

17. yüzyıl İran Safevi devleti ile Osmanlı Devleti arasında kısa aralıklarla bazı savaşlara sahne olmuştu. Bu çatışmaların birinin bitiminde, sulh müzakerelerinden birine Osmanlı tarafından Serdar Halil Paşa ve çok nüktedan bir zat olan Defterdar Baki Çelebi katılmıştı.
İran heyetinin başındaki Kasım Han, burnunun olağanüstü iri olması ile tanınıyordu. Aynı zamanda kibirli biri olan bu zat sert tavırlarıyla neredeyse görüşmeleri baltalamaya çalışan bir tutum içine girmişti. Koca koca laflar ediyor, tabiri caizse burnundan kıl aldırmıyordu.
O sırada görüşmelerin yapıldığı mevkide şiddetli bir rüzgâr esiyordu. Halil Paşa bunu fırsat bilip, sertleşen konuşmaları biraz yumuşatmak için İran murahhasına;
-Buralarda rüzgâr hep böyle midir? Acaba neden bu kadar şiddetli esiyor diye sordu.
Kasım Han tam cevap verecekti ki, Baki Çelebi atıldı;
-Efendim, rüzgârın bu şiddeti Kasım Hanın burnundan estiğinden dolayıdır" deyiverdi.
Bu söz, İran şahına kadar aksetmiş ve bu ince nükteden pek hoşlanıp kahkahalarla gülen şah, Baki Çelebi'ye üç deve yükü çok kıymetli kumaşlar göndermişti.
Kaynak
Şemsettin Kutlu, Eski Türk Hayatı, Varlık Yayınları, İst. 1958
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar