Cevaplar.Org

BEDİÜZZAMAN’IN FİZYONOMİSİ


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2006-01-18 14:45:49

Bediüzzaman hazretlerinin şemailini, Muhterem Abdülkadir Badıllı bey Mufassal Tarihçe-i Hayat adlı şaheserinde gayet güzel ortaya koymuş. Biz onu aynen aldık. Başka bazı eserlerden de ona eklemeler yaptık. Takdirlerinize arz ederiz. Salih Okur 

1- Abdülkadir Badıllı Mufassal Tarihçe-i Hayat'ta şöyle diyor:"Hazret-i Üstad Bediüzzaman'ın boyu, kameti; gençliğinde çekilmiş fotoğraflarından ve ulaşan hususî bazı rivayetlerden anlaşıldığına göre; uzun boyluların ortası olarak, tahminen boyu 1,85 civarındadır. Ben 1953 yıllarında ve sonrasında bir kaç kez gördüğüm şekliyle zaif, fakat iri kemikli, boyunu bir altmış civarında tahmin ediyorum.'

 2- El, kol ve parmak kemikleri sert ve iri idi.

 3- Mübarek kolları uzun idi.

 4- Elleri iri, parmakları sert ve uzun idi.

 5- Ayakları ince ve uzun idi.

 6- Ayak parmaklarından baş parmağı yanındaki parmak ile yanındaki parmak, tırnağı yakınına kadar bitişik ve birleşik idi.

 7- Ayaklarının baldır kısmı ince ve uzun idi.

 8- Beli ince ve zarif idi.

 9- Belden yukarı kısmı, alt kısmına göre geniş idi.

 10- Göğsü ve iki omuzu arası, ihtiyarlığına rağmen genişçe idi.

 11- Boynu ince ve uzun idi.

 12- Gençliğinde saçı ve bıyığı sık ve siyah imiş.

13- Alnı geniş idi.

14- Alnındaki çizgileri -gördüğüm kadarıyla- hatları uzunca idi.

15- Mübarek gözleri irice idi.

16- Gözlerinin rengi mavi-yeşil ortasında bir renkteydi.

17- Gözlerinin beyazında, kırmızı damarcıklarla süslü idi.

18- Kirpikleri uzun idi.

19- Kaşları gür ve ileriye doğru dik idi.

20- Yüzü yuvarlak idi.

21- Burnu, koç burnu gibi, iri ve eğik idi.

22- Mübarek ağzı büyükçe ve genişçe idi.

23- Mübarek çenesi kalın ve iri idi.

24- Teninin ve yüzünün rengi, buğday renginde olup, fakat beşaşet ve heybetle karışık bir kırmızılık nümayan idi. Rusya esaretinden İstanbul'a gelişinde doldurduğu nüfus tezkiresinde eşkali hakkında şöyle malumat verilmektedir: Boy : Orta, Göz : Ela, Sima : Buğday.. 

1955 senesinde Isparta'da kendisini ziyaret etmiş olan muhterem Mehmed Kırkıncı Hocaefendinin müşahedelerini de nakletmeden geçemeyeceğiz: Yaşlı olmasına rağmen bir delikanlı kadar zindeydi. Kendinde yorgunluktan hiçbir eser görülmüyordu. Rengi hafif pempeydi. Boyu ortanın üstündeydi. Zarif bir endamı vardı.Başındaki sarık bir saadet tacı, bir marifet semboluydu. Bu helaket ve felaket asrının, onun yaşlanmış omuzlarına yüklediği onca ızdırap ve meşakkat belini bükememiş, endamını eğememişti. Dudaklarında tatlı bir tebessüm, gözlerinde şefkat pırıltıları vardı. Kaşlarında ise, heybetli bir celadet hakimdi. Ensesinde ve şakaklarında aşağı doğru dökülen gür beyaz saçları dikkatimi çekti.

Talebelerinden merhum Mehmed Kayalar da anılarında şunları söylüyor : Üstadı bir ziyaretimde vukubulan şu hal çok enteresandır: 79 yaşında olmasına rağmen o kadar çevik bir şekilde beni karşıladı ki hiç unutmam. Hayatımda ben o kadar çevik, o kadar cündî bir ruh taşıyan insan görmedim.

BÄ°R GARABET

A. Badıllı diyorki: Burada bir nokta-i garabet kaydetmek isterim ki: İnsanların hemen hepsinin sima rengi, saç ve göz rengine göre olur. Başka bir tabirle; Saç ve göz renkleri, sima rengine uygun şekilde olur. Mesela saçı sarı olanların, ekseriya gözleri mavi, siması sarışın olur. Veya yine çoğunlukla, gözleri mavi olanların, saç renkleri sarı veya kırmızı.. yüz simalarının rengi de buna uygun olarak sarışın gibi bir şekilde olur. Halbuki; Hazret-i Bediüzzaman'da bu husus tamamen değişik ve başka şekilde idi. Onun gözleri mavi-yeşil arasında bir renkte olduğu halde; Saçları siyah, sima rengi ise, buğday tenli idi.

Hatta benim kendi müşahedelerime göre, onun her iki gözlerinin rengi mavi cins bir levnde göründüğü halde, dikkatlice bakıldığı zaman, iki gözünün arasında renkte fark vardı. Birisi; yeşile mail bir mavi.. Öbürü sarıya mail bir yeşil renkteydi. Ancak bu ta'rif ettiğim şekildeki renkler, hangisi sağ gözünde, hangisi solunda olduğunu hatırlıyamıyorum.

Evet gerçekten, Hazret-i Bediüzzaman'ın gözleri çok başka idi. Hemen her zaman bir çok kimseler tarafından onun en çok dikkat çeken mübarek gözlerimiş. Müsbet ve menfi bir çok insanlar onun fevkalâde, acib, parlak ve berrak gözlerinden bahsetmişlerdir.

Bediüzzaman'ın mübarek gözleri; cemal, şefkat ve rahmetin tecelli ettiği anlarda, Nurlar lemaen eden birer lüks gibi ünsiyetler, merhamet ve şefkatler saçtığı gibi; Celâl ve heybet tecellilerinde de, artık onun mübarek gözlerine bakılamaz bir tarzda celâl ve heybet neşrederdi. Bu bir gerçektir. Mübalağa değildir. Onun yanında talebelik ve hizmetkârlık yapmış bir çok zatlar bu durumu bir çok defalar müşahede etmiş ve dile getirmişlerdir. İşte onlardan bazılarının ifadeleri :"Aman yâ Rabbî! Üstada yaklaşıyordum. O nasıl bakıştı öyle? Heybetli bakışlar karşısında irkilmemek ne mümkündü? Gözlerinin içinde, güneş batarken ufukta bıraktığı sarı ışıklar gibi şûlelerin lemean ettiğini görüyordum "(Hasan Okur)

Merhum Mehmed Kayalar: Çok zekî bir zat. O bakışlar o kadar harikaydı ki, bir anda insanı tesir altına alıyor ve oradan insan, bir velayet-i kâmilenin tereşşuhatını hissediyordu."

Eski dostu merhum Eşref Edip Fergan: "Yapısı ufak tefektir; fakat heybetlidir, haşmetlidir. Gözleri birer şems-i tâban gibi nur saçar. Bakışları şâhânedir. Maddeten, belki dünyanın en fakir adamıdır, fakat mâneviyat âleminin sultanıdır. Seksen küsur senenin âlâmı yüzünde bir buruşuk yapamamış, yalnız saçlarını ağartmıştır. Rengi pembe beyazdır. Sakalı yoktur. Bir delikanlı kadar zindedir. Halim ve selimdir. Fakat heyecana geldiği zaman bir arslan tavrı alır, iki dizinin üstüne doğrulur, bir şâhenşâh gibi konuşur."

HZ. ÃœSTADIN FITRÃŽ VE HAS KOKUSU

Evet, nasıl ki sahih rivayetlerle gelen en başta Resul-i Ekrem'in (A.S.M.); ve sonra Hulefa-i Raşidininin ve mertebe mertebe diğer bazı sahabe ve kâmil Evliyaların da, her birisinin kendisine hâs, fıtrî kokuları olduğu gibi; Hz. Üstad Bediüzzaman dahi, evvela sünnet-i seniyye ittibaen her zaman güzel rayihalı kokuları sürünmesi neticesi, onun odası ve elbiselerinden güzel kokuların raihaları hep gelmekte idi. Bu kokulardan -gençlik devrelerinde- gelen haberler ve yazılı lahikalara göre -"Tefarik" denilen bir kokuyu, daha sonraları ise yalnız "Gülyağı"nı sevmiş ve sürmüştür.

