EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN GÖZÜYLE MEVLANA’NIN MESNEVİSİ


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2006-05-31 23:34:50

Mesnevi, İslâm âleminin düşünce ve edebiyatına derin etki yapmış, uzun süre devam eden bir tesir bırakmıştır. İslâm dünyasının bu kadar geniş bir ortamını bu kadar uzun süreli etkileyen böyle eserler İslâm edebiyatında çok az bulunur. Altı asırdan beri İslâm dünyasının aklî, ilmî, edebî ortamları devamlı onun nağmeleri ile çınlamış ve kafalara yeni ışık, gönüllere yeni hararet bahsetmiştir. Her devirde şairler ondan yeni konular, yeni üsluplar, yeni tabirler almışlar, Mesnevi onların düşünce güçlerini ve edebî yeteneklerini geliştirmiştir. Kelâmcılar, öğreticiler kendi dönemlerine ait sorunları ve şüpheleri çözmek için ondan yeni yeni deliller, kafalara yerleşen misaller, gönüllere hoş gelen hikâyeler ve taze taze yollar bulmuşlardır. Onlar Mesnevi sayesinde kendi dönemlerindeki huzursuz gönülleri ve zekî gençleri huzura kavuşturmuşlar, tatmin etmişlerdir. Tarikat erbabı ve intisablı hâl ehli marifet sahibi kişiler de Mesnevi' den, hikmetli konular, ince ve derin bilgiler, daha önemlisi, aşk mesajı, yanış yakış, cezbe ve kendinden geçme malzemesi elde etmişlerdir. Onların halvetlerini, toplantılarını asırlarca o Mesnevi titretmiştir. Bu bakımdan her devrin aşk ve muhabbet erbabı ve marifet ehli kimseleri onu meclislerinin mumu, gönüllerinin tercümanı yapmışlardır.

Bununla birlikte Mesnevi'nin bütün konuları ve anlattıkları baştanbaşa tenkid üstü ve her çeşit hata ve kusurlardan arınmış değildir. Pek çok bozuk düşünceli, sapık inançlı kişiler, sakat anlayışlı tasavvufçular ve uçarı nefsaniyetçiler ara sıra ondan yanlış yolda faydalanmışlar, bazı noktalarını ele alarak istismar etmişlerdir. Hâlâ vahdet-i vücûdçular onda kendi görüş ve kanaatlerini destekleyen deliller ve isbatlar bulurlar.

Her şeye rağmen o Mesnevi; günahsız ve kusursuz olmayan bir insan sözüdür ve içindekiler arasında onun gönül duyguları olduğu gibi, dışardan aldığı etkiler de vardır.

Bütün bunlarla birlikte şu inkâr edilemez bir gerçektir ki, Mesnevi kendi döneminin en büyük bir şaheseri ve İslâm düşüncesinin üstünlüğünün ölümsüz canlılığının isbatıdır. O, İslâm dünyasının düşünce durgunluğuna, ilmî ve edebî donukluğuna ve taklidçi edebiyat ile ilm-i kelâma öldürücü bir darbe vurmuştur. Hicri yedinci asırda ayağa kalkmaya hazır ve dinlenmeye çekilmiş olan İslâm düşünce ve fikir kervanını yeniden harekete geçirerek canlı ve istekli bir şekilde yol almaya azmettirmiştir.

Mesnevî'nin en önemli hizmetlerinden biri de, yeniden İslâm dünyasına materyalizmin ve duyu organlarının verdiği bilgilere sarılmanın hâkim olduğu, Avrupa'nın yeni felsefesinin ve tekniğinin kalplere şüpheler ve tereddütler tohumu ektiği, imanla ilgili meselelere ve gayb âlemine ait gerçeklere genel bir güvensizliğin doğduğu, sentez ve analizi yapılamayan, deney ve görüntüsü olmayan ve duyu organlarının elde edemediği (yakalayamadığı) her şeyin mevcud olmadığı kanaatinin arttığı, eski akâid kitaplarının ve isbatlama usûlü ile kelâm ilminin bunlara karşı koyup mücadele yapamadığı şu milâdî yirminci yüzyılda, bu azgın ve durmadan artan (Avrupa'nın maddî ve siyasî istilâsından, sömürgeciliğinden daha az tehlikeli olmayan) tufana karşı başarılı bir mücadele vermiş olmasıdır.

Mesnevi; dinin ve görünmeyen gayb âleminin gerçeklerinin azametini, peygamberlerin getirdiği bilgilerin üstünlüğünü, gayb âleminin genişliğini ve kalp ile ruhun, iman ile vicdanın önemini yeniden kalplere kazımıştır. Felsefe ile materyalizmin yaraladığı ve irtidad (dinden çıkış) kapısının önüne getirip diktiği veya İslâm ve iman sınırını aşıp giden binlerce genci ve değerli kafaları yeniden iman ve İslâm'a kazandırmıştır. Hindistan'da, böyle ilim adamlarından büyük bir miktar vardır. Onlar samimiyetle itiraf ederek, Mesnevi sayesinde yeniden İslâm'ın nimet ve servetine sahip olduklarını, onun feyiz ve cazibesi ile müslüman ve iman ehli olduklarını belirtirler.

Yirminci yüzyılın en büyük müslüman felsefecisi ve düşünürü Dr. Muhammed İkbal, Celâleddin-i Rûmî'nin feyiz ve irşadından ve kendisini onun talebesi ve onu da kendisini doğru yola getiren hocası kabul ettiğinden yer yer bahsetmiş, bunu itiraf etmiş ve Mesnevi'nin kendisine yeni bir ruh, yeni bir heyecan verdiğini açıkça belirtmiştir. Bir yerde şöyle der:

"İçi (ruhu) aydın mürşid (yol gösterici) pîr Rûmî,

Aşk ve cezbe kervanının lideridir o.

Onun makam ve mevkii ay ve güneşten daha yüksektir.

Çadırını ve çadır ipini kehkeşândan yapar.

Kur'an'ın nuru onun sinesinin ortasındadır.

Onun aynasından Cem'in kadehi (şarap bardağı) utanır."

Bir diğer yerde şöyle der:

O aşk ve muhabbet önderi (Celâleddîn Rûmî),

Susuz olanlara onun sözleri (selsebîl) cennet çeşme(gibi)dir."

Fakat bununla birlikte o, bazı kimselerin bakışlarını onun sözlerinin sadece zahirî manasına bakarak sınırlandırdıklarından asıl anlatmak istediğine inatla yönelmediklerinden şikâyet eder.

Onun cana can katan, gönül yakan özü ve ruhu yerine, raks (dans) ve vecde âlet etmişlerdir diye öfkelenir,

"Kimsenin görmediği şekilde onun sözlerini açıklamışlar,

Onun manasını ceylan gibi bizden kaçırmışlar.

Onun sözünden vücûdun raksını (dansını) çıkarmışlar, Gözleri, ruhun dansından gizlemişlerdir."

Ama bu kusur Mesnevi'nin değil, bizimdir. Mesnevi bu değişim (inkilap) döneminde bile bize yoldaş olabilir, yol gösterebilir. Bu maddeci devrin, materyalist çağın en çok mahrum olduğu şey yanıp yakılış ve iffetli aşktır;

"Gönüller yanış yakılıştan mahrum, gözler iffetli değil.

O halde senin korkusuz olmayışına şaşılacak ne var.

Frenk sürmesi ile (batı kültürü ile) aydınlanmış o göz,

Beceriklidir, lâf üretendir, ama ıslak (manevî aşka sahip) değildir.

Bu uyanık ve canlı servet Mesnevi' den elde edilebilir. Bu asrın, içinde bulunduğumuz bu çağın gençlerine vasiyet ve tavsiye ederek şöyle buyuruyor İkbâl:

"Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'yi kendine yol arkadaşı (yol gösteren) yap.

Tâ ki Allah sana yanış yakılış (manevî yücelik) nasib etsin.

Mevlânâ özü kabuktan ayırdığı (dıştaki kabuk ile içteki gerçeği bildiği) için,

Dostun (sevgilinin) yanma giderken ayağını sağlam basar (yolda perişan bırakmaz).

KAYNAK:

İslam Önderleri Tarihi-Ebu’l Hasan en Nedvi-terc: Yusuf Karaca- Kayıhan Yay.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

arzuhal, 2006-09-28 21:17:21

site genel anlamda güzel ama bana göre birşey eksik;mesnevinin çıkış döneminden hiç bahsedilmemiş.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP

Bilin ki, Allah'ın lâneti zâlimlerin üzerinedir.

Hûd,18

GÜNÜN HADİSİ

İlimden istediğiniz kadar öğrenin. Vallahi onunla amel etmedikçe ilim toplamakta ecir kazanamazsınız. (İ.hatip takvimi)

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI