

*Malik bin Dinar(rahmetullahi aleyh) demiştir ki; "Kalbinde bir katılık, bedeninde(taat işlerine) bir zaaf ve rızkında bir mahrumiyet gördüğünde, bil ki sen muhakkak malayani(lüzumsuz) konuşmuşsundur."
*İmam Şafii(r.a) demiştir ki; "Üç şey aklı artırır; Âlimlerle oturmak, salihlerle birlikte olmak ve malayaniyi terk etmek."
*Ahnef'e(kendisi insanların en yumuşak huylularındandı) denildi; "Hilmi(yumuşak huylu olmayı) kimden öğrendin?" Dedi ki; "Nefsimden" "Bu nasıl olur" denildi. Dedi ki; "Bir başkasından hoşlanmadığım bir şey gördüğümde onu herhangi bir kimseye asla yapmadım."
*Peygamberin ashabından(radıyallahu anhum) birisine bir koç başı hediye edildi. O "Filan kardeşimin buna bizden daha çok ihtiyacı var" diye onu bir baksa sahabeye gönderdi. O da aynı düşünceyle bir başkasına gönderdi. Derken o koç başı yedi evi dolaşarak yine ilk gönderilen eve geldi. Bunun üzerine;
وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ
" Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler" (Haşir Sûresi, 59:9) ayet-i kerimesi nazil oldu.
*Denildi ki; "Susmanın en yakın faydası selamette olmaktır. Çok konuşmanın da en yakın faydası pişman olmaktır."
*Süfyan-ı Sevri(r.a) demiştir ki; "susmak, sözün tahrifinden emniyettir. Ve konuşmanın zayi olmasından korunmaktır. Ve fuzuli sözlerden selamette olmaktır ve sahibi için heybettir."
*Birisine "bana nasihat et" denildiğinde dedi ki; "Dilersen sana âlimlerin ilmini, hikmet ehlinin hikmetlerini ve doktorların tıbbını üç sözde toplayayım.
Amma ulemanın ilmi; "eğer bilmediğin bir konuda sana bir soru sorulursa, "bilmiyorum" de.
Amma hikmet ehlinin hikmeti; "bir toplulukla oturduğunda onların en çok sükût edeni ol. Eğer (meselelerde) isabet ederlerse, sen onlardan olursun. Eğer hata ederlerse, onların hatalarından selamette kalırsın.
Amma etibbanın tıbbı ise; "bir yemek yerken iştahlı olduğun halde(tıka basa doymadan) sofradan kalk. Böylece senin cesedin ölüm hastalığından gayrısından emin olur.."
* Birisiyle alakalı şöyle bir hikâye anlatılır; bir gün onun hizmetçisi kendisine bir tabakta sıcak bir yemekle geldi. Tam o sırada ayağı sürçtü ve yemekle beraber efendisinin üzerine düştü. Adamın yüzü öfkeyle doldu. Hizmetçisi ona dedi ki;
-Allahu Teâlâ'nın ayetini tut!
-Allahu Teâlâ ayette ne diyor?
Hizmetkâr dedi ki;
وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ
-(o takva sahipleri) öfkelerini yutarlar..(Âl-i İmran: 3/134)
Efendisi dedi ki; "Öfkemi yuttum.."
Hizmetkâr dedi ki;
وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ
- ve insanları affederler .(Âl-i İmran: 3/134)
Efendisi dedi ki; "Seni affettim." Hizmetkâr okumaya devam etti;
وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
-Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Âl-i İmran: 3/134)
Efendisi ona; "Seni Allah rıza için azad ettim ve bu 1000 dinar da senindir" dedi.
Not: Buna benzer bir hadise Hz. Hüseyin(r.a) ile ilgili olarak nakledilmektedir.
Kaynak
Şeyh Muhammed bin Abdullah el Cerdani
El- Cevâhirü'l lülüiyye fi Şerh-i Erbâin-i Neveviye
Salih Kitaplar,
Fatih, İst. 2017
Terc. Salih Okur
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar