

Enfal Suresi
*Emrini tutamadığında, yasağı çiğnediğinde veya isyana meylettiğinde Allah'ı hatırlayıp ürperendir mü'min. Allah'ı zikrederken ona layık temiz bir kalb ve tertemiz bir dil ve helalle beslenmiş bir tenle zikir yapamadığı için kalbi ürperendir mü'min.
*Bakara suresinin üçüncü ayetinde açıklandığı gibi, imandan sonra namaz, namazdan sonra zekâtı da içine alan, "infak" gelmektedir. Ne zaman mü'min insan tarif edilse bu üç esas birbiri ardınca zikredilir.
*Ashabın büyüklüğü Allah Rasulünün kesin tavrını öğrendikten sonra tam teslim olup "sen denize dalarsan bizde dalarız" demesindedir. Ashabın bu sözü deniz kenarında yaşayanlar için bir anlam ifade etmez. Ama çölde yaşayan ve babası ölürken yaptığı vasiyyetler arasında "topuğundan yukarıya çıkan suya dalma" sözüyle büyüyen bir çöl insanı bu sözü söylüyorsa, veremeyeceği hiçbir şeyin olmadığını ifade eder. İşte bizim efendilerimiz diye sevdiğimiz yıldızlarımız bunlar. Onlar sermayeden vazgeçip orduyla, silahla karşılaşmayı istediler ve başardılar.
*Günümüz Müslümanlarından ben kırk senedir. "Önce para, para, para, para" diyenleri görüyorum. Birçoğu para yolunda parelendi. Birçoğu parçalandı. Kâfirlerle içli dışlı oldu. İçerde ve dışarda kâfirlerle büyük ticari ilişkilerde bulundu ve eski dostlarından uzaklaştılar. Önce kâfirlerle hesaplaşmayı seçenleri de, göz göre göre kendilerini tehlikeye atmakla suçladı..
*Ziraatta hiç ilgilenmeyen, nasırlı ellerin ürettiğini sömürerek geçinen bir kısım imansız gâvurlar: "sulama sistemini kurduktan sonra niçin Allah'a tevekkül edecekmişim" deyiverir. Yandaşları tarafından da alkış alabilir. Ancak hiçbir çiftçi buna katılmaz. Önce Müslüman çiftçi tevekkülün sevap kazandıracağını bilir ve tevekkül eder. Sonra Allah dilemezse bir damla yağmur yağdırmaz. Yeraltı suları çekilir. Sulama aletleri işe yaramaz hale gelir ve mahsul kurur. Veya yağmuru fazla verir, mahsûl çürür veya dolu vurur.
Tevekkül eden mü'minle tevekküle inanmayan kâfir aynı işlemleri yapsalar, sonunda ikisininki de kurusa, çürüse veya dolu vursa, mü'min tevekkül sevabını aldığı için kazançlıdır. Ve de stres hastalığından uzak olur. Her ikisi de iyi mahsûl alsalar, mü'min fazladan olarak tevekkül sevabı alır ki o dünyalara değer. Mehmet Akif merhum: Safahatında, Fatih Kürsüsünde şöyle der:
"Şeriatın ikidir en muazzam erkanı;
Kiminki öyle müezzeb değildir imanı;
Ayırmaz onları, bir addedip tevessül eder,
Açıkça söyleyelim: Azm eder, tevekkül eder"
*"Bana ne", "Beni sokmayan yılan bin yaşasın" "Her koyun kendi bacağından asılır" sözlerine değer vermeyin. Siz ayete iman ediyorsunuz. Ayette de, zalimler yüzünde bir belâ gelirse yalnız zalimlere gelmeyeceğini, zalim olmayanlarında helak olacağını haber veriyor.
Şoförün sarhoş olmasının zararı yolculara da olacağından, sarhoşken otobüs sürdürmüyorlar. Hâlbuki sürse, zararı altmış kişiye dokunur. Ama milyonlarca insanı devlet arabasına yükleyip götüren yöneticiler ise, milyonlara zarar verirler. Eğer yolcular müdahale etmezlerse "yapan kendine yapar" derlerse, devlet arabası ahlaken, iktisaden, siyaseten çökerse, altında millet kalır.
*İslam güçlü iken bütün Firavunlar Musa kesilir. Ancak küfürle iman çarpışması anında ateşte, altınla bakırın ayrıştığı gibi münafıklar kâfirlerin yanında yer alırlar. Üst üste binmiş inek pisliği gibi bir topluluk oluştururlar.
*Günümüzde, düşmanların birbirlerine destek verdiklerini görüp de onlardan korkmayın. 1974 yılında Amerika Yunanistan'a "seni destekleyeceğim Kıbrıs'ı işgal et" demişti. Harb kızışınca, Akdeniz'in sıcak sularında gemilerinden seyretmekten başka bir şey yapamadı. Kendi çıkarlarının zedeleneceğini gördü ve kaçtı.
Tevbe Suresi
*Hangi yetkili batıdan gelip te üçüncü dünya ülkelerini ziyaret etmişse, mutlaka orada bir fitne, fesat var, bir çatışma başlıyor, orada bir kargaşa başlıyor ve ihtilal ve inkılaplar oluyor o ülkede. Binlerce insanın kanı ve gözyaşı birbirine karışıyor, yani Malta'da toplandılar, Afganistan'ı işgal etti, sonra İngiltere'de toplandılar Saddam'ı İran'a vurdurdular, ondan sonra petrol meselesini çıkardılar. Daha dünyanın çeşitli yerlerinde neler oluyor da, bize hani konumuz olmadığından, ilgimiz olmadığından dolayı duyurulmuyor. Afrika'nın ortası da zaten dünyaya kapalı, Allah'a açık. Her gün beş altı tane Filistinli öldürülüyor kılımız kıpırdamıyor da, çocuğun birinin kolu yaralanmış İsrail'de veya kuş ölmüş, televizyonda ayağa kalkıyor.
*Hacca gittiğimde, Riyad üniversitesinde öğrencilerin kaldığı yurtta iki gece kaldım. Talebeden biri "yıllarca bizi sömürmüşsünüz" diyor. "Oğlum" dedim, "Suud petrolü bulalı ne kadar oldu? Yakın. Yani Osmanlıdan ayrıldıktan sonra, İngilizlerin emriyle, Osmanlıdan ayrıldıktan sonra petrol buralarda bulundu ve işlemeye başlandı değil mi?" "Evet." "Yani biz petrolünüzü sömürmedik, sizi sömürmedik. Petrolünüzü Amerika ile İngiltere sömürüyor şu anda" "evet." Peki, daha önce biz ne götürmüşüz, kum mu götürmüşüz? Yani Süleymaniye'yi yapmak için çölden kum mu götürmüşüz? Ne vardı ki?" Çocuk dura kaldı, hakikaten ne vardı ki? Hiç düşünme fırsatı vermiyor ki İngiliz yönetimi veya Amerikan yönetimi oradaki insanlara. "Sömürmüşler sizi" diyor, o kadar.
*Şeytan olmasaydı diyorlar, şeytan olmasaydı ne olurdu? Âdemoğlu uyurdu. Şeytan olmamış olsaydı hayatta mücadele diye bir şey olmazdı. Kırlangıç kuşuna demişler ki "niye böyle uçarken zik zaklı uçuyorsun." "Ben belanın bir altından, bir üstünden uçarım" demiş. Yani eğer atmaca korkusu olmamış olsaydı, Kırlangıç hantal bir kuş olurdu. Uçamazdı, fazla uçma kabiliyeti gelişmezdi. Onun içindir ki onun böyle cevval uçması atmaca korkusundandır. Onun için biz de kâfir korkusundan değil, dinimizi kaybetme korkusundan, dinimize her geçen gün biraz daha sarılıyoruz.
*Mısır'ın ünlü ediplerinden Mustafa Lütfü adında bir zatın harp hutbesi vardır. Libya'da, İtalyanlara karşı mücadele edenlere diyor ki: "Eğer Arslanlar gibi savaş meydanında çarpışmadan kaçarsanız, düşmanlarınız cephedekileri öldürdükten sonra gelip ellerinizdeki kazmalarla mezarlarınızı kazdırıp, canlı canlı sizi toprağa gömerler" diyor. Onun için kaçmak çıkar yol değil…
-devam edecek-
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar