Hatıralarla

HATIRALAR VE ÖLÇÜLER-27

SEKSEN ŞEYH ENVERİ ERİTSELER 

Molla Hamid Ekinci ağabey merhum anlatıyor; "Şarkın şeyh ve ağalarını sürgün edeceklerdi. Bir gün Şarkın ulema ve şeyhlerinden Şeyh Enver Efendi yanında bir at ve elbise getirdi ve üstada dedi ki "Seyda, bunları al, beraber hududu geçelim, rahatına bak. Orada bir yerde oturur, ibadetle meşgul oluruz."

Üstad emretti; "Şeyhim, ben gelmeyeceğim, sen git, sen serbestsin, gidebilirsin. Elimden gelse ben daha içerilere girmeye çalışacağım, tâ ki benim yumruğum, bir takım zındıkların başlarından eksik olmasın."  

Şeyh oradan ümidini keserek, meyusane ayrıldı. Yolda Şeyh Enver, Ali Çavuş isminde bir ilim talebesine rastlıyor. Şeyh Ali Çavuşa ; "Ali Çavuş ne yaparsanız yapınız,üstadı buradan uzaklaştırınız, tutacaklar (yakalayacaklar.) deyince Ali Çavuş; "Sen kendi başının çaresine bak, kendini kurtar". Bunun üzerine şeyh Enver ağlayarak şu cevabı vermiş; "Ali Çavuş, siz Üstadı tanımamışsınız. Sizi kasemle temin ederim ki, 80 tane benim gibi Şeyh Enver'i eritseler daha Üstadın bir parmağını ikmâl edemezler. Benimle onu kıyaslamayın, onu kurtarmaya çalışın."  

(Ahmed Vehbi Ünlü, Bediüzzaman'ın İlk Talebelerinden Hatıralar-s:85-86) 

ÜSTAD'IN DİKKAT ETTİĞİ BİR HUSUS 

Molla Hamid Ekinci anlatıyor: "Üstad'ın iki usturası vardı. Haftada iki defa taş olurdu. Molla Resul dedi ki; "Üstadın senin ne ilmini, ne amelini anladık. Nedir bu halin, kendine eziyet edip haftada iki defa traş oluyorsun!" Buyurdu ki; "Ben esaretten evvel çok zındıkları titrettim. Şimdi zındıklar; "Said çökmüş, ihtiyarlamış" demesinler diye ben hep traş oluyorum." (Age- s:86) 

İKTİSADA RİAYET 

Üstadın talebelerinden muhterem Abdullah Yeğin bey anlatıyor; "Bir gün İstanbul'da otelde idik. Bir gazetede Müslümanlara dair mühim bir haberden bahsedilmişti. "Bu gazeteden bir tane bulunuz" dedi. Ben hemen gittim, on beş kuruşa bir gazete aldım, geldim. Haberi okuduk, memnun oldu. "Git bunu yerine ver" dedi. Ben; "Üstadım bunu ben aldım, parasını verdim" deyince hiddet etti ve dedi; "Ben seni akıllı zannederdim. Bunun için gazeteye on beş kuruş verilir mi? Sen fakir bir kimsesin, harçlığın yok, talebesin" diye beni diye tekdir etmişti. Bir gün Emirdağ'da mangalda kömür yakmıştım, biraz fazla kömür koyduğumdan dolayı da yine şiddetle azarlamıştı. Bizi alıştırmak için olacak ki, çarşıya gönderirdi, bir kuruş eksik veya fazla olsa hesap sorar, asla yanlış hesabı kabul etmezdi." (s:89-90) 

ÜSTADIN TEDBİRİ 

Muhterem Ahmed Vehbi Ünlü beyin şu hatırası Üstadın hizmette tedbir düsturuna da güzel ışık tutuyor: Ahmed Vehbi ağabey bir kısım hizmet ehli ile 17 Temmuz 1969'da Barla'da Bediüzzaman'ın mekanında, merhum Bayram Yüksel ağabeyin nezaretinde on beş günlük bir okuma programı yapmışlar. İlk gün olan tatlı bir hadiseyi şöyle anlatıyor; "Duvarlarında oyma 2-3 ağaç dolap bulunan büyük odada Bayram ağabeyin etrafında toplandık. Pür dikkat onu diniyorum; "Evet kardaşlarım, bu dolaplardaki gizli bölmelerde Risaleler var. Kim bulacak bakalım?" emrini alır almaz, hepimiz aramaya başladık. Zarif el işçiliği ile yapılmış dolap kapaklarından biri açılıyor, diğeri kapanıyordu. Ama nafile...dolaplardaki gizli bölmeyi bulup mübarek ellerinin değdiği, mübarek nur kitaplara hiçbirimiz ulaşamamıştık. Zaten vakit de geçmişti. Alışamadığımız gaz lambasının ışığında akşam ve yatsı namazlarını cemaatle eda ettikten sonra, tesbihat ve derslerimizi de yapıp, aynı odaya yataklarımızı serip, yattık.

O gece bana dolaptaki gizli bölme gösterildi. Sabah namazını eda edip, tesbihatı yaptıktan sonra Bayram Yüksel ağabey; "Risalelerin yerini hâlâ bulamadınız mı?" deyince ben kalktım, "Bismillah" diyerek bir dolabı açtım, içindeki tahtayı yana kaydırınca gizli bölme ve Risaleler göründü. Bayram ağabey; "Nasıl bildin?" deyince "Gece rüyamda Üstad bana gösterdi" dedim. "Maşallah, barekallah kardeşim" dedi...(s:96-97)

 

 

 

 

 

1 Yorumlar

  • sizi tebrik ediyorum ve bu tür çalışmalarınızın devamını bekliyorum.

    Bu yorum faydalı mı?

Yorum yapın

Yorum yapmak için giriş yapın.