Alıntılar

VATAN MUHAFAZASI

Vatanın huzur ve bekāsı için yegâne esas, emniyet ve âsâyişin muhafazasıdır.

Vatanlarını muhafaza edemeyen milletlerin tarihten silinmeleri muhakkaktır. Bunun çok misalleri vardır. Fakat bizim için ibret alınacak en büyük ders Endülüs’ün âkıbetidir. 800 sene Müslümanların himayesinde kalan o memleket, vatanın kıymetini takdir edemeyen şuursuzların yüzünden ellerinden çıkmıştır.

Kral Ferdinand, Gırnata’yı muhasara ettiği sırada, Endülüs Meliki Ebû Abdullah es-Sağir başta olmak üzere, vatanının kıymetini takdir edemeyip kraldan medet isteyenlere Mûsâ İbn’ül Gazen şöyle bir nasihatte bulundu:

“Kral bizi aldatıyor. Onun verdiği söze ve ahdine katiyyen inanmayınız. Allah biliyor ki, yanlış bir karar alıyorsunuz. Bu kararın sonu pek fenadır. Onlara Gırnata’yı teslim ettikten sonra başımıza tasavvur edemeyeceğimiz ateşler, zulümler yağdıracaklar. Milyonlarca Müslümanı elimizle esir edip, kanlarının dökülmesine sebep olacağız. Bize vâcip olan, son nefesimize kadar vatanımız uğrunda çatışmaktır. Cenâb-ı Hakk’ın yardımı mazlum kulların sıkıştığı anda erişir. Korkmayalım, Allah’a tevekkül ile düşmana karşı duralım. Düşmanın zulüm ve kahrı altında esir ve zelil olarak ölmektense, düşmanla kahramanane çarpışıp şehid olmak bizim için daha hayırlıdır.

Gayretli Müslümanlar! Teessüfler, matemler, ağlamalar, çocuklar ve kadınların şiarıdır. Gözyaşı dökmek yerine kanımızın son damlasına kadar çarpışıp,  İslâm dininin bize verdiği mertliği gösterelim.  Devlet ve vatan uğrunda hayatını feda edenlerin sınıfında bulunmak, düşmanın kahrının altında ağlayarak zelilane ölmekten bin kat daha hayırlıdır. ‘Düşman ahdinde sebat eder.’ diye inanıyorsanız aldanıyorsunuz. Onlar bizim kanımıza ezelden beri susamışlardır. Onların verdiği sözde durduklarını tarih yazmamıştır.

Mal ve canlarını muhafaza derdiyle namus ve vatanlarını terk eden korkaklar, mâbetlerine, mescitlerine gûnâgûn hakaret edildiğini, kız ve zevcelerinin alçak düşmanlarına şarap kadehleri sunduklarını görecekler.

Gelin Afrika’daki diğer Müslümanlardan yardım isteyerek, bu fırsat elimizden gitmeden yurdumuzu muhafazaya gayret gösterelim. Ben nefsimi bu alçaklıktan kurtarmanın yolunu biliyorum, ancak bu ümmet-i Muhammediye ve Müslümanlara acıyorum.”

Ancak bu nasihatiyle onları ikna edemedi, gaflet uykusundan uyandıramadı. Artık tek başına olduğu hâlde, bir bölük zırhlı İspanya süvarisiyle savaştı, harp etti. Sonunda yaralı olarak yere düştü. Düşman eline geçmemek için sürünerek kendisini denize attı. (Allah ona pek çok rahmet etsin.)

Sonunda şehir teslim oldu. Düşman verdiği sözleri unuttu. Hiçbir din, mezhep ve insanlığa sığmayan fenalıklar, zulümler yaptı. Ne kadar câmi-i şerif varsa hepsini kiliseye çevirdiler. Saraylara haçlar asıldı. Yüzlerce İslâm kızları, kadınları Avrupa Krallarına hediye olarak gönderildi. Neticede Müslümanlar kılınçlar altında ezildi. Nice han ve hânümanlar söndürüldü. İlim ve irfana ait binlerce kitap yakıldı. Düşman ordusu şehre girdiği gün hamiyetsiz melik Ebû Abdullah es-Sağir bu hâli görmemek için Gırnata’dan kaçtı. Bir tepeye çıkarken son defa olmak üzere şehre baktı, içinden bir “Ahh!” çekerek gözlerinden pişmanlık gözyaşları akmaya başladı. Bunu gören validesi Ayşe Hanım –tarihin yazdığına göre– şöyle konuştu:

“Ağla alçak, ağla! Çünkü vatanını, saltanatını erkekçe muhafaza edemedin. Şimdi vatanın için karılar gibi ağla. Senin gibi hayırsız, nâmert bir oğul doğuracağıma, keşke taş doğursaydım.

Ağla utanmaz ağla! Her bir taşı cevher-i câna bedel olan vatanın harabelerini gör de ağla.

Ağla hamiyetsiz, ağla! Gırnata’yı, el-Hamra ve el-Beyza saraylarını kime teslim ettin?  Şecâat ve heybetiyle düşmanlarını her zaman perişan eden kahramanların torunlarını, beceriksizliğin ile düşmana mağlup ettirdin.

Kaç korkak, kaç! Hayatının kalan kısmını zillet ve meskenet içerisinde geçir. Yalnız bu rezaletle kalmayacaksın, mezarda bile ‘ Endülüs’te olan koca İslâm devletini düşmana teslim eden alçak Ebû Abdullah es-Sağir’in cesedi bu toprak altındadır.’ sözlerini işiteceksin.”

Endülüslülerin bu acı âkıbetlerinden ders alarak vatanımızı sevelim ve sevdirmeye gayret edelim. Allah’ın inayetine itimat edelim. Vatanımıza içeriden ve dışarıdan tecavüz eden hainlere karşı dikkatli olalım ve vatan uğrunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyelim.

Mehmed Kırkıncı

İnsan Millet Ve Devlet

Erzurum Kültür Eğitim Vakfı Yayınları

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.