Bir de bunların dışında ayrıca Üstadın bütün hayat fasılllarında elinin temas ettiği şeylerden ve elbise, çamaşır ve eşyasından rayihalanan hususî ve fıtrî bir kokusununda var olduğu hakkında bir çok insanların rivayetleri vardır.. Ve bu durum gayet meşhurdur.

Bu vaziyetin birçok nevilerinden numune için sadece Emirdağ hayatından iki şahidin iki rivayetini kaydediyoruz.

1- Hz. Üstadın Emirdağ hayatında hemen hemen her vakit kendi evlerinde onun çamaşırlarını yıkayan ve çorbasını pişiren merhum Mehmed Çalışkan Ağabey haber veriyorki: "Üstadın çamaşırları bizim evde yıkanırdı. Çamaşırlarının kirli olduğu hiç belli etmezdi.. Daima çamaşırları misk gibi kokardı." (Son Şahitler-4,Sh.58)

2- Yine Emirdağlı Mehmet Çalışkanın yeğeni M.Zeki Çalışkan diyorki: "Birgün Üstadın kirli çamaşırlarını sepetle Osman Çalışkan amcalarıma götürüyordum. Yolda burnuma gül kokusu gelmişti, sepeti yere dökerek içine baktım. Kirli diye götürdüğüm çamaşırlar misk gibi kokuyordu.(Son Şahitler-4, Sh.79)

KAYNAKLAR

1-Mufassal Tarihçe-i Hayat-Abdülkadir Badıllı- İttihad Neşriyat-İst-1998

2-Bilinmeyen Taraflarıyla B.S.N-Necmeddin Şahiner- Nesil Basım Yayın-İst-1997

3-Hayatım Hatıralarım- Mehmed Kırkıncı Zafer Yayınları- İst-2004

4- Son Şahitler- Necmeddin Şahiner- Nesil Basım Yayın-İst-2005

5-Tarihçe-i Hayat-Sözler Yayınevi- İst-1996

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

murat akbulut, 2010-12-17 03:07:07

Allah razı olsun.Allah bizi nur talebeliğinden ayırmasın.

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

özgül, 2007-03-26 13:56:19

Allah razı olsun bu güzel betimlemeler için.Rabbim inşaallah bizleri risale-i nur talebeleri sınıfına ilhak etsin...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DÄ°ÄžER YAZILAR

AZÄ°Z ÃœSTADIMA

AZÄ°Z ÃœSTADIMA

Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

Biz münevverler, ekseriyet itibariyle herhangi bir içtimai meselede gazete haberleriyle iktifa ede

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

1- Bedîüzzamân Saîd Nursî: Târihçe-i Hayâtı, Eserleri, Meslek ve Meşrebi, Doğuş Ltd. Şi

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

Rahmetli Said-i Nursi veya Kürdi'nin nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü öğrenmek içi

SAÄ°D-Ä° NURSÄ°

SAÄ°D-Ä° NURSÄ°

Abdürrahim ZAPSU Yetmiş yıl evvel Van vilâyetinin Nurs köyünde doğdu. Babasının ismi Mirza

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

Bu anlattıklarımız, mücahid alim Said Nursi’nin hayatının bazı safhaları ve lem’alarıdÄ

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayr

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

Bu kısa fetret dönemi sonrasında tüm himmetini bütün iÅŸlerde dinin tahkimine ve zayıflık gÃ

İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2

İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-2

Üstad üstaddır. Müceddiddir. Geçmiş büyüklerle irtibatı çok kuvvetlidir. Geleceklere de ç

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-2

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-2

Van valisinin daveti üzerine Türkiye’nin kuzey doğusundaki Van’a gitti ve burada 15 sene kald

İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-1

İSMAİL ÇETİN HOCAEFENDİ ÜSTADI ANLATIYOR-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz Üstad Bediüzzaman’ın vefatının sene-i devriyesinde son de

Müminler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer.

Enfal,2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)

Tirmizi, Da'avat 89,Ravi (r.a.): AiÅŸe

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI