Tarihte Bunlar Oldu

TARİHTE BUNLAR OLDU-20

İSMAİL MÜŞTAK'IN AZİZLİĞİ (!)

Eşref Edib, kendisi gibi gazeteci olan arkadaşı Müştak ile İstiklâl Mahkemeleri'nde yargılandıkları sıralarda, eceli enselerinde hissettikleri o bulundukları zor ortama rağmen, Eşref Edib nasıl bir metanet ve tevekkül sergilemiş hep birlikte okuyalım:

"O gece ancak sabaha birkaç saat kala odalarımıza çekildik. Ertesi günü diğer arkadaşların mahkemesi var. Sabahleyin erken kalktık, giyinip kuşandık ve süngülü erlerin arasında yola koyulduk. Darağaçların önünden geçiyoruz. Müştak'ın koluna dürttüm:

-Salıncaklar bu sabah erken toplanmış, dedim..

-Bırak, böyle lafları… Konuşma!

-Ama bugün muhakeme sırası sizde!

-Eşref, Allah aşkına zihnimi bulandırma!

-Müştak, bu gece hiç rüya gördün mü?

-Ne rüyası?

-İşte şu salıncak, malıncak gibi şeyler. Hani çocukken bayram yerindeki salıncaklarda sallandığın gibi rüyalar!..

-Yahu, beni çıldırtmak mı istiyorsun?

-Müştak, hiç merak etme. Bugün senin mahkemen beş dakikadan fazla sürmeyecek!...

-Deme!...

-Evet, buna emin ol!

-Nereden biliyorsun?

-Bir rüya gördüm de…

-Hayırdır inşaallah! Nasıl bir rüya?

-İşte şöyle salıncaklı, malıncaklı…

-Eşref, ağzın kurusun! Böyle rüya görmez olsaydın.

-Canım, dinle, bitirmedim sonu güzel.

-E… Söyle bakalım.

-Sen salıncağa binmiştin.

Müştak'ın gözleri fırladı. Titremeye başladı. Yere düşecek diye korktum.

-Birader, telaşlanma, aması var.

-Çabuk söyle!

-Fakat salıncak kırılmış, sen salıncağa bir tekme atmışsın, salıncak parçalanmış. Sen de sigaranı yakıp tüttürmeye başlamışsın.

-Hayırdır inşaallah.

-Elbette hayırdır. Bugün sorgu suali çabucak atlatacaksın.

-Eşref ağzından öpeyim. Vallahi senin rüyan, rüyayı sadıkadır/doğru rüyadır.

-Apaçık bir rüya! Tabire muhtaç değil!...

Mahkeme kapısından giriyoruz. Konuşmamızı kestik. Kafeslerin içinde yerli yerimize geçtik. Müştak heyecanlı. Sorguya çekilecek diye. Hâkimler de yerli yerine yerleştiler. Taraflar teşekkül etti. Hâkimler, maznunlar/sanıklar…"

Hakikaten de o gün Müştak için çok kolay geçmişti, mahkemede sorguya çekilmemiş, Eşref Edib'in rüyası yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı…

ŞEHZADE AZİZ EFENDİ

Osmanlı hanedan mensuplarının bir kısmı yurtdışına sürülmüş, az bir kısmı ise yurtta kalmıştı. Osmanoğulları maddî-manevî büyük sıkıntı içerisindeydiler. Üstad Ali Ulvi Kurucu'nun, Sultan Abdülaziz'in torunu Şehzade Aziz Efendi ile olan bir anısı ise Hatıralar'da şöyle anlatılmaktadır:

"Bir keresinde, bayram ziyareti için, Mustafa Runyun ve Ali Yakup Bey'lerle birlikte, Sultan Abdülaziz'in torunu Şehzade Aziz Efendi'ye gitmiştik. Yağmurlu bir gündü. Öyle görülüyordu ki Aziz Efendi, tek fanilasını yıkamış, fakat kurumadığı için giyememişti. Gömlek düğmelerinin arasından teni görünüyordu.

Kahve getirdi. Eski bir tepsi ve en ucuzundan fincanlara koymuştu. Kahve de ancak suyun rengini değiştirecek kadar katılmıştı. Şehzade, kahveleri utanarak verdi.

"Aziz kardeşlerim, dedi; sizler benim evime değil gönlüme geldiğinizi biliyorum. Tepsinin, fincanların ve kahvenin kusuruna bakmazsınız. Siz benim hatırıma, ecdadımın hatırına geldiniz, sağ olun…"

Bunları söylerken gözlerinden yaşlar damlamaya başlamıştı."

FÂTİH CÂMİİ

Kitapları karıştırırken gözüme ilginç ve ibretlik bir anı ilişti. Fâtih Sultan Mehmed Han, Hâfız Paşa ve Fâtih Câmii üçgeninde geçen olay şöyle anlatılıyor:

"Dördüncü Murad'ın sadâret kaymakamı ve sadrâzamı Hâfız Paşa, Fâtih'te bir câmi yaptırıyor. Bir gece rüyâsında Fâtih'i görüyor. Pâdişah, "Niçin benim câmimin yanında câmi yaptırıp cemaatini aldın?" diye çıkışıyor ve boynunu vurduruyor. Hâfız Paşa sabahleyin ilk iş olarak rüyâsını tâbir ettiriyor. Ne garip bir tecellidir ki, kısa bir süre sonra rüyâsı gerçekleşiyor. Hâfız Paşa, yetmiş gün sonra ölüyor. Gömülürken, mezarının kenarından düşen bir taş, Hâfız Paşa'nın başını kılıç gibi kesiyor."

KAYNAKLAR:

1- Fahrettin Gün, Eşref Edib İstiklâl Mahkemelerinde, Beyan Yayınları, İstanbul, 2005.

2- Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar, Kaynak Yayınları, İstanbul-2007, I.

3- Dursun Gürlek, Kültür Dünyâmızdan Manzaralar, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 2009.

1 Yorumlar

  • Yüce Yaradana sonsuz şükürler olun ...

    Bu yorum faydalı mı?

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.