

Rahman ismi, Allah'ın dünya ve ahirette kendini gösteren bütün nimetlerinin kaynağıdır. Ebu Said el-Hudrî'nin Hz. Peygamber'den (a.s.m.) yaptığı rivayete göre, Hz. İsa (a.s.) "Rahman ismi dünya ve ahirete, Rahîm ismi ise yalnız ahirete bakar." demiştir.(1) Bazı âlimlere göre, Rahman ve Rahîm isimlerinin her ikisi de dünya ve ahirete bakar. Ancak Rahman'ın rahmeti bütün varlıklara şamil olmakla beraber, Rahîm isminin tecellisi olan rahmet hususi olup sadece mümin kulları içine alır. Lâfza-i celâlden sonra Rahman isminin Allah'ın ikinci özel ismi olmasının bir hikmeti de bu olsa gerektir.(2)
Fahreddin Razî'ye göre, Allah'ın iki çeşit rahmeti vardır. Bunlardan birincisi, geçmişe bakan ve kâinatın yaratılmasında kendini gösteren rahmettir ki Rahman ismine bakar. İkincisi, geleceğe bakan ve yaratıkların ihtiyaçlarını gidermekle tecellilerini gösteren rahmettir ki Rahîm ismine bakar. Varlıkları yaratmak hasebiyle Allah, Rahman'dır. Varlıkların zaman içerisinde sürekli olan ihtiyaçlarını yerine getirmek hasebiyle de Allah, Rahîm'dir. Bundan dolayıdır ki "Ey dünyanın Rahman'ı ve ahiretin Rahîm'i!.." diye çağrılır.(3)
"Rahmetim her şeyi kuşatmıştır."(4) ayeti, en geniş rahmet dairesi olan rahmaniyete delâlet etmekte ve kâinatın yaratılmasının arkasında yatan asıl sebebin rahmet olduğunu göstermektedir. "Evet, şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşahede rahmettir. Ve bu karanlıklı mevcudatı ışıklandıran, bilbedahe yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyaç içinde yuvarlanan mahlûkları terbiye eden, bilbedahe yine rahmettir. Ve bir ağacın bütün heyetiyle meyvesine müteveccih olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muavenetine koşturan, bilbedahe rahmettir. Ve hadsiz fezayı ve boş ve hâlî âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşahede rahmettir. Ve bu fâni insanı ebede namzet eden, ezelî ve ebedî bir zata muhatap ve dost yapan, bilbedahe rahmettir."(5)
Rahman İsmi ve İnsan
Rahman suresinin başında Rahman isminin tezahürlerinden olan üç husus, özellikle atıf harfi kullanılmadan peş peşe sıralanmış ve bununla konunun girift ve iç içe olduğu, dikkatlere sunulmuştur. Bunlar, Kur'an'ın indirilip öğretilmesi, insanoğlunun yaratılması ile ona düşünme ve konuşma kabiliyetinin verilmesidir.
Rahman isminin ilk tezahürleri olan bu hususlar, temelde iki konudur: Kur'an ve insan... Demek ki Kur'an gibi insanın da Rahman ismiyle yakın ilişkisi vardır. Hadis-i şerifte "Allah, insanı Rahman suretinde (yani bu ismin merhamet ve şefkatine mazhar bir şekilde) yaratmıştır."(5) denmektedir. Bu hadis, Buharî ve Müslim'in rivayetlerinde, "Allah, insanı kendi suretinde yaratmıştır."(6) şeklindedir.
Lâfza-i celâlden sonra Allah'ın ikinci ism-i hassı (başkası için kullanılması caiz olmayan özel ismi) Rahman olduğuna göre, hadiste geçen farklı rivayetlerin aynı şeyi vurguladığını düşünmek yanlış olmasa gerektir. Çünkü Allah, Rahman'dır, Rahman da Allah'tır. O hâlde, vurgulanan şey, rahmettir. Bu hadis-i şerifin maksatlarından birisi, insanoğlunun Rahman ismini çok güzel bir surette gösterebilir bir varlık olduğunu ders vermektir.(7)
İnsanların yaratıldığı yer olan anne rahminin, onu yaratan Allah'ın "Rahman" ismiyle aynı kök harfleri paylaşması da bu hadisin işaret ettiği gerçeğin rahmet olduğunu göstermektedir.
Bir kutsî hadis-i şerifte, sıla-i rahmin önemine işaret eden Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ben, Rahman olan Allah'ım; o ise Rahîm'dir. Onun adını kendi adımdan türettim; kim onunla ilişki kurarsa (sıla-i rahim yaparsa) ben de o kimseyle münasebet kurarım; onunla kim ilişkisini keserse Ben de o kimseyle ilişkiyi keserim."(8)
Görüldüğü gibi, bu kutsî hadiste de Rahman ismi ile insanın yapısı arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiş, hakikî insanın "Rahman ismine mazhar olan ve o istikamette merhamet dağıtan kimse" olduğuna işaret edilmiştir.
Rahman İsmi ve İnsanın Kulluğu
Bütün Kur'an'da "kullar" anlamına gelen "ibad" kelimesi, ilâhî isimlerden sadece Allah ve Rahman isimlerine muzaf olarak kullanılmıştır. "Rahman'ın kulları, yeryüzünde mütevazi yürürler."(9), "(İnkârcılar) Rahman'ın kulları olan melekleri dişi yaptılar!"(10) ayetlerinde "İbadu'r-Rahman" terkibine; Saffat (37) Suresinin 40, 74, 128, 160 ve 169. ayetlerinde ise "İbadallahi'l-muhlesîn [Allah'ın halis kulları]" ifadesine yer verilmiştir.
Ayrıca Duhan Suresinin 18. ve İnsan Suresinin 6. ayetinde de sadece "ibadullah" tabiri yer almıştır. Böylece "ibad=kullar" kelimesi, dünya ve ahiretin ikisine de sonsuz merhamet penceresinden bakan, "Göklerde ve yerde olanların hepsi, Rahman'a kul olmaya gelmişlerdir."(11) mealindeki ayetin işaret ettiği yer ve gök ikilisini merhametinin kucağına alan Rahman ismine iki defa, yedi sübutî sıfatın sahibi olan Allah lâfza-i celâline de yedi defa izafe edilmiştir. Böylece insanların kulluğu ile Yüce Yaratıcı'nın ilâhlığı ve rahmaniyeti arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiştir.
Demek ki mabut, bir ilâhtır. Çünkü ilâh, "sevilen ve perestiş edilen demektir. İnsanlar da sadece sevdiklerine taparlar. İlâh ise ancak Rahman olabilir. Rahman olmayan, ilâh olamaz. Çünkü sevginin en önemli sebeplerinden birisi, yapılan lütuf ve ihsanlardır. "İnsan, ihsanın kulu-kölesidir." sözü, bu gerçeği terennüm etmektedir. Lütuf ve ihsan ise Rahman'ın işidir. Demek ki Rahman olmayanın ilâhlık iddia etmesi kadar saçma bir şey olamaz. Firavunlar ve benzerlerinin iddiaları ve tavırları, nemrudane birer hezeyan-ı küfrîdir. Ölüm ve hayatı, dünya ve ahireti elinde tutamayan, Rahman olamaz. Çünkü "İster Allah deyin, ister Rahman deyin; fark etmez." ayetinin işaret ettiği gibi, rahmaniyet makamı ancak Allah'a mahsustur.
İşte, Rahman Suresinin başında yer alan Rahman isminin yansımalarını gösteren işler nazara verilirken ilk başta Kur'an ile insanın söz konusu edilmesiyle "rahmet" ortak paydasının altı çizilmiştir. Yüce Yaratıcı Allah, rahmet sahibi Rahman'dır. Öğrettiği Kur'an, şifa ve rahmettir. Kur'an'ın ilk muhatabı Hz. Muhammed (a.s.m.) ise "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."(12) ayetinde belirtildiği üzere, mücessem bir rahmettir. Hz. Peygamber'den (a.s.m.) sonra Kur'an'ın birinci derecede muhatabı kabul edilen diğer insanların da en belirgin özellikleri: rahimde yaratılmış, sonsuz rahmete muhtaç,-fıtrat-ı asliyeleri bozulmadığı müddetçe-hem kendilerine hem de başka yaratıklara karşı merhametle dolu bir varlık olmalarıdır.
Toplum hayatının can alıcı dinamiği de rahmettir. "Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır."(13) hadisi, cemiyet hayatının eksenini karşılıklı sevgi, saygı ve güveni ifade eden merhamet yörüngesine oturtmaktadır. Bu hadisin bir anlamı da "Birlikten kuvvet, ayrılıktan zillet doğar." şeklindedir.
"İnsanlara merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez." ve "Allah, kullarından ancak merhamet sahibi olan kimselere merhamet eder."(14) şeklindeki hadis-i şerifler, insanın yaratılışı itibarıyla her tarafa merhamet dağıtabilen bir varlık olduğunu ve toplum hayatının da en çok ihtiyaç hissettiği hususun karşılıklı sevgi, şefkat ve merhamet olduğunu göstermektedir. Eğer öyle olmasaydı insanlar merhamet göstermekle emrolunmazlardı; çünkü Allah ve Resulü, insana gücünü aşan hiçbir sorumluluk yüklememiştir.
Dipnotlar
1-bk. et-Taberî, I/592-bk. er-Razî, XXIX/83.
3-el-A'raf, 7/156.
4-B. Said Nursî, Sözler, s. 10.
5-bk. ez-Zehebî, Mizanü'l-i'tidal, I/419.
6-el-Buharî, el-İstizan, 1; Müslim, el-Birr, 115.
7-krş. B. Said Nursî, Sözler, s. 14.
8-Ebu Davud, ez-Zekât,45; et-Tirmizî, el-Birr, 9.
9-el-Furkan, 25/63.
10-ez-Zuhruf, 43/19.
11-Meryem, 19/93.
12-el-Enbiya, 21/107.
13-Ahmed b. Hanbel, IV/278.
14-el-Buharî, et-Tevhid, 2.
Yorum yapmak için giriş yapın.
1 Yorumlar
Kısaca yazsaydiniz iyi olurdu