

Araf Suresi
*Batının şeytani mantığına esir olan, dini de çok seven bir kısım kardeşlerimiz, İslami ilimlerde araştırma yapanlarımız, bazı ayetleri okumaktan, tefsir etmekten kaçınmaktalar. Ahkâmını veya haberini sorduklarında, olmadık tevillere yönelmektedirler.
Muhterem okuyucu, insanların düşünceleri çağlarına ve kültür oranlarına göre değişir. Biz Kur'an'ı insanlara uydurmakla görevli değiliz. Biz insanların gönüllerini, mantıklarını ve davranışlarını Kur'an'a göre şekillendirmekle görevliyiz. Yanlış yolda olanları uyaracağız. Mü'minlere nasihate devam edeceğiz
*İsraf deyince, hatırımıza elektrik düğmesine basmak, çeşmelerimizin lastiğini değiştirmek, ekmek artıklarını atmayıp tirit yapmak gelir. Bütün bunlar doğrudur. Ancak, israf edilen şeylerin değerine göre israf önem kazanır. Mesela bir gram altını atıvermekle bir dilim ekmeği atıvermek aynı şey değildir. Gözümüzde altının israfı daha büyüktür.
Yaratılmışlar içinde en değerli yaratık insan olduğuna, yerde ve göktekilerin insan için yaratılıp, insana hizmet ettiğine göre, asıl israf edilmemesi gereken şey insandır.
*Dünyanın hiçbir devletinde devlet başkanının on bin tane arkadaşının adı, doğum tarihi, ölüm tarihi ve hizmetleri tespit edilmiş değil. Ama peygamber efendimizin arkadaşlarından on binden fazlasının adını, doğumunu, hizmetlerini ve ölüm tarihiyle yerini bilmekteyiz. (El-İsabe, Üsd-ül-Gabe, el-İstiab, Tabakat- İbn-i Sa'd gibi eserlere bak) Onlar Rabbini unutmayınca Rabbimiz onların adını kıyamete kadar koruyacaktır ve onlar rahmetle anılmaktadır.
*Harbiye'ye gitmesi gerekeni müzisyen olmaya, resim kabiliyeti olanı, puan kırbacıyla doktor olmaya, şairi baytarlığa zorlamak, o insanımızı israf etmek demektir.
*Allah'ı insanlar tarif ederlerse yanılırlar. İnsan kendisini bile tarif edebilmiş değildir. Allah kendisini indirdiği kitaplarda nasıl tarif etmişse biz öyle iman edeceğiz.
Günümüzde "Allah'a imanımız var. Kur'ana imanımız var. Ancak bin dörtyüz sene öncesinin kanunlarıyla toplumu idare edemeyiz" diyenler kendilerine göre bir ilah tarifi yapıp ona iman ediyorlar. "Biz bindörtyüz sene önce var olan buğdayı bu çağda yiyemeyiz, bin dörtyüz sene önceki koyunun etini yemek çağdaşlığımıza yakışmaz" demiyorlar.
*İnsanın ölümüne sebep çeşitli hastalıklar olduğu gibi toplumların ölmesine de başta inkâr hastalığı ve onun ürettiği fuhuş, israf, anarşi, kirlilik ve diğer hastalıklar sebep olmaktadır.
*Günümüzde Müslümanlar arasında türeyen bir kısım insanlar da Allah'dan daha merhametli olduklarını ortaya koymak için "kâfirler cehennemde ebedi olarak kalmayacaklar. Çünkü ayette "Halidine" diyor, "Ebeden" demiyor. Cennetlikler için ise "Halidine fiha ebeden diyor" diye iddia ediyorlar.
Buyursunlar Ahzap suresinin 64-65 nci ayetlerini, Cin suresinin 23 ncü ayetlerini okusunlar ve kâfirlerin cehennemde ebediyen kalacaklarını görsünler. Cennet ve cehennem kimsenin tekelinde değildir. Onları yaratan Allah (c.c.) oraya kimlerin gireceğini, nasıl gireceğini insanlara Kur'an-ı Keriminde bildirmiştir.
*A'rafta, kalanlar ise günahıyla sevabı denk olanlar… Günahlarının cezasını orada çekecekler. Bir tarafta cehennemin dehşetli sahnelerini seyrediyor, öbür tarafta cennetin güzelliklerini seyrediyor. Sûr üzerindeki mü'min cehennem ateşinde yanmaz, ama Buhari'nin rivayet ettiğine göre efendimiz, "o adamın cehennem kokusundan zehirleneceğini, alevinden rahatsız olacağını" haber veriyor. Allah korusun cehennem alevi yakacak, dumanı zehirleyecek, öbür tarafa baktığınızda cennet ırmakları arasında koyu gölgelerde, ipekli koltuklara dayanmış insanlar ve nimetler göreceksiniz. Bu da azaptır. Camın arkasındaki sevdiğine kavuşamayan insanın acısı gibi.. Daha da şiddetli. İşte bu azabı da tatmamak için, sevabımızı artıralım..
