

Üstad, "Tuluat" eserinin başında "cerbeze" konusunu işliyor. Bu konuda cerbeze için: "Müteferrik büyük işlerde, yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır. Cerbezenin şen'i, bir seyyieyi sümbüllendirerek hasenata galip etmektir" tanımını yapıyor.
Cerbezeyi belki de edebiyatımızda en iyi tanımlayan ve anlatan ifadeler bunlar. Bediüzzaman bu konuyu anlatırken belki ondan fazla misal veriyor. Biz burada birkaçından bahsedelim:
1-Bir aşığın nazarında umum kâinat birbiriyle raks ederek kucaklaşıyor. (Aslında öyle değil, kendi penceresinden baktığı için her şeyi kendisi gibi görüyor. Yoksa kâinat da ağlayanlar da var, üzülenler de var. Herkes âşık değil. Bazısı yorgun, bazısı hasta bazısı da hüzünlü olabilir.)
2-Çocuğu ölen bir annenin nazarında bütün kâinat matem tutuyor ve ağlıyor. (Oysa kâinatın hepsinin çocuğu ölmüş değil. Bazısını çocuğu doğuyor olabilir. Bazısının düğünü, bazısının da ziyafeti olabilir.)
3-Yorgun, yolcu bir adam bir bahçeye girse bütün güzelliklerin yanında bazı dip ve köşelerde pis ve murdar bazı şeyler görse, güya o bahçede yalnız bu pis şeyler var gibi anlatsa, elbette insanı o bahçeden kaçıracak davranışta bulunmuş olur.
4-"Cerbeze bir hâkimdir. Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı, onun hasmı olan hasenatı da dinlemeli. Sonra muvazene edip mizan-ı haşirdeki hükm-ü adilane gibi racih gelene muhabbetle hak vermelidir." Yani düşüncelerimizi açıklarken tek taraflı bakmamalıyız. Hem lehte hem aleyhte olan fikirleri değerlendirerek hangisi yüzde ellinin üstünde ise ona göre iyi veya kötü tercihinde bulunmalıyız.
5-Bize Ağrı Dağı kadar ihanet etmiş bir devleti, bilmem hangi tarihte Kırım'da bize yardım etti diye iyi göstermek cerbezedir.
6-Süphan Dağı kadar İslamiyet için çalışan insanları, acayip bahanelerle en fena gösterip millete düşman gibi göstermek cerbezedir.
7-Cerbeze yapan kişiyi gördükçe, dili iki karış kadar uzamış, ancak diğer organları gelişmemiş ihtiyar bir çocuğun görüntüsü geliyor gözlerimin önüne.
Azı çok göstererek, laf kalabalığı yaparak, göz boyayacak bir üslup kullanarak sırf kendi düşüncesini kabul ettirmek için başka bütün doğruları örtecek düzeyde bir anlatım yapılması cerbezedir. Buna insanın zekâsını kullanarak doğruları çarpıtması, fikirleri saptırması da denebilir.
İşte Bediüzzaman Tuluat adlı eserinde cerbeze meselesini açıklarken şu ifadeyi kullanıyor: "Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır."
Bediüzzaman'ın Muhakemat eserinde ise bu söz şu şekilde yer alıyor: "Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen güzel rüya görür."
Demek ki cerbeze yapmamanın diğer adı her şeyi olduğu gibi görmek ve anlatmaktır. Müsbet hareket etmektir. Müspet bakış tarzıdır. Her şeye olduğu gibi bakarak hakperest olmaktır. Yani "güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır." sözünün diğer anlamı "cerbeze yapmamaktır."
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar