

YEDİNCİ BÖLÜM
MİHVER'E (AXIS) DOĞRU
(…) Alacaklılarının akbaba misali tepesinden ayrılmadıkları gerçeğini gören Emir, bu kez dostlarına ve tanıdıklarına sitem dolu mektuplar yazarak karz-ı hasen etmelerini ister. (s. 302)
(…) Eleştirisiyle yıktığı kimselerce yahut kendisini abide gibi görenlerce bir kenara itilen Emir'e, Yemen Sultanı İmam Yahya'nın oğlu Emir Abdullah yardım etti. Böylece Arslan, acilen ödeme bekleyen borçlarını temizlemiş oldu.
Avrupa'daki malî esareti biten Emir, artık zamana karşı yarışarak anavatanına kavuşma hayalleri kurabilecekti. 1946 güzünde Doğu'ya doğru son yolculuk başladı. (…) Sanki plânlanmış gibi gemi yine İskenderiye'de demirler, yani yarım yüzyıl kadar önce Pan-İslâmcı bir gazeteci olarak kariyerine başladığı ve ümitlerinin harpler arası senelerde defalarca parmaklarının arasından kayıp gittiği mekânda. Burada Beyrut'a geçmezden evvel, El-Tahir ve Hacc Emin El-Hüseyni ile son bir akşam geçirir. Beyrut'a varış tarihi ki sessiz bir varıştır, 1946 Ekim ayı sonlarıdır.
Herhalde bu dönüşte memleketini bağımsız bulmasını talih O'na çok görmemiştir; bu O'nun uğruna ömrünün kısm-ı azamisini verdiği gaye değil miydi?
(…) 11 Aralık 1946'da İsviçre polisi artık üstadın telefonunun dinlenmesine gerek görmüyordu. Üstad iki gün önce Beyrut'ta ölmüştü. (s. 303)
Yusuf Çağlayan
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar