîlerine mütevakkıf bulunmuş olmağın, ol bâbta emr u fermân hazret-i veliyyu’l-Emrindir.

Fi 27 Zilka’de 1302 Ve Fi 26 Ağustos 1301

Raûf

Nâfi’a Nezâret-i Celîlesine

118

Devletlu Efendim Hazretleri

Meşâyih-i Nakşibendiyye’den El-Hâcc Abdurrahman Efendi’nin Murad Nehri üzerinde cesîm bir köprünün inşâsına muvaffak olmasından dolayı taltîfi hakkında sabk eden ‘arz ve iş’ara cevâben makâm-ı sâmî-yi nezâretpenâhîlerinden şerefvârid olan 8 Şubat Sene 1301 tarih ve yedi (7) numaralı tahrirât-ı ‘aliyyede mumaileyhin ne sûretle taltîfi münâsib olacağının ‘arzı fermân buyurulmakdan nâşî keyfiyyet ol vakit Muş mutasarrıflığına tebliğ kılındığı gibi nehr-i mezkurun geçen sene emsâli görülmedik bir sûretde tuğyânı ve suyun bunca vâsi’ ve ‘amîk olan mecrâsını doldurarak tâ köprünün üzerinden cereyânı köprüyü tahrîb ederek çekilen emekler hebâ olduğu cihetle şeyh-i mumaileyh nezd-i ‘Acizîye gelerek bu bâbta hükûmetçe de muâvenet-i muktezîye ifâ olunur ise yeniden inşâsına bede’ edeceğini ifâde etmiş ve binâberîn, her türlü muâvenet ve teshîlât va’dolunmakla beraber bizzât köprüye giderek teşvîkât ve terğibât-ı mukteziye de ifâ ve taş vesâire nakli için icâb eden araba vesâirenin istihzârı hakkında mahalli me’murîn-i mülkiyyesine tenbihât-ı lâzime icra olunduğu gibi ikiyüz (200) liraya karîb i’âne de tedârik ve i’tâ ve seksen (80) aded ağaç dahi merkez-i vilâyetden isra edilmiş olması üzerine Gümüşhâne’den mâhir ustalar celb edilerek ayakları kârgir ve üzeri ahşâb olarak üç göz üzerine gâyet metîn ve rasîn olarak bi’l-İnşâ ikmâl edilmiş ve şeyh-i mumaileyhin bu uğurda iki def’ada pek çok emek ve hizmeti sebkat ederek şâyân-ı taltîf-i ‘âlî bulunmuş olması hasebiyle hizmeti bi’t-Takdir ne gibi mükâfât emelinde bulunduğu kendisinden istihrâc olundukda bu emr-i hayra öyle bir mükâfât emeliyle teşebbüs ve delâlet etmediği misillu bu iş şâyân-ı mükâfât değerli bir hizmet dahi olmadığını beyân ve şu kadar ki, hakkında eser-i lutf-i ‘âlî olmak üzere vukû’bulacak iltifât-ı hazret-i pâdişahî kendisince de mucib-i mefharet-i bînihâye ve bir kat daha müstelzim-i da’avât-ı hayriyye olacağını dermeyân eylemiş ve mutasarrıflık-ı mezkurdan alınan cevâbta İzmîr Pâye-i Mücerrede’siyle Üçüncü Rütbeden Mecîdî Nişân-ı Zîşânıyla taltîfi gösterilmiş ise de mumaileyh rütbe arzusunda bulunmadığından ifâde-i vâkı’asına ve mazbût olan hâl ve mesleğine nazaran rütbeden sarf-ı nazarla Üçüncü Rütbeden bir kıt’a Mecîdî Nişân-ı Zîşânı’yla taltîfi hâlinde matlûb olan te’sîrât-ı hasene hâsıl olacağı derkâr bulunmağla icra-yı icâbı vâbeste-i ‘inâyet ve müsaâde-i devletleridir. Ol bâbta emr u fermân hazret-i men lehu’l-Emrindir.