*Şeyh Sadi Şirazi "Gülistan" isimli eserinde; develerinde altın, gümüş, yakut yüklü olan bir tacir çölde susuzluktan ölmüş ve kum üzerine "Bir bardak suya bütün varlığımı verirdim" diye yazmış diyor.
*Anadolu'da yağmurun bir adı da rahmettir. "Rahmet yağdı" derler. Ecdadımız kelimeleri seçerken bile Kur'ani olmasına dikkat etmişler.
*Rahmet yağarken bülbül ile akrep ayırımı yapmaz. Her ikisine de yağar ve ikisine de rahmet olur. Bülbülün gülüne güzellik katar, akrebin zehrini azaltır. Rahmeti bol olan bölgelerin akrebi insanı sokarsa fazla zarar vermez. Çöl akrebi sokarsa ölümüne sebep olur.
Rahmet peygamberinin, rahmet ümmeti de rahmet gibi yağacak. Mü'min, kâfir, salih, asi, günahkâr ayırımı yapmadan Allah'ın rahmet damlası gibi olan ayetlerini her gönülle yağdıracak ölü toprakları yeşertecek.
*Yağmur yağmadan önce rahmeti müjdeleyen rüzgârların estiği gibi günümüzde de çarşılarda, camilerde, kışlalarda, dairelerde, üniversitelerde, karakollarda Rabbimin rahmet rüzgârları esmeye başladı.
Toprağın bağrına cemre düşünce topraktaki çekirdekler rahmetle çiçeğe dönüştüğü gibi, bu dünyanın bağrına da İslam'ın cemresi düştü. Kur'an'ın altı bin küsur rahmet ayetiyle bu gönüllerdeki "elest" bezminden gelen "Bela" çekirdeğini bir çatlatırsak, seyredin siz çiçeklenmeyi..
*Bir kısım kâfirler, Müslümanı yolundan çeviremeyince; kuzu postuna bürünmüş kurdun, sürünün arasına girerek onların önüne geçip kurtlar sofrasına doğru sürüyü götürdüğü gibi Müslüman kılığına girmiş, yerli ve yabancı müsteşrikler eliyle İslam'ı çağa uydurma adı altında eğmeye çalışıyorlar.
*O günkü kâfirlerin söyledikleri bugünkülerin söylediklerinin aynısı. Bir kısım babalar, İslam'ı seçen oğluna Müslümanca yaşarsa zarar görebileceğini söylüyor. Terfi edemezsin, profesör olamazsın, kredi alamazsın tehdidiyle dinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Halkı Müslüman olan ülkelerle işbirliği yapan devletlere de ambargo ile zarar verme tehdidi savuruyorlar. Ama Allah (c.c), o tehdit savuranların, yurtlarında diz üstü çöküp kaldıklarını haber vererek kâfirlerden korkmayıp Allah'dan korkmamız gerektiğini bildiriyor.
Gelin, çökertilmeden önce kendi rızamız ile Rabbimizin huzurunda rükû ve secde ederek diz üstü çökelimde, iki dünyada İslam'ın izzetiyle yaşayalım.
*Arkadaşlar! Fotoğraf stüdyosunda poz verdiğinizi düşünün. Kendinize çeki düzen verirsiniz değil mi? Bizler de hayatımızın her saniyesinde Rabbimiz tarafından görüldüğümüzü, işitildiğimizi bilir ve iman edersek kendimize çeki düzen veririz.
İmanımızı en değerli varlığımız kabul eder ve kaybetmemek, düşürmemek, kâfirlere çaldırmamak için gözümüzü dört açarız.
*Allah (c.c.) kıyamete kadar gelecek her insandan söz almıştır. Birileri çıkıp da "ben hatırlamıyorum" diyebilir. Çocukluğumuzda altı aylık iken annemizin söylediklerini, gülücüklerini hatırlayan var mı?
Annelerimizin bizlere bir günlükken gösterdiği sevgi ve şefkatin bizim şahsiyetimizin gelişmesinde etkili olduğunu öğreniyoruz ama bir günlükken bize gösterilen şefkati hatırlamıyoruz. Ancak etkisini, damgasını taşıyoruz. İşte bütün insanlardaki iyiye, güzele doğru meyil, o sözleşmenin etkisiyledir..
-devam edecek-
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar