RAMAZAN ÖNCESİ MEHMED AKİF’DEN BİR MÜHİM İKAZ

Merhum Akifimizin 1912 senesinde Sırat-ı Müstakim dergisinde, Ramazan öncesi yazdığı çok güzel bir yazının bir kısmını bugüne de aynen baktığı için arz ediyoruz:


2006-09-13 08:36:38

Merhum Akifimizin 1912 senesinde Sırat-ı Müstakim dergisinde, Ramazan öncesi yazdığı çok güzel bir yazının bir kısmını bugüne de aynen baktığı için arz ediyoruz:

Camiler efkâr-ı milleti tenvir için ne müsait yerlerdir! Ağzı düzgün bir zat, kürsüye çıkar da, Kur’an namına, Hadis namına hangi hakikati cemaate telkin edemez? İhtirasatının bir çoğunu cami kapısının dışında bırakarak temiz, âsûde bir kalb ile Allah’ın evine giren şu binlerce halktan niçin istifade etmemeli? Niçin onları cemiyet-i İslamiyye için daha müfid hale getirmemeli?

Yazıklar olsun ki, elimizdeki nimetlerden, vasıtalardan istifade etmenin hiç yolunu bilemiyoruz. Daha doğrusu bilerek, bilmeyerek o yolları kâmilen kapıyoruz?

İbadetlerimiz hemen hemen birer bidat şekline girmiş! Selâtin camilerinde Cuma namazı bir saate yakın sürüyor ki, mahfilde tilavet olunan Kur’an-ı Kerim ile asıl namazdan başkası için geçirilen zamanlar hederdir!

Anlarım: Ağzı düzgün hafızlar mahfile çıkarak kemal-i tertil ile Kur’an okurlar, zamanı gelip, sünnet kılındıktan sonra hatib manidar bir hutbe irad eder. Aradaki bidatlerin hazfinden kazanılacak zaman da bu suretle mevizeye kalmış olur.

Lakin mev’ize bermutad İsrailiyat olacaksa vazgeçtik! Cemaat-i Müslimine artık içtimaiyat lazım içtimaiyat! Şarkta, garpta, şimalde, cenupta ne kadar Müslüman varsa zillet içinde, sefalet içinde, esaret içinde yaşadığını; sefil bir milletin elinde kalan dinin kâbil değil i’la edilemeyeceğini bilmeyen, anlamayan, vaizi kürsüye yanaştırmamalı. Vaiz milletin mazisini bilmeli; cemaati istikbale hazırlamalı.

Hele hoca efendilerimiz hiç kürsilerin semtine uğramıyorlar. Göreceksiniz: Ramazan’da kürsiler şuradan, buradan koşup gelen, medrese, mektep görmemiş ümmi hocalar tarafından işgal olunacaktır.

Hocamız Halis Efendi hazretlerinden(şu anda Sayın Ali Bardakoğlu’ndan) niyaz ederiz: Ya bu kürsilere birer adam çıkarsınlar yahut bu ceheleyi cemaatin başına bela etmesinler. Doğrusu bu herifleri dinledikçe gençlerdeki dinsizlik modasını hemen hemen mazur göreceğim geliyor! Eğer dinin ne olduğunu bunlardan öğrenseydim, mutlaka İslam’ın en büyük düşmanı olurdum.

Camiler hakkında sözler dünyanın her tarafındaki camileri kendinde cem eden Hicaz hakkında evleviyetle vârid olur. Hicaz’ın bir Müslüman sergisi olduğunu, böyle bir sergi hiçbir millete olmadığını, bundan istifade etmemek kadar sersemlik tasavvur edilemeyeceğini ukalâmız pek çok söylemişlerse de, biz tekrarını faidesiz görmüyoruz. Hem de görmemeliyiz.

Bu gibi hakikatler, her gün herkes tarafından söylenmelidir. Meşrutiyetten, hürriyetten yalnız ötekine berikine ağız dolusu sövmek suretiyle mütelezziz olmamalıyız; yapılması elzem olduğu halde yapılamayan şeyleri yaptırıncaya kadar uğraşmalıyız.

İşte mevsim-i hac yaklaşıyor. Evladını, iyalini bırakıp birçok paralar, fedakârlıklar ihtiyarıyla dünyanın bir ucundan öbür ucuna kadar giden bu saf yürekli adamlara neler anlatılmaz, ne telkinatta bulunulmaz. Hiç olmazsa hacdan maksat ne olduğunu öğrenirler, birbirlerini tanırlar a. Ya bu az muvaffakiyet midir?

Va esefâ ki, hacılarımızın içinde “Medine’de Peygamber yatıyor; Kâbe’de Allah” diyenler bile var.

Zenginlerimizin bir kısmı hacca gitmez, bir kısmı bedel gönderir, bir kısmı da on onbeş kişi ile beraber gider. Bu sonrakilerin dört beş yüz lira sarf edip götürdüğü adamlar kimlerdir bilir misiniz? Mahallenin ihtiyar bekçisi, muhtar mütekaidi, merhum babasının azatlı kalfası gibi, hikmet-i haccı dünyada değil, ahirette bile anlayamayacak adamlar?

Be mübarek adam! Bunların yerine iki üç adam akıllı adam götürsen de Müslümanlar arasında bir tearüf, bir ittihad husulüne çalışsan olmaz mı?

Arapça, Acemce, Rusça, Tatarca konferanslar vermek, hutbeler îrad etmek; Mağrib-i Aksâ’dan gelen Arabı Hint’ten, Çinden, Sibirya’dan, Afgan’dan, buradan giden hüccac ile tanıştırmak; umumun musab olduğu içtimai hastalıkları ortaya koyarak buna elbirliği ile çare aramak ihmal olunacak iş midir?

Hükümet belki bu hususta bazı tedbirler düşünmüş, bazı adamlar bulup göndermiştir. Fakat zenginlerimiz de vazifelerini ifa etmelidir. Evet, “Musallidir, muttakidir, tütün bile içmez” diye mahallenin bekçisine elli lira verip bedel göndermekle bir şey olmaz. Mademki bir fedakârlıktır ihtiyar olunuyor, bari müfid olsun, demeli, ona göre adam bulunmalıdır.

Hayatını âlem-i İslam’ın saadetine vakfetmiş olan seyyah-ı şehir Abdürreşid İbrahim Efendi hazretleri geçen seneki hac için: “Bu seneki hac azıcık bir şeye benzedi” buyuruyorlardı. İnşallah bu şebahet gide gide ayniyet derecesine yükselir.

Ancak bu ümniyenin tahakkuku o hıtta-i mübarekeye mevsim-i hacda dediğimiz gibi adamların gitmesiyle yahut gönderilmesi ile kâbil olabilir. Yoksa validem senâkârınız da bu sene hacca gidiyor ki, ecri sırf kendisine ait kalacak, cemaate hiç hayrı dokunmayacaktır, zannederim.”

KAYNAK: Mehmed Akif Külliyatı-Cilt: 5- Haz: İsmail Hakkı Şengüler-Hikmet Neşriyat: İst–1990

Kelimeler:

Efkâr-ı milleti: Milletin fikirleri

Tenvir: Aydınlatma

Âsude: Huzurlu

Müfid: Faydalı

Hazf: Aradan çıkarma

Bermutad. Adet olduğu gibi

İ’la: Yükseltme

Evleviyetle: Öncelikle

Vârid: Geçerli

Ukalâmız: Akıllılarımız

İhtiyar: İradenin gereğini ortaya koyma, seçme, gösterme

Mütekaid: Emekli

Tearüf: Tanışma

İttihad: Birleşme

Hüccac: Hacılar

Musab: İsabet alma

Şebahet: Benzerlik

Ümniye: İstek, ümid

Hıtta-i mübareke: Mübarek topraklar

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

ebva türk, 2006-09-17 16:54:02

hepize teşekkür ederim ama diger ünlü insanların hayatlarından kesitler sunarsanız cok güzel olur

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacaktır.

Rahman, 26-27

GÜNÜN HADİSİ

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

TARİHTE BU HAFTA

*Prut Barış Antlaşması (Osmanlı-Rusya) 22 Temmuz 1711 *İkinci Meşrutiyet'in ilanı 23 Temmuz 1908

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI