Ders Notları

RİSALE-İ NUR DERS NOTLARIM-23

Ders: 30. Söz(1. Ders)

İzah: Mehmed Kırkıncı Hocaefendi

*Tılsım-ı kâinatı keşfeden, Kur'an-ı Hakîm'in mühim bir tılsımını halleden Otuzuncu Söz (Sözler s: 535 ) ifadesini Hocamız şöyle anlıyor; "Tılsım-ı kâinatı keşfeden Kur'an-ı Hakîm'in" "mühim bir tılsımını halleden Otuzuncu Söz" o zaman virgül yanlış konulmuş oluyor.

* Ene" ve "zerre"den ibaret bir "elif" bir "nokta"dır. (Sözler s: 535 )Buradaki eneden maksat ruh'tur. Zerreden maksat da ceset, insan vücudu zerrelerden teşekkül ediyor ya. Demek bu söz ruh ve cesedin mahiyetinden bahsediyor.

*Güneşin insan gibi istidat ve kabiliyeti yok ki Allah'ı anlasın. Yer kabuğunun da, dağların da öyle..

*Enenin(insan benliğinin) birinci vazifesi Allah'ı bilmektir.

*Ene müşkülleri açan bir muamma. Eneyle kâinatın anahtarlarını açıyor, neyin ne için yaratıldığını anlıyoruz. Ama ene, yani insan benliği ve ruhu da bir muamma.. Mahiyetini bilemiyoruz.

*İlmin, tekniğin şu anda geldiği noktaya bakın, bunlar hep insan ruhunun mazhar olduğu kabiliyetlerin hüneri..

*İnsan ruhuna Allah Teala öyle bir kabiliyet vermiş ki, bu kabiliyet ne cinlerde ne melaikelerde var..

*Ruhun mahiyetini bilemiyoruz. Ruhun mahiyetinden habersiz olan insan nasıl Allah'ın mahiyetini bilebilir? La yağrifune illallah; Allah'ı kendisinden başka kimse hakkıyla bilemez. Onun için Peygamber Aleyhissalatu vesselam; Ma arafnake hakka marifetike ya Maruf; Seni hakkıyla bilemedim ey Maruf! demiştir, yani bildim, ama hakkıyla değil..

* Âlem iki kısma ayrılıyor;

Âlem-i vücub: Allahu Teâlâ'nın isim ve sıfatları dairesi

Âlem-i imkân: Tüm mahlûkat dairesi

*Ene öyle bir anahtar ki, hem âlem-i imkânın kapılarını açıyor, mahlûkatı tanıyor, hem de âlem-i vücubun kapılarını açıyor, o sanatları yapan Yüce sanatkârın isim ve sıfatlarını keşfediyor, marifetullahta terakki ve teali ediyor.

*Kâinat kapıları zahiren açık görünürken, hakikaten kapalıdır. Sözler ( 536 ) Doğru, zahiren açık. Adamlar ayı biliyorlar, güneşi biliyorlar, uzayda geziyorlar. Fakat hakikatini bilemiyorlar. Adam yumurtayı yiyor, vereni anlayamıyor. Meyveyi ağaçtan biliyor, ince bir tül gibi olan zahiri perdeye takılıyor, vereni göremiyor.

*Emanetin çok vecihleri var;

Namaz bir emanettir.

Oruç bir emanettir.

Hanım insana verilmiş bir emanettir.

Çocuklar bir emanettir.

Ama bunların merkezinde insanın ruhu var..

*Ene "âlemin bütün kapılarını açar" Sözler ( 536 ) Nasıl açar? Güneşe bakar, güneşi yapanı görür, tesadüfen orada yerleştirilmediğini idrak eder, anlar ki;

*Bu güneş O'nun kudretinin tecessüm etmiş şekli,

*Bu güneş O'nun rahmetinin tecessüm etmiş şekli,

*Bu güneş O'nun hikmetinin tecessüm etmiş şekli vs..

Böylece her mahlukun arkasında Cenab-ı Hakkın isimlerini, sıfatlarını, fiillerini görür, Allah bilgisi demek olan marifetullahta ilerler.. Zaten yaratılış gayesi de budur..

*Cenab-ı Hak eneyi(benlik duygusunu) insana bir ölçü birimi(vahid-i kıyasi) olarak vermiş. Mesela insanda bir malikiyet duygusu var. Bu duygunun kıyasıyla der ki; "Bu tarla, bu bahçe benim, demek bu alemin bir Hakiki Maliki var. Bu evi ben yaptım, Demek bu kainat sarayını da bir yapan var.."

Yine düşünür ki; "Ben de bir rahmet, bir merhamet duygusu var. Bana bu duyguyu veren Rabb-i Rahimimin engin merhameti, rahmeti var. Ben de bir sevmek, bir muhabbet duygusu var. Cenab-ı Hakta da kendisine mahsus ve layık bir muhabbet sıfatı var. Ben de bir gadab var. İzzet ve Celal sahibi Rabbimde de kendi ulûhiyetine mahsus bir gadab-ı ilahi var. Ben bir şeyleri terbiye edebiliyorum, Rabbimin de en küçük mahlûktan en büyük mahlûka kadar uzanan bir Rububiyet(terbiye edicilik) sıfatı var.

*El eşyau tenkeşifu li ezdadiha diye bir kaide var. Yani; "Eşya zıtlarıyla bilinir." Mesela karanlık olmasaydı, aydınlık bilinemezdi. Fakirlik olmasaydı, zenginlik bilinmezdi. Hastalık olmasaydı sıhhatin kıymeti anlaşılmaz, şükür kapısı kapanırdı.

 

 

 

 

 

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.