Risale Müzakereleri

İNSAN BAŞIBOŞ BIRAKILMAMIŞTIR

Onuncu Söz'ün, Altıncı Hakikat'inin Altıncı Esas'ında: "Hem anlarsın ki insan, ipi boğazına sarılı istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır. Belki bütün amellerinin sûretleri alınıp yazılır ve bütün fiillerinin neticeleri muhasebe için zapt edilir." denilmektedir.

Üstad Said Nursi Hazretleri'nin, yukarıdaki metinde "insan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır." sözü bir derste bizi hayli düşündürdü. Düşünürken bir an çocukluğumuzun geçtiği köyümüze hayalen gittik. Atımız vardı köyde, ona bir yolculukta yem vereceğimiz zaman ipini veya yularını bir yere bağlar öyle verirdik. Eğer bağlayacak bir yer yoksa yularını ayağına bağlar öylece serbest bırakırdık. O zaman at bir yere gidemez sadece torbasındaki yemi yerdi. Fakat bütün bunlara rağmen bazen at, ipini veya yularını koparıp uzaklara kaçardı.

Yine köyde bazen otlasın diye bir ineği bir çayıra salar, fakat uzaklara gitmesin diye onu uzunca bir iple bir kazığa bağlardık. Ara sıra da kazığın yerini değiştirerek ineğin otlama alanını genişletirdik. Ayağını ipe bağlama usulünü, bazen pazara götürülen kümes hayvanlarında da görürdük.

Günümüzde insanlar artık sadece hayvanları değil, aynı zamanda kendi üretimleri olan birçok vasıtayı ve cihazı da uzaktan idare ediyor. Uzaktan kumandalı çocuk arabaları, insansız hava araçları, uzaktan komuta merkezli füzeler ve uzay araçları; bir ucu bir yere bağlı, manyetik dalgalarla diğer ucu çok uzaklara ulaşan elektronik iplerle o vasıtaya bağlanarak onu idare ediyor.

Nasıl ipini koparan bir at, koşarken ipi boğazına dolaşarak düşer veya rastgele koşup durursa, nasıl kumandası bozulan bir oyuncak araba gittiği yerden gelmezse,ve nasıl bir füze, bir uzay aracı, yerdeki komuta merkezinden komut almazsa ve hedeften şaşarak gökyüzünde rastgele yol alırsa, işte insan da böyle uzak, garip ve geçici gurbet memleketi olan bu dünyada ipsiz, sapsız; rotasız, pusulasız, kumandasız ve komuta merkezsiz yaşarsa yukarıdakilerle aynı olmaz mı?

Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya'nın:

"Yattığı toprak belli, /

Tuttuğu bayrak belli, /

Kim demiş Meçhul Asker diye?"

mısraları nasıl isimsiz şehitlerimize bir kimlik veriyorsa, elbette ki eşref-i mahlûkat olan ve doğuşu mutluluklar getiren, merasimlerle kutlanan, yıldönümünde doğum günleri düzenlenen; hayatı ilimle, şanla, şerefle dolu olan ve gidişi de gözlerden dökülen hüzün damlalarıyla ifade edilen insanın bu dünyadaki statüsüne de bir isim verilecektir elbette. Hatta sadece statüsüne değil bu dünyaya gelişine, dünyada duruşuna ve dünyadan gidişine de bir isim verilecektir.

Elbette ki gelişi, duruşu ve gidişi kütük defterlerine kaydedilen bu insan başıboş değildir. Onu gönderenin emri ve iradesiyle gideceği yere götürülür. Orada neler olacağını ise her akl-ı selim az çok anlar, hisseder. Gerçekten de: "İnsan, ipi boğazına sarılıp, istediği yerde otlamak için başıboş bırakılmamıştır."

 

0 Yorumlar

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.