Fi 21 Şevvâl Sene 1302 Fi 22 Temmuz Sene 1301

Fikrî

Devletlu Efendim Hazretleri

Meşâyih-i Nakşibendiyye’den A bdurrahman Efendi’nin Murad Nehri üzerinde cesîm ve metîn bir köprü inşâsıyla ibrâz-ı meâsir-i hamiyyet eylemesinden nâşî sûret-i taltîfi hakkında âfi’a nezâretiyle muhâbereyi şâmil tezkire melfûfâtıyla beraber ‘arz ve takdim kılındı. Nezâret-i müşârunileyhanın cevâbında Efendi-yi mumaileyhin Üçüncü Rütbeden bir kıt’a Mecîdî Nişân-ı Zîşânıyla taltîfi münâsib olacağı mahalliyle cereyân eden muhâbere netîcesinden anlaşıldığı gösterilmiş olmağla ol bâbta her ne vechile irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişahî şerefmüte’allik buyurulur ise infâz-ı mantûk-ı münîfine ibtidâr olunacağı beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılndı Efendim.

Fi 3 Zîlhicce Sene 1302 Fi 1 Eylül Sene 1301

Şu’ayb

Ma’ruz-i Çâker-i Kemîneleridir ki

Resîde-i dest-i ta’zîm olan işbu tezkire-i sâmiye-i sadâretpenâhîleriyle melfûf evrak manzur-i ‘âlî buyurulmuş ve ber vech-i isti’zân mumaileyhin taltîfi hususuna irâde-i seniyye-i cenâb-ı tâcdârî şerefmüte’allik buyurularak evrak-ı ma’ruze i’âde kılınmış olmağla ol bâbta emr u fermân hazret-i veliyyu’l-Emrindir.

Fi 4 Zîlhicce 1302 Ve Fi 2 Eylül 1301

Ali Rı

Norşinli Şeyh Muhammed Ziyauddîn Efendi

Şeyh Ziyauddin Efendi, sâlifu’z-Zikr Kürd Nakşibendî-Halidî Meşâyihinin meşâhirinden Şeyh Abdurrahman et-Tahî’nin (Vefatı 1304/1886) püser-i vâlâları olup, hicrî 1273/1856 tarihinde Bitlis’in Hizan Kazası İsbayerd nahiyesinin Üsb köyünde kadem-nihade-i alem-i fena olmuşlardır. Tahsillerini pederleri ve diğer bazı Kürdistan’daki meşahir-i ulema yanında yapmışlardır. Aynı zamanda Nakşi-Halidi usulü üzerine tarikat terbiyesi almışlardır. Bilahere, bâlâda mezkur pederleri Bitlis’in Norşin nahiyesine hicret etmekle ,Norşin’de Tavattun etmişlerdir. Pederlerinin 1304 tarihinde vefatıyla, Tarikat terbiyelerini ,seyr-i sülukunu pederinin Halifesi Şeyh Fethullah el-Werkanesî’nin (Vefatı:21 Cemaziyelevvel 1317/1899), kabri Bitlis Şehir Merkezindedir.) yanında itmam edip hilâfet almıştır. Nakşibendîliğin Halidîyye şu’besini Kürdistan’da en fazla neşredenlerden olmuştur. Bu yüzden , çevresinde ve bölgede “ Hazret” lakabıyla şöhret bulmuştur. Birinci Cihan Harbi başladığında gönüllü kuvvetler teşkil ederek harbe iştirak etmişlerdir. Bu harpte, sol kolunu kaybetmiş, Muhammed Said ve Muhammed Eşref adlı iki kardeşi de şehit düşmüştür. Harbin akabinde , kendisine Sultan V. Mehmed Reşad tarafından , Gümüş Liyakat Muharebe Madalyası ve bir protez kol , 11 Ramazan 1334 tarihli Beratla birlikte irsal olunmuştur. Daha evvel de yine Sultan Reşad tarafından kendisine Mecidi Nişanının Beşinci Rütbesi 13 Cemaziye’l-Ahire 1332 tarihli bir Beratla i’ta kılınmıştır. Yine Kendisine, Mustafa Kemal tarafından 13 Ağustos 1335 (1919) tarihinde Erzurumdan gönderilmiş bir mektup mevcuttur. (Bkz. Nutuk, Vesikalar bölümü, Vesika 52). Bu mektupta Mustafa Kemal , Şeyh Ziyaeddin Efendi’den Müdafaa-yı Hukuk cemiyetleri için destek istemektedir. Ancak, Şeyh Ziyaeddin Efendi bir sebepden naşî destek vermeyi kabul etmez. Şeyh Ziyaeddin Efendi 17 Receb 1342 hicri tarihinde (9 Şubat 1924) vefat eder . Norşin’de babasının yanına defnedilir. Şeyh Ziyaeddin Efendi Sağlığında birçok kimseye Medrese ve tarikat icazeti verir. Halifeleri arasında, Zokaydlı Şeyh Mahmud, Karaköylü Şeyh Mahmud , Ohinli Şeyh Alaaddin (Vefatı:1949), Şeyh Ahmed el-Haznevi (Vefatı:1950), Hezanlı Şeyh Selim Efendiler gibi , Nakşibendi-Halidi tarikatının meşhur meşayihi vardı. Ayrıca, Şeyh Ziyaeddin Efendi’nin 113 mektuptan müteşekkil matbu Mektubatı da vardır. Bu mektuplar arasında , kendi müridi ve Bediüzzaman’ın ağabeyi Molla Abdullah’a gönderilmiş mektuplar da vardır. Hazret’in Mektubatı , Eski Kozluk Müftüsü Merhum Molla Hasip Seven tarafından Türkçeye de tercüme edilmiş olup, Bu tercüme 1977’de İstanbul’da basılmıştır. Ayrıca, Bitlisli Molla Hüseyin Efendi’ye verdiği bir icâzetnâme, İstanbul Müftülüğünde bulunan Şeyhülislâmlık arşivi meyanındadır. Bediüzzaman’ın çeşitli risalelerinde kendisinden bahsedilmektedir. 15 Halifesi olup, halifeleri şunlardır:

1. Molla Muhammed Emin El-Kursincî (Mela-yi mazin, Vefatı:1936)

2. Hacı Abdulkerim (Hizanlı)

3. Şeyh Ahmedi El-Haznevi(Suriye)

4. Şeyh Mahmud Karaköy (Varto-Karaköy)

5. Şeyh Muhammed Selim (Diyarbekir-Hezanlı, Vefatı: 1335)

6. Şeyh Mahmud Zokaydi (Şeyh Abdülkahhar’ın oğlu)

7. Şeyh Alauddin Verkanisî-Ohinî (Şeyh Fethullah'ın oğludur)

8. Şeyh Şihabuddin Tihî (Muş'un nahiyesi)

9. (Şeyh Şihabuddinin oğlu) Molla Ubeydullah

10. Molla Halil El-Koğaki (Muş-Bulanık’ın Koğak Köyü)

11. Molla Yusuf-i Hort

12. Şeyh Abdurrahman-i Çokreşi (Erzurum-Karayazı)

13. Şeyh İbrahim El-Abrî (Muş-Bulanık’ın Köyü)

14. Molla Abbas (Bulanıklı)

15. Molla Halid-i Poğaşi (Reşadiye Köyü)

BEŞİNCİ RÜTBEDEN MECİDİ NİŞANI BERATI

(TUĞRA) REŞAD – Muhammed Reşad Bin Abdülmecid Han Tâbe Serahu-

Şân-i Şerîf-i âlîşân sâmi-yi Mekân-i sultânî Ve Tuğra-yı Gâzâ-yı Cihân-Sitân-i Hâkânî

