YUSUF’UN BAHÇESİNİ SULAYAN BULUT

Saatlerdir yürüyordu. Çok yorulmuş ve yorgun düşmüştü. Güneş de tam tepesinde bütün sıcaklığını cömertçe sergiliyordu. Gölgelik bir yer arayıp orada dinlenmek istiyordu. Daha bir günlük yolu vardı. Az ileride ağaçlık bir yer gördü.


2006-06-30 17:06:16

Saatlerdir yürüyordu. Çok yorulmuş ve yorgun düşmüştü. Güneş de tam tepesinde bütün sıcaklığını cömertçe sergiliyordu. Gölgelik bir yer arayıp orada dinlenmek istiyordu. Daha bir günlük yolu vardı.

Az ileride ağaçlık bir yer gördü. Oraya gidip ağacın gölgesi altına uzandı. O yorgunlukla hemen uykuya dalıverdi. Aradan biraz zaman geçmişti ki, “Yusuf’un bahçesini sula!” diye gaipten bir ses duydu. Bu sesle irkilip uyandı. “Her halde rüya görüyordum!” dedi. Tekrar uykuya dalmaya hazırlanırken aynı sesi bir daha duydu. Sesin geldiği tarafa dikkatlice baktı. Ses yukarıdan geliyordu. Kafasını yukarı kaldırınca yağmur dolu bir bulut gördü. Çok şaşırmıştı. Bu güneşli havada bu bulut nereden çıkmıştı? Ses kime aitti? Yusuf kimdi? Biraz hayret, biraz da korku içinde merakını gidermeye karar verdi. Bulutun gittiği yeri takip edecek ve bu karmaşık hadiseyi çözecekti.

Bulutu takip etmeye başladı. Esrarengiz bir ses, buluttan Yusuf’un bahçesini sulamasını istiyordu. Önlerinde tepelik bir arazi vardı. Bulut bu araziyi aşıp arkasındaki yere taşıdığı yağmuru boşaltmaya başladı. Tepelik yeri aştığında bahçede bir adam gördü. Adamın yanına gitti. Selam verdi ve onunla konuşmaya başladı. Evet, adamın adı Yusuf’tu. Peki, bu adam ne yapmıştı da böyle Allah’ın hususi bir yardımına hak kazanmıştı.

Adam, başından geçen hadiseyi tek tek Yusuf’a anlattı. Yusuf,

- Sen hele gel. Önce bir karnını doyur. Susamışsındır su da iç. Sonra ben sana her şeyi anlatırım, dedi. Adam bir güzel karnını doyurdu. Bu sırada Yusuf, adamı daha fazla merakta bırakmamak için konuşmaya başladı:

- Ben yıllardır bahçe işiyle uğraşan biriyim. Şu gördüğün bahçeyi eker, biçer, maişetimi onunla kazanırım. Bir konuda aşırı hassasımdır. Bahçemden elde ettiğim ürünü üçe bölerim. Birini fakir ve senin gibi yolu buraya düşen yolculara ayırırım. İkinci kısmından ailemle beraber istifade ederim. Geri kalan kısmı ise bahçeye tekrar tohumluk yapmak üzere saklarım.”

Adam işin sırrını şimdi kavramıştı. Demek ki Yusuf’un bu taksiminden Allah razı olmuştu. Özellikle de malının üçte birini Allah yolunda infak etmesi Allah’ın bu yardımına sebep oluyordu.

(Müslim, 2984; Müsned, 7928; İbn Hibban, 3355)

Hikayeden çıkarılacak bazı dersler

1. Mü’min, Allah ahlakıyla donanmasının bir gereği olarak daima verici olmalıdır. İçtimai meselelerde olduğu gibi bu vericilik, onun maddi alemine de yansımalı ve o, başkalarının huzur içinde yaşayabilmesi için elindeki imkanları rahatlıkla ve bütünüyle seferber edebilmelidir.

Mü’minin maddi imkânlarını Allah yolunda dağıtmasına “infak” denilmektedir. İşte bu infak sayesinde fani olan mal, kalıcı olmakta ve ahiret adına ciddi bir yatırım haline gelmektedir. Gerek ayet-i kerimeler, gerekse de hadis-i şeriflerde infak yani vermek teşvik edilmiş ve vermenin mü’minlik alemeti olduğu vurgulanmıştır. Nitekim “Sevdiğiniz şeyleri infak etmedikçe iyilikte zirveye ulaşamassınız.” (Âl-i İmran, 3/92) ayet-i kerimesi bu hakikati dile getirmektedir.

2. Allah yolunda infakta bulunulan mal, ahiret adına ebedileşmektedir. Peygamberimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem), Tekâsür suresini okurken, bu mevzuya işaretle şöyle dediğini görmekteyiz: “Âdemoğlu ‘malım’ ‘malım’ der. Hâlbuki ey Ademoğlu! Senin malından (sana kalan sadece) yeyip bitirdiğin, giyinip eskittiğin ve sadaka olarak verip bıraktığından başkası değildir.” (Müslim, Zühd, 3; Tirmizî, Zühd, 31)

Demek ki şu fani âlemde sermaye olarak kullanılan malın, baki âleme ait bir sermaye haline getirilmesi mümkündür ve bunun yolu da, ihtiyaç sahiplerine verilen mallardır. Malını Allah yolunda infak eden insan, içtimai hayatta itibar ve saygınlık kazanırken diğer yanda, hem canı hem de malı itibariyle bir korunmanın altına girmektedir. Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) ifadeleri içinde, her gün yeryüzüne iki melek inmekte ve onlardan biri, infak edenler için hayır duada bulunup infakta bulunanların mallarını artırmasını talep ederken, diğeri de, cimrilik yapıp kısanların mallarını telef etmesini istemektedirler. (Buhari, Zekat, 37; Müsned, 6/306, 347) Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hafsa validemize söylediği şu sözleri de, bu meyanda dikkat çekicidir:

İnfak et, cömert davran ve daima etrafına dağıt. Sakın ola ki, malı elinde tutup saklama ve elinde bulunan fazlalığı cimrilikle saklama, yoksa Allah da sana karşı kısar ve verme hususunda böyle davranır.” (Tirmizi, Zühd, 17; Müsned, 4/231

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

BİROL, 2006-10-18 12:46:24

Anlayana sivri sinek saz,anlamayana davul zurna az.Rabim emeklerinizi boşa çıkarmasın.AMİİİİN...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

Görmedikleri halde, Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Mülk, 12

GÜNÜN HADİSİ

Yanında ana babası, ya da onlardan biri yaşlanıp da, gerekeni yaparak cennete giremeyen kimsenin burnu sürtülsün!"

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI