Nurun Mütevazi Çehreleri

PLAKACI MEHMET ALİ AĞABEY

Eskişehir'de plakacı olan Mehmet Ali Ağabey, Üstad'ı görmüş elin öpmüş ve duasını almış bir zattı.

1988 Yılı'nda, okuma programı için Simav'dan Eskişehir'e gitmiştik. Okur Apartmanı'nda on gün okuma programı için kalmıştık. Yanımızda o zaman lisede okuyan Simavlı Ramazan Sağdıç, Mustafa Başdemir, İbrahim Erden, Sait Serim; Erzurumlu hemşerim Şakir Bülbül ve kardeşi Ferzende (Yavuz) ve daha ismini şimdi hatırlayamadığım on kadar öğrenci vardı.

Arada bir Eskişehirli ağabeyler gelerek öğrencilerle tanışır ve öğrencileri şevklendirmek için sohbet eder ve hatıralarını anlatırlardı. Yine bir gün Plakacı Mehmet Ali Ağabey gelerek, hatırlayamıyorum ya öğle namazından ya da ikindi namazından sonra sohbet etti. Sohbette Üstad'ı ilk nasıl ziyaret ettiğini ve Üstad'ın neler söylediğini anlattı.

Plakacı Ağabey bu hatırayı anlatırken adeta kendinden geçmişti. Sanki Üstad'ı yeniden görüyor ve o anı yeniden yaşıyordu. Hem de Mehmet Ali Ağabey'in anlattıkları bu ana kadar dinlediğimiz Üstad hatıralarından hiçbirine benzemiyordu. Üstadla ilgili böyle ifadeler hiç duymamıştık.

Hatıralarını anlatmaya devam eden Ağabey, Üstadla ilgili konuşmalarına şöyle devam etti.

-Babam büyük zatlara ve hocalara önem verirdi. Bir gün duymuş ki Bediüzzaman adında bir hoca efendi Eskişehir'e gelmiş, bir otelde kalıyor. Hemen beni yanına alarak, onu ziyarete gittik. Niyeti beni hocalarla görüştürerek dini bir şeyler öğrenmemi sağlamaktı. Üstad'ın kaldığı otele geldiğimizde onun hangi odada kaldığını sorduk. Odasının kapısına ulaştığımızda sonradan Zübeyr Ağabey olduğunu öğrendiğimiz birisi bize ne istediğimizi sordu. Babam da Üstad'ı ziyaret etmek istediğimizi, Hoca efendiyle görüşmek istediğimizi söyledi. O da Üstad'ın pek müsait olmadığını belirtip, "yine de bir sorayım" dedi. İçeri girip, Üstad'a sordu. Yanımıza gelip, bize önce dedi ki "Üstad şimdi müsait değil." Sonra babama yaklaşarak sadece onun duyacağı kadar bir sesle dedi ki, "burası hiç müsait değil, gelenleri görüştürmüyorlar. Üstad dedi ki "yarın Ankara Yolu'nun çıkışında Kanlıdere Şehitliği istikametinde olurlarsa, onlarla yol üstünde görüşürüz." Tabii ki yıl 1960'dan önceydi.

Ertesi gün babamla birlikte şehrin dışında söylenilen yerde beklemeye başladık. Hava soğuktu. Yerlerde hafifçe kar vardı. Biraz bekledikten sonra Üstad'ın arabası geldi ve yanımızda durdu. İçinde Zübeyr Ağabey de vardı. Üstad arabadan inmedi. Camı açarak elini öptük, öylece konuştuk. Önce babama aslen nereli olduğunu sordu. Babam da Avusturya göçmeni olduğumuzu söyledi. Orada akrabalarımızın bulunduğunu ve onların çok kötü halde olduklarını da anlattı. O zaman Üstad şöyle bir başını eğip biraz düşündü ve babama dönerek dedi ki:

-Kardeşim, hiç merak etmeyiniz. Bir zaman gelecek siz akrabalarınızla rahatlıkla görüşeceksiniz. Oradaki istibdat, zulüm ve dinsizlik kalkacak ve oradaki Müslümanlar hürriyetine kavuşacak. Avrupa'daki bütün dinsizlik istibdadı da kalkacak ve İslam oralarda rahatlıkla yaşanacak."

Üstad bu müjdeyi bize verdikten sora başını eğip biraz daha sessizce düşündükten sonra sanki birisi ona müjdeli haberleri kulağına üfürüyormuş gibi tekrar başını kaldırarak dedi ki:

-Kardeşim, Suriye, Irak, Kıbrıs gibi yerler de kurtulacak ve bize dâhil olacaklar. Onları da güzel günler bekliyor.

Mehmet Ali Ağabey'in anlattıkları devam edip gitti fakat bizim hatırlayabildiğimiz ve buraya yazabileceğimiz bu kadardı. Allah rahmet etsin. Yeri cennet olsun. Âmin.

Hizmette müdavim olan Plakacı Mehmet Ali Ağabey:

1-Adı sanı pek bilinmeyen ağabeylerdendi.

2-Beyaz sakalı ve tebessümlü yüzüyle bir samimiyet abidesiydi.

3-İçinde büyük bir davanın ağırlığı vardı.

4-Eskişehir'de yeni hizmetler peşindeydi.

5-Dersleri hiç aksatmazdı.

6-Öğrencileri çok sever, onları sahiplenirdi.

7-Dalıp gittiği zamanlar, gözleri ufukta Üstad'a bakardı.

8-Suriye, Irak, Kıbrıs hakkındaki Üstad'tan ilginç hatıralar anlatırdı.

9-Elinden tutarak çocuğunu, bir şeyler öğrensin diye, bir hoca efendiye götüren; saf, temiz ve imanlı bir Anadolu insanın evladıydı.

10- Cemaate bağlıydı.

11-İşlerini meşveretle hallederdi.

 

1 Yorumlar

  • Allah razı olsun. Ben, beş para etmez bir adamım. Ama böyle abilerin hayatlarını, hatıralarını okudukça gözlerim yaşarıyor. Onları seviyorum. Belki tek güzel hasletim bu. İnşallah Cenab-ı hak bizi başta Peygamberimiz sonra sırasıyla sahabei güzin, evliya, asfiya ve bu ağabeyleri sevdiğimiz için affeder.

    Bu yorum faydalı mı?

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.