Norşîn’de mukîm iftiharu’l-Emâcid ve’l-Ekârim Şeyh Ziyauddîn Efendi Bitlîs hadise-i zâilesi esnasında Hükûmet-i Seniyyeme karşı ibrâz eylediği hidemât-i hasene ve meâsir-i sadakatkârâneden nâşî şehriver-i âtıfet-i seniyye-i şâhânem olduğuna binaen bi’l-İsti’zân şerefsâdır olan irâde-i seniyye-i mülûkânem mûcebince mumaileyhe Mecîdî Nişân-i Zîşânının Beşinci Rütbesi ‘inayet ve ihsan kılınmış olduğunu mutazammın işbu Berât-i Alîşânî ısdâr olundu. Hurrire Fi’l-Yewmi’s-Sadis Aşer Min Şehri Cemaziye’l-Ahire Senetu isna selasûn ve selâsemiete ve elf

(16 Cemâziye’l-Ahir 1332)

Bemakâm-ı Mahrûse-i Mahmiyye-i Kostantîniyye

GÜMÜŞ LİYAKAT MUHAREBE MADALYASI BERATI

ELGAZİ ( REŞAD ) TUĞRA

Mevki’i harpte fevkal’ade şecaat ve cesaret ibrâzı sûretiyle hizmet-i vataniyyede bulunan erkân ve ümera ve zabitân ile küçük zabitân ve efradı ve me’murîn-i askeriyye ve mülkiyyenin beyne’l-Emâsil bâis-i fahr ve mübahât olacak sûretde taltîf ve tesrîri emr u fermâ-i hümayûn-i padişâhânem iktizâ-yı celîlinden bulunduğuna ve Milis ruesâsından Kudvetu’l-Emâsil ve’l-Akrân Şeyh Hazret Ziyauddîn Efendi Mutki ve Huyût cihetlerindeki muharebâtda şuhûd olunan fedakârlığından nâşî (iki kelime yırtılmış okunamadı) seniyye-i şâhânem olduğuna binaen bi’l-İsti’zân şerefsâdır olan irâde-i seniyye-i mülûkânem hükm-i münîfine ve nizamnâme-i mahsûsuna tevfîkan kendisine Gümüş Liyakat Muharebe Madalyası i’ta kılınmış olduğunu mutazammın işbu Berât-i Alîşânî ısdâr olundu. Hurrire Fi’l-Yewmi’l-Hâdî Aşer Min Şehri Ramadhâni’l-Mubarek Senetu Erba’a ve Selâsûn ve Selasemiete ve elf

(11 Ramazan 1334)

Be Makâm-ı Daru’l-Hilâfeti’l-Aliyye

Mustafa Kemal ( Atatürk) ‘in Şeyh Muhammed Ziyauddin Efendi’ye Gönderdiği Mektubun Sûreti:

VESİKA 52 13 Ağustos 1335 (1919)

Norşinli Meşâyih-i İzâmdan Şeyh Ziyauddin Efendi Hazretlerine

Fazîletlu Efendim,

Zât-ı fâdılânelerinizin Harb-ı Umûmî’nin imtidâdınca Osmanlı Ordusuna îfâ eylemiş olduğunuz hidemât-ı bergüzîdelerine ve makâm-ı muallâ-yı Hilâfet ve Saltanata göstermiş olduğunuz ravâbıt-ı kalbiyelerine yakından muttali’ bulunuyorum. Bu sebeple zât-ı âlinize kalben pek büyük hürmetim vardır.

Bugün makâm-ı Hilâfetin, Saltanât-ı Osmâniye’nin ve vatan-ı mukaddesimizin düşmanlarımız tarafından nasıl rencide edilmekte ve vilâyât-ı şarkiyemizin Ermeniler’e hediye edilmesinde ısrar olunmakta olduğu ma’lûm-ı ârifâneleridir. Millete istinad etmeyen İstanbul’daki hükümet-i merkeziye bütün bu düşman taaddileri karşısında âciz ve nâçîz kalarak hukûk-ı millet ve memleketi müdafaa edememekte olduğu tahakkuk etmiştir. Bu sebeple milletimizin mevcûdiyetini ve vahdetini bütün cihâna göstermek ve hukukumuzun ‘indi ve şahsi kararlarla imhasına müsaade edemeyeceğimizi anlatmak maksadıyla senâverleri resmî makâm ve sıfatımdan tecerrüd ederek milletin içinde ve milletle beraber çalışmaktan başka çare göremedim ve derhal askerlikten istifâ ettim.

Vekâyi-i elîme te’sîriyle her tarafta teşekkül eden millî ve vatanî cem’iyetlerin murahhaslarından mürekkeb olmak üzere Erzurum’da in’ikâd eden bir kongre ile

“ Şarkî Anadolu Müdafaa-yı Hukûk Cem’iyeti “ teşekkül etti ve vahdet-i milliyemizi dahil ve hârice karşı temsil eylemek üzere bir hey’et-i temsiliye Kabul edildi. Bu hususâta dair beyânnâme ve nizâmnâmelerden zât-ı ulyânıza takdîm ediyorum. Zât-ı fâdılâneleri cem’iyetimizin en muhterem a’zâsından bulunduğunuz cihetle istihsâl-I maksad-I mukaddes için cümlece müsellem olan himmet ve gayretlerinin teşkîlâtımızın o havâlice tesri’i husûlüne ve muzır düşman telkinâtının izâlesine masrûf olacağına mutmainim. Birkaç güne kadar Garbî Anadolu ve Rumeli’nin bilcümle vilâyâtından gelmekte olan murahhaslarla da umûmî bir kongre sivas’ta akdolunacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın avn u inâyeti ve Peygamber-i Zîşânımız’ın feyz u şefaati ile umûm milletimizin bir noktada müttahid olduğunu ve hukukunu muhafaza ve müdafaaya kadir olduğunu cihâna göstereceğiz

Karîben Meclis-i Meb’usânımızı açtırmak ve millete müstenid kuvvetli bir hükümeti mevki-i iktidâra geçirerek selâmet-i vatanı te’min eylemek müyesser olacaktır.

 Muhabbet ve hürmetlerimin kabulünü ricâ ve o havâlideki bilcümle vatandaşlarıma selâmlar ithâf eylerim Efendim Hazretleri.

 

Sâbık Üçüncü Ordu Müfettişi

Mustafa Kemâl

 

(Bkz. Nutuk, Vesikalar bölümü, Vesika: 52)

