MESELELER VE ÇÖZÜMLERİ–2- Mevdudi- Risale Yayınları-İst–1999
·"Şirk, bir kimsenin Allah'tan başka bir varlığın gerçek manada helal kılma ve yasaklama yetkisine sahip olduğunu kabul etmesi veya Allah'la birlikte başka birinin de emir ve yasaklarına uymayı gerekli görmesi halinde ortaya çıkan bir durumdur."s:12
·"Bir kimse büyük zatlardan birini hak yolda bilip, Allah'ın dinini ve şeriatını, onun hükümlerini başkalarından daha iyi biliyor siye ona bağlanıyor, itaat ediyor, onun peşinden gitmeyi Allah'ın rızasına uygun buluyorsa o kişiyi nasıl şirkle itham edebilirsiniz?" s:12
·"Gerçek âlimleri ve salih kulları yol gösterici, hidayet rehberi kabul etmek günah ve hata olamaz. Hatta salih ve âlim olmayan kimseler âlim ve salih kimselerin sözünü dinlemeli, onların peşinden gitmelidir." s:13
·Müellif, mezhepsizlik konusunda şu enfes ifadeleri söylüyor: "Tâbi olup, taklit etmeye karşı çıkmak, içtihad hevesiyle eski büyük zatlara, müctehidlere cephe almak şeklini alırsa, onların imar ettiği binaların rast gele tahrip etmeyi hedeflerse, sadece yeni bir şey ortaya atma hevesi uğruna yenilikçilik taslanırsa, kişiler yetkili olmadıkları halde içtihad yapmaya kalkar, Allah'ın Kitabını, Peygamberin sünnetini çocuk oyuncağına çevirirse, doğrusunu söyleyeyim, bütün bu sapıklıklar körü körüne taklit edip birinin peşinden gitmekten daha beter ve din bakımından daha tehlikelidir." s:13
·"Hadisler konusunda şunu iyice kafanıza koyunuz ki, bir meselenin her yönünün bir tek hadisle öğrenemezsiniz, bir tek hadis, bir meselenin bütün yönlerini öğrenmeniz için yeterli olmayabilir. Bu bakımdan bir kişi kalkar da, bir iki hadisle kesin bir kanaate varmaya, kesin bir sonuç almaya kalkarsa yanılır." s:17
·Müellifin Hızır(as) hakkında kanaati: "Hızır'ın(as) insan türünden olmadığını ben daha mantıklı, kıyasa daha yakın buldum" s:30
·İlk dönem âlimleri arasında da Hızır(as)'ın Resul mü, nebi mi, melek mi yahut bir veli kul mu olduğunda ihtilaf var. s:31
·"Eğer bütün dünya Müslümanları için bir tek merkez ve yön belirtilmemiş olsaydı, her namaz vakti tuhaf bir kargaşa ortaya çıkardı" s:33
·"Bitkiler ve hayvanların her türünün ve aynı şekilde insan türünün ilk ferdini doğrudan doğruya Allah, yaratma gücü ile meydana çıkarmış, varlık âlemine getirmiş, ondan sonra da bu yarattıklarına üreme, türeme yeteneği vermiş, bu gücü onların içine yerleştirmiş, bu yolla da sayısız olarak o türlerden fertler üremiş ve türemişlerdir." s:36
·Hz. Ömer: "Hz. Peygamber(s.a) dua ederken ellerini kaldırarak dua ederdi, sonra da ellerini yüzüne sürerdi" s:42
·Hz. Ali: "Dua ederken ellerini kaldırmak, Allah karşısında güçsüzlüğün ve kimsesizliğin açığa vurulmasıdır" s:42
·"Şüphesiz Hz. Peygamber döneminde, bugünkü gibi cemaatle namaz kıldıktan sonra imam ve arkasında namaz kılanların birlikte el kıldırıp dua etmesi şeklinde bir uygulama yoktur. Bundan dolayı da bazı âlimler
böyle bir uygulamayı bidat kabul etmektedirler. Ama ben anlamıyorum, eğer bu uygulamaya mutlaka böyle yapılması gereklidir denmiyorsa, böyle yapmayanları kötülemiyorlarsa ve ara sıra kasten bunu terk ediyorlarsa, o zaman neden buna bidat derler. Hangi şekilde olursa olsun Allah’a dua etmek kötü bir şey olamaz.” s:42
· Kadınların mahremi olmadan hacca gitme meselesinde üç görüş var:
1-Mahremi olmadan asla gidemez.
2-Eğer hac yolculuğu üç gece üç gündüzden az ise mahremi olmadan gidebilir. İmam-ı Azam’ da bu kanaatte
3-Kendilerine güvenilir, kocaları ile hacca giden kadınlar arasında onlarla beraber hacca gidebilir.
4-Kadın her halükarda hacca gidebilir. İbn Hazm’ın görüşü. Mevdudi üçünçü görüşü uygun görüyor. s:45
· Öğle ile ikindinin yatsı ile akşamın ayırt edilemediği yerlerde bu namazlar birleştirilir. Yani ikindi ile öğle, yatsı ile akşam birlikte kılınır. s:48
· İbn-i Batuta Rus şehri Bulgar işle alakalı şöyle yazıyor: “O şehre geldiğimde ramazandı. İftar ile imsak zamanı arasında sadece iki saatlik bir zaman vardı. Bu kadar kısa bir zaman içinde Müslümanlar iftar da yapıyorlar, yemek yiyorlar, yatsı namazını kılıyorlardı. Yatsıyı kıldıktan sonra çok geçmiyordu ki, fecr-i sâdık doğuyordu, sonra da sabah namazını kılıyorlardı.” s:48
· “Ehl-i Hadis olsun, Hanefi, Şafiî, Malikî, Hanbelî olsun, nasıl kılarlarsa kılsınlar hepsinin kılış tarzı Hz. Peygamberden rivayet edilen hadislere dayanmaktadır. Bundan dolayı, bunlardan hiçbir grubun ileri gelen büyük âlimleri kendi mezheplerinin dışındakilerin kıldığı namaz olmaz dememişlerdir.” S:49
· “Hz. Peygamber(sa) değişik zamanlarda değişik tarzda namaz kılmıştır.” s:49
· “Ben kendim, Hanefi mezhebine göre namaz kılıyorum.” s:49
· Namaz Arapça kılınmalıdır. Zira:
1- Ayetlerin mana ve ifade derinliğini başka hiçbir dil yerine getiremez.
2- Getirse bile bunlar hiçbir zaman peygamberimizin kullandığı kelimelerin yerini tutamaz. s:51
· İmam Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed’e göre yeni dine girmiş bir insan bir iki sure öğrenene kadar kendi lisanında namaz kılabileceğini, ama bir an önce öğrenmesi gerektiğini söylemişlerdir. s:51
· İmam-ı Azam önceleri Arapça ile namaz kılabilecek yeterlilikte olsa bile yabancı birinin kendi ana dili namaz kılabileceği görüşünde idi, sonra bu görüşünden dönerek İmam Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed’in görüşünü kabul etti. s:51
· İmam Şafii’ye göre hiçbir durumda namaz başka dil ile kılınmaz. Hiçbir şey bilmeyen bir yabancı ise öğrenene kadar Subhanallah, elhamdülillah gibi sözlerle namaz kılabilir. s:51
· Namazın tek bir dil ile kılınması İslam’ın evrenselliği gereğidir. S:53
· Tirmizi: “İlim erbabının çoğunun görüş ve kanaati teravihin yirmi rekât olmasıdır ki, Hz. Ömer ve Ali’nin görüşü de budur.” Abdullah bin Mesud’da bu kanaattedir. s:65
· İnsan tövbelerini ne kadar bozsa da yine günahlarına tövbe etmeli, yeni baştan kendini ıslah etmeye çalışmalıdır.”s:99
· “Tevbeyi sağlam yapmak, tevbeyi bozmaktan kurtulmak için işe yarar etkili reçete; kişinin nafile namaz kılması, nafile oruç tutması ve nafile sadaka vermesidir.” s:100
· “İbadette bir takım kusur ve hatalardan dolayı ümitsizlik ve bıkkınlık duygusu kabarır. Aslında bu duyguyu çoğaltan şeytandır ve bunu sizin ibadetten vazgeçmeniz için kabartır.” s:104
· Müellif, günah ortamından kurtulmanın ilacı olarak gençlere şöyle diyor: “Bunun ilacı, sizi tahrik eden şeylerden kaçınabildiğiniz kadar kaçının. Mesela sinema, resimler, ahlaksız fotoğraflar, kadın erkek karışık toplantılar, açık saçık kadınları isteyerek seyretmek veya onlarla sohbet etmek gibi durumlardan kendinizi koruyun.” S:105
· Ahmed İbn-i Hanbel’in Muaz bin Cebel’den naklettiği bir rivayette: “Namaz ve orucun mevcut son durumu kademe kademe teşekkül etmiştir” denmektedir. s:109
· İbn-i Abbas’tan gelen bir rivayete göre oruçla ilgili ilk sene gelen ayette oruç tutmaya gücü yettiği halde tutmayanlara fidye izni varken sonradan bu ruhsat neshedilmiştir. S:110
· Bitişik doğan ikiz kızlar bir kişi ile evlenebilirler. Eğer onların evlendiği kişi boşanmak isterse ikisini birden boşamış olur. s:127
· Azl hakkında müellifin görüşleri: “Azl(dışarı boşalma) hakkında Hz. Peygamber Efendimizin verdiği cevaplar sadece şahsi zorunluluklar ve istisnai durumlarla ilgilidir. Genel manada doğum kontrolü yapılması çağrısı ve teşviki asla bulunmamıştır.” s:130
· “Hadiste anlatılan Hz. Peygamberin(s.a) buyruklarından azlin caiz olduğu anlaşılsa bile bu hiçbir zaman arkasında tam bir materyalizmin yattığı, bütün haramları mübah gören, batıl bir felsefenin teşvik ettiği genel doğum kontrolü ve gebeliğin önlenmesi anlamında değildir.”s:130
· “Ben, Hz. Peygamberin(s.a) azille ilgili sözlerini yanlış kullanarak bugünkü doğum kontrol hareketine bir delil gibi göstermek isteyen herkesi Allah’ın azabıyla korkutuyorum ve onlara Hz. Peygamberin(s.a) karşısına geçme cüretinden vazgeçmelerini tesviye ediyorum.” s:130–131
· Müellife göre kadın yabancı erkeklerin yanında yüzünü de kapamalıdır. s:143
· “Allah’ın buyruklarını bir tarafa atan, nefsini veya aile prensiplerini ona tercih eden bir anne zaten ayağını cehenneme doğru kaydırmıştır. O halde onun ayağının altında cennet nasıl olur?” s:148
· Şigar(değiş tokuş) evlilikleri İslam’da yasaklanmıştır. Cahiliye de bu üç şekilde olurdu:
1-Bir kimse kızını diğerine verirken karşı tarafın kızını almayı şart koşması ve mihirlerinin aynı olmasını kararlaştırmaları
2-Birinci şekilde olup mihirlerinin de verilmiş sayılması kızların eline beş kuruş geçmemesi
3- Nikâhların da aynı anda olması. s:164
· İstimna(Mastürbasyon) hakkında İslam uleması üç görüşe ayrılmıştır:
1-Mübah olduğunu kabul edenler: İbn-i Hazm Muhalla adlı eserinde bu görüştedir. Ve de Hasan Basri, İmam Mücahid, Amr bin Dinar gibi zatların da aynı görüşte olduğunu söyler. Allame Alusi Rûh’ul Meani adlı tefsirinde Ahmed bin Hanbel’in bu görüşte olduğunu söylerse de Mevdudi, Hanbelî fukahasının eserlerinde böyle bir görüşe rastlamadığını zikreder.
2-Haram olduğunu kabul edip ancak zinaya düşme tehlikesi varsa yapılabileceğini kabul edenler. Hanefi fukahasının görüşü.
3- Her halükarda haram olduğunu ileri sürenler. İmam Şafii ve İmam Malik Müminun suresi 5. ayetine istinat ederek bu görüşteler. s:165–166
· Muta nikâhı konusunda müellifin görüşü: “Ben bunu kesin olarak haram olduğuna inanıyorum” s:176
· İkinci hicri asrın başına kadar Muta meselesi ihtilaflı bir konu idi. İhtilaf da sadece mutanın kesin ve ebedi haram mı olduğu, yoksa leşin ve domuzun mecburiyet halinde yenilmesine cevaz verildiği gibi zaruret halinde cevaz verilebilen bir haram mı olduğu konusunda idi. Çoğunluk birinci görüşü savunurken, çok küçük bir azınlık ikinci görüşte idi. Daha sonra Ehl-i Sünnetin bütün âlimleri mutanın kesin haram olduğu üzerinde görüş birliğine vardılar. s:176–177
· Mevdudi, Türkiye’de bizim de çok karşılaştığımız bir durumu çok güzel anlatıyor: “Bu hareketin heyecanlı, enerjik bir ferdi bir büyük zata doğrudan doğruya davet yaparsa, mesele tahammül sınırını aşmakta, o zaman onların gözünde hiçbir küfür, hiçbir dinden sapma, hiçbir en büyük dalalet fitnesi ve hiçbir en şiddetli günahlar seylabı bile kökünden kazınıp atılmaya, onlar nazarında bu dini hareketi kökünden kazıma düşüncesinden daha fazla hatta ona eşit değer taşımaz. Hem onların kendileri ve hem de onların bütün müridleri, özellikle bu hareketi yürütmenin asıl yetkilisi olan kimsenin peşine düşerler Neresinden bulup da ona küfür veya en azından yoldan sapma fetvası verebilecek bir şey bulabilmek için mikroskoplarla araştırmaya başlarlar.” s:195
· “Ben daha önceden herkesi bana yaptıklarından dolayı affetmişim” s:197
· “Mehdinin ortaya çıkışı ve Mesih’in yeryüzüne inişi aynı zamanda olacak ve ayrı ayrı kişiler olacaklardır.”s:203
· İslam tarihinde Necran Hıristiyanları hariç karşılıklı beddualaşma hiçbir zaman yapılmadı. Ve teklif de edilmedi. s:228
· İmam Nevevi Müslim Şerhinde Bid’atı beş kısma ayırır:
1-Vacip( yapılması zaruri) bidat
2-Mendup(beğenilen) bidat
3-Haram bidat
4-Mekruh(beğenilmeyen) bidat
5-Mübah(yapılsa da olur yapılmasa da) bidat. s:24
· “Sahabe-i Kiramın aynı konuda birleşmeleri kesin delildir.” S:250
· “Sahabe-i Kiram’ı kötüleyen sadece fâsık ve aşırı günahkâr değil, imanı bile şüphelidir. Zira bir hadiste buyrulur: “kim onlara kin beslerse ben onlara daha fazla kin beslerim” s:251
· Farzları terk eden ve büyük günah işleyen; “biz onu Müslüman kabul ederiz. Ama onun ıslah edilmesine çalışmayı da kabul ederiz.” s:251
· “Tasavvuf da kitap ve sünnete uyan ne varsa haktır. Ama kitap ve sünnetten sapan karışma ve katılmalardan biz sakınırız, başkalarının da bundan kurtulmasını tavsiye ederiz.”s:251
· “Hadis incelemelerinde bakılacak ilk şey hadisin senedidir. Ondan sonra dirayet derecesi gelir. Dirayetten maksat; hadisin konusuna dikkat ederek, onun Kur’an’a ve şüphe götürmeyen sünnetlere aykırı olup olmadığına, onu destekleyen başka rivayetlerin bulunup bulunmadığına bakmaktır.”s:251
· “Cemaat-i İslamiyeye katılmak, bize göre, Müslüman olmanın ne önceden bir şartı idi, ne şimdi bir şartıdır, ne de biz “bu cemaate girmeyen Müslüman değildir” deme yanlışına ve aşırılığına inşallah hiçbir zaman düşmeyeceğiz.” s:251
· Müçtehitleri taklid konusunda müellifin görüşü: “Müçtehit imamlardan birini taklit etmeye gelince, bunu biz, kendisi doğrudan şer’i meseleleri araştırıp inceleme yeteneğine sahip olmayan Müslümanlar için gerekli görürüz. Araştırıp inceleme yeteneği taşıyanlara gelince, eğer bir müçtehid imamın görüşlerinin sağlamlığına gönlü ve aklı yatıyorsa, bize göre onların taklidine karşı çıkılmaz. Ama inceleme ve araştırmaya gücü yetiyor ve herhangi bir meselede kendi imamından başka diğer bir imamın görüşünü daha uygun gördüğü halde bilerek kendi imamının peşinden gidiyorsa, bu bize göre caiz değildir.”s:251–252
· “Bir cemaate, bir gruba, tanına bilinen adıyla hitap edilmesi, gerçekte o isimde bir hakaret ve aşağılama yoksa İslam’da yasaklanmış değildir.”s:253
· Hz. Ali’nin halifeliğe istekli oluşu ve Efendimizin vefatında hak iddia etme hikâyesi kasıtlı bir takım rivayetler üzerinde kurulmuş bir hikâyedir. İmam İbn-i Kuteybe, Yakubi gibi kimseler de maalesef bu hikâyeyi desteklemişlerdir. s:257
· İmam-ı Azam Ebu Hanife gibi tedbirli, ihtiyatlı bir fıkıh âlimi müctehid de Hz. Ali’nin çeşitli zümrelerle yaptığı bütün savaşlarda haklı olduğu görüşündedir.” s:265
· Efendimizin(SAV) kefenlenmesi işini Hz. Ali, Hz. Abbas, Fazl bin Abbas, Kusem bin Abbas, Usame bin Zeyd, ve Şükran(Resulullah’ın azaldı hizmetkarı) ve ensardan Evs bin Havli yerine getirdiler. s:282
· Resul-i Ekrem’in kabrini Hz. Ebu Talha ve Zeyd bin Sehl Ensari kazdılar. s:282
· “İbn-i Kuteybe şüphesiz araştırmacı bir insandı. Ama onun eserelerinde Şii âlimlerinin atıfta bulundukları, aklın kabul edemeyeceği bazı şeyler vardır.” S:285
· Sahabe-i Kiram iyi niyetle kendilerinin haklı olduklarına inanıyorlardı, nefsanî ve dünya menfaatine ait bir şey uğruna savaşmıyorlardı.” s:288
· Hz. Talha’nın oğlu Musa, Hz. Ali’nin yanına Cemel savaşı sonrası geldiğinde Hz. Ali efendimiz ona şöyle dedi; “Ümid ediyorum ki, baban ve ben; kendileri hakkında Allah Teala’nın “Biz onların gönlündeki kırgınlığı çıkaracağız ve cennete kardeşce karşı karşıya tahtlarda oturacaklar” diye buyurduğu kimselerden olacağız.” Orda olan biri buna itiraz edince Hz. Ali kızdı ve şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun sana! Şüphesiz Allah Bedir ehline müjde gönderdi de; “istediğinizi yapın, ben sizi bağışlarım buyurdu” dedi. S:289–290
· Hz. Ömer’in Müslüman olduğuna Müslümanlar kırk kişiden daha fazla idi ama Müslümanlıklarını gizliyorlardı. Erkam’ın evinde bulunanlar 39 kişi idi, Hz. Ömer onların kırkıncısı oldu. s:292
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Nuri Beştepe, 2007-01-21 20:00:50
Kitabı okumuş kadar oldum..Çok güzel..
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DİĞER YAZILAR
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.
AL-İ İMRAN,134.AYET
GÜNÜN HADİSİ
Harb bir hiledir.
Buhari, Cihad 157; Müslim, Cihad 18, (1740)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...