Şeyh Muhammed Ma’sum’un Hayatı

Şeyh Muhammed Ma’sum Efendi, Şeyh Abdurrahman et-Tahî’nin torunu olup, Abdürrahîm Efendi’nin oğludur. Dedesi Şeyh Abdurrahman’ın vefatından iki yıl once hicri 1302 (Miladi: 1884) yılında Norşinde dünyaya gelmiş. 8 yaşında iken anne ve babasını, ikisini birden kaybetmiş. Amcası Muhammed Said Efendi tarafından büyütülmüştür. Şeyh Ma’sum Efendi Birinci Dünya savaşı başladığında, Kürdistan’ın Ruslarca işgâli üzerine, bu savaşa amcaları ile birlikte katılarak büyük yararlıklar göstererek milis yüzbaşılığa kadar yükselmiştir. Ardından kendisine Sultan Reşad tarafından Gümüş Muharebe Liyakat Madalyası bir berâtla birlikte gönderilmişse de, bu berat ve madalya bugün maalesef kaybolmuştur. Şeyh Ma’sum savaş sırasında iki amcasını kaybeder. Muhammed Said savaşta şehit düşer, Muhammed Eşref ise kaybolarak kendisinden haber alınmaz. 1924 Şubatında ise, Amcası Şeyh Ziyauddin Efendi, Amcasının oğlu Fethullah Efendi ve Fethullah Efendi’nin oğlu Cemaleddin Efendi bir ay içinde ardarda vefat ederler. Bir ay içindeki bu üç vefat, Şeyh Abdurrahman et-Tahî ailesini bir hayli sarsar. Ailenin bütün idaresi, yaşça en büyük olduğundan Şeyh Ma’sum’un üzerinde kalır. Şeyh Ma’sum amcası Şeyh Ziyauddin’in vefatından sonra devraldığı aile idaresini başarıyla yürütmeye çalışır. Ancak, tam bu dönemde Şeyh Said ayaklanması baş gösterir. Şeyh Ma’sum, birkaç Şeyh ve ağa ile birlikte, Ohinli Şeyh Alaaddin Efendi’nin (Vefatı:1368/1949) fetva vermemesi dolayısıyle, bu ayaklanmaya katılmama kararı alırlar. Hatta bu karar, o sırada Bitlis valisi olan Manastırlı Kâzım Dirik Paşa’ya, Şeyh Ma’sum ve Hizanlı Şeyh Selahaddin tarafından iletilir. Ayaklanmanın Yeni Ankara hükümetince bastırılmasının ardından ise, Şeyh Ma’sum, diğer bazı şeyh ve ağalarla birlikte İzmir’e sürgüne gönderilir. İzmir’de iki yıllık zorunlu ikametten sonra Norşin’e geri dönebilir. Şeyh Ma’sum’un Norşin’de medrese müssesesini sürdürmesi, Ankara yönetimince ağır baskılara maruz kalmasına neden olur. Sürekli, Jandarma baskısı bölgede sürdürülür. 1930 tarihindeki Zilân Deresi (Ağrı) hadisesi sonrasında da Şeyh Ma’sum hapis ve sürgüne maruz bırakılır. Şeyh Ma’sum, amcasının oğlu Sultan Veled ve Ohin Şeyhi Şeyh Alaadin’le birlikte, Gaziantep’te cezaevine gönderilirler. Cezaevinde bir müddet kaldıktan sonra iki yıllık zorunlu ikamete tabi tutulurlar. Gaziantep’teki bu zorunlu ikamet sonrasında Norşin’e tekrar geri dönebilir. Şeyh Ma’sum bundan sonra da tek-parti döneminin tüm baskılarına karşın medrese ve tarikat faaliyetlerini sürdürür. Bu zaman zarfında gerek Norşin gerekse Ohin medreselerinde, bugün de tanınmış bir çok İslam Alimi ve Molla yetişmiştir. Uzun süren hayatı çile ve baskılarla geçen Şeyh Ma’sum 17 Haziran 1971 tarihinde, yakalandığı Akciğer kanserinden kurtulamayarak Norşin’de hayata gözlerini kapamış. Ve dedesi Şeyh Abdurrahman Et-Tahî’nin yanında defnedilmiştir.

Şeyh Muhammed Ma’şuk

Yukarıda hal tercümesini kaydettiğimiz Şeyh Muhammed Ma’sum’un, ilk zevcesi Fatima Hanımdan dünyaya gelen Ahmed ve Necmeddin adlı iki oğlundan sonra, üçüncü oğludur. 1325 (1906) yılında Norşinde dünyaya gelmiştir. Küçük yaştan beri İslami ilimlere ve tasavvufa ilgi göstermiş kısa zamanda ilim tahsil etmiş ve Ohinli Şeyh Alaaddin Efendi’den icazet almıştır. Ardından Muhammed Ma’şuk Efendi medresede talebe yetiştirmeye başlamış ve birçok kimseye ilim icazeti vermiştir. Aynı zamanda Şeyh Muhammed Ziyauddin Efendi’nin halifesi, Suriye-Hizna’daki Şeyh Ahmed el-Haznevî (Vefatı: 1369/1950) nin yanında Nakşibendî-Halidî usulü üzere tarikat terbiyesi almış ve nihayetinde Şeyh Ahmed el-Haznevînin halifesi olmuştur. Şeyh Ahmed el-Haznevî’nin kendisine gönderdiği 9 mektup, Şeyh Ahmed’in mektubâtı içerisinde neşredilmiştir.

Şeyh Muhammed Ma’şuk Efendi, Norşin’de, Şeyh Taha, Şeyh Takiyuddin, Molla Bakî ve Şeyh Nasır’ın yanısıra Nakşibenbendi yolunu sürdürmüş. Bir çok kimseye tarikat dersi verdiği gibi, yerine bir çok halife de bırakmıştır. Bilebildiğimiz halifeleri şunlardır: 

Molla Muhyiddin el-Hawilî ( Garzan- Vefatı: 1988 )

Molla Hasan el-Karânasî (Koçeril Alicanî- 1910-1989

Bu zat Diyarbakır merkez, Karanas köyünden olup, Bediüzzaman Said-i Nursî’nin işareti ile Şeyh Ma’şuka mürid olmuş, 1964 yılında da halifelik almıştır . 1989’da Diyarbakır’da vefat ederek cenazesi köyünde defnedilir.)

Molla Hasan (Karçikanlı, Vefatı. 1997 Van)

Molla Hüseyin-i Mirahura el-Butî (Diyarbakır)

Molla Burhan (Tillolu)

Molla Fethullah Peçarî (Vefatı: Kasım 2004, Diyarbakır)

Molla Said-i Tahikî (Diyarbakır)

Şeyh Muhammed Ma’şuk Efendi, ikinci kez Hac görevini yerine getirdiği sırada, Aralık 1975’te (18 Zilhicce 1395) Mekke’de vefat etmiş. Cenazesi, Mekke’de Cennetu’l-Mualla mezarlığında, Hazret-i Hatice Vâlidemizin yakınına defnedilmiştir.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

Sinan Şimşek, 2012-12-27 16:46:40

Adına Şeyh Said ayaklanması denilen şeriatı savunan bu Kürt hareketine Şeyh Alaaddin neden fetva vermemiş. Bu harekete destek verilmediği halde sürgün ve ceza evlerinde yatma nedenleri nelerdir. Bilgi sahibi kişilerin bizleri bilgilendirmelerini istiyorum. Saygılarımla

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Abdullah***, 2012-10-31 18:05:02

çalışmalar güzel fakat eksik ve hatalar var,daha titiz çalışmak lazım. Şeyh Abdurrahman-ı Tağı\\\'nin bir halifeside Şeyh HAlil Çokreşi\\\' dir.Şeyh İbrahim Çokreşinin kardeşidir.Türbesi Pasinler ilçesi kızılca köyündedir. Şeyh Maşuk efendinin bir halifeside Şeyh Muhammed Zahid Efendi( Akyüz) dür.Şeyh Halil çokreşinin torunu ve Şeyh Abdulkerim Efendinin ( kerinkarlı) büyük oğludur. Türbesi Pasinler ilçesi kerinkar(Kayabaşı) köyünde Babası Şeyh Abdulkerim efendiyle birliktedir. Bu bilgileri dikkate almanızı dilerim...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

mehmet salih taşğın, 2011-10-05 21:23:12

Allah razı olsun böyle bir sitteyi hazırlamışsınız Ben Seydae Haci yusuf el köşkü Erzurum'un torunuyum keşke dedem hakkında biraz bilgi yayınlasaydınız. İsterseniz birazda olsa bilgi veririm Allaha emanet olunuz.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

mehmet ali aydın, 2011-07-21 07:45:47

Şeyh Muhammed Selim (Diyarbekir-Hezanlı, Vefatı: 1335) yukarıda adı geçen zatın torunuyum ama malesef atalarımıza layık evlat olamadık buna çok üzülüyorum. xöde me bıde watıre wan..

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

muhammed gündü, 2010-08-06 11:47:12

abdurahmani tağenin bir halifeside şeyh haliliçokreşidir ve ibrahimi çokreşinin kardeşidir,

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

emrah, 2009-05-10 04:16:32

allah razıolsun çokreşi şeyhleri ile bilgi istiyorum

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

Bayburdi, 2008-12-18 10:31:12

Slm.bir hatirlatma yapmak istedim.Hz.Abdurrahman-i Tagi (K.S.)ilk Halifesi Hz.Muhammed Sami-il Erzincani (K.S.)dir

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM

1927 yılında Emir, Kuzey Amerika'ya gitti. Orada Detroit beldesinde göçmenlerin sorunları için

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-1. BÖLÜM

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-1. BÖLÜM

O, Emir Şekib Bin Hamud bin Hasan Yunus Arslan. Hire hükümdarlığı kurucusu olan Tenuhiler sül

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-2

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-2

Bundan sonra araya yeni bir fasıla girdi, ama bu ilki kadar uzun sürmedi. Ve onunla Mekke-i Müker

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-1

NEDVİ’NİN KALEMİNDEN KUDÜS MÜFTÜSÜ EMİN EL HÜSEYNİ-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz, sizlere Filistin istiklal hareketinin mimarı, büyük aksiyon insanı,

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 3. BÖLÜM

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 3. BÖLÜM

Papazlarla Ve Hindu Bilginleri İle Münazaraları Şeyh, Meerut şehrinde ikamet ederken, papazlar

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 2. BÖLÜM

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 2. BÖLÜM

İngilizlere Karşı Cihadı 1857 yılında İngiliz yönetimine karşı Hindistan'da büyük bir a

ÖMER MUHTAR GRAZİANİ’NİN KARŞISINDA

ÖMER MUHTAR  GRAZİANİ’NİN KARŞISINDA

... Graziani hatıratında diyor ki; “Ofisimin girişine geldiği zaman bana öyle geldi ki, ell

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 1. BÖLÜM

İMAM MUHAMMED KASIM EN NÂNOTEVİ- 1. BÖLÜM

Büyük imam, islam filozofu, rabbani alim, büyük ıslahçı, mücahid bir kahraman, İslam düşm

KURRA HAFIZ MEHMET GÜRGÜR HOCA EFENDİ (1937-2020 )

KURRA HAFIZ MEHMET GÜRGÜR HOCA EFENDİ (1937-2020 )

Mehmet GÜRGÜR Hoca Efendi 2 Mart 1937 yılında Dumlu Nahiyesine bağlı Akdağ köyünde dünyaya

ŞEYH MUHAMMED HAFİD (1928-2001)

ŞEYH MUHAMMED HAFİD  (1928-2001)

Şeyh Muhammed Hafid hazretleri, dedesi ‘Hazret’ namıyla bilinen Muhammed Ziyauddin hz.'nin ve

ABDULĞAFUR HAS EFENDİ(1936-2007)

ABDULĞAFUR HAS EFENDİ(1936-2007)

Abdulgafur HAS Hocaefendi 1936 yılında Çat ilçesi Babaderesi köyünde dünyaya geldi. Soyu sils

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

Tevbe, 119

GÜNÜN HADİSİ

Ebû Malik'in babası şöyle dedi: Ben Rasûlullah'(S.A.V.)den işittim, şöyle buyuruyordu: "Her kim Allah'dan başka hak ilah yok eder, ve Allah'dan gayri ibadet olunan şeyleri tanımazsa onun malı ve kanı haram (dokunulmaz) olur. Hisabı da Allah'a aiddir."

(Müslim, Kitabu'l-İyman,37)

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI